Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan Marmaris İlçe Müftülüğü tarafından düzenlenen ‘Depresyon ve Kurtuluş Reçeteleri’ başlıklı etkinliğin canlı yayın konuğu oldu. Facebook canlı gerçekleştirilen programda Prof. Dr. Nevzat Tarhan, depresyonu oluşturan temel nedenler, boyutları ve tedavi süreçleri hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu. Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Depresyonda tedaviyle birlikte terapi de önemli. Sadece ilaç yetmiyor. Depresyona sebep olan düşünce bozuklukları, çeşitli olumsuz değer yargıları, birçok hatalı düşünceler var. Terapide onları bulup çıkartırsak tekrar depresyona girmemeyi de sağlamış oluyoruz.” dedi. Yaşam felsefemiz doğruysa, depresyon konusunda biz daha dirençli oluyoruz ifadelerini kullanan Tarhan, depresyonun virüsünün ise bencillik olduğunu, bencilliğin olduğu yerde, yalnızlık, yalnızlığın olduğu yerde mutsuzluğun yaşandığını kaydetti.
“Pozitif Psikoloji de depresyondan korunmaya, önlem almaya biz ‘psikolojik sağlamlık’ diyoruz”
Mustafa Kılınç moderatörlüğünde gerçekleştirilen söyleşide psikolojik sağlamlık kavramını kişilik yapıları üzerinden örneklendirerek izah eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Pozitif Psikoloji’ de depresyondan korunmaya, önlem almaya biz ‘psikolojik sağlamlık’ diyoruz. Kimlerde vardır? Bu kişileri üç tane benzetme yaparak anlatmaya çalıştığını dile getirdi. Tarhan; “Sünger tipi insanlar var. Etrafta herkesin stresini çekerler ve hep acı çekerler. Hep yakınır, şikâyet ederler, ağlarlar, hüzün vardır. Kendilerine haksızlık yaparlar, zulmederler ama fedakâr, iyi niyetlilerdir. Evde böyle biri varsa, herkesin neşesi, tadı kaçar. İkincisi teflon tipi insanlar, kendisi yanmaz ama içindekileri yakarlar. Teflon tipi insanlar o derece bencildir ve kendi çıkarlarını düşünür ki, hiçbir sorumluluk almaz. ‘Herkes bana hizmet etmelidir’ derler. Sadece kendi çıkarı peşinde koşarlar. Bu kişiler de sıradan olmaktan korkarlar. ‘Hep başarılı olmalıyım, herkesi beni övmeli, en üstün benim’ diyerek kibir ve büyüklük duyguları olduğu için hiç rahat edemezler. Gamsız gözükürler, rahat gözükürler ama devamlı kendilerini yüksek dağda dolaşıyor gibi görürler. Her an düşme korkusu ile yaşarlar. Düşünün, bir iş adamı var sürekli iflas erteliyor. Zevk alamaz ki. Teflon tipler de öyledir. Hep suçu başkalarına atarlar. Kendileri kusursuz, rahat, gamsız gözükürler ama mutlu değillerdir. Üçüncüsü de kauçuk tipli insanlar. Bunlar sağlıklıdır. Stres olur, esnerler ama stres geçtikten sonra eski haline gelirler. Esnektirler ama dayanıklılardır. İşte kendimizi olaylar karşısında kauçuk gibi yapmamız lazım. Böyle yapmadığın zaman birinde narsistik yaşarsın. Dayanırsın, dayanırsın bir anda kırılırsın. Diğerinde sünger gibi emersin, emersin sonunda patlarsın. İkisi de depresyona aday olur.” ifadelerini kullandı.
“Depresyonda tedaviyle birlikte terapi de önemli”
Tedavi sürecinde depresyona neden olan düşünceler üzerinde çalışıldığını bu şekilde sürecin tekrarlanmasını önlediklerini dile getiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Depresyonda tedaviyle birlikte terapi de önemli. Sadece ilaç yetmiyor. Depresyona sebep olan düşünce bozuklukları, çeşitli olumsuz değer yargıları, birçok hatalı düşünceler var. Terapide onları bulup çıkartırsak tekrar depresyona girmemeyi de sağlamış oluyoruz. Üzüntü, sıkıntı duygusunun eğer bir nedeni varsa üzüntülü hali o sebeple ilgilidir. İnsan mekanik bir varlık değil. Biz robot gibi değiliz. Hüzün, neşe, keder insana has ve beklenen şeylerdir. Böyle bir duygu durumu varsa insan hemen analiz edecek. ‘Bu üzüldüğüm şeyin çaresi varsa çaresini yaparım, üzülmeye değmez. Çaresi yoksa üzülsem de sonuç değişmeyeceği için yine üzülmeye değmez’ diyecek. Üzüntünün nesnesi varsa üzüntülü ruh halini problem çözme yöntemiyle aşmış oluyoruz. Eğer üzüntünün nesnesi yoksa yani sebepsizse kişi şundan veya bundan diyemiyorsa majör depresyon olan bu hastalık. Başlatan bir olay, bir stresör olabilir.” dedi.
Neler depresyonun belirtisi…?
Depresyonun ana belirtilerine dikkat çeken Tarhan, depresyona neden olan belirtileri ve aşamalara örneklerle açıklık getirdi. Tarhan; “Depresyonun 8 ana belirtisi vardır. Birincisi ‘hayattan zevk almamak’, bir bardak suyu alıp başka bir yere koymak istemez mesela. Ev hanımının bir bardağı yıkamak gözünde büyür, insanın işe gitmek gözünde büyür. Sabah kalkar ‘bugün niye kalktım? , Bugün nasıl akşamı ağacağım?’ diye düşünür, hiçbir şeyden tat, zevk almaz. Böyle üç gün beş gün bir ay yaşamak o kadar zor ki, yaşamayan bilemez. Ayağın kırılsa, kırılır ama katlanırsın. Zamanla geçecek dersin. Ama bu öyle bir şey ki, insan acı çekiyor resmen ama psikolojik acı çekiyor. Nasıl vücudumuzdaki fiziksel bütünlük bozulunca ağrı hissederiz? Psikolojik bütünlüğümüz tehdit altına girince de, sıkıntı hissediyoruz. Kaygı, korku hissediyoruz. Bu depresyonun alt belirtilerinden birisidir. Hüzün duygusu, haz duygusunu kaybetme, keder, elem vardır. İkincisi, yaşam zevki ve hayata karşı bir şeylerden haz alma arzusu kalkar.”
“Depresyonla şizofreniyi karıştırmamak lazım”
Depresyon ve şizofren arasındaki farkı açıklayan Tarhan; “Şizofreni dediğimizde depresyondan farklı olarak şizofreni akıl hastalığı oluyor. Şizofren de beyin hastalığıdır, depresyon da beyin hastalığıdır. Ama depresyondaki kişi hastalığın farkındadır, hastalık bilinci vardır yani. Ama şizofrenideki kişi hasta olduğunu kabul etmez. Ben hasta değilim, sen hastasın der mesela şizofrendeki kişi. Muhakeme bozuktur onda, farklı bir gerçeklikte yaşıyordur şizofren. Gerçeklikten kopuk yaşıyordur. Onun için şizofren kişinin teşhisi ile depresyondaki kişinin teşhisi çok farklı, rahat ayrılıyor onlar. Şu an Türkiye eskiye göre bu konuda çok mesafe aldı, böyle psikiyatri anlayışı ama sadece Türkiye’de değil bütün dünyada böyle psikiyatri dışı tıp alanlarına psikiyatriden geldiğinden çok psikiyatrik hasta gider. Yani psikiyatriden önce dâhiliye bölümüne gidiyor, başka branşlara gidiyor, çoğu da depresyon oluyor. Mesela ben hiç unutmam, dâhiliyede arkadaşlar diyor ki, bana gelen hastanın %50’si senin hastaların oluyor. Antidepresan veriyor, düzelmezse git psikiyatriste deniyor.” şeklinde konuştu.
“Beyinde serotonin azalınca ölüm düşüncesi akla gelmeye başlıyor”
İleri seviye depresyonda görülen intihar girişimlerine ve bu durumda imanın hasta üzerindeki etkisine dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Depresyonda olan kişilerin beyni ölümü daha çok hatırlar. Biz şu anda kendimizi dünyanın cazibesine kaptırıyoruz. Yakınımızda bir şey olmadıkça, ölüm aklımıza bile gelmiyor. Ama beyinde serotonin azalınca ölüm düşüncesi akla gelmeye başlıyor. İntihar için ölümü düşünmekte yetmiyor. Ölüm düşüncesi olabilir ama ondan sonra ölüm niyeti olması lazım. ‘Artık ben bu hayatı çekemiyorum. Ölüyüm ben’ diyecek. Böyle ‘Allah’ım bir hastalık ver de öleyim’ diye dua edenler var. ‘Kanser olayım daha iyidir’ diyenler var. Bu ölme isteği oluyor. Artık kişi ölmekle ilgili plan yapmaya başlıyor. Eğer sağlam bir şeyi yoksa intihar ediyor. Bir gün Samsunlu eğitimli bir aile geldi. Babaları depresyonda, yatırıp tedavi edelim dedim. Kıyamadılar babalarına. Anne bilinçli birisiydi. İlaçları aldılar gittiler. Baba da Karadenizli tabi silahsız yapamaz onlar. Evde hiç kimse yokken almış silahı kafasına dayamış. Tam tetiği çekeceği zaman ‘salavat getirdim’ diyor. Bunu kendisi anlattı. ‘Çünkü ben önemli şeyler yapacağım zaman salavat getiririm’ dedi. Salavat getirince ‘ben ne yapıyorum ya?’ demiş. Onun üzerine hemen bırakmış silahı. Tam da o sırada hanımı gelmiş, apar topar getirdiler. Allah’a karşı olan inancı onu korumuş. ‘Ölsem daha iyi’ derken. O anda kendine zarar vermiş olsaydı bile mesul olmama ihtimali vardı. Biz yüzde yüz kestiremeyiz ama bazılarında ceza-i ehliyet olmuyor. İleri depresyonlar için söylenebiliyor bu, hafif depresyonlarda öyle değil. Bu yüzden Allah’ın rahmetinden ümidini kesmeyen insan, acılara daha iyi katlanıp acıları fırsata çevirebiliyor.” şeklinde konuştu.
“Yaşam felsefemiz doğruysa, depresyon konusunda daha dirençli oluyoruz.”
Depresyonun önlenebilmesi için ruhsal analize önem verilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Bu tür durumlarda asıl önemli olan koruyucu hekimlik. Tedavici hekimliğin hem tedavisi daha maliyetli hem de daha zor. Daha çok zaman ayırmak gerekiyor, kaynak istiyor vs. ama bu koruyucu hekimlik, insanın hasta olmaması için çok daha önemli. Burada kişinin yaşam felsefesi çok önemli. Yaşam felsefemiz doğruysa, depresyon konusunda biz daha dirençli oluyoruz. Sadece psikiyatrik hastalıklar değil, bedensel hastalıkların %60-70’i yaşam stilinin yanlış olmasıyla ilgilidir. Yanlış beslendiğinde yediğine içtiğine dikkat etmediğinde nasıl çeşitli hastalıklar oluyorsa, manevi ve psikolojik yaşantısına da dikkat etmediğinde depresyon ortaya çıkar.” dedi.
“Depresyon virüsü bencillik…”
“Nasıl yaşarsam, mutlu olurum?” odaklı düşünülmesi gerektiğine vurgu yapan Tarhan, küçük ve sıradan şeylerden mutlu olmanın insanlara öğretilmesinin önemine değindi. Prof. Dr. Tarhan; “Dünyayı değiştirmek yerine, kendini değiştir ya da dünyayı değiştirmeye kendinden başla diyoruz. Bunlar bizim Anadolu bilgeliğinin öğretileri. Bu şükrün bir ifade şekli. Şükretmeyi bilmek, sahip olduğun küçük şeylerden mutlu olmayı başarmak, o nimeti verene teşekkür etmek demek. Ama batı felsefesi, modernizm bize ne öğretiyor? ‘Daha fazla iste’ diyor. Benmerkezciliği yükseltiyor, egoizm çağındayız. Bencilliğin bu derece çoğaldığı bir çağda insan mutlu olmayı başarabilir mi? Depresyon virüsünü arıyorsanız, o virüsün adı bencilliktir. Bencilliğin olduğu yerde, yalnızlık, yalnızlığın olduğu yerde mutsuzluk var. Bu çağda yaşam felsefesi de değişti. İki türlü mutluluk var. Haz odaklı mutluluk, hedonistik takvim deniyor. Zenginlik, para, şöhret, seks vs. bunlarla mutlu olunuyor. Bunlar geçici, bunlarla mutlu olamıyorsun.” dedi.
Okunma : 3089
ÜHA