Son zamanlarda herkesin dilinde bir “Z” kuşağıdır gidiyor. Peki, kimdir bu Z kuşağı mensupları? Ne yerler, ne içerler, nerede gezerler ve en önemlisi de bizden ne ister, ne beklerler? Geleceğimizin teminatı bu gençler gerçekten mutsuz ve yalnız mı?
Tüm bu soruları ve daha fazlasını kıymetli hocam Prof. Dr. Nevzat TARHAN ile konuştuk.
Teknolojinin hızlı gelişimiyle sağlıktan eğitime kadar her alanda değişiklikler yaşıyoruz. Tabii öğrenme modelleri de gelişiyor ve değişiyor. Bu bağlamda kuşaklar arasında farklar da gözlenebiliyor. Teknolojinin içerisinde doğan Z kuşağına teknolojinin doğru kullanımının mutlaka öğretilmesi gerekiyor. Eğer teknolojiyi doğru kullanmazlarsa yalnızlık ve teknoloji bağımlılığı ortaya çıkabilir.
Dijitalleşmeyle birlikte hız ve haz çağını yaşadığımız bugünlerde aktif öğrenmenin önemi artıyor. Eski doğrularda pasif öğrenme vardı. Bu klasik öğrenme modelidir. Öğretmen anlatır, öğrenci dinler ve biterdi. Şimdi aktif öğrenme var. Öğrenci kendi deneyerek, deneyimleyerek öğreniyor. Her bilgiyi sınıfta öğrenmiyor şu an çocuklar ve gençler. Bu tarz öğrenme bize nörobilimin getirdiği bir kolaylık. Kuma yazılan bilgi kaybolup gider ama taşa yazılan bilgi kalır. Görme ve duymayla edinilen bilgi unutulur. Ama beş duyunun içinde bulunduğu öğrenme kolay kolay unutulmaz.
Eğitimde daha önce hep bireysellik ön plana çıkarılıyordu, şimdi ise bireyden çok takım başarısı, uyumlu iş birliği kurabilmek önemli. 21. yüzyılın becerisi iş birliği… Kapital sistem bize çıkarcı olmanın daha karlı olduğunu empoze etti. Ama şu an erdemli olmak daha önemli. Erdemli olan kişi orta ve uzun vadede kazanıyor. Şimdiki ilişkilerde güven odaklı olma önemli.
Teknolojinin doğru kullanımını öğretmek gerekiyor
Şu anda bilgiye ulaşmak kolay ama doğru bilgiye ulaşmak zor. Öğretmene düşen görev de çok burada. Teknolojiyi çıkarlarımız doğrultusunda kullanmamız gerekiyor. Teknolojinin nesnesi olmaktansa öznesi olmamız gerekiyor. Açık sınıf uygulaması var mesela. Çocuk sınıfta bacaklarını uzatıyor, istediği zaman sınıfa girip çıkıyor kimse buna karışmıyor, özgürlük diyorlar. Bunun ucu kaçtı biraz. Hayatın yaşam standartlarını, kurallarını öğrenmesi gerekiyor herkesin. Öğretmenin de çocuklara davranışı önemli. Öğretmen, öğretmen rolünü kaybetmeden, çocukla birlikte yürüyecek. İçinde korku olan değil, sevgi olan eğitimin hayata geçmesi gerekiyor. Öğretmenin de yatay eğitim şeklini benimsemesi gerekiyor. Öğrencilerin de biraz sıkıntı stres çekmesi gerekiyor. Çile çekmeden güzel şeyler öğrenilmiyor.
Hocam bu Z kuşağı tam olarak kim/kimler oluyor ve biz nasıl ulaşabiliriz, nasıl iletişim kurabiliriz?
Z kuşağı, sosyal medya kuşağı. 2000’lerden sonra dünyaya gelen kuşak olarak ifade edilen, Z kuşağının yalnızlık ve teknoloji bağımlılığı tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söyleyebilirim. Eskiden dede, baba ve torun arasında oluşan kuşak farkı şimdi birinci çocuk ve ikinci çocuk arasında bile oluşuyor. Şu an bu süre kısıtlı. Şu an dijital bir nesil var. Dijital dünyanın içine doğuyor bu kişiler. Sosyal medya kuşağı da denilebilir. Hayatın çoğu alanında bununla ilişki kuruyorlar. Teknolojiyi doğru kullanmazlarsa teknoloji bağımlılığı ortaya çıkıyor. İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre gençlerin çoğu yalnız. Dijital yalnızlık çekiyorlar. Bu gençler özgürlük ve adalet düşkünleri. Biz gençlerle aynı dili konuşamazsak onlarla anlaşamayız. Onların sorularına cevap vermeliyiz, bunu da yeni yöntemlerle yapmalıyız. Onları karşımıza almak yerine, yanımıza alıp öyle iletişim kurmalıyız. Eğitimcilerin de buna ayak uydurması gerekiyor. Eğer ayak uydurulmazsa gençler küsüyor ve başka birini rol model almaya başlıyor.
Peki, farkı ne Z kuşağının bizim nesilden?
Z kuşağının diğer kuşaklardan en önemli farkı teknolojiyle direkt temasları. Teknolojiyle çok daha içli dışlılar. Diğer taraftan da çok daha fazla özgüvene sahip, konformist bir kuşak. Ayrıca bireycilik ve bireyselleşme, kolaycılık ön planda bu kuşakta. Bu kuşağın diğer kuşaklardan farkı şöyle: Diğer kuşaklar hayatta psikolojik olgunlaşmayı zorlukları aşarak elde etmişlerdi. Z kuşağı mensupları daha bol imkânlar içinde doğdukları için hayatta birçok şeyi kolay elde ettiler. Bu nedenle varlık içerisinde olgunlaşmaları gerekiyor. Diğerlerinin yokluk içinde olgunlaşmaları daha kolaydı. Pandemi onları çok etkiledi. Bedenî konforlarının olmadığını, sosyal hareketliliğin azaldığını, eski özgürlüklerinin olmadığını görmeleri onları da küresel olarak etkiledi. Bu nedenle Z kuşağı gençler farklı bir şekilde hayatta olgunlaşma yönünden ilerleyecekler ya da ilerlemeyecekler. Bu kuşak üzerine yapılmış uluslararası çok araştırma var. Bu kuşak şöyle söylüyor:
"Neden evlenip özerkliğimden fedakârlık yapayım? Neden yıllarca borca girip on sene borç ödeyeyim?" gibi konformist ve benmerkezci özellikleri fazla. Ama bu kuşak ilginçtir çok sevimli. Öğrenmeye, yeniliğe açık çünkü sevgisiz büyümemişler. Dürtü kontrolü yapamıyorlar yani sonunu düşünerek hareket etmiyorlar.
Sonunu düşünerek hareket etmek zihinsel bir beceridir. Bu becerinin öğretilmesi gerekiyor. Bu kuşaklar bunu geç öğreniyor. Bunun için bu kuşakta gecikmiş ergenlik vakaları çok fazla. Ergenlik bir türlü bitmiyor.
Bu özellikleri nedeniyle fazla zihinlerini zorlamaya mecbur kalmadıkları için çoklu dikkat becerileri daha gelişmiş. Aynı anda birkaç işle meşgul oluyorlar ama bir işte uzun süre sebat edemiyorlar ve çalışmayı fazla sevmiyorlar. Kolay yollarla hayatta var olmak istiyorlar.
Daha çok kısa vadeli düşünmeye yatkın bir kuşak. Orta ve uzun vadeli değil, anlık zevklerini düşünüyorlar. Popüler kültürü hiç sorgulamadan kabul ediyorlar. Bunun için popüler kültürdeki kültürel emperyalizmin hedefi olmuş durumda bu kuşak. Aceleciler ve sabırsızlıkları çok fazla. Ve kendilerini ifade etme konusunda daha başarılılar. Finansal okur-yazarlıkları düşük. Para harcarken insan her şeyi almak ister. Ama bu benim isteğim mi, ihtiyacım mı? İstek ve ihtiyaç dengesini kuramıyorlar. İktisatta makbul olan, kaynakları amaca yönelik harcama. Para konusunda maksadı düşünmeyen sadece o anki zevkini düşünen bir kuşakla karşı karşıyayız. Sosyal normlara uyma konusunda çok hoyratlar. Sosyal normlardan rahatlıkla "özgürlüğümü kısıtlıyor" diyerek vazgeçebiliyor.
Kapitalist sistemin şu tezi vardır: İnsanlarda "sen çalış ben yiyeyim algısı" oluşturuyor. Bu algıyı bu kuşakta çok fazla görüyoruz. Eğer biz bu kuşağa iyi ve güzel şeyler öğretmezsek onlara psikolojik olgunlaşmayı öğretemeyiz. Z kuşağının hiçbir kuşakta olmadığı kadar bilimsel bilgelik eğitimine ihtiyacı var. Bunu öğretemezsek ileride üreten değil tüketen kuşak olur. Bir diğer özellikleri de; iç kontrol duyguları düşük, dış kontrol gerekiyor. İç kontrol duyguları: İç disiplin gelişmesi, öz yönetim, öz bilinç olması. Bunu yapamıyorlar. Dışarıdan engellenince duruyorlar. İç disiplinde bilgelik eğitimidir. Kuşaklara hayat bunu kendiliğinden öğretmiyor. Onlara bilimsel olarak öğretmek gerekiyor. Eğitim sistemine yeni modüller eklememiz gerekiyor. Bunlarla bunu aşabiliriz.
İnsanların ve dünyanın geleceğiyle ilgili karar vericiler bu kuşakta…
Daha önce dünyada ekonomik hareketlilik, sosyal hareketlilik ve değişim hızı düşüktü. Bilginin yarı ömrü daha önceleri otuz seneydi şimdi ise üç beş seneye düştü. Bilginin bu kadar hızlı değiştiği, sosyal, ekonomik değişimin ve bilgi akışının bu kadar yoğun olduğu dönemde bu kuşaklarda da değişimin hızlı olması nedeniyle sosyal bilimcilerin bilginin en değerli, en önemli iletişim aracı olduğu çağda gençlerle ilgili, gençlerin ihtiyacını algılayacak, onların duygularını etkileyip yönetebilecek ve hatalar yapmamalarını sağlayacak yaklaşımlara ihtiyaç var. Bu nedenle Z kuşağı için ayrı bir proje yapılması gerekiyor, bilimsel çalışmaların bu kuşak üzerinde yoğunlaşması gerekiyor. İnsanların ve dünyanın geleceğiyle ilgili karar vericiler bu kuşaklar olacak.
Hürriyet, özgürlük ve adalet istiyorlar…
Bu yaş grubunu iyi analiz etmemiz gerekiyor. Fransız İhtilalindeki söylemleri ve Osmanlı'nın son zamanlarındaki sloganlarını bir düşünün: Hürriyet, müsavat, adalet ve uhuvvet. Şu anda gençlere bakın; daha çok hürriyet, özgürlük istiyorlar. Daha çok adalet, daha çok fırsat eşitliği ve daha çok uhuvvet, barış istiyorlar. Gençlerin psikolojik ihtiyaçlarına cevap verilemezse onlarla aynı dili konuşamayız. Z kuşağıyla iş birliğinin formülü aynı dili konuşmaktan geçiyor. Abdülhamit çok büyük bir sultandı, çok büyük işler yaptı. Ama 1911'de Trablusgarp savaşlarıyla birlikte 11 sene savaştı Osmanlı ve bu yetişen gençlerin çoğunu kaybetti.
Ama kalanlar da Abdülhamit ile aynı dili konuşmadıkları için onu deviren gençler oldu. Abdülhamit'in yöntemi şuydu; o zaman düşman çok olduğu için güven toplumu oluşturmak istedi. Güvenlik toplumu demek istihbarat toplumu demek... Toplum ikinci meşrutiyete kadar korku duygusuyla yönetildi.
Sosyal medya araçlarının gençler üzerinde nasıl bir etkisi var?
Sosyal medya yeni kuşağı yalnızlığa itiyor.
BBC ile Manchester Üniversitesi 2018 yılında bir yalnızlık çalışması ortaya koydu. Elli bin kişi üzerine yapılmış bu çalışmada beklenilenin aksine 75 yaş üstü olanlarda çok yalnızım diyenlerin oranı yüzde 27 iken, 16- 24 yaş arası yüzde 40 oranında çıktı. Bu demektir ki yeni kuşak yalnızlığı seçiyor. Onun için intihar oranları vs. artıyor. Burada ciddi şekilde sosyal medyanın rolü var. X kuşağını radyo kuşağı olarak tanımlıyorum. Bu Radyo Kuşağı altmış yaş ve yukarısını temsil ediyor. İkinci kuşak televizyon kuşağı, 30- 60 arasını ifade ediyor. Ama Z kuşağı 30-6 yaş grubundaki kuşak. Bu kuşak sosyal medya kuşağı. Bu kuşaklardaki bazı değerler değişmiş durumda. Örneğin teknolojiyle teması üç misli fazla, örgütsel bağlılık duygusu Z kuşağına göre üç misli kadar düşük, özgüvenli, konforcu bir kuşak Z kuşağı. Bireysel ve kolaycı olmak daha yüksek, otoriteye itaat daha düşük. Ahlak duygusu daha düşük. Ayrıca diğer kuşaklara göre Z kuşağının dürtü kontrolü daha düşük. Ani kararlar veriyor bu sebeple yanlışlıkla hiperaktive tanısı koyuluyor çocuklara. Sonra Sosyal Medya kullanımı üç misli yüksek. Çoklu dikkat yeteneği ise diğer kuşaklara göre yüksek, bu artı bir özellik. Çalışmayı sevme, sosyal normlara ve dostluk bağları düşük bu kuşakta. Bu kuşağın popüler kültürün etkisinde kalma etkisi daha yüksek. Aile değerleri daha düşük. Sabırsızlıkla acelecilik daha yüksek. Bireysellik daha yüksek. Kendini ifade etmek, tüketicilik yüksek. Sosyal Normlara uyma ise düşük. IQ’ları yüksek, duygusal öğrenmeleri ise düşük. Duygusal zekâları düşük bu gençlerin. Sosyal ve içsel sorumluluk duyguları düşük.
İnsanların çoğu gençlerden ümidini kesmiş durumda, durum bu kadar vahim mi?
Z kuşağını düşünerek kimse umutsuzluğa kapılmasın. Bu kuşak özgür bir kuşak, dijitalleşmenin etkisiyle de her şeye kolay ulaşıyorlar. Bu nedenle her tehlikeyle karşılaşıyorlar. Bireysel bir kuşak ama bizim kuşaklar gibi kötülüğü değil masumiyeti yüceltiyorlar. Bizim kuşaklar paranoyak yetiştirildi. Dünya güvenli değil dikkat et, kimseye güvenme anlayışı vardı. Ama bu kuşak daha özgüvenli yetişiyor, daha risk alabilen bir kuşak. Daha girişimci, yenilikçi özellikleri yüksek bu kuşağın. Bence bu kuşakla aynı dili konuşabilirsek, güzel şeyler ortaya çıkacak. Dünyayı ve çağı yakalamış genç kuşak geliyor. Medeniyet bizi etkiledi. Ön beynimiz olmasa ahlak da medeniyet de, aile de olmaz. İnsanı insan yapan ön beyindir. İnsan çocuğu dünyaya psikolojik olarak prematüre doğuyor. Ancak hayvan çocuğu dünyayı öğrenmiş olarak doğuyor, insan çocuğu öğrenmek üzere doğuyor.
Peki, hocam, şimdiki zamanın çocuklarını ekran ve sosyal medya bağımlılığından korumak mümkün olabilir mi?
Sıcak aile ortamında dijital veya madde bağımlılığı ortaya çıkmıyor.
Dijital çağda çocuk yetiştirmede bazı tutumlar var. Bu davranışları hayata geçirdiğimizde çocuklar sosyal medyada ve bilgisayar konusunda becerikli olurlar aynı zamanda dijital okuryazar olurlar. Bu sayede çocukların iyi bir insan olmalarını sağlayabiliriz. Akademik, mesleki ve sosyal başarıları aynı anda götürebilirler. Bizim aile değerlendirme ölçeklerinde araştırdığımız; koruyuculuk ve müdahalecilik boyutu var. Anne baba rolleri demokratik işleyiş, eşitlik tanımı, baskıcılık, disiplinlik tutumu, karı koca geçimsizliği, problem çözüm becerileri, veliler arasında doğrudan etkili iletişim oldukça önemli parametreler. Problem çözme becerisi, doğrudan etili iletişim, kendi görevini yerine getirme, rol karmaşası, duygusal duyguları ifade edebilme, birbirleriyle ilgilenebilme bunlar da tutum kalıplarındaki önemli boyutlar. Onun için ailede bir bireyin kendini yönetmesi, bir patronun işletmeyi yönetmesi ile aynı. Aile kültürü, ailede paylaşılan değerler, yaşanan hayat senaryoları, yorumlar varsayımlar, semboller, etik standartlar, hikayeler, anlatılar, inanç sistemleri, rol modeller kümesi hepsini içine alıyor. Aile canlı bir kavram, bir kişiliği var. Çocuk ve dijital dünya ilişkisinde aile ortamı eğer sıcak, sevimli ve birlikte zaman geçirilen bir aile ortamıysa pozitif etkinliğin de içinde olduğu o çocuk dijital dünya veya madde bağımlısı da olmuyor. Dünyanın sahteliğine kapılsa bile bir süre sonra toparlayıp dönüyor, onu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Çalışan Z Kuşağı iş hayatından ne bekliyor?
Çalışma hayatında Z kuşağıyla ilgili de kimi aktarımlarda bulunmak istiyorum. Bursa Organize Sanayi Bölgesi Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (BOSİAD), Z kuşağını anlamak ve onlarla iş dünyası arasında bir bağ kurmak için Z Planı Projesi kapsamında, 2021 yılında bir araştırma gerçekleştirmiştik. Bursa Organize Sanayi Bölgesi’nde 18-25 yaş aralığındaki, yaş ortalaması 23 olan, 330 mavi ve beyaz yaka çalışan Z kuşağı ile gerçekleştirdiğimiz araştırmada çarpıcı sonuçlar elde etmiştik. Onlardan da bazılarını paylaşmak isterim.
Z kuşağı kendini “eğlenceli” olarak tanımlıyor
Araştırmada Z kuşağına kendini nasıl tanımladığı sorulduğunda, ilk sırayı “Eğlenceli” (%55,45), ikinci sırayı “Mantıklı” (%51), üçüncü sırayı “Girişimci” (%49) aldı. Sırasıyla; Özgür/Maceracı (%46), Önder (%31,5), Lider (%30), Demokratik (%28), Arabulucu (%21) gelmiştir. Son sırada, “İtaatkâr” () yer aldı.
Pozitif ve güvenilir lider tercih ediyorlar
Araştırmada iş yaşamında nasıl bir lider ile çalışmak istedikleri sorulduğunda; Z kuşağının “Pozitif ve Güvenilir” (%57,6) lider ile çalışmak istedikleri ortaya çıktı. Diğer tercihleri ise, “Akıllı” (,2), “Vizyoner” (,9), “İşbirlikçi” (%9,1) ve “Emin” (%4,2).
Araştırmada; Z kuşağına, iş yaşamına dair anket soruları ile sosyal medya kullanım ölçeği, çalışma hayatı ölçeği ve farklılıkları kabul ölçeği soruları yöneltildi.
Z kuşağı geleneksel değerlere yakın!
Araştırmada; sosyal medya kullanım düzeyi orta seviyede bulundu. Çalışma Hayatı Ölçeği analiz edildiğinde, çalışan Z kuşağının iş yaşamında geleneksel değerleri benimsediği ortaya çıktı. Geleneksel değerler, belirli mesai saatleri ve çalışma düzeninin olduğu, kıdem atlamak için belirli sene aynı iş yerinde çalışma, iş aidiyeti ve işe önem verme gibi birtakım değerleri işaret etti. İşe önem vermek orta seviyede bulundu. İş aidiyetinin orta seviyede olduğu tespit edildi. Bununla birlikte iş şartlarına da önem verildiği görüldü. Kurallara uyma boyutunda ise, Z kuşağı geleneksel değerlere yakın bulundu. Kuralların olmasından rahatsız olmadıkları ortaya çıktı.
Farklılıklara hoşgörülü yaklaşıyorlar
Farklılıkları kabul ölçeği sonuçlarına göre, çalışan Z kuşağının farklılıkları yüksek seviyede benimsedikleri bulundu. Alt boyutlar incelendiğinde, farklı dini/etnik yapıları, farklı dış görünüşleri ve farklı düşünceleri kabul seviyeleri yüksek bulundu. Bu sonuçlara göre, Z kuşağı farklı dini/etnik yapıdaki kişileri çevresinde görmekten, onlarla iş yapmaktan ya da arkadaş olmaktan rahatsızlık duymamakta.
Yine faklı dış görünümdeki, kıyafet tarzı farklı olan, dövmesi olan, piercing gibi yüzünde takıları olan kişileri hoş görmekte, onlara karşı rahatsızlık duymamakta. Farklı düşünceleri, fikirleri kabul seviyeleri de yüksek bulunmuştur. Ölçümlerin cinsiyete göre farklılaşması analiz edildiğinde; farklılıkları kabul seviyesi kadınların erkeklere göre daha yüksek olduğu bulundu. Yani kadınlar farklılıkları daha fazla tolere edebilmekte.
Sosyal ağlar sayesinde farklılıklar normal karşılanıyor
Z kuşağının erken yaştan itibaren sosyal medya ile iç içe olması ve küresel çeşitliliklerin sosyal ağlar sayesinde günlük yaşamlarının bir parçası haline gelmesi farklılıkları normal karşılamalarını da beraberinde getirmiştir diyen araştırma yürütücüsü Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal; “Dünyanın diğer bir ucundaki kültürel alışkanlıkları, müzik tarzını ya da giyim tarzını çevrimiçi ağlara bağlanarak kendi yaşamlarına katmaları, farklılıkları hoş görmelerine olanak sağlamaktadır.” İfadelerini kullandı.
Araştırma sonuçlarına göre, günlük sosyal medya kullanım süresi arttıkça sosyal medya kullanım seviyesi yükseldiği görülmekte. En yüksek seviyede olanlar günde 7 saatten fazla kullananlar (%4,8), daha sonra ise 4-6 saat kullananlar (,4) gelmekte. Süreklilik ve yetkinlik boyutlarında da aynı sonuca ulaşıldı. Günlük olarak sosyal medya kullanım süresi arttıkça kendini sosyal medya kullanımında yetkin bulma durumu da artmakta ve bu gruplar sosyal medyada daha çok süreklilik göstermekte. Z kuşağının %60,6’sı günde 1-3 saat, ,4’ü günde 4-6 saat sosyal medyayı kullanmakta.
Esnek iş tercih edenlerde sosyal medya kullanım seviyesi yüksek…
İş başvurusunda bulunmak için motivasyon türüne göre, sosyal medya kullanım seviyesi ve farklılıkları kabul seviyesi farklılaşmıştır. Buna göre, esnek işi tercih edenlerin sosyal medya kullanım seviyesi yüksek. Maddi olarak iyi maaş tercih edenlerin de sosyal medya kullanım seviyesi diğer tercih motivasyonlarından yüksek. Eğlenceli bir işi tercih ederim diyenlerin topluluk/ekip işi diyenlerden sosyal medya kullanım seviyesi yüksek. En düşük sosyal medya seviyesi topluluk/ekip işini tercih edenlerde bulundu.
Böylece, sosyal medyayı az kullananların ekip işine olumlu tutum sergilediği ortaya çıkarken, esnek çalışma, iyi maaş ve eğlenceli bir iş, Z kuşağının sosyal medya kullanımını da devam ettirebileceği çalışma şekli olarak bulundu.
Z kuşağı öncelikle fikirlerine değer verilmesini istiyor
İş yerinde fikirlerine önem verildiğini düşünmeye göre iş yaşamı değerleri farklık göstermiştir. İş yerinde fikirlerine önem verilmediğini belirtenlerin iş yaşamında aidiyetten uzaklaştığı, iş değişikliğini tercih ettiği ortaya çıkmıştır. %76 oranındaki Z kuşağı, yüksek maaşa rağmen fikirlerini özgürce belirtemediği bir iş yerinde çalışmak istemediğini belirtti.
Fikirlerine önem verildiğinde Z kuşağının iş aidiyeti yükseliyor
Fikirlerine önem verilmediğini belirten Z kuşağının sosyal medya kullanım seviyesi, sürekliliği ve kendini yetkin bulma durumu anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur. İş yerinde fikirlerine önem verilmediğini belirtenlerin sosyal medyayı daha çok kullandığı sonucuna varılmıştır.
İş yerinde hiyerarşi, sosyal medyada rahatlık
İş yerinde hiyerarşi beni rahatsız etmez diyenlerin (%49,7), farklılıkları kabul seviyesi, farklı dini/etnik yapıları kabul ve farklı dış görünümleri kabul seviyesi yüksek bulunmuştur. Farklılıklara hoşgörüsü yüksek Z kuşağının, hiyerarşiye de hoşgörülü olduğu görülmüştür. Hiyerarşiden rahatsız olanların (,6) farklılıkları kabul/tolerans seviyesi de düşük bulunmuştur. Buna göre, farklılıkları çevresinde kabul etmeyenlerin, hiyerarşiyi de kabul etmediği söylenebilir. %30,6’sı ise bu konuyu düşünmediğini belirtti.
Hiyerarşi beni rahatsız eder diyenlerin sosyal medyada kendini anlamlı düzeyde yetkin bulduğu ortaya çıkmıştır. Yine bu kişilerin sosyal medya kullanım seviyesi yüksek bulunmuştur. Hiyerarşi istemeyen Z kuşağı, sosyal medyadaki rahatlığı tercih etmekte.
Z kuşağına göre “esnek çalışma stresi azaltıyor”
İş hayatında stresi azaltmak için ne yapılabilir sorusuna “esnek çalışma saatleri” (,3) ve “iş yükünün azaltılması” (,2) diyenlerin anlamlı olarak diğerlerinden farklılaştığı bulundu. Buna göre bu önerilerde bulunanların çalışma hayatında kuralları benimsemediği/geleneksel değerlerden uzak olduğu ortaya çıkmıştır. Diğer öneriler arasında anlamlı farklılaşma çıkmamıştır (eğlenceli ortamlar sunulması: %28,8, bireysel çalışma ortamı sunulması: %5,8, iş dışı aktiviteler yapılması: %29).
Z kuşağı kendi işinde çalışmak istiyor
Önümüzdeki üç yıl içinde kendini nerede gördüğü sorulduğunda; Z kuşağının %37,3’ü “Üniversite diploması gerektiren bir görevde çalışmak” derken %32,1’i “Kendi işimde çalışmak” demiştir. Aile işinde çalışmak en az tercih ediliyor (%4,8).
Z kuşağının iş motivasyonu: “Heyecan”
Araştırmada, Z kuşağı iş yerindeki ilk motivasyon kaynağını “Heyecan duyduğum bir iş olması” (%30,3) olarak ifade etti. İkinci sırada, Z kuşağı “Maddi destek sağlanmasını” (%23,6) motive edici bulmaktadır. Daha sonra “Takdir edilmek” () ve “Eğlenceli olması” (%8,5) motivasyon kaynağı olarak yer almaktadır. İş hayatında Z kuşağını motive edecek faktörler olarak; Heyecan duyulan bir iş olması, eğlenceli olması, maddi destek sağlanması ve takdir edilmek faktörleri birlikte %77,6 oranındadır.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan - Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü-Psikiyatrist
Röportaj Büşra Tosun Yörük - Çekmeköy 2023 Dergisi
Okunma : 1730
ÜHA