Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Türkiye Hastanesinin ayda bir düzenlediği “Hekim Sohbetleri” toplantılarının konuğu oldu. Hastanedeki görevli hekimlerin yanı sıra idari yönetici ve çalışanların da katıldığı toplantıda Tarhan, dikkat çekici paylaşımlarda bulundu. Başarıda amaç, ihtiyaç, istek ve hareket dengesinin önemini vurgulayan Tarhan, son dönemlerde artan boşanmalara değindi. Günümüzde tek kişilik hanelerin füze gibi arttığını ifade eden Tarhan, evliliğin en büyük düşmanının ise inatçılık, inatçılığın arkasındaki egoizm ve bencillik, kendini değiştiremeyen, düşünce katılığı olan kişiler olduğunu kaydetti. Çocuk çağının öneminin altını çizen Tarhan, bir insanın ana vatanının çocukluk çağı olduğunu da sözlerine ekledi.
“Kanuni’nin en önemli işi her şeyi prosedürlü yapması”
Türkiye Hastanesi Konferans Salonunda Dahiliye Uzmanı Prof. Dr. Mesut Başak’ın moderatörlüğünde gerçekleşen toplantıda Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, soru üzerine aile şeceresini nasıl kitap haline getirdiğinden bahsetti. Tarhan; “O zaman çatıda duran 9 metre şecere vardı. Ben onu alıp bu bir hatıra mı yoksa bir kanıt var mı, soyağacıyla ilgili bağlantısı var mı diye düşündüm. Bazı söylentiler vardı fakat kanıtlanması lazımdı. Bunun kanıtlanması için de onu muhafaza altına aldım. Bu şecere konusunda uzmanlaşmış, Türkiye’de birkaç kişi var. Araştırdık, tercüme ettirdik. Zamanında Nakîbü'l - eşrâf diye bakanlık kurulmuş. O bakanlık kuruluyor ve o tarihte şecereler yenilenmiş, hepsinin resmi kaydı alınmış. Kanuni Sultan Süleyman’a Kanuni denilmesinin de nedenini orada öğrendim. Şu anda nasıl biz kalite standartları diyoruz, o şekilde. Kanuni’nin yaptığı en önemli iş her şeyi prosedürlü ve imparatorluğun devam etmesi için de her şeyi kanun ve kurallara oturtmuş. Her şeyi kalite altına almış. Osmanlı arşivleri onun için müthiş. Ben şecereyi incelettirdim. Topkapı Sarayı aldı, inceledi, kültürel varlık olarak yazılı rapor verdi. Kültürel varlık olarak yurtdışına çıkışı yasaklandı, koruma altına alındı. İstanbul Müftülüğünün orada Nakîbü'l - eşrâf defterleri var. O defterlerden bağlantı bulundu. Defterdeki kayıtlar kesin kayıtlardır. Tapu kayıtlarına bile çok kere bakıldı, bağlantı kuruldu ve o şekilde kanıtlanınca ben de onu kitap haline getirdim.” ifadelerini kullandı.
Başarıda amaç, ihtiyaç, istek ve hareket dengesi…
Katılımcıların da sorularını cevaplayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan bir insanın motivasyonunun olması için amacının olması gerektiğine dikkat çekti. Tarhan; “Bizim dönemimizde eski kuşakların özelliği yokluk içinde ayakta kalmaya çalışmaktı. Şimdiki kuşaklar varlık içinde var olmaya çalışıyorlar. En zoru da bu, her şey varken neden çalışsınlar ki? Bir insanın motivasyonunun olması için amacının olması lazım. Amacı varsa ihtiyaç hisseder, ihtiyaç hissederse istek uyanır, istek uyanırsa kendini harekete geçirir.” dedi.
Helikopter anneydi drone anne oldu…
Katılımın yoğun olduğu programda travma ölçerde yeni revizyonla beraber aşırı kontrolcülüğün eklendiğinin altını çizen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Psikiyatri vakalarının hemen hemen 100 vakasının 90’ında uyguladığımız çocuklukta travma ölçer var onu uyguluyoruz. Çocuğunda ihmal, istismar var mı, fiziksel ihmal istismar var mı, duygusal ihmal istismar var mı bir de cinsel istismar var mı? Ona bakıyoruz. Beş parametre vardı. Yeni revizyonda da çocuğa ihmal ve istismar olarak aşırı kontrolcülük de eklendi. Aşırı kontrolcü, müdahaleci aileler vardır ya eskiden helikopter anne diyorduk şimdi drone anne diyoruz. İşgalci anne, yani çocuk tuvalete giriyor kapıyı vuruyor ne yapıyorsun orada diye soruyor… Çocuğa o derece kontrolcü yaklaşan annelerin şu andaki yeni versiyonu çocukta travmatik yaşantı olarak kabul ediliyor. Çocuğun her dakikasına müdahale etmek gibi.” şeklinde konuştu.
“Bir insanın ana vatanı çocukluk çağıdır”
Çocukluk döneminde ailenin tutumu ve kişiliğinin çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tarhan; “Bir insanın ana vatanı çocukluk çağıdır. Çocukluk çağındaki yaşantılar kişiliğimizin de ana vatanıdır. Beynimizdeki o dönem eğer mutlu geçtiyse o derece güzel hatıralarla kalıyor. Çocukluğu kötü geçenlerde tam tersi oluyor. Çocukluğun güzel geçmesi için en temel birinci yapı taşı ailedir. Ailenin dağıldığı bir ortamda ne kültür kalır ne anavatan kalır ne de insan kalır. Bir toplumu dağıtmak istiyorsanız o toplumu karşınıza almayın mesela bir çuval elmanız varsa onu alıp taşıyamıyorsanız o çuvalın içine bir çürük elma koymanız yeterli. Bir müddet sonra o elmanın sahibi onu dağıtır çünkü çürümeye başlar. Aile ve eğitimi bozmakla dağıtmakla dünyayı Hollywood kültürü olarak tek kültür haline getirmek isteyenler bunu proje olarak yapıyor. Bunu da bilmekte fayda var. Onun için çocukluk dönemlerinde aile çok önemli. Anne ve babanın tutumu ve kişiliği çok önemli.” dedi.
“Tek kişilik haneler füze gibi artıyor”
Hane kırılganlığı çalışmalarına dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Hane kırılganlığı çalışmalarında bir kişilik hanelerin sayısı arttığı için beş kişilik haneler sağlam haneler kabul ediliyor. Türkiye’de de dünyaya paralel olarak hane kırılganlığı 2000’li yıllardan 2020’li yıllar arasındaki farkta evlilik oranı yüzde 1-2 artarken, boşanma oranı yüzde 53 artıyor ve tek kişilik haneler füze gibi artıyor, beş kişilik haneler tam tersi azalıyor. Yani istatistik olarak böyle. Geleceği tahmin etmek istiyorsan geçmişle ilgili istatistikler, hesaplamalar yapman gerekir. Geçmişle ilgili istatistikler geleceğe ışık tutuyor. Şu anki olasılık hesaplarına göre Türkiye’deki evlenme ve boşanma hızı aynı devam ederse 20-30 sene sonra Türkiye, aile hayatı açısından İsveç ve Norveç gibi olacak. Türkiye’de evlilik dışı doğum oranı şu an da yüzde 2,9. İsveç ve Norveç’te yüzde 56, Fransa’da yüzde 59, İzlanda’da yüzde 69, İngiltere’de yüzde 54. Yani iki doğan çocuktan birisi evlilik dışı doğuyor. Bu Türkiye’de de şu anda ki istatistiğe göre baktığınız zaman evliliklerdeki boşanma 20, 30 senede böyle olur. Böyle olduğu zaman biz artık dağılan toplum olacağız.” ifadelerini kullandı.
“Sevgi bir su ise saygı da onun kabı gibidir”
Aileyi bir arada tutan 5S kuralına dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Birincisi sevgidir ama sevgi tek başına yeterli değil, sevginin daha büyüğü var koşulsuz sevgi, şefkat… Sevgi bir su ise saygı da onun kabı gibidir. Kabı yoksa su akar gider. İkincisi saygı onun da daha üstü var nezaket. İnsan bazen korktuğundan da saygı gösterir bu değil, nezaket karşıyı incitmemek, acıtmamak için gösterilen saygı öbüründe korktuğun için saygı gösteriyorsun diğerinde incitmemek, üzmemek için saygı gösteriyorsun. Çocuk; anne, babasının yüzünün düştüğünü görse üzülür. Bu korkudan değil sevgidendir. Onun sevgisini kaybetme korkusudur. Allah korkusu da öyledir. Allah’ın sevgisini kaybetmekten korkmaktır. Ailedeki sevgiden ve saygıdan sonra üçüncü olarak sadakat gelir. Yani sadakatin de bizim kültürümüzde etimolojik olarak karşılığı var. Biri sıdk yani doğruluk, ikincisi sadakate bağlılık. Doğruluk olmadan bağlılık olmuyor. Onun için “evlilik + iyi iş birliği = güven” oluşuyor. İyi iş birliğinin oluşması için muhakkak sevgi artı dürüstlük olması lazım. Sevgi artı dürüstlük varsa açık, şeffaf, hesap verilebilir bir ilişki oluyor. Biz evlere eskiden sevgi yuvası diyorduk şimdi güven yuvası diyoruz. Ailenin sığınak olması gerekir. Dördüncüsü ise sabırdır. Şu anda ki gençlerin en çok ihtiyacı olan şey. Sabır, bir kenara çekilip beklemek, katlanmak değil. Sabır, doğanın hız ve ritmine uymaktır yani sabır oturup beklemek ya sabır çekmek değil oturup aktif sabretmek. Şu anda zeki insanlara hata yaptıran şey aceleci ve sabırsız olmalarıdır. Beşinci S ise samimiyet. 5S ailede çok önemli. Açık, samimi olmak. Evlendiğin kişiyle muhakkak açık, samimi, dürüst bir ilişki kurabilmek gerekiyor. Bu da dürüstlük temeli olmadan olmuyor. Ailede güvenin oluşması için muhakkak yalanın olmaması gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
“Evliliğin en büyük düşmanı kendini değiştiremeyen, düşünce katılığı olan kişilerdir”
Çocukluk çağında yaşanan hayat olaylarının kişiyi geliştiren şeyler olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan; “Kişiliğimizde bile klişeler, mottolar oluyor, bize yön veriyorlar, beynimize bir levha gibi atılıyor. Onun için çocukluk dönemlerimizdeki yaşantılar çok önemli. Çocuklar konferanstan, nasihatten anlamıyorlar onlar yaşantılarla öğreniyorlar, hayat olayları ile öğreniyorlar. Hepimizin çocukluğunda öğrendiği hayat senaryoları vardır ve hayat senaryonda aktörler vardır. Anne, baba, abla, teyze gibi hepsi birer aktördür... O hayat senaryolarıyla birlikte evleniyor kişi, evlendikten sonra artık hayatına başka kişiler de giriyor. O kişi artık çocuklukta öğrendiği hayat senaryosuyla devam edemez, hayat senaryosunu yeniden yazması lazım çünkü hayatına yeni aktörler girdi. Kendi aktörlerini yok sayarak aynı hayat senaryomu devam ettiriyorum dersen evliliği yürütemezsin. Evliliğin en büyük düşmanı kendini değiştiremeyen, düşünce katılığı olan kişilerdir. Evliliğin en büyük düşmanı inatçılık, inatçılığın arkasında egoizm ve bencillik var. Evlilikte ayrılmanın artmasının en büyük sebebi insanların ben merkezli olması. Özellikle yeni kuşaklar hiç fedakârlık yapmak istemiyorlar hep dünya benim etrafımda dönsün istiyorlar, öyle bir nesil geliyor. Böyle bir dünyada böyle bir nesil geliyor ve bu sosyal çöküş işaretidir. Burada kendi alanını koruyan kültür ayakta kalacak, küresel kültür bunu öğretiyor. Biz kendi kültürümüzü korursak ayakta kalırız.” dedi.
Okunma : 1513
ÜHA