Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Azerbaycan-Türkiye Eğitim Kardeşlik Forumuna katıldı

11 - Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar12 - Sorumlu Üretim ve Tüketim16 - Barış Adalet ve Güçlü Kurumlar17 - Amaçlar İçin Ortaklıklar3 - Sağlıklı ve Kaliteli Yaşam4 - Nitelikli Eğitim

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Yapay zeka, psikolojinin yerini alamayacak”

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen Azerbaycan-Türkiye Eğitim Kardeşlik Forumuna katıldı. Türki’den tek katılımcı olan Tarhan “Eğitimde Pozitif Psikoloji” başlığına ilişkin Azerbaycan’ın farklı bölgelerinden gelen eğitimcilere dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu. Çocuklara kültür aktarımını aile ve eğitim sisteminin değil sosyal medyanın yaptığına dikkat çeken Tarhan, hedonizmle birlikte küresel ölçekte bireyselciliğin arttığını söyledi. Yapay zekâ teknolojilerini de ele alan Tarhan, birçok mesleği etkileyebilecek bu gelişmenin psikoloji alanının yerini alamayacağını ifade etti.  
 

Azerbaycan’ın farklı bölgelerinden yaklaşık 500 eğitimcinin bir araya geldiği forum Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de Pullman Otel’de gerçekleştirildi. Eğitimcilerin yoğun ilgi gösterdiği forumdaki söyleşinin moderatörlüğünü Gazeteci Şaban Özdemir gerçekleştirdi. 

“Beynimiz algoritmalarla öğreniyor”

Azerbaycan’dan çeşitli STK temsilcileri ve milletvekillerin de katıldığı programda beynin algoritmalarla öğrendiğini aktaran Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, değerlerin önemini vurguladı. İnsanı insan yapan en önemli şey onun yetiştirildiği ortam ve çocukluktan itibaren biriktirdiği hatıralardır diyen Tarhan, kişiyi şekillendirenin çocukluktan beri yaşadığı, öğrendiği hayat senaryoları olduğunu sözlerine ekledi. Tarhan, “Mesela tiyatro büyük bir sanat dalıdır. Tiyatroda hayat senaryoları vardır. Bizim beynimizin de bir öğrenme modeli var. Son yıllarda yapılan araştırmalarla bu daha iyi anlaşıldı. Beynimiz algoritmalarla öğreniyor. Algoritma dediğimiz şey yazılıma benzer bir yapı. Nasıl ki bir yazılımı bilgisayara yüklersiniz ve o yazılıma göre çalışır, beynimiz de benzer şekilde çalışıyor. Beynimizdeki öğrenmeyi sağlayan algoritmaların adı değerlerdir, kadim kültürdür. Çocukluk döneminde hangi değerler sistemini yüklerseniz o çocuk ilerde öyle biri olur. Bahtiyar Vahabzade’nin çok güzel bir sözü vardır ‘Öyle bir evlat yetiştirmelisiniz ki vatan, büyüdüğünde onunla iftihar etsin.’ der. Yani vatanın onunla övüneceği bir çocuk yetiştirmek… Bu da ancak değerlerimizi, kültürümüzü doğru şekilde aktarmakla mümkündür.” diyerek sözlerine başladı.

“Popüler kültür kendi algoritmalarını beynimize yüklüyor” 

Çocuklara kültür aktarımının önemine dikkat çeken Tarhan; “Şu anda öyle bir çağdayız ki popüler kültür beynimize kendi algoritmalarını yüklüyor. Nasıl yaşayacağımızı nasıl eğleneceğimizi nasıl bir insan olmamız gerektiğini bize sosyal medya öğretiyor. Oysa bunu bize sosyal medya değil ailelerimiz öğretmeli, milli eğitim sistemimiz öğretmeli. Burada en önemli rol birincil olarak ailelere ikincil olarak da muallimlere düşüyor. Bu nedenle öğretmenler burada önemli. Çünkü sınıfı onlar yönetiyorlar. Muallim yani öğretmen sınıfın kaptanıdır, lideridir, yöneticisidir. Özellikle ilkokul çağındaki öğrenciler 10 yaşına kadar öğretmenlerini kahraman gibi görürler. Anne ve babadan sonra öğretmen onlar için bir örnek olur. Onları taklit ve tekrar ederek öğrenirler. Bu yüzden kültürümüzü, tarihimizi, değerlerimizi onlara aktarabilmek çok önemlidir.” ifadelerini kullandı. 

“Hedonik mutluluk kısa vadeli bir mutluluktur”

Hedonizmin dünya genelinde yaygınlaştığını dile getiren Tarhan; “Kaliforniya Sendromunun, dört ana belirtisi vardır. Bunlardan birincisi hedonizm yani hazcılık. Hazzı hayat felsefesi haline getirmektir. Hoşuna giden iyidir, hoşuna gitmeyen kötüdür anlayışı. Bu yaklaşım, yaşam felsefesi haline gelirse tehlike oluşturabilir. Aristoteles 2 bin 500 yıl önce iki tür mutluluktan bahsediyor. Biri hedonik mutluluk diğeri ödomanik mutluluk. Hedonik mutluluk hazza dayalı mutluluktur. ‘Şunu yiyeyim mutlu olayım, şunu giyeyim mutlu olayım, eğleneyim mutlu olayım.’ anlayışı. Bu kısa vadeli bir mutluluktur. Nörobilim de bunu doğruluyor. Bu tip mutluluk beyinde dopamin salgılanmasına neden olur. Bu dopamin salgısı geçicidir, salgı durunca beyin tekrar ister. Bu da bağımlılığa yol açar. Madde bağımlılığı ve uyuşturucu kullanımının artmasındaki temel sebeplerden biri de hedonizmin dünya genelinde yaygınlaşmasıdır.” şeklinde konuştu. 

“Küresel ölçekte bir bencillik salgını var”

Çağın büyük problemlerini ele alan Tarhan; “Kaliforniya Sendromunun ikinci belirtisi egoizm yani bencillik. Şu anda gençler arasında ciddi bir bencillik ve egosantrizm söz konusu. Yani küresel ölçekte bir bencillik salgını var. İnsanlar, ‘Önce benim çıkarım, önce benim menfaatim, önce ben.’ diyor. Üçüncü belirti ise yalnızlık. Bu da çağımızın büyük problemlerinden biri. 2021’de İngiltere’de Yalnızlık Bakanlığı kuruldu. Japonya’da da aynı şekilde bir bakanlık kuruldu. Şu anda dünyada en çok intihar vakalarının yaşandığı yerlerden biri Japonya. Özellikle yaşlı intiharları çok yüksek. Japonya'da nüfus çok yaşlandı. Avrupa’da da durum benzer. Hatta Çin’de artık bebek bezinden daha fazla yaşlı bezi satılıyormuş. İnsanlık böyle bir gidişat içindeyken, ‘Nereye gidiyoruz?’ sorusunu sormamız gerekiyor. Çünkü insanlar giderek yalnızlaşıyor. Geçtiğimiz yıl Türkiye'de Türk Dil Kurumu bir anket yaptı. Anketin sonucunda 1 milyondan fazla oy alan kelime ‘kalabalık yalnızlık’ çıktı. Türkiye gibi kalabalık, hareketli, sosyal bir toplumda bile insanlar artık kalabalığın içinde yalnız hissediyor. Biz doğu toplumları olarak sıcak ilişkileri, sohbeti, birlikte yemek yemeyi, paylaşmayı seven bir milletiz. Buna rağmen kalabalık yalnızlık hastalığı bize de ulaşmış durumda.” dedi. 

“Değerlerimizle modern psikolojiyi birleştirmeye çalıştık”

Kaleme aldığı eserlerinde pozitif psikolojinin yerini anlatan Tarhan; “Pozitif psikoloji Batı’da sistematize edilmiş bir bilim dalı olarak sunulsa da temelinde Doğunun kadim bilgeliği yer alıyor. Mevlana’nın, Yunus Emre’nin, Kur’an-ı Kerim’in ve peygamberimizin öğretilerini alıp anlamlandıran Batılılar, bu değerleri metodolojik bir çerçeveye oturtarak pozitif psikolojiyi oluşturdu. İyi ki de yaptılar. Bu gelişmeyi gördüğümde içimde bir sızı oluştu. Çünkü bu kadim değerlerin bizde zaten var olduğunu fark ettim ama sistematize edememiştik. Bu motivasyonla kaleme aldığım ‘Mesnevi Terapi’ kitabı bugün sadece Türkiye’de değil Endonezya’da da çok satanlar listesine girdi. Kitapta Mevlana’nın hikayelerini baz alarak insanların yanlış düşünce kalıplarını tanımasını ve bunları dönüştürmesini hedefliyoruz. Psikoloji alanında PBQ olarak bilinen ve bireylerin hatalı inançlarını ölçen bir ölçek var. Biz bu yaklaşımla bireyin duygusal zekasını ve zihinsel sağlığını geliştirmeyi amaçlıyoruz. Çünkü doğru düşünce kalıplarını yerleştirmek, kişilerin hasta olmasını engelleyen önemli bir adım. Aynı şekilde ‘Yunus Terapi, Aşk Terapi’ gibi çalışmalarla da bizim değerlerimizle modern psikolojiyi birleştirmeye çalıştık. Bu sadece kültürel bir sentez değil aynı zamanda nörobilimsel verilerle de desteklenen bir anlayış. Pozitif psikolojiyi üniversitelerde ders olarak vermemizin en büyük nedeni de budur. İnsanı merkeze alan bir iyilik hali inşa etmek…” diyerek sözlerine devam etti. 

“Matematiğin psikolojiyle nikahı yapay zekayı doğurdu”

Yapay zekanın bir devrim oluşturacağını belirten Tarhan; “Matbaa nasıl dünyayı değiştirdiyse, yapay zeka da aynı şekilde dünyayı değiştirecek. Bunu iyi, doğru, güzel yönde kullanmak gerekiyor. Pozitif psikolojiyle birleşmesi çok enteresan bir durum. Matematiğin mantıkla nikahı bilgisayarı doğurdu. Matematiğin psikolojiyle nikahı ise yapay zekayı doğurdu. Bu yüzden yapay zeka, matematikle psikolojinin sentezidir. Buna hesaplamalı psikiyatri diyoruz. Yani ikisinin birlikte çalışması. Çünkü yapay zeka insanı taklit ediyor. İnsan davranışını taklit ediyor. Yapay zeka birçok mesleğin yerini alacak ama psikoloji mesleğinin yerini alamayacak.” dedi.

“Evrenin en büyük gücü bilgi gücüdür”

Katılımcılardan gelen soruları da cevaplayan Tarhan, evrenin baştan sona bir tasarımla kurulduğuna dikkat çekti. Tarhan; “Kuantum fiziği bize evrenin bir tasarımla var olduğunu gösteriyor. Evrenin en büyük gücü ise bilgi gücüdür. Hepimiz maddenin üç hali olduğunu biliyoruz. Katı, sıvı ve gaz. Aslında maddenin dördüncü hali bilgi halidir. Evren yaratılırken önce bilgi vardı. Önce ilim yaratıldı. Bilgi birinci sırada. İkinci sırada matematik var. Her şeyi hesaplayan yapı. Üçüncü sırada tasarım geliyor. Evren baştan sona bir tasarımla kurulmuş. Dördüncü sırada enerji yani fizik var. Beşinci sırada ise madde yani kimya. En son da canlılık yani biyoloji geliyor. Evren bu sırayla inşa edilmiş. İşte bu yüzden tasarım çok önemli. Yapacağımız işleri de tıpkı bu evrensel sıradaki gibi önceden tasarlayarak yapmak gerekiyor. Mesela Almanların bir yöntemi var. Üç sene proje çizerler, bir senede inşa ederler. Çünkü her ihtimali önceden hesaplarlar. Sanatta, müzikte, bilimde, her şeyde önce hayal kurulur, tasarlanır sonra gerçekleştirilir. Burada tasarımın olabilmesi için de bir amaç gerekir. Amaç varsa tasarım olur. Amaç Arapçada maksat demek. İktisat kelimesi de maksat kökünden gelir. Yani önce maksadını belirleyeceksin. Maksat belli olduktan sonra kaynakları yönetebilirsin. Güçlü ve zayıf yönlerini tanırsın. Sonra kaynak yönetimi devreye girer. Kaynak yönetiminde temel kavram girdi çıktı kontrolüdür. Bir havuz düşünün input girdi modülasyonu, output çıktı modülasyonu. Bunları iyi yaparsan kaynakları da iyi yönetirsin. Ben gençlere hep şunu söylüyorum ‘Kaynaklarını en iyi yöneten kişi, hayatta en doğru sonuca ulaşır.’ Hayatta üç temel kaynağımız var. Birincisi zihinsel kaynaklarımız ikincisi psikolojik kaynaklarımız üçüncüsü ise sosyal kaynaklarımız. Zihinsel sermayemizi, psikolojik gücümüzü ve sosyal çevremizi iyi yönetebilirsek hayatımızı da doğru yönetmiş oluruz.” ifadelerini kullandı. 

“Günümüzde insanlar sosyal maskelerle dolaşıyor”

Varlık içinde olgunlaşmanın zorluğunu anlatan Tarhan; “Geçmiş kuşaklar yokluk içinde olgunlaşıyordu. Şimdiki kuşaklar varlık içinde olgunlaşmak zorunda. Bu aslında daha zor. Burada çok önemli bir kalıp var. ‘Emeğinle kazan, değer yargıların olsun. Onurunla yaşa.’ Bu hayatımızda yol işareti olmalı. Gençler şu anda birçok şeyi kolay elde ettiler ama bu bir tehdit değil tam tersine onlar için büyük bir fırsat. Çünkü onlar artı 1 ile başlıyorlar hayata, birçok şeyi daha iyi yapacaklar. Gençlerin en önemli şeyi emek vermek, yorulmak, ego ideallerinin, hedeflerinin olması. ‘Hayatın sonuna geldiğinde nasıl bir insan olmak istiyorsun? Nasıl anılmak istiyorsun?’ Böyle düşünen insanların soyut hedefleri var. Şu andaki modernizm bize somut hedefleri öğretiyor. Evin olsun, araban olsun. Modernizmin öğrettiği doğrular para, mal, mülk, makam, cinsiyet. Kendini sosyal medyada gösteriyor. Varlığını öyle kanıtlamaya çalışıyor. Bu aslında sahte bir kanıtlama. Günümüzde insanlar sosyal maskelerle dolaşıyor. Gerçek yüzleri yok ortada. Sosyal maskeleri var. Gerçek karakterler yok. Böyle bir durumda gençlerin yüksek hedefleri olmalı. Ara hedefler de olabilir ev, araba, meslek gibi. Hedefi olmayan bir genç kendini akıntıya kaptırmış hedefi olmayan bir gemi gibidir. Gideceği liman belli değil pusulası yok. Rüzgarlar onu sürükler götürür. Burada hedefi belli olan, pusulası olan bir gemi rüzgarı arkasına alır ve hedefe doğru gider.” şeklinde konuştu. 

“En tesirli lisan hal lisanıdır”

Son olarak eğitimcilere tavsiyelerde bulunan Tarhan; “Biz çocuklarımıza iyiyi, doğruyu, güzeli anlatıyoruz ama bizler bunu yaşıyor muyuz? Burada en tesirli lisan sadece sözle anlatılan dil değil hal lisanıdır. Hal lisanı, iyi örnek olmaktır. Mesela baba çocuğuna az konuşmanın faziletini anlatmak için üç saat konuşmuş. Çocuk gülmüş ve ‘Baba sen az konuşmayı başaramıyorsun ben nasıl başarayım?’ demiş. İşte mesele bu. Biz söylediklerimizle değil yaptıklarımızla örnek oluruz. Çocuklar anne babalarının, öğretmenlerinin sözlerini değil, izlerini takip ederler. Yani davranışlarını, hal dilini görürler. Öğretmenler söylediklerini kendileri yaşamıyorsa, gençlerin üzerinde etkisi olmaz. Etkili olabilmek için önce biz kendimiz yaşamamız lazım söylediklerimizi. Eğer biz söylediklerimizi yaşamıyorsak, güven de oluşturamayız.” diyerek sözlerini sonlandırdı. 

Tarhan, Üsküdar Üniversitesi Azerbaycan Bakü temsilciliğini ziyaret etti

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan daha sonra beraberinde bulunan Üsküdar Üniversitesi Kurucu Vakıf Yönetim Kurulu Üyesi Fırat Tarhan ve Kurumsal İletişim Daire Başkanlığı Medya PR Birim Yöneticisi Şaban Özdemir ile Üsküdar Üniversitesinin Azerbaycan Bakü temsilciliğini ziyaret etti.

Tarhan ve beraberindekiler Bakü Azerbaycan Temsilcisi Könül Hümbetova ile bir süre görüştü. Eğitim ve sağlıkta iki ülke arasında neler yapılabileceği el alındı. 


 

Paylaş
Oluşturulma Tarihi11 Haziran 2025