Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan genel başkanlığını yaptığı Adaleti Savunanlar Derneği’nin (ASDER) 9’uncu olağan kuruluna katıldı. Açılış konuşması yapan Tarhan, adaletin küreselleştirilmesinin insanlığa bir borç olduğunu ifade etti. Tarhan’ın konuşmalarının ardından Ankara Şube Başkanı Dr. Hasan Hüseyin Uludağ, Bursa Şube Başkanı Arif Çelenk, Kayseri Şube Onursal Başkanı Kemal Mete ve Konya Şube Başkanı Mehmet Kanmaz selamlama konuşmalarıyla katılımcılara seslendi. ASDER olağan kurulunda ayrıca yeni dönem yönetim kurulu oylaması yapılarak, Prof. Dr. Tarhan bir kez daha Genel Başkan olarak seçildi. ASDER olarak adalet kavramını yeniden tanımlamalıyız diyen Tarhan, adaletin tesisi için dünya parlamentolarının olması gerektiğini sözlerine ekledi.
“Bu yüzyılda adalet kavramı hukukun içinden çıkartıldı”
Üsküdar Üniversitesi Emir Nebi Konferans Salonunda gerçekleştirilen Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) 9’uncu olağan kurul toplantısında 28 Şubat döneminde yaşanan mağduriyetlere değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bazı kişilerin hapiste cezalarını çektiğini ama hala yargılanmayanlar olduğuna dikkat çekerek haklarını bu dünyada ödemeyenlerin başka bir şekilde ödeyeceğini aktardı. Tarhan; “28 Şubat kurbanları ilk olarak askeriyeydi. İlk cephede, ön safta kurban olanlar bizlerdik. Şu anda 16 üst düzey yetkili hükümlü durumdalar. Demek ki bu haklar alınacak ama bu dünyada alınmayan hakları bilmiyorum. Fakat Allah nezdinde daha büyük haklar alınacak. Buradan yola çıkarak dünyada adalet neden gerçekleşmiyor bu konuda konuşmak istiyorum. Dünya tarihi boyunca hak, hukuk ve adalet kavramları farklı şekillerde yorumlanmış. Çağımızda ise pozitif hukuk ortaya konmuş. Buna göre tek ölçü akıl olarak belirlenince, hukuk kavramında adalet ortadan kalkmıştır.” dedi.
“ASDER olarak adalet kavramını yeniden tanımlamalıyız”
Adalet ve hukuk kavramları açısından büyük bir karmaşa yaşandığını aktaran Tarhan, adalet kavramının yeniden tanımlanması gerektiğini aktardı. Tarhan; “Hukuk ve adalet kavramlarında ciddi şekilde kavram kargaşası yaşanıyor. Pozitif hukuka göre adalet hakka riayet olarak kabul ediliyor. Bu kavram İngiltere’de hakkaniyet doktrini olarak ifade ediliyor. ASDER olarak bu hukuk sisteminde adaleti savunduğumuza göre, adalet kavramını yeniden doğru bir şekilde tanımlamak ve bununla ilgili bir şeyler yapmak gerekir diye düşünüyorum. İslam geleneğinde akla uygun adalet anlayışı var, bunu yeniden ortaya koymak için çalışmamız gerekiyor. Şu anda bilimsel gelişmelerle adalette en önemli şey hesap verilebilirlik. Mesela bir insan iyi niyetli, vatansever ve dindar değilse hesap verilebilirliği onu koruyor. O halde hesap verilebilirlik adaleti, doğal adalet kavramına giriyor. Bir insan bunu sağlarsa vicdan ortaya çıkıyor. Adalet sisteminde şu anda gözetilen tek vicdan kamu vicdanı, ilahi vicdan ise göz ardı ediliyor. İlahi vicdanı hiç göz önüne almayan bir adalet sistemi var.” ifadelerini kullandı.
“Kamu, birey ve ilahi vicdanı göz önüne almayan bir sistem adil olamaz”
Pozitif hukukun insanların ihtiyaçlarını karşılamadığını aktaran Tarhan, vicdani bir adalet sistemi kurulması gerektiğini vurguladı. Tarhan; “İntiharlar ve uyuşturucu dünyada had safhaya ulaştı. Tüm dünya parlamentolarında intihar salgınlarından bahsediliyor. İntihar önleme projeleri yapılıyor. Bu da doğal hukuk olarak bilinen pozitif hukukun insanların ihtiyacını karşılamadığını gösteriyor. Vicdani sorumluluk, kamu vicdanı, birey vicdanı ve ilahi vicdanı göz önüne almayan bir sistem adil olamaz. Peygamber Efendimizin bir örneğini kurduğu vicdani hukuk sistemi kurulmadıkça gerçek adalet sağlanamaz. Hz. Ömer için ‘adaletin kapısı’ deniliyor. Böyle bir adalet anlayışını yeniden inşa etmek gibi bir fonksiyonumuz, bir sorumluluğumuz olması lazım. Adalet şart ve zamana göre değişmemeli yalnızca bazı mikro değişiklikler olur. Hz. Ömer valileri görev yerlerine gönderirken “Gittiğiniz yerde güçlüler sizden taraf olmanızı beklemesin, zayıflar sizin adaletinizden şüpheye düşmesin.” dermiş. Hz. Ebubekir halife olduktan sonra yaptığı ilk konuşmada; “Ben sizin en hayırlınız değilim fakat şu andan itibaren içinizde haklı olanlar benim yanımda en güçlüdür. İçinizde haksız olanlar benim yanımda en zayıf olanlardır. Adalet için gücümü kullanırım.” diyor. Demek ki asrısaadette güç ve adalet dengesi kurulabilmiş. Biz ise önce güç sonra adalet diyoruz. Biz adaleti savunan bir derneğiniz. Adaletle ilgili modernizmin getirdiği kafa karışıklığını düzeltecek bir şeyler yapmak lazım.” şeklinde konuştu.
“Dünya parlamentoları kurulmalı”
Küresel adaletin sağlanmasında dünya parlamentolarının kurulması gerektiğini ifade eden Tarhan; “Kanuna uygun olmak ayrı adalete uygun olmak ayrı. Kanuna uygun ve adil olmak lazım. Adil yargılama hakkı temel insan hakkıdır. Hukukta kültür meselesi de var. Kamu vicdanı oluşurken kültürel değerler de önemli, kültürel meşruluk varsa hukuk işliyor. Kültürel meşruluğu arttırmak, adalet kavramının içini doldurmak tarzında bir çaba gerekiyor. Adaletli olmayan insanların adaletten bahsetmesini duydukça bana tuhaf geliyor. Adalet cesaret ister. Güç ele geçince bana yarıyor, değiştirmem deniyor. Adalet hükmetmek değil, adalet hakikatten doğar. Cumhurbaşkanımız Erdoğan “dünya beşten büyük” diyor bende onun başka bir versiyonunu söylemek istiyorum: Adaletin tesisi için dünya parlamentolarının olması gerekiyor. Dünyada eşit temsil olacak, gücü elinde bulunacak. BM güçlülerin söz sahibi olduğu bir sistem, adil bir sistem değil. BM’nin güç odaklarına kafa tutarak değil onlara karşı arkadaş, adalet, hakikat gerekir.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan güven tazeledi…
Programın devamında yeni yönetim kurulu oylaması yapıldı. Yeni dönem için bir kez daha Genel Başkan olarak seçilen Prof. Dr. Tarhan teşekkür konuşmasıyla salondakilere seslendi. Tarhan; “Emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum. ASDER’in web sayfasını mutlaka ziyaret edin. Günümüzde bir dijital dönüşüm yaşanıyor. Bizim nesil dijital dünyanın göçmeni, gençler ise bu dünyanın yerlisiler. ASDER’in motivasyonu menfaat değil, Allah’a karşı sorumluluktur, tamamen uhrevidir. Bugün biz varız yarın başkası devam eder, bu manevi sorumluluğu hissederek hareket ediyoruz. Burada en büyük kuvvet ihlas kuvvetidir. İhlas da rıza-i İlahi’dir, niyetimize bundan başka niyet katmadan samimiyetle çalışmaktır. Biz yaşadığımız mağduriyetleri anlattıkça bu ciddi bir zihinsel dönüşüme yol açtı, bu da sosyal dönüşüme yol açarak olaya yansıdı. Bu alandaki çalışmalara devam edeceğiz. Tekrar teşekkür ediyorum.” dedi.
Okunma : 1976
ÜHA