Baskın karakter sahibi anne ve baba tutumlarının çocuğun gelişiminde olumsuz etkileri beraberinde getirebileceğini belirten Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, özellikle baskın anne modelinin çocukta özgüven gelişiminde sorunlara yol açabileceğini söyledi. Dominant annelerin çocuklarına iki ya da üç kişilik sevgi verdiğini belirten Tarhan, bu durumun çocuğa zarar verdiğini kaydederek sevginin de yerinde ve adil şekilde verilmesi gerektiğini söyledi. Baskın ilişkide çocuğun anneye bağımlı hale geldiğine dikkat çeken Tarhan, “Bu çocuklar onaylanma ihtiyacıyla büyür. Gelecekte tüm kararlarında anneye danışma ihtiyacı hisseder” uyarısında bulundu.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Akra FM’de yayınlanan Evlilik Okulu programında baskın ebeveyn özellikleri ve çocuğun gelişimine etkilerine ilişkin değerlendirmede bulundu.
Baskın tutumlar ailede dengeleri etkiliyor
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, eşlerin ve aile fertlerinin birbirlerine olan eleştirilerinde dengeli bir tutum içinde olmalarının önemine işaret etti. Kimi ailelerde annenin özellikle babaya karşı daha eleştirici olabildiğini bu durumun da özellikle çocukları etkileyebildiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Böyle durumlarda anne eşiyle genellikle onun kusurları üzerinden ilişki kuruyor. Kötü niyetli değil ama düzeltmek isterken ya da düzeltmeye çalışırken eşinin özgüvenini kıran, değersizleştiren, ruhunu inciten ama bunu onun iyiliği için yapan anne modeli olabiliyor. Böyle durumlarda babanın liderlik yapıp denge sağlayıcı olması gerekiyor.” dedi.
Çocuk ailede üç şeyi örnek alıyor
Ailedeki bu tip durumların çocukları olumsuz etkileyebildiğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çocuk ailede üç şeyi örnek alıyor. Anneyi, babayı ve onların ilişkisini örnek alıyor. Böyle durumlarda ezilen bir baba var, dominant bir anne var. Böyle bir ilişkide baskın ve kontrolcü bir anne modeli var. Bu tip anneler çocuk üzerinde de kontrolcüdür. Çocuk tuvalete giriyor, napıyorsun, der. Çocuğu o derece kontrol etmek ister. Böyle bir ortamda büyüyen çocuklar ‘Ben kendi kendimin kaptanı olamam, ben bir şey başaramam’ duygusu ile büyür ve anneye bağımlı kalır.” dedi.
Anneye bağımlı çocuğun özgüveni düşük oluyor
Anneye bağımlı kalmasının çocuğun da hoşuna gittiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu tip çocuklar her şeyi annesine sorar, her şeyi onaylatma ihtiyacındadır. Bu annelerin çocukları, anneye sorarlar, onaylatırlar ve öyle yaparlar. Hatta evlendiği zaman annesine telefon eder, bu kız çocukları kadar erkek çocuklarda da oluyor. Annesine, ‘Anne ben ne yapacağım?’ diye sorar çünkü bağımsız değildir, özerklik duygusu gelişmiyor. Böyle çocuklar pasif oluyor, özgüvenleri düşük oluyor ve yönetilen çocuklar oluyorlar.” dedi.
Bu çocuklar yenilikçilikten korkuyor
Bu tip çocukların bu çağın çocukları olmadığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu tip yaklaşımla, bu çağın çocuklarını kaybediyorlar. Bu çağda ne var? Özerklik duygusu, girişimcilik var. Böyle bir durumda yenilikçilik var. Böyle büyütülen çocuklar yenilikçilikten korkarlar, evlilikten korkarlar. Çoğu zaman anneyle birlikte yatarlar.” dedi.
Sevgi de yerinde ve adil şekilde verilmelidir
Bu durumlarda annenin kendince iyi niyetle yaklaştığını ancak bu tutumun çocuğa zarar verdiğini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Anne çocuğuna karşı iki kişilik sevgi verir ancak bu da bu çocuğa zarar verir. Nasıl bir çiçeğe suyu fazla verirseniz çürütürse, fazla sevgi de çürütür. Sevgi adil olmalı, yerinde ve zamanında olmalıdır. Burada anne sevgiyi yönetemiyordur.” dedi.
Çocukları şimdi popüler kültür yetiştiriyor
Çocuğun geçmişte daha sosyal bir ortamda büyüdüğünü, eskiden çekirdek ailenin dışında büyük aile, mahalle ve okulda kültür ve değerleri öğrendiğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Eskiden kültür bu ortamlarda çocuğa aktarılıyordu. Ama şu anda değerleri, kültürü anne baba değil sosyal medya aktardığı için çocuk her şeyi tanıyor ve öğreniyor. Çocuk her şeyden haberdar oluyor. Daha önce çocuk kültürümüzle ve değerimizle yetiştiriliyordu ama şimdi popüler kültür yetiştiriyor. Hollywood kültürü şu an da dünya da kendi doğrularını oluşturmaya çalışan bir kültür gibi. Buradan hareketle bu sosyal medya risk bulunduran bir durum. O nedenle baskın annelerin çocukları anneye karşı hem sevgi hem de öfke hisseder. Genellikle bu çocuklar liseyi bitirip dışarıda üniversiteye gitmek istiyorlar. Anneye de saygısızlık yapmak istemiyorlar ama bir taraftan da gidiyorlar. Onları kırmadan gitmenin yolu okumak. Anneyi babayı değiştirme şansı yok.” diye konuştu.
Soru sormayan çocuklar yetişiyor
Bu çocuklarda sosyal fobi ortaya çıktığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Özgüven düşüklüğü vardır. Toplumun içine giremez, kalabalıkta herkesin kendine baktığını zanneder. Genellikle ürkek, çekingen ve pasiftir. Geçmiş yıllarda bir eğitimci Türkiye’ye geliyor. Çok kaliteli bir eğitim veren bir devlet okulunu ziyaret ediyor. Bazı öğrencilerin soru sorması dikkatini çekiyor. ‘Bu öğrenciler hiç soru sormuyor. Hocaya soru sormuyorlar, itiraz etmiyorlar’ diye eleştiride bulunuyor. Oysa öğrenci sorup, sorgulayacak çünkü bu zamanın tarzı böyle öğrenmek için de sormak gerekiyor. Bilgi ve veri geldikten sonra onu kritize edeceksiniz. Eleştirisel yaklaşacaksın, üçüncü bir kişi gibi yaklaşacaksınız. Onun artılarını eksilerini göreceksiniz.” diye konuştu.
Çocuklar taklit ve tekrarla öğrenir
Eleştirisel düşünceyi bilmeyen bir kimsenin hem kendini hem de olayları analiz edemediğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çocuklar taklit ve tekrarla öğrenir. Çocuğun büyüdükten sonra artık yeni deneyimlere açık olması lazım. Baskın anne modellerinde çocuk yeni deneyimlere kapatılıyor. Çocuk steril ortamında büyüyor ama sosyal medyayla tanışınca dünyayı fark etmeye başlıyor.” dedi.
Evde mutlu olmayan çocuk sosyal medya bağımlısı oluyor
Sosyal medyanın toksik bilgiler içerdiğini ifade eden Tarhan, “Bu toksik bilgiler çocuğun yaşına uygun olmayabiliyor. Sosyal medya bağımlılığı olan çocuklar evlerinde mutlu olamıyor. Evlerinde mutlularsa sosyal medyayı aramıyorlar. Sosyal medya bağımlılığı olan çocukların yüzde 90’ının evlerinde huzur yoktur. Eğer ellerinde akıllı telefon varsa orada rahatlar. Ama evinde huzur, sohbet, sıcaklık varsa bu çocuk niye saatlerce orada kalsın ki? Bu zamana çocuk getirmek yedirmekle, okutmayla olmuyor. Evde sıcaklığı sağlamak gerekiyor.” dedi.
Böyle durumlarda annenin tutumlarını değiştirmesi gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bazen bu durumdaki babalar annenin o baskın kimliğine karşı ‘itaat et, rahat et’ düşüncesi içerisinde olabiliyor ve çocuklarını düşünmüyor. Böyle durumlarda çocuklara hayır deme becerisi öğretiyoruz. Mesela bir çocuk bize 8- 10 yaşlarında korku şikâyetiyle başvurursa biz anneyi ve babayı çalıştırırız. Anne ve baba iyi niyetliyse hemen değişiyorlar. Eğer anne ve baba değişemeyecek derecede narsisizmi yüksekse değişmiyor. Beni değiştiremezsiniz diye karşı çıkan annelerle karşılaşabiliyoruz.” diye konuştu.
Sevgiyi sopa gibi kullanmanın yanlış olduğu söylenmeli
Özgüven çalışması için de güvenli davranış çalıştıklarını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Hayır demeyi çalışıyoruz. Biri onun özgüvenini kırdığı zaman örneğin annesine ‘Anne şu gerekçelerle bu yaptığın yanlış. Seni seviyorum ama bu hareketin doğru değil’ diyecek. Anne genellikle çocuk itiraz ettiği zaman ‘Beni sevmiyorsun’ der ve sevgiyi sopa gibi kullanır. Burada anneye ‘Seni seviyorum ama bu hareketin yanlış’ demeyi öğrenecek.” dedi.
İnatçılık narsisizmin en büyük özelliğidir
Narsisizmde kişinin inatçı ve değişmez olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Obsesifler ve narsistikler inatçıdır. İnatçılık narsisizmin en büyük özelliğidir. Eski terminolojide düşünce katılığı diye geçer. Yaşla ilgisi yoktur, kişilik yapısıyla ilgisi vardır. Kişilik özelliği olarak hepimizde vardır. En büyük narsist, çocuklardır. Çocuk dünyayı kendi etrafında dönüyor zanneder. Büyüdükçe sevgi yatırımını etrafına yapar. İnsanlığa, evrene ve yaratıcıya yapar. Sevgi yatırımını dengeli bir şekilde dağıtırsa dengeli bir şekilde yönetmiş olur. Aşk-ı mecaziden aşk-ı ilahi’ye çevirmede ve eğitmede nefsi eğitmek önemlidir. Narsisizm nefs terbiyesinden başka bir şey değil. Sevgi yatırımını doğru nesneye yöneltmek gerekir. Bizim kültürümüzde şu an sevgi yatırımı, şöhret, para, mülk bu gibi seküler değerlere yöneltiliyor.” diye konuştu.
Nefsin kötü parçaları kontrol edilebilir
Narsistik kişilerin aynı zamanda çok mükemmelliyetçi olduğunu ve çok çalıştıklarını kaydeden Tarhan, “Başarısız olmaktan korkarlar. Narsist olan kişi başarı odaklı düşünür. Kapitalist kültür de bunu öğretir. Biz çok iyi kapitalist olduk şu an. Ben narsist değilim diyen kimse yalan söyler. Nefsin kötü parçaları içimizdedir. Bu ölünceye kadar yaşar ve canlıdır. Ancak bu yok edilemez, kontrol edilebilir. Vahşi bir at gibi. Vahşi atı terbiye edersin seni götürür.” dedi.
Kişinin kendini doğru tanıması önemli
Kişinin güçlü ve zayıf yönlerini iyi inceleyip kendini tanıması gerektiğini vurgulayan Tarhan, “Zayıf yönlerini incelemeyen bir kimse öz eleştiri yapamıyor demektir. Bu zihinsel körlüktür. Hz. Ayşe’ ye soruyorlar ‘Kim iyilerden kim kötülerden? Kim kendini iyi görüyorsa kötülerdendir. Kim kendini kötü biliyorsa iyilerdendir’ diyor. Onun için kimin iyilerden kötülerden olduğu son nefeste anlaşılıyor. Narsist ben oldum piştim der.” dedi.
Hükümdar gibi yetiştirilen çocuklar gelecekte hata yapıyor
Hatalı anne ve baba tutumlarının çocuğun gelecek hayatında hatalı davranışlar yapmasına sebep olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Hadis-i şerif ‘Buluğ çağ deliliğin bir şubesidir’ diyor. Ne demek bu? Bazı psikoloji ekolleri buluğ çağı yani ergenlik çağının yani 18- 19 yaşlarına kadar süren dönemi şizofrenik dönem kabul ediyor. O dönemde çocuk şizofrenik gibi davranıyor. Ergenlikte yaptığı hataları 40 yaşındaki biri yapsa hasta teşhisi konulur. Bazen ergenlik dönemi 18- 20 yaşını geçerse uzamış ergenlik olarak adlandırılır. Uzamış ergenlikte çocuk evleniyor, sorumluluktan kaçıyor. İlerleyen zamanlarda eviyle çocukla ilgilenmiyor. Arkadaşlarıyla geziyor. Öyle tipler uzamış ergenliktedir. Çocukken her dediği yapılmıştır. Hükümdar olarak yetiştirilen çocuklar da çok oluyor bu. Erkek çocuklarında bu hata çok yapılıyor. Özel, prens gibi yetiştiriliyor. Kız çocukları prenses gibi yetiştiriliyor. Özgüven eksikliği olmuyor ama ifrad tefrit oluyor. Onlarda da sorumsuzluk oluyor ve doyumsuzluk oluyor. Sevgiye doymuyorlar. Çocukluğundan beri iki üç kişilik sevgi aldıkları için herkesten onu bekliyorlar, olmayınca da hayal kırıklığı yaşıyorlar.” diye konuştu.
Okunma : 2275
ÜHA