TARHAN Ailesinin Soy Ağacı

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Aile güvenli alan olmaktan çıktı, birey hedefte”

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Genç Memur-Sen’in düzenlediği Gençlik ve Aile Akademisinin ilk dersinde üyelerle buluştu. “Son Sığınak Aile” başlığında dikkat çekici paylaşımlarda bulunan Tarhan, toplumu koruyan normların bozulmasıyla ailenin açık hedef haline geldiğini söyledi. Sosyal medyanın aile üzerindeki yıkıcı etkisinin altını çizen Tarhan, ailenin güvenli alan olmaktan çıkmaya başladığı, bireyin birebir hedefte olduğunu söyledi.  

Çevrimiçi gerçekleşen programın moderatörlüğünü Uzman Psikolog Büşra İkinci Karayel yaptı.

Genç Memur-Sen Genel Başkanı Mesut Emre Balcı ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın’ın da katıldığı programda Prof. Dr. Nevzat Tarhan, akademinin ilk dersi olarak “Son Sığınak Aile” başlıklı bir konuşma gerçekleştirdi.  

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Ailede küresel bir yangın var”

Modernizmin aile kurumunu hedef aldığını belirten Tarhan; “Ailede küresel bir yangın var. Şu anda modernizm aileyi kurban etti. Hollywood odaklı küresel bir saldırı var. Aileye savaş açılmış durumda. Bu kendiliğinden olan bir durum değil. Ben bunu ilk kez 2003 yılında New York’ta bir kadın namaz kıldırdığında fark ettim. Tam 11 Eylül olmuştu. 11 Eylül olduktan sonra, Afganistan’la ilgili daha herhangi bir müdahale yapılmamıştı. Bu normal bir olay değil. Burada kadının cinsiyeti üzerinden bir saldırı planlanıyor. Özellikle bizim medeniyet coğrafyamıza böyle bir plan var diyerek ‘Kadın Psikolojisi’ kitabını yazma ihtiyacı hissettim. Kitapta kadın ile erkeğin biyolojik ve psikolojik farklılıklarını ele aldım. Aile kavramını, sosyal rollerini inceledim. Yani şu anda cinsiyetsizlik projesi yürütülüyor. Kadın ve erkek hak ve fırsatlarda eşittir ama biyolojik olarak eşit değildir. Bunun kanıtlarını sunup, beyin bilgilerini de kullanarak böyle bir çalışma yapma zorunluluğu hissettim. Çünkü ben akademisyenim. Kendi uzmanlık alanımda tespitlerimi yapıp ona göre ilerlemem gerekir. Aynı dönemde ‘Mutlu Evlilik Psikolojisi’ adlı kitap çalışması da yapma ihtiyacı hissettim. Çünkü toplumda bir sosyal bir çürüme hedefleniyor. Sosyal bir çöküş ve sosyal bir müdahale hedefleniyor. Hedef seçilen sosyal yapı aile. Aileye evliliğe ilginin azaltılması. Bu küresel bir projedir.” diyerek sözlerine başladı. 

Hane kırılganlığı artıyor!

Evlilik dışı doğum oranlarının artış gösterdiğine değinen Tarhan; “Geç de olsa 2025 yılı aile yılı ilan edildi. Aile konusunu çözmek için muhakkak insanlara dokunan sosyal projeler yapılması gerekiyor. Sosyal alanlarda yatırımlar yapılarak insanların bu konuda bilinçlendirilmesi gerekiyor. Taşa toprağa yatırım da önemli bir şey ama şu anda daha önemli olanı insana yatırım yapmaktır. Bizim aile yapımız her şeye rağmen sarsılsa da dünyadaki birçok ülkeden çok daha iyi durumda. Mesela evlilik dışı doğum oranı Türkiye’de yüzde 2.9 oranında. Mesela İzlanda’da yüzde 69, İsveç’te Norveç’te yüzde 56. Almanya’da yüzde 40’larda, Fransa’da yüzde 59. Yani burada tek kişilik haneler artmış beş kişilik haneler azalmış durumda. Hane kırılganlığı artıyor. Türkiye de eğer şu anda tedbir alınmazsa 20 sene sonra biz İsveç, Norveç gibi olacağız. Türkiye’de de istatistikler yükseliyor. Artık bıçak kemiğe dayanmış durumda. Çünkü sosyolojik değişiklikler, düzelmeler yavaş olur. Hemen beklememek gerekir. Bunun için kısa vadeli politikalar değil orta uzun vadede politikalar gerekiyor.” ifadelerini kullandı. 

“Bu normlar bozulursa insan da bozulmuş olur”

Toplumu koruyan normları ele alan Tarhan; “Neden son sığınak aile? Bu konuda kitap çalışması yapma ihtiyacı hissettim. Bir toplumu koruyan kurallar zinciri vardır. Birisi hukuki normlardır. Kanunlarla belirlenir. Kanuna uymazsanız, trafikte kırmızı ışıktan geçerseniz cezasını alırsınız. Toplumu koruyan ikinci normlar sosyal normlardır. Hukuki normlar kanunlarla belirlenmiş. Sosyal normlar da gelenek ve kültürle belirlenmiş. Kültürel standartlar da etik standart ile belirlenmiş. Yani pijamayla sokağa çıkamamak gibi. İnsanların hakkına, sınırlarına saygı gösterirsin. Şu anda gelenekler, görenekler, sosyal standartlar, kültürel standartlar değişiyor. Çünkü eğlence endüstrisinin yaptığı ciddi bir propaganda var. ‘Evliliğe ne gerek var? Hayatını yaşa. Aile ayak bağıdır.’ gibi. Cinsiyete karşı ciddi bir propagandayla karşı karşıyayız ve kurbanlarımız daha çok gençler oluyor. Toplumu koruyan üçüncü norm ise vicdani normlardır. Ahlaki normlardır. Ahlaki normları insanın vicdanı belirler. Bu hasar görürse insan biter zaten. Bu normlar bozulursa insan da bozulmuş olur. O halde iç kale aileydi. Dış kale toplumdu. Dış kale yıkıldı. Aileyi koruyan sosyal normlar yıkıldı. Kanunlar işe yaramıyor. Bu yüzden son sığınak aile…” şeklinde konuştu.  

Birey artık birebir hedefte…

Sosyal medyanın yıkıcı etkisine karşı direnmenin önemine vurgu yapan Tarhan; “Şu anda sosyal medyanın da etkisiyle gençler evin güvenli alanından en güvensiz alanına giriyor. Aile güvenli alan olmaktan çıkmaya başladı ve birey artık birebir hedefte. Bu nedenle biz buna karşı direnmeyi birebir yapacağız. Herkes bu işin ciddiyetini alacak. ‘Benim alanımda neyi düzeltmem lazım? Bana ne görev düşüyor? Hangi sorumluluk düşüyor?’ diye hareket ederse insan ve toplum da yavaş yavaş aydınlanırsa dünyadaki gidişi tersine çevirecek adımlar atılmış olur. Bu, kendi geleceklerine ve çocukların geleceklerine yapacakları en büyük yardım ve iyilik olmuş olur.” dedi.

“Evlilik iki insanın birlikte hayat yolculuğuna çıkmasıdır”

Evlilikte problem çözmenin önemine dikkat çeken Tarhan; “Evlilik iki insanın birlikte hayat yolculuğuna çıkmasıdır. Yani evlilik, iki kişinin birbirinin gözüne bakması değil iki kişinin ortak bir hedefe bakmasıdır. Modernizmin bize öğrettiği evlilik tipinde kadın erkek ilişkileri rekabete dönüştürülüyor. Ego savaşları, güç savaşları, kişilik savaşları ortaya çıkıyor. Şu andaki kapitalist sistem rekabeti yüceltiyor. Bu rekabet ekonomide hareketlilik sağlıyor. Tüketimi kamçılayarak üretimi arttırıyor. Kazan, tüket çarkı dönüyor. Kişilerin ihtiyacı olmadığı halde alışveriş yaptıran acımasız bir kapital sistem var. Bu sistemin ailedeki karşılığı da kadın erkek rekabetine dönüşüyor. Evde güç savaşları şuna benziyor, aynı kayıktaki iki kişi birbiriyle kavga ederse kayık devrilir. Halbuki akıllı kişiler kayığın iyiliği için ne yapmam lazım derler problemi öyle çözerler. İktisatta Pareto ilkesi vardır. Bir şirketteki problemlerin yüzde 80’i yüzde 20’sinin tekrarıdır. Yüzde 23’ü çözünce yüzde 80’de çözülür. Aile içindeki problemlerin çoğu çözülebilecek problemler. Bu kişiler problem çözmeyi başaramadıkları için ufak şüphe büyüyor ve evlilik kırılmaları, boşanmalar yaşanıyor. Problem çözmeyi daha küçükken öğretmek gerekiyor.” diye konuştu.

“Sevgi evreni döndüren enerjidir”

Sevgi ve iyi işbirliğiyle ömür boyu mutluluğun ortaya çıkacağını belirten Tarhan; “Sevgi evreni döndüren enerjidir. Sevgi şu anda evreni ayakta tutan insanı insan yapan en önemli enerjidir. Akıl sevginin tamamlayıcısıdır ama insanı insan yapan o sevgi, muhabbet duygusudur. Burada Kur’an-ı Kerim evlilikle ilgili iki tane kavramdan bahseder. Biri Meveddet kavramı. Etimolojik olarak baktım ve lügat karşılığında sevgi yüksek bir sevgi ama içinde bağlanma var. Sevdiğin şeye bağlanacaksın. Hatta hidrojenle oksijenin bağlanmasına eski literatürde ‘Aşk-ı Kimyevi’ deniyormuş. Evlilik de H2O’dur. İkisi atmosferde serbesttir. Özgür dolaşırlar. Evlenince başka bir yaşam formuna giriyorlar. Su oluyorlar. Eskisi kadar özgür değiller ama ayrı bir yaşam kaynağı haline dönüşüyorlar. O ayrı bir güzellik oluşturuyor. Evlilikte de gençler eski özgürlüklerini kaybediyor. Ayrı bir yaşam formunda evlilik oluyor. O da kendi içinde ayrı bir güzellik taşıyor. Onun için sevgi birinci basamaktır. Sevgi ve iyi iş birliği varsa o sevgi gittikçe güçleniyor ve ömür boyu aşka dönüşüyor. Kur’an-ı Kerim’deki evlilikle ilgili diğer kavramdan biri Vedud kavramı. ‘Birbirinizi teskin edesiniz’ diyor. Sekine kelimesi Arapçada gemi demektir. O aynı kökten geliyor yani fırtınada gemiye sığınıyorsun. Gemi güvenli alandır. Hayat yolculuğunda sığınılacak alan diyor. Kur’an-ı Kerim evliliğe güvenli alan, sükûnet bulacağın alan diyor. Yalnızlığı gideren kaliteli bir evlilik, insanın ömür boyu mutluluğu demektir. Büyük nimettir. Evinde huzurlu olan kişiler hayattaki birçok problemleri kolay aşıyor.” ifadelerini kullandı. 

“Modernizm evliliği tahrip ederek insanlığa en büyük zalimliği yaptı”

Gençlere iyi örnek olmanın önemine değinen Tarhan; “Modernizm evliliği tahrip ederek insanlığa en büyük zalimliği yaptı. Bunu çocuklarınız, torunlarınız daha çok görecek. Biz ülkemizi kötülüklerden güzel bir ada gibi koruyabiliriz. Medeniyet coğrafyamızı bu konuda koruyabiliriz. Bununla ilgili kültürel altyapımız çok daha iyi ve çok daha hazır. Bunu bozmamayı başarırsak problemleri çözen, dünyada örnek olan bir toplum oluşturabiliriz. Ben ümitsiz değilim. Bir de gençler Z kuşağı diye eleştiriliyor. Aslında kuşaklar arası çatışma hep var. Mesela Mısır papirüslerinde var. Hitit tabletlerinde var. Bunların bir noktaya kadar olması beklenen ve kabul edilen bir şey. Bir noktaya kadar tolere edilebilir ama kabul etmek gerekir. Gençler sorgulayacak. Biz onlara değer vererek cevaplar vereceğiz. Onların hayatı tanımasında onlara kılavuzluk yapmaya çalışacağız. Yol arkadaşı olacağız. İyi örnek olacağız.” dedi. 

“İnsan kriz anında geniş ailenin kıymetini anlıyor” 

Geniş ailenin tehdit mi fırsat mı olduğunu değerlendiren Tarhan; “İnsan kriz anında geniş ailenin ne kadar kıymetli olduğunu anlıyor. Anneanneler, babaanneler o kadar çok fedakarlıklar yapıyor ki. Çalışan annelerin çocuklarına torunlarına bakıyorlar. Özellikle anneanne, babaanne, dedelerin konuşup anlatmaya ihtiyacı var. Torunların da soru sorup öğrenmeye ihtiyacı var. İkisi bir araya gelince müthiş bir eküri oluşuyor. Dede torun anneanne, babaanne torun ilişkileri sağlıklı olmazsa yetişen nesiller kültürel aktarımını yapamıyor. Daha önce kültür aktarımını aile yapıyordu. Şimdi sosyal medya yapıyor. Bu durumda kuşaklar arasındaki problemler daha çok yaşanıyor. Geniş aile eğer olumlu yönden düşünülürse akıllıcadır. Gerçek bilge büyükler olursa problemleri çözmek çok daha kolaylaşıyor.” dedi. 

“Dayanıklılık eğitimi olan kişiler evlilikte başarılı oluyor”

Evlilikteki 5S kuralını açıklayan Tarhan; “Mutlu evliliklerle ilgili 5S formülü vardır. Birinci S sevgidir. Sevginin biraz daha büyüğü şefkattir. Yani içinde empati olan sevgi. İkincisi saygıdır. Sevgi suysa saygı da onun kabıdır. Saygının da bir daha büyüğü var. O da nezakettir. Üçüncüsü sabırdır. Dayanıklılık eğitimi olan kişiler evlilikte başarılı oluyor. Dayanıklı olanlar krizleri daha iyi yönetiyorlar. Bunun formülü sabırdır. Sabır kenara çekilip beklemek değildir aktif sabırdır. Yani sabır meditatif bir eylemdir. Doğanın hız ve ritmine uymaktır. Dördüncüsü sadakattir. Sadakatin iki manası vardır. Biri sıdk, yani doğruluk anlamı. Diğeri sadık olmak, bağlılık anlamı. Evlilikte yalan söylememek çok önemlidir. Açık, şeffaf ve dürüst ilişki olması lazım. Eğer evlilikte taraflardan birisi çok yalan söylüyorsa o evlilik kolay kolay yürümüyor. Beşincisi ise samimiyettir. Samimiyet evliliğe müthiş bir renk katar. Yani evliliği cennet yapar. İçten samimiyet değerli bir kavramdır.” diye konuştu. 

“Geçmişten ders al, geleceğe bak, bugünü yaşa”

Travmaların tecrübeye dönüşebileceğini vurgulayan Tarhan; “Gençlerin evlilikten kaçmalarının sebeplerinden birisi de yaşadıkları evde huzur olmamasıdır. Bu evlilikler gençleri evlenmeye karşı korkutuyor. O an için gençler korkuyla hareket ediyorlar ama burada anne babalarının evliliklerini doğru analiz ederlerse onlar için bir tecrübe olur. Biz bunlara geliştiren travma diyoruz. Travmaları satın almayacaklar. ‘Benim böyle evlilik yapmamam için nasıl bir evlilik yapmam lazım? Evliliğe nasıl bir anlam yüklemem lazım?’ diye düşünmeliler. Bunu bulmaları bir hayat tecrübesidir. Onlar için bir olgunlaşma fırsatıdır. Bunlara travma sonrası büyüme diyoruz. Travmaları yaşıyorlar. Travmayı iyi yönetirlerse travma sonrası gelişiyorsunuz. Travma sonrası büyüyorsunuz. Bu şekilde ele almak gerekir. Bir olayda akışı değiştiremiyorsanız bakışı değiştireceksiniz. Bakışı değiştirirseniz kontrol size geçer. Yoksa geçmiş yaşantılarınız sizi yönetir. Geçmiş yaşantıların tecrübelerinden ders alacaksınız, bugünü yaşayacaksınız, geleceğe bakacaksınız. Geçmişten ders al, geleceğe bak, bugünü yaşa.” diyerek sözlerini sonlandırdı. 

Program kapsamında Genç Memur-Sen Genel Başkanı Mesut Emre Balcı ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın da konuşma gerçekleştirdi. 

Mesut Emre Balcı: “Aileyi ayakta tutmak bizim için her şeydir”

Genç Memur-Sen Genel Başkanı Mesut Emre Balcı aileyi ayakta tutmanın onlar için çok gerçekleştirdi. Balcı; “Aile, özellikle gençler açısından çok önemli bir konu. Biz aile meselesinin gençler üzerinden konuşulmasını, tartışılmasını çok önemli buluyoruz. Aile bizim medeniyetimizin, değerlerimizin, toplumumuzun, kültürümüzün en temel yapı taşı. Dolayısıyla aileyi ayakta tutmak bizim için her şeydir. Gençlerin dikkatini çekmesi için ‘Gençlik ve Aile Akademisi’ ismini seçtik. Amacımız genç arkadaşlarımızla biraz daha aile konusunu konuşmak.” ifadelerini kullandı. 

Ali Yalçın: “Genç Memur- Sen teşkilatımızı tebrik ediyorum”

Programın açılışında konuşan Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın; “Genç Memur-Sen teşkilatımızı tebrik ediyorum. Hakikaten güzel çalışmalara imza atıyorlar ve hayırlı çalışmalarıyla da göğsümüzü kabartıyorlar. Aile Akademisi konusunda yaptıkları bu çalışmanın başlangıcındayız. Bu anlamda Genç Memur-Sen ile iftihar ediyoruz. Çünkü Genç Memur-Sen hem toplumsal meselelerimize duyarlılığı, milli meselelerimizdeki hassasiyeti, insani konulardaki dikkati ve aksiyoner davranışları hakikaten örnek bir davranış sergiliyor. Bize her zaman ‘İyi ki Genç Memur-Sen var.’ dedirtiyor.” şeklinde konuştu.
 

Okunma : 36

ÜHA

 

Haberler

Foto Galeri