Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Aile desteğinin ruhsal hastalıkları engelleyici rolü var”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, TGRT Haber’de Seda Akbay ile Gün Başlıyor programının canlı yayın konuğu oldu. “TÜİK 2024 Gençlik Araştırması Sonuçları” hakkında değerlendirmelerde bulunan Tarhan, küresel sistemin her şeyi tükettiği gibi ilişkileri de tükettiğinden bahsetti. Vahşi kapitalizmin gençleri zehirlediğinin altını çizen Tarhan, nüfusu etkileyen en önemli şeyin değerler aşınması olduğunu vurguladı. Aile desteğinin ruhsal hastalıkları engelleyici rolü olduğuna da dikkat çeken Tarhan, kök neden bilinmeden teşhis koyulamayacağının altını çizdi.
“Okullaşma oranı çok yükselmiş”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, genç nüfusta hızlı bir azalma olduğuna dikkat çekti. Canlı yayında Tarhan; “TÜİK istatistiklerini inceledim. 16 Mayıs’ta yayınlanmış veri portalında 2024 sonuçlarıyla 2014 sonuçlarını karşılaştırdığımızda bazı olumlu gelişmeler var. Özellikle okullaşma oranı çok yükselmiş. Okullaşma oranı yüzde 38’lerdeyken yüzde 50’lere yaklaşmış. Bu gözüken önemli gelişmelerden birisi. Diğer gelişmelerde de Türkiye'de mesela sağlık yaşam memnuniyeti anketleri var. O anketlerde bazı değişiklikler var. En çok dikkat çeken genç nüfus oranında Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde biz hala yükseliyoruz. Bu devam ederse önümüzdeki 10, 20, 30 yıl sonra Avrupa Birliğinin ortalamasının altına düşeceğiz. Genç nüfusta hızlı bir azalma var. Özellikle Batı illerinde azalma, Doğu illerinde yükselme. Mesela Hakkari bölgesinde 10 sene önce yüzde 24 iken orada da genç nüfus oranı yüzde 20’ye düşmüş. Batı illerinde Balıkesir’de Avrupa Birliğinin ortalamasının altına düşmüş. En düşük Bulgaristan'da var. Bulgaristan seviyesinde genç nüfusta azalma var. Bu bizim için nüfusun durması demektir.” şeklinde konuştu.
“Nüfusu etkileyen en önemli şey değerler aşınması”
Küresel olarak aileyi ayak bağı olarak gören bir anlayış olduğundan bahseden Tarhan; “Ekonomik şartlar açısından Batı illeri Doğu illerinden daha iyi. Konfor artınca insanlar hayatın tadını çıkarmaya çalışırken evlenmeyi ertelerler. Gizli psikoloji yasası mesela bitkilerde vardır. Bitkilerde üreme durduğu zaman çiçekçiler bitkiyi alır kapalı, kapkaranlık bir yere koyarlar. Üzerini örterler. 3 gün sonra açtıklarında tomurcuklar ortaya çıkar. ‘Geleceğim, yaşamım tehditte.’ duygusu üremeyi tetikler. Savaşlardan sonra üreme ortaya çıkmıştır. Şimdi doğu toplumlarında biraz kimlik karmaşası yaşanıyor. Güvenlik krizi var. Oradaki insanlar çoğalma konusunda bilinç dışı bir mekanizmayla hareket ediyor olabilirler. Ekonomik seviyesi, imkanları ve refah seviyesi daha iyi olan kişiler evlenme konusunda daha tereddütlü. Bu şekilde psikolojik dinamikle düşünmek gerekir. Diğer bir neden de okullaşma özellikle toplumda muhafazakar kesimde 10 sene, 20 sene önceye göre çocukları okula gönderme oranı arttı. Özellikle kıyafet nedeniyle kız çocuklarının okullara gidememesi vardı. Hemen evleniyorlar ve tepkisel olarak daha çok çocuk sahibi oluyorlardı. O seçenek de şu anda Türkiye geneline yaygınlaştı. O da nüfusun azalmasında görünmeyen bir sebepmiş gibi geliyor. Eski kuşaklar yokluk içinde olgunlaşmak durumundaydı şimdiki kuşaklar ise varlık içinde olgunlaşmak durumunda. Varlık içinde olgunlaşmak daha zor ve olgunlaşmak, evlenmek, büyümek, çocuk sahibi olmayı bir yük gibi gören küresel bir anlayış var. Bu anlayış çocuklarımızı da etkiliyor. Aileyi ayak bağı gören anlayış var ama bu Türkiye’de değil, küresel olarak var. Bir değerler aşınması var. Nüfusu etkileyen en önemli şeyin değerler aşınması olduğunu düşünüyorum. Ekonomik sebepler bir sonuçtur. Onlar da muhakkak var ama ondan daha önce insanların değerler aşınmasının, evlilikle ilgili konforculuk anlayışının artması, dünyacılık anlayışının artması, idealist insanların, gençlerin azalmasının da bu konuda etkili olduğunu düşünmekte fayda var.” dedi.
“Aile desteğinin ruhsal hastalıkları engelleyici rolü var”
Aile konusundaki teşviklerin artırılarak devam etmesi gerektiğini vurgulayan Tarhan; “Doğu’da Tunceli’de de nüfusta Batı illeri gibi bir etki var. Orta Anadolu’da da Niğde’de Doğu’ya yakın bir sonuç var. Kırıkkale’de sonra Karabük’te de benzer sonuçlar var ama Orta Anadolu her zamanki gibi Türkiye'nin ortalamasını temsil ediyor. Doğu Anadolu’daki artış yeni olan bir şey değil. 10 sene önceki istatistiklerde de var. Mesela Hakkari’deki genç nüfus artı oranı yüzde 24’müş. TÜİK’in 2014’teki veri portalından da baktım ben. O da 2024’te yüzde 24’ten yüzde 20’ye düşmüş Hakkari'de. Yani orada da genel bir azalma var. Şu anda doğurganlık hızı düştü. Bu konuda teşviklerin yapılmasının çok iyi olduğu oluyor. Evlenmeyi teşvik ediyorlar, çocuk sahibi olmayı teşvik ediyorlar. Bu teşvikler çok yerinde olan teşvikler. Daha artırılarak devam ettirilmeli. Çünkü insanlarda çeşitli kaygılar var ama bizim Türkiye’mizin güçlü bir yönü, aile sigortası vardı. Aileden birisine bir şey olursa şu anda bazı aileler ekonomik nedenlerle geniş aile olup aynı evde oturmaya başladı. Bizim aile desteğimiz sosyal destek olarak intiharları önlüyor, suçları önlüyor. Birçok ruhsal hastalıkların artmasına engelleyici bir rolü var.” ifadelerini kullandı.
“Kök nedeni bilmezsek teşhis koyamayız”
Evliliğin verdiği güven ortamının zayıflamaya başladığına dikkat çeken Tarhan; “Boşanma oranlarındaki artış, ailedeki bağların zayıflaması, ailedeki evlilik dışı doğum oranlarının artmasında Türkiye’de de bütün dünyayla paralel oranda olumsuz gidiş var. Bu da evliliğin verdiği güven ortamını azaltmaya başladı. Bu nedenle insanlar şu anda genel olarak evliliğe karşı, küresel nedenlerle evliliğe karşı mesafeli durma gençlerde var. Yani 35 yaşında evlenecek, bir tane çocuğu olacak. Batı’daki rüzgar bu yönde. Bu rüzgar bize de yaklaştı şimdi. ‘Dünyaya bir defa geldim kafama göre yaşayacağım.’ diyor. Böyle bir yaklaşım var. Bir de ekonomik durumdan çok değerlerin aşınmasıyla ilgili bir durum. Yani evliliğe yüklenen anlamla ilgili bir durum. ‘Evliliğe ne gerek var?’ diyen küresel bir propagandanın etkisindeyiz. Bunu farkında olmadan zihinsel olarak satın alıyoruz. Yardım güzel fakat kök neden analizi yapmamız lazım. Yani gençler neden evlenmiyor? Bu kısa vadeli bir çözümdür onlara yardım etmek, teşvik etmek. Çok yerinde faydalı ama neden bu oldu? Kök nedeni bilmezsek teşhis koyamayız. Teşhis koyamayınca da tedavi yapamayız. Onun için nereden kaynaklanıyor bunu bulmak önemli. Aile yılı ilan edildi, devlet bunun farkında. Cumhurbaşkanımız aile yılı ilan edildiğini açıkladı.” şeklinde konuştu.
“Küresel sistem her şeyi tükettiği gibi ilişkileri de tüketiyor”
Gençlerin şu anda evlilikten korktuklarının altını çizen Tarhan; “Korkuyorlar çünkü boşanma ve kötü örnekler çok arttı. ‘Arkadaşım evlendi. 2-3 sene geçti. Şimdi odalarını ayırdılar, evlerini ayırdılar. Ben acaba evlensem doğru mu değil mi?’ diye soruyor gençler. Bize en çok gelen sorulardan birisi, ‘Evlilik gerekli mi? Evlenmesek ne olur?’ tarzındaki soru soruyorlar. Halbuki insanın psikolojik doğasına, biyolojik doğasına uygun olan şey evliliktir. Çünkü evlilik dışı ilişkiler genellikle yüzeysel ilişkiler. Küresel sistem her şeyi tükettiği gibi ilişkileri de tüketiyor. Böyle uzun, kalıcı, derin dostluk ilişkileri yok. Mesela dost kelimesinin İngilizcede karşılığı yok ama Türkçede karşılığı var. Ailedeki ilişki, evlilik ilişkisinin dışında bir güven ilişkisidir. Aile içerisindeki güven olmazsa evlilik yürümüyor. Yani evlenmeden önce evlilik olgunluk ölçüye yapılmalı. Evlenmek isteyen kişiler evliliğe hazır olduğu zaman hiç düşünmeden evlenmeleri gerekir ama evlilik kavramını gençler bilmiyor. Yani evlilik olgunluğunu bilmiyorlar. Bilseler şu anda kısa vadede hoşlarına gittiği gibi yaşıyorlar ama orta uzun vadede kaybedecekler. Evliliğin verdiği yalnızlığı giderme, bir sığınak gibi ailenin olması iyi bir fabrika kurmaktan daha mı önemsiz? Bu nedenle kendini aşabilen kişiler evlilik konusunda daha akıllıca davranıyorlar. Şu andaki gençler hissi, kolaycı ve aceleci davranıyorlar. Halbuki akıllıca davranırlarsa evlilik insanın psikolojik, biyolojik doğasına daha uygun insanın. Evinde huzurlu olan bir kimse iş hayatında daha atılgan, girişken ve daha başarılı oluyor.” dedi.
“Vahşi kapitalizm gençlerimizi zehirledi”
İnsanın hayatında soyut amaçlarının olması gerektiğine değinen Tarhan; “Bazı hayat şartlarını kolaylaştırdık. 10, 20 sene öncesine göre gençler daha çok şeye sahip ama idealleri yok. Ego idealleri yok. Yaşamda uğrunda yorulacak, çile çekecek amaçları olan gençler azaldı. Şu anda küresel medyanın da etkisiyle gençlerin ego idealine para, makam, seks gibi amaçlar geldi. Halbuki insanın hayatında soyut amaçların olması lazım. ‘Hayatımın sonuna geldiğim zaman nasıl anılmak istiyorum? Nasıl bir insan olmak istiyorum?’ Yani eğitim sistemimiz hep böyle dünyasal amaçları öğretiyor. Hatta ben bunu biraz mizahi bir şekilde vurguladım. Şu anda eğitim sistemimizde lisede okuyan bir genç lisede faşist oluyor. Üniversitede komünist, ateist oluyor. İş hayatında kapitalist oluyor. Emekli olduğu zaman Müslüman oluyor. Böyle bir nesil yetişiyor. Onun için eğitim sistemimizin bilim felsefesi yanlış. Düzeltilmesi gerekiyor. Bunun için gençler böyle hazcı, kolaycı oluyorlar. Gençlere haz peşinde koşmayı ego ideali olarak öğreten Amerikan sistemi bizim gençlerimize örnek olamaz. Zehirliyor bizi bu kapitalizm. Vahşi kapitalizm gençlerimizi zehirledi.” ifadelerini kullandı.