TARHAN Ailesinin Soy Ağacı

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “ABD’de evlilik karşıtlığı, ideoloji haline gelmiş, RTÜK strateji geliştirmeli”

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Üsküdar Üniversitesi Medya İlişkileri Uzmanı Ayşe Nur Akçelik’e cinsel kimlik ideolojisi ile ilgili açıklamalarda bulundu. ABD’de ciddi bir cinsel kimlik ideolojisi olduğundan bahseden Tarhan; “Erkek kadına karşı heterofobik cinsel kimlik ideolojisi var. Homofobik biliyorsunuz ki eş cinsel korkusu demektir. Heterofobik ise evlilik karşıtlığı demektir. ABD’de evlilik karşıtlığı ideoloji haline gelmiş. Bu ideolojinin şu anda ciddi bir siyasi gücü var.” şeklinde konuştu. 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “ABD’de evlilik karşıtlığı, ideoloji haline gelmiş, RTÜK strateji geliştirmeli”

 “Cinsel kimlik çocukta sosyal öğrenmeyle öğreniliyor.” 

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan çocuğa açık, şeffaf ve doğru cevaplar verilmesi gerektiğinden bahsetti. Tarhan; “Biyolojik cinsiyet ayrı, cinsel kimlik ayrıdır. Biyolojik cinsiyet zaten çocuklarda biyolojik cinsiyet ile ilgili hormonlar canlanıncaya kadar cinsellik ile ilgili çocuklara bir soru sormadıkça algılayamazlar. Ona kadın ve erkeğin cinsel farklılıklarını öğretemezsiniz. Bu konuda anne babalar iyi niyetle yalan söylerler. Kardeş geldiği zaman çocuk; ‘Anne kardeşim nereden geldi?’ der. Aile ise; ‘Leylekler getirdi.’ der, en çok söylenen budur. Bu yalan yerine şu an bizim tavsiye ettiğimiz, ergenlikten önceki çocuklar böyle sorular sorduğu zaman anne ile baba cinselliği karıştırmadan sevgiyle sarılır, öyle oluşur diye böyle bir cevap verilir ve biyolojik cinsiyet eğitim bu şekilde olur. Cinselliğin seks özelliği böyle anlatılır. Cinsel kimlik özelliği farklıdır. Çocuklar cinsel organını kadın, erkek fark ettiklerinde farklılık olduğu zaman mesela erkek çocukları, ışığı arkasına alır, cinsel organını gölgede gösterir. Okul öncesi dönemde böyle şeyler olur. Böyle durumlarda çocuk farkı anlayamaz ya da çocuk mastürbasyon yapar, haz alır. Böyle durumlarda sorduğu zaman, anne aşırı tepki verirse veyahut anne yerine geçen kişi, babaysa baba da olabilir. Aşırı tepki verirse çocuk bunu korkulacak bir alan olarak anlar ve onu beyninde korku dosyasına kodlar. Çünkü güvenilecek konular, korkulu konular ve zamanında öğrenilecek konular diye beyin her konuda üç dosya açar. Korkulacak konular dosyasını açar, ileri yaşta o cinsellikle ilgili korkular olur. Çocuğa açık, şeffaf ve doğru cevaplar vermek lazım. Böyle durumda bunu sorduğu zaman, erkek çocukta da kız çocukta da böyle farklılıklar var, bunu zamanı gelince öğreneceksiniz denilmesi gerekiyor. Bu şekilde cevap verilirse, okul öncesi eğitimde bu tarz bilgiler yeterlidir. Cinsel rolde, biyolojik cinsiyet rolünde ama cinsel kimlik rolünde farklıdır. Cinsel kimlik çocukta sosyal öğrenmeyle öğreniliyor. Çocuk anne-babaya, anne-babanın ilişkisine bakıyor ve üç şeyi örnek alıyor. Ya anneyi ya babayı ya da onun ilişkisini örnek alıyor.” şeklinde konuştu.

“Transseksüellik genetik değil, epigenetiktir”

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, epigenetik olan şeylerin her zaman değiştirilme şansı olduğu konusunda değerlendirmelerde bulundu. Tarhan; “Oxford, beş yüz bin kişinin üzerinde ABD ile birlikte bir çalışma yaptı. Bu çalışma gey geni yoktur raporudur. Cinsel kimlikle ilgili bir gen yok ama erkeklikle ilgili ve kadınlıkla ilgili gen vardır. Transseksüel ile ilgili bir gen şu anda yoktur. Peki transseksüellik nereden çıkıyor? Freud’un tezi doğruluk kazandı. Freud diyor ki; ‘Zayıf, soğuk, mesafeli bir baba varsa çocuk cinsel rol olarak anneyi seçer ve anneyle özdeşim kurar veya erkek çocuk ablalar ve teyzeler arasında büyümüşse, kız çocukları arasında büyümüşse ve baba erkek rolü de örnek alacak roldeyse onu modeller ve buna bağlı çocukta beyinde biyolojik değişikler olmaya başlıyor ve küçük yaşta onun gibi davranmayı istiyor.’ diyor. Hatta buna epigenetik deniyor yani genlerde sonradan olan değişiklikler, çevrenin genlerde yaptığı değişiklikler demektir. Yani transseksüellik genetik değil, epigenetiktir. Doğuştan değildir, edinimseldir. Epigenetik olan şeylerin her zaman değiştirilme şansı vardır ama kişinin istemesi gereklidir. Anne ve baba ilişkisi soğuksa, çocuk erkeklik kavramını anlayamıyor. Bazen de tersi oluyor, herkes kız çocuğunu erkek gibi büyütmek istiyor. Ailenin son kız çocuğu oluyor. Aile erkek çocuğu istiyor. Farkında olmadan aile erkek çocuğumuz olmazsa, hiç olmazsa bunu öyle edelim. Küçük yaşta devamlı pantolon giydiriyorlar, eline silah veriyorlar, böyle sert hareketleri yaptırıyorlar. İleri yaşta geliyor bize; ‘Bu çocuk erkeksi davranıyor.’ diyorlar. Bir bakıyoruz ki siz öyle eğitmişsiniz. Erken ergenlik döneminde gelirse 12-15 yaş düzelme şansı var ama 15 yaşından sonra gelirse düzelme şansı çok zordur. Onun için kişinin cinsel kimlik öğrenmesi erken ergenlik döneminden önce netleşmelidir. Ondan sonra çok zordur. 18 yaşından sonra gelirse; ‘Kusura bakmayın geç kaldınız.’ diyoruz. Çünkü artık 18 yaşını geçen bir kimse burada kendi özgür iradesiyle seçer. Erkek cinsiyetini seçebilir, kadın cinsiyetini seçebilir, transı seçebilir. Şu anda bu çağda kimse kimseyi; ‘Sen 3. cinsel kimliği seçtin’ diye suçlayamaz.” dedi.

“Şu anda ABD’de ciddi bir cinsel kimlik ideolojisi var, RTÜK strateji geliştirmeli”

Walt Disney firmasının oyun teknolojilerinde çocukları hedef alan haberini ekte incelerseniz işin önemi anlaşılır.

“//nypost.com/2022/03/30/disney-executive-wants-more-lgbtqia-minority-character/

Yukarıda Türkiye de yayına başlayan Disney’in içerik direktörünün verdiği röportaj var.  Özetle şunu diyor: *çizgi film ve film karakterlerin en az %50'si LGBT olacak*. Disney’i Mickey Mouse’un sahibi olan basit bir içerik sağlayıcı olarak düşünmeyin. Şu anda dünyanın en büyük içerik üreticisi. Sinemada gördüğümüz çoğu animasyon filmi (mesela Oyuncak Hikayesi,Aslan Kral, Aladdin, Mulan, vs) Disney'in. Daha da önemlisi ise *Marvel comics* in film haklarının sahibi. Marvel Comics ise *örümcek adam*, *demir adam*, *hulk*, vb karakterlerin ait olduğu şirket. Evinde örümcek adam logolu ürün olmayan erkek çocuk yok. Son olarak Disney’in büyüklüğünü yaptığı satın alımlarla da görebilirsiniz.

- 1995: abc satın alındı

- 2006: pixar satın alındı

- 2009: marvel satın alındı

- 2012: lucasfilms satın alındı

- 2015: national geographic alındı

- 2017: 21st century fox satın alındı

- 2018: hulu satın alındı”

Ve Disney'in içerik direktörü diyor ki  karakterlerin en az %50'si LGBT olacak. Çok ciddi bir hedef  çocuklarımızdır,  bizim kültürümüzün çocuğu olmasını istiyorsak RTÜK gündeme almalı.

 

ABD’de evlilik karşıtlığının ideoloji haline geldiği konusundan bahseden Tarhan; “Okullarda 3. cinsel kimlik olarak transseksüellik resmen öğretiliyor, teşvik ediliyor. Bunun bilimsel bir tabanı yok. Tamamen bu politik bir konu, daha doğrusu ideolojik bir konudur. Şu anda ABD’de ciddi bir cinsel kimlik ideolojisi var. Erkek kadına karşı heterofobik cinsel kimlik ideolojisi var. Homofobik biliyorsunuz eş cinsel korkusu demektir. Heterofobik ise evlilik karşıtlığı demektir. ABD’de evlilik karşıtlığı ideoloji haline gelmiş. Bu ideolojinin şu anda ciddi bir siyasi gücü var. Lobi faaliyetleri yapıyor, siyasi gücü var. Evliliğe ne gerek var diyen bir yaklaşım. Açık iletişimde bunu savunuyor. Hollanda’da pedofili partisi kurmak istemişler orası kabul ettirmemiş. Pedofili çocuğa cinsel sevgi demektir. Çocuğa cinsel sevgiyi özgürlük görüyor. Hayvanlara cinsel sevgiyi özgürlük görüyor. Bunu yapan STK’lar sadece transları değil benzerlerini de dahil etmekle ilgili şu anda bütün dünya ideolojik bir propaganda içerisindedir. Onun için müfredata ders olarak konulmasına ebeveynlerin hayır deme hakkı var. 18 yaşına kadar çocuğun doğal vasisi anne babadır. Çocuğun medeni hukukundan imza yetkisinden ondan sorumludur. Mesela miras vs. okula kaydından birçok şeyden anne baba sorumluysa buradan da çocuğun cinsel kimliğiyle ilgili son kararı anne babanın onayı olmadan öğretmen veremez. Etik değil ve hiçbir dayanağı da yok. Anne baba itiraz ederse çocuğu o dersten o okuldan alır. Anne babaların burada muhakkak bilinçli olması gereklidir.” ifadelerini kullandı.

“Dünyadaki paranın %95’i %5’inin elinde”

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, küresel sermayenin dünyada şu anda evlilik karşıtlığını desteklediği konusuna değindi. Tarhan; “5-8 yaş arasındaki çocuk cinsellikle ilgili hormonel, biyolojik, zihinsel olarak gelişmiş değildir. Onu algılayamaz. Onunla ilgili talimat vermek varsa öyle bir şey çocuğun sosyal rolünü kim belirliyorsa onun hakkıdır. O da anne babadır. Anne babadan izinsiz cinsel içerikli talimat vermemesi lazım. Disney ciddi şekilde küresel sermayenin bir uzantısıdır. Küresel sermaye de dünyada şu anda evlilik karşıtlığını destekliyor çünkü dünya nüfusu çok artıyor. Dünya nüfusu artarsa küresel kıtlık oluşacak diye. Dünyadaki sermayenin %5’i dünyanın %95’inden yüksektir. Dünyadaki bütün paranın %95’i %5’inin elinde. Dünyadaki bütün kapital sistem böyle yaptı. Dünyayı kapital sistem böyle yönettiği için onlar dünyaya hâkim olma duygularıyla hareket ediyorlar. ‘Dünyanın patronu biziz, biz hükmederiz, dünyada nüfus artmaması lazım’ diyerek bunu görev edindiler. Buna filantropik faaliyet diyorlar. Hayırsever faaliyet demektir. Küresel sermaye hayırsever bağışlar yapıyor vakıflara, o vakıflar bu gibi programları destekliyor. Ben hiç unutmam bize bir hocamızdan proje geldi. Cinsel kimlikle ilgili milyon Euroluk bir destek. Ben; ‘Projenin fonunu öğrenir misin?’ dedim öğrendi. Fonu, Birleşmiş milletler nüfus planlamış. Birleşmiş Milletler nüfus planlama fonu bu tarz faaliyetleri destekliyor. ‘Nüfus planlamayla cinsel kimliğin ne alakası var?’ diyeceksiniz. Çünkü küresel sermaye oraya bağış yapıyor oradan da bu fonlanıyor.” şeklinde konuştu.

“Gerçek aşk bekler mi?”

Dış etkilerin hormonları değiştirdiğinden ve erken ergenliğin başlamasına sebep olduğundan bahseden Tarhan; “Çocuklar özellikle internet, sosyal medya nedeniyle cinsellikle erken tanışmaya başladılar. Buna, Prekoks ergenlik, Prekoks Adölesan diyoruz. 9-10 yaşında ergenlik başlamaya başladı. Bu çocuklarda hormonel canlanmayı da tetikliyor. Zihinsel uyarı oluyor, zihinsel uyarı olunca çocuklar cinsel konulara merak duyuyor ve merak duyunca da hormonlar erkenden tetikleniyor. Çünkü dış etki hormonları değiştiriyor ve erken ergenlik başlıyor. Endokrin uzmanları bunu iyi biliyor. Erkenden başladığı zaman hemen baskılayan hormonlar veriyorlar, vermezlerde çocuğun boyu kısa kalıyor. Erken ergenliğe giriyor, erken ergenlik bitiyor vücutta ki kemik yaşından paralel olmuyor. Öyle olunca da çocuğun boyu kısa kalıyor ama erkenden de büyümüş, ergenleşmiş oluyorlar, hormon tedavisi yapılıyor. Onun için bu da aslında cinsiyet kavramıyla erken tanışmasıyla ilgilidir. Her yaşın bir olgunluğu var o yaşın olgunluğuna gelmeden tanışmaması gerekiyor. Eğer tanışıyorsa da çocuk bu gibi duyguları bekler. Hatta ABD’de de şu anda erken gebeliğe karşı kampanya başlatıldı. 18 yaşından önceki gebeliklere karşı başlatıldı. Kampanyanın adı da ‘gerçek aşk bekler’. 18 yaşına kadar gerçek kişiyi bekleyin. Herkesle cinsellik yaşamak zorunda değilsiniz. Çünkü lisede nüfusta kızların 3’te 1’i gebe, ergen gebe. Ondan sonra bundan rahatsız oluyorlar. Rahatsız olan halk, öyle bir projeler başlatıyor bu devletin projesi değil.” dedi.

“Erkek beyni erotik, kadın beyni romantik odaklıdır”

Çocukların cinsel kimliğinin gelişiminde birinci sorumluluğun anne babada olduğunu söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, evde anne babanın rolü iyiyse çocukta da kolay kolay cinsel kimlik bozukluğu olmadığından bahsetti. Tarhan; “Rastgele cinsellik demek hastalık, kötüye kullanım demektir. Onun için böyle durumlarda hayır deme becerisi çalışıyoruz. Özellikle erkek çocuklar daha agresif ve cinsel talepkâr oluyorlar. Kız çocukları ile bu konuda hayır deme becerisi çalışılıyor. 18 yaşına kadar kız çocuklarına biz; ‘Erkek arkadaşın varsa, o sana aşıksa beklesin. Gerçek aşk bekler.’ Erkek hemen cinsellik olsun istiyor. 1-2 sene sonra liseli aşıklar; ‘Ben başkasını seviyorum.’ deyip bırakıveriyor. Böyle durumda kadın kötüye kullanılmış oluyor. Yani romantizmi kötüye kullanılmış oluyor. Erkek beyni erotik odaklıdır, kadın beyni romantik odaklıdır. Onun için burada kurbanlar daha çok kızlar oluyor. O da biyolojik yapıyla ilgilidir. Hatta ABD’de yapılmış bir çalışma var, psikoloji erkek ve kız öğrencileriyle akıl ve cinsellik deyince düğmeye basın deniyor. Erkek öğrenciler, kız öğrencilerden 5 misli daha fazla basmışlar. Erkek öğrencilerin beyni, cinsellik odaklı çalışıyor. Onun için, kız arkadaşlarının olduğu yerde ders odaklı olmakta zorlanıyorlar. Cinsel eğitimi muhakkak verilmeli, faydalı ama ev ödevi verilmemelidir. Hocalar cinsellikle ilgili bunu deneyebilirsiniz tarzında ödev veriyor. Bunu verdiği an rastgele cinselliği teşvik ediyorsunuz ki bu çocukların belli kısmı kız çocukları özellikle kendilerini itilmiş, kakılmış gibi hissediyorlar. Çocukluk çağı travmaları oluyor, psikiyatristlerin işi artıyor. Bununla ilgili hiçbir denetleme yok. Eğitim fakülteleri bile bunu dikkate almıyorlar. Okuldaki bu konuda tamamen orada rehber öğretmeni psikolojik danışmanı kendi yaşam felsefesine göre ve yaşam felsefesine göre şekilleniyor. Burada çocukların cinsel kimliğinin gelişiminde birinci sorumluluk anne babadadır. Zaten evde anne baba rolü iyiyse çocukta kolay kolay cinsel kimlik bozukluğu olmuyor.” ifadelerini kullandı.

“Çocuk 3 kavramla büyütülmüş: Ayıp, Yasak ve Günah”

Çocukların yasak, ayıp ve günah kavramlarıyla eğitilemeyeceğinden bahseden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çocuklara olayları gerekçeleriyle beraber anlatmamız gerektiği konusunda değerlendirmelerde bulundu. Tarhan; “Çocuk anne babaya zorbalık yapıyorsa orada o çocuğun eğitiminde geleneksel tutum var demektir. Ataerkil kültürlerde bu çok oluyor. Çocuk zorbalık yapıyor, anne babaya itiraz ediyor. ‘Bana karşı çıkıyor.’ diye getiriyorlar. Ben mesela isim vermeden bir örnek anlatayım. Cinselliğin de içinde olan annenin babanın öğrettiği sosyal rolü reddediyor çocuk. Yani cinsel kimliği reddediyor, dini kimliği reddediyor, kültürel kimliği reddediyor. ‘Ben bireyim, ben özgür olacağım.’ diyor. Bu çocuk 14-15 yaşlarında. Getirdiler, bu çocukta nasıl büyütülmüş diye baktık. Çocuk 3 kavramla büyütülmüş: Ayıp, Yasak ve Günah. Şimdi bu eski geleneksel asırlardır bu yöntem işe yaramış. Bu çocuk küçük yaşta anne babaya bağımlı ve bu kadar özgürlük yok. Çocuk ayıp denilince ayıbını topluma göre, yasağı anne babaya göre ayarlama, günah dine göre ayarlama yapıyor. Şimdi ayıp dediği zaman kişi komşu ayıplar, akrabalar ayıplar. ‘Bana ne başkasından, ben kendim olmak istiyorum.’ diyor. Ayıbı bir anda sildi attı. İki, yasak diyor. ‘Kimin yasağı bu? Sizin yasağınız.’ diyor anne babaya. ‘Ben bu yasağa uymak zorunda değilim.’ diyor. Ondan sonra üçüncü şey geliyor, asırlardır bize yöneltilmiş sorumluluk duygusu günahtır. Günah denilince de gitmiş mesela o çocuk bir anne baba demiş ki; “Çocukla beraber bir çocuğa zorla dini öğretebilir miyiz, ibadet ettirebilir miyiz?’ diye sormuşlar. Hoca da geleneksel hoca demiş ki; ‘Müslüman olmayanı zorlayamazsın. Dinde zorlama yok ama Müslüman olanı zorlayabilirsin.’ Onun üzerine çocuk da demiş ki; ‘O zaman ben de ateist olacağım.’ Bu çocuğa ne oldu diye getirdiler. Demek ki bu çağda genel çocuklarda bu artık yaygınlaştı. Yani yasak, ayıp, günah kavramlarıyla çocukları eğitemeyiz. Çocukları ikna etmemiz lazım, ona gerekçeleriyle anlatacağız. Neden böyle yapmaman lazım, neden bu ayıp, neden bu yasak. Senin iyiliğin için, senin geleceğin için vs. anlatacağız. Üçüncü neden ise dini gerekçelerle. Gerekçelerle anlatmamız lazım. Bunu anlatamadığı zaman çocuk itiraz ediyor. İtiraz edince bu çocuk kaydı gitti elimizden diyorlar. Dövüyorlar, şiddet uyguluyorlar.” şeklinde konuştu.

“Anne eğitmen, okul öğretmendir”

Öğretmenlerin çocuğun cinsel kimlik karmaşası olduğunu düşündükleri zaman bunu çocukla değil, anne babayla ilerlemesi gerektiğinden bahseden Tarhan; “Okullar şu anda Milli Eğitim’in verdiği müfredattan çıkamazlar. Yani burada azınlık okullar da dahil kolejler de dahil müfredatın dışına çıkamazlar. Asıl müfredattan daha önemlisi hocalardır, öğretmenlerdir, eğitimcilerdir. Eğitimcilerin yorumlarıyla oluşuyor. Onun için bu konuda da muhakkak eğitici eğitim gerekiyor. Eğitici eğitim ile bu konudaki sosyal politikalarımızın doğru şekilde anlatılması, yansıtılması gerekiyor. Anne eğitmen, okul öğretmendir. Eğitmen çocuğun her davranışından sorumludur ama öğretmenliğin bir eğitmen kısmı da vardır. Eğitim kısmı. Onun için öğretmen kelimesi eğitim kelimesini kapsamayarak kavram içeriği değişmiş oluyor. Sadece bilgiyi öğreten kimse için. Aynı zamanda örnek olan kişidir öğretmen. Öğretmenlere bu konu intikal ederse anne babayla bunu halletmesi lazım öğretmenin. ‘Çocuğunuzda böyle şeyler var’ derse o zaman anne baba farkına varıyor ve uzman yardımı alınıyor. Öğretmen çocuğun cinsel kimlik karmaşası olduğunu hissettiği zaman çocukla değil anne babayla ilerlemesi lazım.” dedi. Yahut rehber öğretmen okul psikoloğu olarak konuyu ele almalıdır.

Okunma : 1337

ÜHA

 

Haberler

Foto Galeri