Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, öğrenme güçlüğü olan büyük bir kitlenin olduğunu belirterek, "Bu kitlenin eğitime ihtiyacı var. Anne baba getiriyor çocuğu, çeşitli testler yapılıyor, bir tanı konuluyor, daha sonra 'özel eğitime gidilecek' deniliyor. Fakat sadece klasik özel eğitim yeterli olmuyor. Bu durumda birçok konularda yetersiz kalıyoruz." dedi.
Üsküdar Üniversitesi ve Disleksili Çocuklar Vakfı tarafından düzenlenen "Öğrenme Güçlüğüne Multidisipliner Yaklaşım" konferansı, üniversitenin Altunizade Kampüsü Nermin Tarhan Konferans Salonu'nda gerçekleştirildi.
Burada konuşan Tarhan, üniversite olarak böyle bir etkinliğe katkı vermelerinin kendileri adına onur verici olduğunu anlatarak, bu çalışmanın 2 yıl içerisinde büyük bir boşluğu doldurduğunu söyledi.
Tarhan, psikoloji yasalarına göre, bir konuya ihtiyaç duyulduğunda o işi yapacak güç varsa o işin olacağını dile getirerek, "Öğrenme güçlüğü olan büyük bir kitle var.
Bu kitlenin eğitime ihtiyacı var. Anne baba getiriyor çocuğu, çeşitli testler yapılıyor, bir tanı konuluyor, daha sonra 'özel eğitime gidilecek' deniliyor. Fakat sadece klasik özel eğitim yeterli olmuyor.
Bu durumda birçok konularda yetersiz kalıyoruz. Bunu dünyada araştırdığımız zaman öğrenme güçlüğü olan çocuklarla ilgili yeni bakış açıları var." diye konuştu.
Dünyada öğrenme güçlüğü konusunu araştırdıkları zaman önlerine ergoterapinin çıktığını kaydeden Tarhan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Üniversite kurulurken ergoterapi bölümünü Hacettepe ile biz ilk defa kurduk. Fizyoterapistler ergoterapiye karşı çıktılar. Daha sonra araştırdığımız zaman sadece bedensel engelliler için değil, zihinsel engelliler için de gerektiğini düşündük.
Bu ihtiyacı görüyoruz ve bu konuya önem verdik. Sadece fizyoterapi değil, diğer rehabilitasyon ağırlıklı eğitimleri içeren bir sistem kurduk burada. Özelikle özel eğitim kapsamı içerisinde öğrenme güçlükleriyle ilgili ayrı bir dernek kurulması ve bunların birlikte hareket ederek güzel şeyler yapması bizim de destekleyeceğimiz çalışmalar.
Bu tanı almış çocukların aileleri 'Çocuğum harcanıyor' diye endişeye kapılıyorlar ve birçok kötü uygulamaların etkisinde kalıyorlar. Zamanlarını yanlış yönde harcıyorlar.
Bunun için burada bilimsel referansı olan çalışmalar yapmak gerekir. Amerika'da yapılan testlerde çocuğun sadece okuma güçlüğü değil, okuma yazma hesaplama gibi bütün becerilerinin taramasını yapıyorlar.
Daha sonra burada gördük ki, bu çocukların öğrenme modeli farklı. Çocukların elinde değil. Zihinleri farklı çalışıyor bu çocukların. Sınıfta otururken herkes gülerken bu çocuklar anlayamadığı için gülemiyorlar. Sınıfta yalnız kalıp, mutsuz oluyor."
"Ergoterapi disleksili çocukların ilacıdır"
Disleksili Çocuklar Vakfı Başkanı Atıf Tokar, derneği 2013 yılında kurduklarında Türkiye'de disleksi kavramını bilen kişilerin çok az sayıda olduğunun altını çizerek, dernek olarak çok ciddi çalışmalar yaptıklarını söyledi.
Üniversitelerle hiç bağlarını koparmadıklarını vurgulayan Tokar, "Ticari firmalarla aramızda her zaman kırmızı bir çizgi oldu. Farkındalık çalışmalarına girdik çünkü buna mecburduk. Topluma dönük disleksi diye bir şey var diyememiştik çünkü devletin yol haritası henüz belli değildi. Çalıştayla bunlar tamamlandıktan sonra kamu spotuyla televizyonlarda dönerek 'Disleksi diye bir şey var yalnız değilsiniz.' dedik ailelere." ifadelerini kullandı.
Tokar, bu şartlar altında ailelerin durumunun da çok zor olduğunu aktararak, şöyle konuştu:
"Hastaneye gidiyorsunuz tanı konuluyor 'Çocuğunuz özgür öğrenme güçlüğü' denildiğinde ailenin başından aşağıya kaynar su dökülüyor. Bu sadece kendisinde var zannediyor.
Çünkü hiçbir şey bilmiyor, onlara yol gösteren yok. Derneği bu amaçla kurduk ve artık farkındalık çalışmaları bitti. Artık şimdi eğitim zamanı. Disleksili çocukların yaşamsal kaynağı eğitimdir.
Disleksili çocuklar için eğitimin ana unsuru da ergoterapidir. Ergoterapi disleksili çocukların ilacıdır. Disleksili çocukların hayatına dokunmak istiyorsanız eğitim vermelisiniz.
Eğitim vermek istiyorsanız, ergoterapist, dil konuşma uzmanı, özel eğitimci olmalısınız. Bu 3 kişi benim çocuğuma dokunabiliyor. Sınıf öğretmenleri, psikologlar sonra devreye giriyor. Eğitim verildikten sonra çocuk çok fazla değişiyor."
Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ergoterapi Bölüm Temsilcisi İsa Kör de özgür öğrenme güçlüğünü anlamak, anlatmak ve çözümler üretebilmek adına burada bulunduklarını belirterek, her türlü imkanı sağladıkları için üniversiteye teşekkür etti.
Konferansın 1. oturumunda Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü Şube Müdürü Müberra Oğuz "Sahadan veriler", Psikolog Aynur Sayım "Öğrenme Güçlüklerinin Okul Yaşantısına Etkisi", Türkiye Disleksili Çocuklar Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Suna Varol Cörüt ise "Disleksili Bireylerin Rehabilitasyon Merkezinden Beklentisi" konusunda konuştu.
12 konuşmacının 4 oturumda konuşma yapacağı konferans gün boyu sürecek.
Kaynak: AA
Okunma : 4580