Şiddet olaylarındaki artışta film stüdyolarındaki şiddetin stüdyoda kalmadığını söyleyenler olduğu gibi sosyal değerlerin zayıflamasının ana sebep olduğunu savunanlar da var.
Rakı şişede durmadığı gibi şiddette film stüdyolarında kalmıyor.
Maalesef, istatistiksel olarak aile içi şiddet gibi bireysel şiddet olayları ve katliamlar gibi toplu şiddet olayları gittikçe artıyor.
Şiddet olaylarındaki artışta film stüdyolarındaki şiddetin stüdyoda kalmadığını söyleyenler olduğu gibi sosyal değerlerin zayıflamasının ana sebep olduğunu savunanlar da var.
Gerçek nereden baktığınıza göre farklı farklı yorumlanacak ama hepsinin ortak özelliği öfke cinayetleri olması ve bu kişilerin akıl hastası olma oranının çok düşük çıkmasıdır.
20 nci Yüzyılın ilk yarısında toplu cinayetler çok azdı 'Dünya Savaşları'nı saymazsak. İlk örnek 1913 yılında Almanya'nın Degerloch kasabasından Ernst Wagner karısı ve dört çocuğunu öldürdükten sonra Mühlhausen kasabasına gidip dokuz kişiyi daha öldürüyor gerekçesi insanların kendisi ile dalga geçmesi.
Son 10 yılda literatüre girmiş 26 toplu cinayet varken ondan önceki 10 yılda 11 toplu cinayet bildirildi. (Kaynak:New York Times, David Brooks )
Son örnekleri Norveç’te yaz kampını kurşun yağmuruna tutan Anders Breivik’in 69 kişiyi öldürmesi ve ABD Colorado’nun Aurora şehrinde 12 sinema seyircisinin öldürülmesi olayları oldu.
Warner kardeşler yapımı, Tarantino’nun yazdığı, Oliver Stone’nin yönettiği “Katil Doğanlar” filmi gerçek olaylara en korkutucu etki eden film olarak suçlanıyordu. Son “Kara Şövalye” filmi ile yeni bir örnek daha eklendi. Bu olaydan sonra basına yansıyan bilgilere göre benzer filimlerin gösterim tarihleri ertelendi veya sinema basma sahneleri flimden çıkarıldı.
İyi ve kötünün ayırt edimediği bir gelecek hayali kurduran, zevk için adam öldüren iki sevgiliyi anlatan filimden sonra kopya cinayetlerin işlenmesinin tesadüf olması imkansızdı.
2002'de “Matrix” filmi yeni bir şiddet türü yarattı. Matrixten kaçmaya çalıştığını söyleyen bazı şizofren olguların suç işlemeleri kopya cinayet olarak dikkati çekti.
Katillerin zihin yapıları incelendiğinde aile içi şiddet işleyenlerin genellikle öfke kontrolsüzlüğü ile dürtüsel ve fevri olarak suç işledikleri anlaşılıyordu.
Toplu cinayet işleyenler ise titiz planlamacıydılar ve sinema ve TV'den daha çok etkileniyorlardı.
Ruh halleri incelendiğinde de özsaygılarının ağır darbe aldığına dair ciddi inanışlarının olduğu ortak özellik olarak dikkat çekiyordu.
1- Dünyanın geri kalanı tarafından yeteri kadar anlaşılamadığını düşünmek,
2- Kendilerinin özel, önemli, üstün olduklarına dair abartılı görüş sahibi olmak,
3- Başarısızlık, işten çıkarılmak, karşı cins tarafından reddedilmek, boşanma, okul başarısızlığı gibi hayat olaylarını “Aşırı incinmiş gurur ve şeref” olayı olarak yorumlayarak narsisistik yaralanma yaşamak,
4- Suçu işlemeden önce titiz planlama yapmak,
5- Dünyanın kendisi gibi yeteneklerin değerini bilmediğine inanmak,
6- Harekete geçmeden önce çoğu defa bir kişiyle bile olsa paylaşma ihtiyacı,
7- Olaydan önce kendilerini gergin hisseden bu kişilerin katliamdan sonra kendilerini çok huzurlu hissetmeleri,
8- Katliam esnasında denetimin kendilerinde olduğunu hissederek “Tanrı Kompleksi” duygularını tatmin etmeleri ve rahatlamaları,
9- Çoğu defa olaydan sonra yaşanacak şeyleri düşünmemeleri,
10- Çoğu defa intihar etmeleri veya kahraman gibi kolayca teslim olmaları ve yapmak istedikleri açıklamaya odaklanmaları.
Ortak psikolojik özelliklere sahip cinayetler insandaki “Özdenetim” mekanizmasını sağlıklı kullanıp kullanmama ile yakından ilgilidir. Hitler’de de Tanrı Kompleksi diyebileceğimiz Narsisistik kişilik yapılanması (Büyüklük Hastalığı) vardı.
Herşeyi kontrol etmek isteyen insanlarda ya aşikar ya da gizli bir kibir vardır. Bu kişiler öfkelerini biriktirirler. Eğitimli değillerse ya duygularını bastırıp kendilerini tüketirler yahut ani tepkilerle şiddete başvururlar ya da eğitimliyseler titiz planlamalarla kötülük, suç, şiddet, katliam yaparlar.
Çözüm "Kişisel Koçluk Eğitimi”
Şiddet olaylarını azalmasını istiyorsak ilkokuldan itibaren “Kişisel koçluk eğitimi”ni hem kendimize hem de çocuklarımıza öğretmemiz gerekir.
Polis görevlendirmeleri, sığınma evleri, korumalar verilmesi sadece sonuçlara yönelik uygulamalardır. Sebepleri düzeltmek için yeni nesillere psikososyal destek vermekten başka çaremiz yoktur.
Kadınların kendisini reddetmesini tolere edemeyen Texaslı George Hennard arabasını bir restorana çekip 14 kadın 8 erkeği öldürmüştü. Kendisinin yeteneklerine değer verilmediğini düşündüğü mezun olduğu okulunun kimya laboratuvarına gidip 15 kişiyi öldüren 17 yaşındaki Tim Kretschmer benzer ruh hali ile hareket etti.
İçlerdeki Tanrı Kompleksi'ni eğitmek herhalde bu çağın önemli bir ihtiyacı olacak.
HABER7
Okunma : 5214