Yenişafak
Hayat standartlarının yükseldiği, zenginliklerin arttığı toplumlarda şiddet artıyor. Halbuki aydınlanma çağının öngörüleri bu değildi. Modernleştikçe şiddet azalmalıydı.
ABD'de açıklanan 2003 rakamlarına göre her 14 Amerikalıdan birisi öldürülme, şiddet, tecavüz, hırsızlık suçu mağduru, 6 Amerikalıdan biri kapkaç ve oto hırsızlığı kurbanı olmuş. 2003 yılında ABD'de suç ile mücadeleye harcanan para ise 120 milyar dolar.
Daniel Goleman'ın Duygusal Zeka kitabında 12 yaşın altında öldürülen çocukların yüzde 57'sinin anne-babaları tarafından katledildiğini belirtiyor. Okul cinayetleri haberleri ise sık sık gündemde. Acaba insanlarda acıma duygusu mu azalıyor? Tahammülsüzlük mü artıyor? Diğerlerinin ne hissettiğini anlayamamak ve öfkeyi kontrol edememek günümüzde yükselme eğiliminde mi?
Bir de dijital şiddet var. Şehirler kuruluyor, silahlar konuşuyor, soygunlar yapılıyor. Mafya babaları iş başında, motorlu testereler, lazer silahlar, pompalı tüfekler, her şey var. Banka soygununu öğreten, şiddeti özendiren bilgisayar oyunlarından çocuklarımızı alıkoyamıyoruz. İster istemez, 'insanlık nereye gidiyor, dünyanın daha yaşanır olması için neler yapmalıyız?' sorusu geliyor akla.
Diğer taraftan sokak çocukları suç makinesi halinde bir sorun. Yoksulluk, servet düşmanlığına, daha sonra da gasp gibi ciddi suçlara yöneltiyor. Parçalanmış ailelerin artması, ahlaki değerlerin zayıflaması, tartışılan gerekçeler olarak gözüküyor.
Modern yaşamın, insanı bireyselleştirmeye çalışırken bencilleştirmesi, şiddetin sebeplerinden birisi. Freud değiştirdiği mutluluk tanımlamasında; 'İnsan, zevklerini tatmin için yaşayan bir varlıktır' diye ifade etti. Sadece psikolojiyi değil popüler kültürü baştan sona değiştiren tarihi sonuçlar ortaya çıkardı. Freud'un doktrini sürekli hoşlanılan şeyi yapmak, eğlenceye ve lükse düşkünlük gibi sonuçlar doğurdu.
Eğlenceyi hakkı gibi gören gençler engellendiklerinde, en yakınlarına bile acımadan şiddet uygulayabiliyor. Modernizm, ektiğini kötü biçimde toplamaya başladı diyebiliriz. Alkolle suç ve şiddet arasındaki sebep-sonuç ilişkisi hep bilinir. Cezaevlerini incelediğimizde birinci derecede sorumlunun alkol ve madde kullanımı olduğu istatistiksel olarak bilinmektedir. "Şiddet uygulayan, ruhen hasta olabilir mi?" sorusu sık sorulan bir soru. Tedavi gören bir akıl hastasının suç işleme potansiyeli toplum ortalamasından düşüktür. En çok suç işleyen akıl hastalığı paranoid şizofrenidir. Vakalar incelendiğinde tedavisiz vakalar olduğu adli psikiyatri servislerince hep gözlemlenir.
Okunma : 8367