Doğu toplumlarının en büyük özelliği liderliktir. Türkler için liderler, tarih boyunca çok önemli olmuştur. Öncülerinin din değiştirmesiyle kitlelerin de bu yeni dini kabul etmeleri, onlara verilen önemin bir göstergesidir. Toplumun, liderleri iyi bir model olduğu takdirde iyiye, kötü bir lider modeliyle karşılaştıklarında ise kötüye yöneleceği su götürmez bir gerçektir. Bu nedenle de toplumun çıkarını kendi çıkarının önünde tutan, sözünde duran, örnek davranışlar sergileyen ve övgüye layık eylemler gerçekleştiren, gönlü kirlenmemiş liderlere ihtiyaç vardır. Bu vasıflara sahip insanların öncülüğü, cemiyetin geneli tarafından çok kolay benimsenecektir. Makyavel'e itiraz ediyorlar, "Hükümdar kitabını yazarak zalimlere iktidara gelme yolunu öğrettiniz" diye. Onun cevabı ise çok ilginç: “Ama ben onlardan kurtulmanın yolunu da yazdım."
Makyavel'in zalimlerden kurtulmak için gösterdiği yol bilinen yoldur: Zor, engelli ama sağlam. Bu yol fazilet savaşçısı olma yoludur. Kısa vadeli sonuçlar isteyenler zalimlerin yanında olabilirler ama uzun vadeli başarı isteyenler, hayatlarının sonunda iyi anılmak isteyenler ve mezar taşlarına "iyi insandı" yazdırmak isteyenler ilkeli davranmak zorundalar.
Tarih mazlumların yanında olan liderleri hayırla yad etmiştir.
Kanaat önderlerinin en büyük sorunlarından biri, erdemleri insanlara doğru aktarmalarına rağmen özel yaşantılarında bu değerleri uygulamamalarıdır. Bu durum aslında değerlerin işlenmesini engeller. Zira bir kimse bir değeri yüceltiyorsa, onu yaşamaya çalışmalıdır. Benimsendiği söylenen faziletler, varlıklarını kâğıt üzerinde sürdüremeyecek, ancak yaşanarak ve modellenerek hayata geçirilebileceklerdir. Erdemleri hayatımıza kitaplarla değil, fiillerle sokabiliriz.
Hayatın Her Alanında Sağ, Sol ve Ön Beyin
Beynin sağ ya da sol lobunu kullanmak hayatın her alanında çok önemlidir. Çünkü kullanılan bölüme göre yaşantımızda farklılıklar oluşur. Mesela, liderler ve yöneticiler değişik beyin bölgelerini kullandıkları zaman, kendilerini başkalarından ayıran özellikler gösterirler. Sol beyni ile hareket eden yöneticiler, verilmiş kararlara uyarlar ve bunları iyi şekilde uygularlar. Sağ beynini kullananlar, liderlik özelliği olan yöneticilerdir; karar verirler ve bu kararların uygulanmasını isterler. Ön beyni baskın çalışan yöneticiler ise karar verdirirler. Ön beyin, organizatör alandır.
Liderlik Sağ Beynin Motivasyonudur
Sol beyni çalışanların kullandığı motivasyon, yanlarında çalıştırdıkları insanları duruma uydurma, adapte etme eğilimidir. Fazla riske girilmesini istemezler, kurulu düzenin devam etmesinden yanadırlar. Yanlarında çalışanları, “görevlerini yapman yeterli” tarzında bir yaklaşımla sınırlandırırlar. Sağ beyni yoğun çalışan-lar, insanları motive edebilmek için onları galeyana getirirler. Bu bir liderlik özelliğidir. Bu vasıf ilk aşamada insanları toplar ama uzun vadede işe yaramaz. Toplumlara baktığımız zaman görürüz ki, devrimleri başlatan liderler beyninin sağ tarafını iyi kullanan kişilerdir ama o liderlerin başlattığı hamleleri ileriye götürenler, ön beynini kullanan kimselerdir. Ön beyni çalışan kişiler, insanları motive ederken onlara enerji yayarlar. Diğer insanları harekete geçirirken kendilerini de motive ederler. Bu insanın bulunduğu ortamda, herkeste enerji artışı olur. Anlık şeyler yapmak yerine sürekli bir akışın enerjisini taşırlar.
Yetki Kullandırmak Bir Maharettir
İnisiyatif kullanma açısından durum şöyledir: Sol beyni ile düşünenler, riske girmekten pek hoşlanmadıkları için yetki kullanmaktan da hazzetmezler. Sağ beyni baskın çalışan yöneticiler ise radikal çözümleri sevdikleri için inisiyatif sahibidirler. Ama ön beyin yöneticisi insanlara yetki verir. Kendisi organize eder.
Övünmek mi, Dövünmek mi, Övmek mi?
Tepki verme biçimi açısından sol beynini kullananlar, dövünme eğilimindedirler. ‘Keşke’ sözünü çok sık kullanırlar. Sağ beyin yöneticileri de övünmeyi çok severler. Liderlik özellikleri sebebiyle övünerek tepki vermeyi yeğlerler. Ayrıca övünülmeye de yatkındırlar. Ön beyni ile hareket eden idarecilerse kendilerini değil başkalarını överler. Diğer kişileri alkışlarlar. İnsanlara kendilerini iyi hissettirirler. Benliklerini ikinci planda tutmayı başarabilirler.
Paylaşarak Mutlu Olmak
Mutluluğun temel prensiplerinden birisi, paylaşarak mutlu olmaktır. Bu yaklaşım tarzı, sağ beyne aittir. Duygusal beyin başkalarını mutlu ederek mutlu olmayı sever. Kadınlar böyledir. Erkekler ise kendilerini memnun edecek şeylerle mutlu olmayı seçerler, ideal olanı ise ikisini beraber götürebilmek, insanın bir taraftan kendisini mutlu ederken, öte yandan etrafındakilerin mutluluğunu sağlayacak yollar bulmasıdır. Son yıllarda 'bireyselleşme’nin hız kazanmasıyla ilişkiler ve pek çok şey değişti. İnsanın kendisi acı çekerken, karşısındakinin mutluluğu için çabalaması modern bakışa pek uymuyordu, buna tepki olarak insana "kendini memnun et” mesajı verildi. Bu da, toplumdaki ilişkileri zayıflatmakla beraber, insanlar arasındaki sevgi, korku, güven bağını zedeledi. Neticede insan kendini depresyonun kucağında buldu. Son yıllardaki mutluluk araştırmalarına baktığımızda, modernist bakışın aksine, paylaşarak ve başkaları için fedakârlık yaparak mutlu olmanın olumlu yanları üzerine deneyler yapıldığını görürüz.
Duyguların Karar Mekanizmasındaki Rolü ve Sağduyu
İnsan herhangi bir konu hakkında yargıya varmadan önce aklına danışır, sonra da iç sesini dinler. 'İçten bilme’ diyebileceğimiz sağduyunun yardımıyla da hüküm verir. Ortalama insan aklıselim ile hareket etmeyi fazla önemsemez. Ancak liderlik özelliği olan ve sorumluluk taşıyan kişilerin, böyle bir duyarlılıkla davranmaları çoğu zaman işe yarar. Sağduyunun isabetli olabilmesi için insanın sezgilerini yeşertip geliştireceği zihinsel alt yapısı ve bilgi tabanı olmalıdır. Zihnî birikimi bulunmayan kişinin duygusal birikimi de yeterli düzeyde olmayacaktır. Ormanın olmadığı çöllerde yağmur yağmaması gibi bu kimselerin de sağduyuları açık değildir.
Vizyon sahibi olmak
Vizyonu yüksek olan kişi şevkle çalışarak işinde ilerleyebilir, vizyonu olmayan kişi ise üretken düşünce geliştirmeyerek gününü kurtarmaya çalışır. Liderlik insanın kendini yönetebilmesi anlamına gelir. Kendisini yönetemeyen insan bir ordunun, ailenin, ekibin ve herhangi bir sınıfın lideri olamaz. Lider olan kişilerin bir vizyona ve amaca sahip olması şart.
Vizyon sahibi kişiler işlerinde daha başarılı olduğu gibi bu kişiler sadece kendini düşünmez, toplumu da düşünürler. Bunu bir örnekle somutlaştıracak olursak:
Selimiye Camisi'nin inşaatında çalışan iki işçiye caminin inşaatında çalışmalarının sebebini sormuşlar. Birinci işçi, (Güzel yevmiye veriyorlar, bu sebeple çalışıyorum) demiş. Diğer işçiyse, (Dünyanın en büyük ibadethanesini yapmak için çalışıyorum) diye cevap vermiş. Burada yapılan iş aynı ancak vizyon farklı.
Vizyonu yüksek olan kişi şevkle çalışarak işinde ilerleyebilir, vizyonu olmayan kişi ise üretken düşünce geliştirmeyerek gününü kurtarmaya çalışır.
Üçüncü sınıf hatta tehlikeli liderlik ise gemide bulunup geminin geleceği ile ilgilenmeyen, görevlerini de sürekli ihmal eden, çeşmeden nasıl kabımı doldururum diye düşünen insan tipi vardır ki. Bu karakteri taşıyan davranış sahiplerine “Komisyon adamı” demek doğru olur.
Komisyon adamı karar şemasını şahsi menfaat ve hesaplarına göre oluşturur. Eğer geminin kaptanının hangi ahlakta olduğunu merak ediyorsak, gerçek karakter olağanüstü durumlarda ortaya çıkar.
Çalışan veya yönetici vizyon, misyon veya komisyon adamı ahlakında mıdır? Bu durum kriz anında verdiği kararlar ve yaptığı tercihlerle kolayca anlaşılır.
Bir memleketin veya şirketin başına gelecek en kötü şey liderlerinin şahsi menfaat ve kişisel duygularını sistem piramidinde en tepeye oturtanlardan olmasıdır herhalde. İş yaşamında karar verirken akleden beynimizi, hisseden beynimizi karar verirken eşzamanlı kullanmak herhalde modern çağın bilgeliğine bizi yaklaştıracak.
Yani bilgi çağından bilgelik çağına geçiyoruz yolumuz açık olsun. Vizyon insan tipinin yanında toplumda "misyon ve komisyon” tipi insan örneklerini de görebiliyoruz. Gemi Metaforu üzerinden konuyu biraz da açmakta fayda var.
Gemi metaforu
Vizyon adamı:
Birinci sınıf liderliktir. Vizyon bir gemide kaptanın ufku demektir. Vizyon sahibi olmak lider için olmazsa olmaz özelliktir. Vizyon adamlığı geminin nereye gideceği, yol haritası, pusulası, fırtına çıkmaması için tedbir alması, amaca ulaşmak için politika üretebilmesi ve inisiyatif alabilmesi demektir. Sadece geminin burnunu düşünen kaptan krizleri yönetemez ileriyi hesaplayamaz olağanüstü durumlarda ya gemiyi batırır ya kaçar ya da gemiyi satar.
Vizyon adamı başkalarının beğenilerine göre değil gerçekçi hedeflere göre karar şemasını oluşturur.
Misyon adamı:
İkinci sınıf liderliktir. Gemide çalışan, verilen görevleri dikkatle yapan ancak gemi için gelecek projeksiyonu olmayan kişileri tanımlar. Misyon adamı görev duygusuna göre karar şemasını oluşturur, zihnini stratejik amaçlar için yormaz.
Komisyon adamı:
Üçüncü sınıf hatta tehlikeli liderlik ise gemide bulunup geminin geleceği ile ilgilenmeyen, görevlerini de sürekli ihmal eden, çeşmeden nasıl kabımı doldururum diye düşünen insan tipi vardır ki. Bu karakteri taşıyan davranış sahiplerine “Komisyon adamı” demek doğru olur.
Komisyon adamı karar şemasını şahsi menfaat ve hesaplarına göre oluşturur. Eğer geminin kaptanının hangi ahlakta olduğunu merak ediyorsak, gerçek karakter olağanüstü durumlarda ortaya çıkar.
Çalışan veya yönetici vizyon, misyon veya komisyon adamı ahlakında mıdır? Bu durum kriz anında verdiği kararlar ve yaptığı tercihlerle kolayca anlaşılır.
Bir memleketin veya şirketin başına gelecek en kötü şey liderlerinin şahsi menfaat ve kişisel duygularını sistem piramidinde en tepeye oturtanlardan olmasıdır herhalde. İş yaşamında karar verirken akleden beynimizi, hisseden beynimizi karar verirken eşzamanlı kullanmak herhalde modern çağın bilgeliğine bizi yaklaştıracak.
Yani bilgi çağından bilgelik çağına geçiyoruz yolumuz açık olsun.
Liderlikte zehirli davranışlar
Beyinde asit özellikli kimyasallar salgılar
Eleştiricilik
Kıyaslama
Yakınmacılık
Öfkelilik
Çekişmecilik
Kıskançlık
Adım Grubu Dergisi/Aralık 2016 Sayı:01
Okunma : 13640