Mutluluk aynı ekonomik bir değer gibi üretilmeden tüketilmez. Mutluluğu üretmek için yatırım yapmak, enerji sarf etmek gerekir. Ağır yaşam koşullarının altında ezilen birey kimi zaman mutluluk için enerji sarf edecek takati kendinde bulamayabilir. Bununla beraber evlilikte emek verilmeden mutluluğa ulaşmak zordur.
Evlilikte bazı öncelikler vardır. Eşler bu öncelikleri iyi belirleyip o doğrultuda bir yaşama biçimi geliştirmeliler. Ailenin önceliği maddi güvence ise farklı, duygusal paylaşım ise farklı bir yol benimsemek gerekecektir. Gerçi bu ikisi de bir evliliğin yolunda gitmesi için olmazsa olmaz koşullardır. O halde karşılıklı anlayış çerçevesinde bir yol çizmek gerekmektedir.
Eşlerin evlilikle ilgili önceliği sevgi, saygı, güven ve “biz” duygusu olmalıdır. Evlilik danışmanları olarak bizler sorun yaşayan çiftlerin ilk önce bencil olup olmadığına bakarız. Kişilerde benmerkezcilik varsa o evlilikte sorun yaşanma ihtimali bir hayli yüksektir. Evliliği ayakta tutan “biz” duygusu kişisel hırsları, bencilliği bir tarafa bırakmayı zorunlu kılar. Fakat iş hayatını önemseyen, başarılı olmak için büyük çaba sarf eden bir eşi kişisel hırslarının peşinden koşan birisi olarak suçlamadan önce o kişinin “ne için” çabaladığına bakmak gerekir. Aile içindeki mutluluğun devamlılığı ister istemez bir noktada maddi koşullara dayanmaktadır. Ailesinin refahını sağlamak için canla başla çalışan bir insan zaten bir ölçüde kendi menfaatinden fedakarlık yapmaktadır.
Günümüzün iş hayatı öylesine kuşatıcı bir hal aldı ki mesai saatleri neredeyse önemini yitirdi. Bu yeni düzen, çalışan kişilerin iş zamanı ve dinlenme zamanı arasına sınır çizmelerini zorlaştırmakta, çalışanlar neredeyse yirmi dört saat işlerini akıllarının bir köşesinde taşımak zorunda kalmaktalar. Anlaşılacağı üzere, bu ağır koşullar, çalışan kişiyi bir hayli yormakta ve ciddi bir gerginliğe mahkum etmektedir. Eğer eşlerin ikisi de çalışıyorsa ikisi de dinlenmek için fırsat kolluyor olacakları için birbirlerini anlamaları daha kolaydır.
İş ve aile hayatı arasında denge kuramamaktan şikayet eden aileler çoğunlukla annenin çalışmadığı ailelerden çıkmaktadır. Bu söylediklerimiz, ev dışında çalışmayan kadının vazifelerini küçümsemek olarak algılanmamalıdır. Takdir edileceği gibi ev kadınlığı dünyanın en ağır işçiliklerinden biridir ve karşılığı olmadığı için de kadını tatminsizlik ve ihmal edilme duygusuna itebilmektedir.
Dışarıda çalışan kadın kazandığı gelir, sahip olduğu statü ve prestij ile duygusal bir tatmin hissedebilir. Ancak ev kadınları yaptıkları işin karşılığında takdir göremedikleri, bunun karşılığında somut bir kazanım elde edemedikleri dahası yaptıkları işler yapmak zorunda oldukları vazifeleri şeklinde algılandığı için haklı olarak rahatsızlık duymaktadır.
Bu durumda bir parça abartılmış bir aile fotoğrafı çekersek elimizdeki resim şudur: Gün boyu çalışıp yorulmuş, geri kalan zamanı kendisiyle baş başa gazete okuyarak, televizyon seyrederek, dinlenerek geçirmek isteyen bir erkek ve yine gün boyu çalışıp yorulmuş fakat günün geri kalanını eşiyle duygusal bir paylaşım içinde geçirmek isteyen bir kadın. Bu çift eğer duygularını kontrol etmeyi beceremeyen, öfkelerini dizginleyemeyen eşlerden oluşuyorsa o evde kavgaların yaşanması neredeyse kaçınılmaz olacaktır.
Okunma : 6077