Hz. Mevlâna, 745. vuslat yıl dönümü Şeb-i Arûs vesilesiyle Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü tarafından Kerim Vakfı işbirliği ile düzenlenen programda anıldı. Prof. Dr. Emine Yeniterzi yönetimindeki söyleşide, Cemalnur Sargut ve Dr. Emin Işık, Hz. Mevlana’nın hayatı, yaşamı ve tasavvufa bakışını anlattılar. Prof. Dr. Nevzat Tarhan ise Hz. Mevlana’nın insanlara ölümün yüzüne gülmeyi öğrettiğini kaydetti.
Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda düzenlenen söyleşi yoğun bir katılımla gerçekleşti.
Tarhan: “Hz. Mevlana ölümün yüzüne gülmeyi öğretti”
Söyleşinin açılış konuşmasını yapan Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Hz. Mevlana’nın manevi tasarrufu devam eden kişilerden biri olduğunu belirterek “Manevi tasarrufun devam etmesi demek, şu zamanda ruhaniyeti devam ediyor demektir, bu zamana tesiri var demektir. Manevi tasarrufu devam ediyor ki, kaç yüz yıl sonra bile şu anda burada onun için toplanabiliyoruz. Mevlana ölümün yüzüne gülmeyi öğretti. Şeb-i Arûs’tan kast edilen ölümü gülerek karşılama alışkanlığı, refleksi kazandırıyor bize. Psikiyatri ile uğraşan biri olarak psikiyatri ve psikolojinin en çok tıkandığı noktanın burası olduğunu söyleyebilirim: Varoluş bunalımı, varoluş anksiyetesi. İnsan neden var? Hayatın amacı ne? Hayatın anlamı ne? Ölüm bilincine cevap veremediği için tanatoloji diye bir bilim dalı oluşturuldu. Burada ölüm bilincine ve duygusuna karşı tek duygu; ümit duygusu. Ümit duygusunu kaybetmezseniz ölüm sizi olumsuz etkilemez diyorlar. Peki ölüme karşı nasıl ümit duygusunu kaybetmeyecek insan? Doğuyoruz, yaşayacağız ve öleceğiz. Öldükten sonra bedenimiz toprağın altında çürüyecek. Materyalist düşünen bir insanın ölümden korkmaması mümkün değil. En büyük korku ölüm korkusu” dedi.
Hz. Mevlana bize ne öğretti?
İki dünya mutluluğu olursa insanın gerçekten mutlu olacağını belirten Prof. Dr. Tarhan, “Ölüm korkusuna karşı, ölüm bilincini geliştirebilmek için insanın ölümle yüzleşebilmesi gerekiyor” dedi.
Hz. Mevlana’nın ölüm kavramına yaklaşımını bir düğüne benzettiğine dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, “Mevlana’nın ölüme düğün gecesi demesi, Şeb-I Arus demesi Allah’a kavuşma hazzını o derece yüceltiyor ki ölüm onun için bir odadan diğerine geçmek gibi görüyor. İnancımız varsa bu teselli ediyor bizi. Eğer bu inancımız yoksa ölüm konusunda kaygıya kapılıyoruz. Onun için aklımızı kullanmak önemli. Mevlana bize bunları öğretmiş. Anadolu coğrafyasına bunun tohumlarını atmış. Bununla mayalamış ve bu günümüze kadar sürüyor. Bunu yaşatmak için Tasavvuf Araştırmaları Enstitümüz güzel bir program hazırladılar, kendilerine teşekkür ediyorum” dedi.
Tasavvufta hoşgörü, Batı’da tolerans var
Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü’nden Prof. Dr. Emine Yeniterzi’nin moderatörlük yaptığı söyleşide konuşan Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı, mutasavvıf yazar Cemalnur Sargut, Hz. Mevlana’nın tüm dünyaya tesir eden bakışında hoşgörünün önemli bir yeri olduğunu söyledi. Hoşgörü kavramının Batı’da rastlanmayan bir kavram olduğunu belirterek “Batı’da tolerans var. Tolere etmek, zorla kabullenmek, eğitimimizin getirdiği kabul. Yani ben tolere ediyorum, zorlanıyorum ama mecburum gibi. Hoşgörüde ise yaratılmışı severim yaratandan ötürü anlayışı var” dedi. Cemalnur Sargut, “Bize ölümü sevdiren, bizi geleceğe hazırlayan bir tasavvuf anlayışıyla karşı karşıyayız. Allah’ın bizden istediği samimi bir biçimde, beklentisiz, olduğu gibi o aşkı yansıtıyor olmak. Allah’a olan aşkından dolayı yaratılmış her varlığa minnetle saygı duymak” dedi.
Hz. Mevlana, ibadetler Allah’a gitmek için var diyor
Cemalnur Sargut, “Hz. Mevlana ibadetleri çok seviyor fakat insanı ibadetin manasına ermeye yönlendiriyor. Diyor ki; bütün dinler tapınmak için değil, Allah’a gitmek için vardır ama biz dinlere tapıyoruz. Bütün ibadetler ibadete tapmak için değil Allah’a gitmek için bir yoldur ama biz ibadete tapıyoruz diyor. İşte insanı Allah’tan alıkoyan hallerden biri de budur” diye konuştu.
İslam, sevgi ve aşk dinidir
Hz. Mevlana’nın hayatını, yaşamını ve Allah aşkını anlatan ilahiyatçı, akademisyen ve yazar Dr. Emin Işık ise ibadetlerin Allah’a yaklaşmak için fırsat olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
“Hz. Mevlana, Allah bize dini bir kanat olarak göndermiştir. Bu din ve Müslümanlık ruhlarımıza takılmış bir kanattır. Bizi yükseltsin göklere Allah’a ulaştırsın diye, dost katına varmak için muhabbetten kanat gerek diyor. Eğer ruhunu yükseltmek istiyorsan, ruhen yücelmek istiyorsan bu böyledir” dedi.
Halkı barıştırmak lazım
Dr. Emin Işık, “Taassup denilen sofuluk dinsizlikten daha tehlikelidir İslam için. İslam nefret dini değildir, rahmet dinidir, sevgi dinidir, aşk dinidir, muhabbet dinidir. Sakalı olmayanın arkasında namaz kılınmaz, başı açık olan cehennemliktir... Böyle din olmaz. Böyle bir dindarlık, böyle bir anlayış yoktur. Hepsi bizimdir. Açığı da, kapalısı da, âlimi de hepsi bizim. Halkı birbiriyle barıştırmak lazım. Evvela buna dindarların dikkat etmesi lazım. Dindarların çok dikkatli ve uyanık olması lazım. Mevlana gibi. ‘Gel kim olursan gel, ne olursan ol gel, nereden geleceksen gel bize gel’ diyor. ‘Bu kapı ümitsizlik kapısı değil. Müslümanlık aşkın ve ümidin kapısı’ diyor, bize bunu veriyor. Aşktan başlıyor. Neden? Çünkü sevdiğin şey seni yormaz. Eğer sevdiğin bir işi yapıyorsan zevk alırsın, heyecan duyarsın” diye konuştu.
ÜÜ TV’den canlı olarak yayınlanan söyleşi, katılımcıların hatıra fotoğrafı çektirmesiyle sona erdi.
Okunma : 4191
ÜHA