Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan Ülke TV’ de yayınlanan ‘Dünya Değiştikçe’ programının canlı yayın konuğu oldu. ‘Sosyal Medya ve Beğenilme Arzusu’ konusunun ele alındığı programda değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Şu anda toplumdaki sosyal normlar değişti. Sosyal duvarlar yıkıldı. Çocuğu koruyan sosyal sınırlar artık yok. Çocuğu koruyan tek kale kaldı o da aile. Ama sosyal medya aile kalesindeki evin açık kapısıdır. Akıllı telefonlar da öyle. Oradan rahatlıkla evin güvenli ortamına girilebilir. Bu yüzden sosyal medya, evin güvenli ortamında güvensiz bir alan oluşturuyor.” dedi.
“Hız ve haz bugünün insanlarının en önemli yaşam amacı oldu”
Günümüzde insanların yaşam amacının değiştiğine vurgu yapan Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Hızlı gitmenin dışında bir de haz peşinde koşuyoruz. Yani hız ve haz bugünün insanlarının en önemli yaşam amacı oldu. Sadece genç insanların değil, günümüzdeki bütün popüler kültürün öğretisi oldu. California sendromu durumun birinci maddesi hedonizmdir. Kişi hazlarını ego ideali gibi görüp, yaşam amacı olarak haz peşinde koşmayı seçer. Psikoloji derneğinin bir açıklaması var. Günde üç defadan fazla kendi egosunu sergilemeyi narsisizm puanı olarak alıyor. Mesela selfie, kişinin kendisini ve egosunu sergilemek, sadece kendisini beğendirtmek için yaptığı bir paylaşımdır. Bilgi paylaşması, söz paylaşması, konu paylaşması değil, kendini beğendirtmek için paylaşım yapmasıdır. Bu durum günde üç taneyi geçtiği zaman o kişi selfie veya beğendirtme ile ilgili patolojik sınıra kaydı demektir. Hatta kişi narsistik eğilim içerisine giriyor demek daha doğru olur.” dedi.
“İnsanın psikolojik doğası alkışla, övgüyle besleniyor”
Övgüden sonra narsistik dürtü ve eğilimlerin arttığına dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “İnsanın psikolojik doğası, biyolojik doğası beğenilmeye yatkındır. O doğal bir durumdur. Hatta ben bir iş adamı biliyorum. Marmaris’te balık avlıyor. ‘Bak burada çok rahat, çok güzel balık avladım.’ diyor arkadaşlarına. Arkadaşları ‘Senin ihtiyacın yok ki, gidip orada kalsaydın.’ diyor. Adam ‘Ama balıklar beni alkışlamıyor ki’ diyor. Burada adam alkışla besleniyor. İnsanın psikolojik doğası alkışla, övgüyle besleniyor ve bunun dozu kaçtığı zamanda ne oluyor? Narsistik dürtü ve eğilimlerimiz artıyor. Bu demek oluyor ki küresel pandemi haline gelebilecek bir durumla karşı karşıyayız. Bu nedenle biz narsisizmi daha çok konuşacağız. Narsistik eğilimlere göre benmerkezciliği, kişinin kendini özel ve önemli, üstün görmesi, hak duygusunun kendine yönelik olması gibi konuları ele alacağız.” şeklinde konuştu.
“21. Yüzyıl, insanlığı sorgulamaya ve öz eleştiriye itecek, anlam arayışını sağlayacak”
Günümüzde insanın hayatın anlamını sorgulamadan yaşadığına dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Şu anda 21. Yüzyıl, 20. Yüzyıla göre anlam krizi yaşıyor. Varoluşun anlamını, hayatın anlamını hiç sorgulamıyoruz. Yemek, içmek, üremeyi hayatın anlamı gibi gören bir felsefe var. Varoluşçu felsefe şu anda bunu doğru olarak kabul ediyor. Hatta Albert Camus var mesela varoluşçu felsefenin, absürdizmin kurucularından. ‘İnsanın anlam arayışı çok saçma. Niye anlam peşinde koşalım ki? Üç türlü anlam arayışı vardır. Biri dini bir inanca sığınırsın, rahatlarsın ölünceye kadar mutlu olursun. Ben bunu yapamam. Benim seçtiğim yol şu; anlamları yok saymak, absürtlük ve saçmalıkla mücadele etmeyi, anlamı reddetmeyi ben yaşam felsefesi haline getiriyorum.’ diyor. Bununla ilgili kitaplar yazıyor ama bu kitaplar satıldıkça da ego doyumu sağlıyor. O bu yolu seçmiş. Bence insanın anlam arayışını değiştiren 21. Yüzyıl olacak. İnsanlığı sorgulamaya ve öz eleştiriye itecek, anlam arayışını sağlayacak.” dedi.
“Çocuğu koruyan sosyal sınırlar artık yok”
Çocuk için güvenli alanın, güvenli bir kültürel aktarımın yavaş yavaş kaybolduğundan bahseden Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Beğenilme arzusu aslında sadece beğenilme arzusu değil, kabul edilme arzusudur. Ergenlerde en önemli şey beğenilme diye gösterilirken aslında bunun arkasında onay ihtiyacı var. Kabul görme ihtiyacından bahsediyorum. Bu ergenlik döneminin en önemli ihtiyacıdır. Sosyal yapıya dahil olmak için ergenlik dönemi çete yaşı olarak da kabul edilir. Ergen o sırada ben kimim, nereye, ne için ait olmalıyım sorularını sorar. Bir genç ergenliğe girdiği zaman aileden kopmaya başlar. Ait olacağı başka bir alan olur ve böylece kendini, kimliğini arayıp bulmalıdır. Kendi kimlik karmaşası vardır. Kimlik karmaşasının içerisinde kendi kimliğini bulur ve kendisi olur. Öğrendiklerini yaşadığı toplumdan alır, annesinden babasından alır, aileden bir şeyler alır, sosyal medyadan alır ve kendi kimliğini bulur. Böyle durumlarda kültür aktarımı çok önemlidir. Kültür aktarımını küresel olarak daha önce mahalle yapıyordu, aile yapıyordu. Öncelikle aile, kültürel değerleri aktarıyordu. Şu anda toplumdaki sosyal normlar değişti. Sosyal duvarlar yıkıldı. Çocuğu koruyan sosyal sınırlar artık yok. Çocuğu koruyan tek kale kaldı o da aile. Ama sosyal medya aile kalesinde ki evin açık kapısıdır. Akıllı telefonlarda öyle. Oradan rahatlıkla evin güvenli ortamına girilebilir. Bu yüzden sosyal medya, evin güvenli ortamında güvensiz bir alan oluşturuyor.” dedi.
“Bir insanda narsistik özellikleri yok sayarak onu analiz etmeye çalışırsak yanılırız”
Çocuklardaki narsistik yatırımın aşamalarından bahseden Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “İnsanın psikososyal ihtiyaçları var, bu ihtiyaçlar arasında narsistik ihtiyaçlar da var. Narsistik ihtiyaçlarını ve narsistik yatırımını bir çocuk önce kendine yapar. Kendini dünyanın merkezi gibi görür ama büyüdükçe narsistik yatırımını annesine, babasına, ailesine, yaşadığı topluma hepsine yapmaya başlar. En sonunda vatanına yapar, yaratıcıya yapar, evrene yapar ve narsistik yatırımını yaparak hayatı keşfeder. Anlamı keşfeder ama narsistik yatırımı çocuk ergenlikten sonra sadece kendine yaparsa Sigmund Freud bunun için çok güzel bir patoloji tarif etmiştir. Bu duruma ‘Sekonder Narsisizm’ demiştir. Sekonder Narsisizmde ne vardır? Kişi artık büyüdükten, belli bir sosyalleşme kazandıktan sonra birdenbire içine çekilmeye başlar, otistik bir dünya oluşturur. Dışarıda ki dünyadan kopar ve otistik bir tatmin içerisinde sekonder narsisizmi oluşturur. Çocuktaki narsisizm primer bir narsisizmdir. Bu insanın narsistik ihtiyaçlarını giderebilme çabasını yok sayamayız. Sigmund Freud ‘Çünkü insan beğenilme, kabul görme, yaşadığı topluma ait olma ve bununla bağlantı kurarak hayatta var olur’ diyor. Biz de eğer bir insanda narsistik özellikleri yok sayarak onu analiz etmeye çalışırsak yanılırız.” şeklinde konuştu.
“Küresel servisler, sosyal medyayı psikolojik savaş yöntemi olarak görüyor”
Sosyal medyanın kitleler üzerinde hedefe ulaşmak için ana araç olarak belirlenmesinden bahseden Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “2015 yılında İngiltere ‘Sosyal Medya Tugayı’ kurdu. Ben bunu duyduğum zaman herhalde ciddi olamazlar diye düşündüm. Bu ismi niye kullansınlar ki dedim ama maalesef internete girin bakın 72. diye isim koyulmuş. Şu anda sosyal medyayla ilgili en az belki bin kişilik bir grup oluşturuluyor ve bunun adına ‘Sosyal Medya Tugayı’ deniyor. Sosyal Medya Tugayı isminin verilmesi bunun bir savaş argümanı olarak görülmesi demektir. Yani demek ki İngiltere veya küresel servisler burada sosyal medyayı psikolojik savaş yöntemi olarak görüyor. Kendi hedeflerine ulaşmak için ana araç olarak sosyal medyayı seçmişler. Bu nedenle sosyal medya insanları, gençleri, nesilleri etkileme konusunda çok önemli bir araç haline gelmiştir.” dedi.
Okunma : 4477
ÜHA