TARHAN Ailesinin Soy Ağacı

Güçlü ‘psikolojik bağışıklık’ için psikolojik sağlamlığa yatırım şart!

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, TRT Türkiye’nin Sesi Radyosunun canlı yayın konuğu oldu. Tarhan, “Ruh sağlığımızı nasıl koruyabiliriz?” konusunda dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu. Stressiz bir hayatın mümkün olmadığına vurgu yapan Tarhan, stresin doğru yönetilmesi gerektiğinin altını çizdi. Tarhan, psikolojik sağlamlığa yatırım ile psikolojik bağışıklık sisteminin güçlenebileceğini söyledi.

“En ideal hekimlik, koruma ve önlemeye odaklı çalışmaktır”

Koruyucu ve önleyici tedavilerin önemine dikkat çeken Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Ruh sağlığı ve hastalıkları çalışanlarının dört temel çalışma alanı var. Birisi tedavi hekimliği, depresyonu, bipoları, şizofreniyi tedavi eden klinik. Bu hem devlet için hem de hekimler açısından zor ve maliyetli bir çalışma. Buradaki en ideal hekimlik, koruma ve önlemeye odaklı çalışmaktır. Bir kimsenin bazı öncül belirtileri olduğu zaman, hemen erken tanı ile risk gruplarını belirleyip ‘hasta olmasın’ diye önlem almak gerekiyor. Koruma, birincil koruma. Önleme, ikincil koruma. Birincil korumada sağlıklı insanların hasta olmaması için neler yapılabilir diye çalışılıyor. Bir de üçüncül koruma var. Orada da kişi hastalığı geçirdikten sonra tekrarlamaması için ne yapmak gerekir diye bakılıyor. Bu üçünün de birlikte gitmesi lazım. Bunların içerisinde altın değerinde olan ise yaşam stili, doğru yaşam stilinin öğrenilmesi. Son yıllarda yapılan çalışmalarda, hastalıkların yüzde 60-70’inin yaşam biçimi hatalarıyla ilgili olduğu çıkıyor. Yani bu, obeziteden tutun da mide-bağırsak hastalıklarına, kalp hastalıklarına kadar olduğu gibi ruh sağlığı bozukluklarına kadar da hepsi yaşam stili, beslenme alışkanlıkları, oturma, kalkma, gezme, eğlence alışkanlıklarının ve aynı zamanda insanlarla sağlıklı iletişim kurup kurmama, problemleri çözüp çözmeme, stresi yönetip yönetememe becerileriyle ilgili olduğu gözlemleniyor. Hastalıkların yüzde 60-70’inin önlenebilir olduğunu bilimsel çalışmalar ortaya koyuyor. Onun üzerine koruyucu ruh sağlığı çalışmalarına daha fazla önem veriliyor.” şeklinde konuştu. 

“Stressiz bir hayat mümkün değil”

Hedefe doğru ilerken insanın kendini tanıması gerektiğini belirten Tarhan; “Kişinin kendini tanıması, güçlü yönlerini, zayıf yönlerini, hedefe giderken tehditlerini, fırsatlarını ayırt edebilmesi çok önemli. Bunu yapabildiği zaman insan hastalıkla ilgili düşünceler, riskler geldiğinde onlara ‘hayır’ diyebiliyor. Bağımlılığa ‘hayır’ diyebiliyor. İnsanlara çeşitli güvenli davranış becerileri çalışılıyor. İnsanlar bununla ilgili öfke kontrolü çalışılıyor, duygu düzenleme kontrolü çalışılıyor, öz gözlem çalışılıyor, kendini tanımak, daha sonra öz yönetim daha sonra da öz bilinç çalışmaları yapılıyor. Bu kişiler hastalığa karşı dirençli hale geliyor. Yani bir nevi psikolojik bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi. Buna psikolojik resilience deniyor. Yani psikolojik sağlamlık olarak çevriliyor. Aslında psikolojik esneklik kazanmak demek bu. Stres karşısında esniyorsun, bir şeyleri öğrenip tekrar eski haline geliyorsun. Güçlenerek geliştiren travma yaşamış oluyorsun. Yaşadığın hayat olaylarını, stresleri tehdit yerine fırsata dönüştürüyorsun. Çünkü stressiz bir hayat mümkün değil. Keşke olsa ama hayat demek yola çıkmak, stres demek, çalışmak, okula gitmek demek. Kontrol edilebilen stresten korkmayacağız.” ifadelerini kullandı. 

“Psikolojik sağlamlığa yatırım yapılması gerekiyor”

Hayatta karşılaşılan streslere karşı yönetme biçimlerini anlatan Tarhan; “Her hayat olayında stresin yönetilme biçimi var. Hayat olayları, stres dediğimiz şeyler sel gibi geliyor. Bu durumda panik olan insanlar, ‘Bu sel nereden çıktı’ diye dövünürler. Yahut da bazıları ‘Battı balık yan gider’ deyip kendilerini akıntıya bırakırlar. Akıllı insan ne yapar? Oradan bir kütük bulur, kütüğe biner onu kendi hedefine, seldeki enerjiyi kendi hedefine gitmek için kullanır. Hayat olaylarında da böyle. Bunun öğrenilmesi gerekiyor, psikolojik sağlamlığa yatırım yapılması gerekiyor. Buna psikolojik bağışıklık sistemimizi güçlendirmek de diyebiliriz. Bunun genel tıptaki karşılığı bağışıklık sistemini güçlendirmek. Yani non-invaziv tedaviler deniyor. Yani ameliyat etmeden önce bir insanın önce bağışıklık sistemini güçlendirip ‘Bu hastalığı yenebilir mi?’ ona odaklanılır. İmmün sistemi güçlendirilir. Öyle düzelmezse ondan sonra ameliyatlar, ağır tedaviler ortaya çıkar. Aynı şey ruhsal hastalıklarda da geçerli, ruhsal durumlarda da geçerli. İdeal olan insanların hasta olmaması için çabalamak. Aslında çok basit yani mesela beden sağlığını önlemek için hijyen kurallarını bilse insan, temizliğe, dişini fırçalamaya, kendine bakmayı bilse birçok hastalıklar teğet geçer ama bilmezse mikrop girer, ilerler, iş işten geçer. Psikolojik hijyen, bir nevi bunu öğretiyoruz insanlara. Bu da çok zor değil.” dedi.

Okunma : 297

ÜHA

 

Haberler

Foto Galeri