Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Hürriyet Aile köşesinde bu hafta “Gizli psikoloji yasası: Zorluk yoksa kazanç yok!” konusuna ilişkin bir yazı kaleme aldı.
Zorlukların bizi etkilemesi, zorluklara yüklediğimiz anlama göre değişiyor. Çok vurguladığım bir söz vardır. Acı ve zorluk büyümenin bir parçasıdır. Acı yoksa sancı yoksa büyüme yoktur. Kazanç yoktur. “No pain no gain” zorluk yoksa kazanç yok! Bu, gizli psikoloji yasasıdır. Bu kurala göre zora talip olan ve onu aşan kimse onun içerisinden büyüyerek çıkar.
Hayat sürecini bir dağcıya benzetebiliriz. Dağcı ne yapar? Yükseğe çıkmayı hedefler. Öncelikle bir hedefi vardır. Hedefsiz olan bir kimse zorluklar karşısında sürüklenir ama hedefi varsa o hedefe çıkmak için yolu dener. Çıkamayınca alternatif bir yolu daha dener. Bu süreçte dayanma gücü, psikolojik sağlamlığı zayıf olanlar, pes eder ve oracıkta kalırlar. Dayanıklılığı yüksek olan kişiler ikinci, üçüncü kez dener ve sonunda bir yerden zirveye, hedefine ulaşır.
İngiltere’de iç savaşların olduğu dönemde İngiltere kralının bir hikâyesi vardır. İç savaşta ordusu darmadağın oluyor ve tek başına bir mağaraya sığınıyor. Tam intihar etmeyi düşünürken orada bir örümcek görüyor. Örümcek ağını yaparken bir atlıyor olmuyor, iki atlıyor olmuyor… Ve yedinci atlayışta ağının bir kenarını yapmış. Kral o zaman ‘Bir örümcek ağını yapmak için bu kadar uğraşıyor. Ben niye pes edeyim?’ diyor. Çıkıyor, dağılan ordusunu toparlıyor ve kral oluyor. Onun için böyle durumlarda yapılacak ilk şey ümitsizliğe düşmemektir.
Ümidi kaybetmemekle birlikte güçlüklerle mücadele etmede ikinci önemli nokta ise muhakkak sonuç odaklı düşünmektir. Kişi sadece ‘Bu neden başıma geldi?’ diye durum odaklı düşünürse bir müddet sonra kaygısı yükseliyor ve hata yapmaya başlıyor.
Psikolojik sağlamlık neden önemli?
“Psikolojik sağlamlık” kavramı, psikolojide son on yıllarda çok araştırılmaya başlandı. Özellikle yeni kuşakta psikolojik sağlamlık düşük çıkıyor. Bunun sebebi daha önceki kuşaklar yani 30 yaş ve daha üstü olanlar zorluklar içerisinde büyüyorlardı. Birçok şeyi kolay elde edemediler. Çabalayarak, yorularak o şekilde gelişerek bir noktaya geldiler. Yani zorluklar ve yokluk içinde olgunlaştılar. Şimdiki kuşaklar ise 30’un altında, Z kuşağı dediğimiz nesil, birçok şeyi kolay elde ederek büyüdü. Varlık içinde olgunlaşıyorlar…
Biraz daha somutlaştırmak isterim. Örneğin, bir anne çocuğunun her istediğini yaparsa çocuğunun hayal kurmasını bile elinden alır. Çocuk bir şekere kolay ulaşırsa şekerle ilgili düşünme ve hayal kurma çabası içerisine girmez. Çocuk bu durumda ‘Zaten hazır olarak geliyor, annem beni benden daha çok düşünüyor’ diye düşünüyor. Çocuğun hayal kurması bile elinden alındığı zaman çocuk düşünceyi ilerletemez, zihnini geliştiremez. Şu andaki annelik babalık modeline bakıyoruz; daha çok ‘Biz sıkıntı çektik o çekmesin’ diye maalesef hatalı bir tutum sergiliyorlar.
Günümüzde her şeye izin veren bir ebeveynlik tarzı var. Kişi böyle büyütüldüğü zaman tembel oluyor. Kolaycı oluyor ve en ufak bir krizde kolayca pes ediyor.
Çocuk, anne baba şefkatini kötüye kullanıyor.
Dayanıklılık becerisi kazanılmalı
Çocuğa dayanıklılık becerisi kazandırmak gerekiyor. Bizim pozitif psikoloji eğitiminde çocukta ergenlikte dayanıklılık eğitimi ve duygusal zekâ testi var. Lokum testi olarak da biliniyor. Bu testte sınıfa kutularla lokum getiriyorlar. Dışarıdan gözlemciler takip ediyor. ‘Hemen isteyene birer lokum vereceğiz ama 15 dakika bekleyene istediği kadar lokum vereceğiz’ diyorlar. Bir grup çocuk lokumu hemen alıyor, yiyor ve hedefine ulaşmış oluyor. Diğerleri de 15 dakika beklemek için sağda solda koşturuyor, oyun oynuyor. 15 dakika sonra bir avuç lokum alıyor. Daha sonra bu çocukları 20 yıl takip ediyorlar. 20 yıl sonra doyum erteleme becerisi olan çocukların duygusal zekâsı yüzde 20 daha yüksek çıkıyor. Yaşıtlarıyla ve karşı cinsle ilişkilerde daha başarılı oluyor.
Günümüzde insanlar, doyumu erteleme yönünden çok olumsuz yetişiyorlar. Haz ve hız çağında ‘Hemen ve şimdi’ diyorlar. ‘Önce hedefini düşüneceksin’ mesajı veriliyor. ‘O hedefe ulaşmak için ders çalışmayı bırak, bilgisayarla oyna. Özgürsün, istediğini yap’ deniyor.
Kişinin psikolojik sağlamlık öğrenmesi gerekiyor. Bu beceriyi kendinde geliştiren kişiler, zorlukla karşılaştıklarında doğru pozisyon alırlarsa kazanımla çıkarlar ama doğru karşılayamazlarsa kayıplarla çıkarlar.
Ailede çeşitli krizler vardır. Bir kriz çıktığı zaman, bir zorluk çıktığı zaman o en hızlı şekilde kötü sonuçtan kurtarılabilme psikolojisine psikolojik sağlamlık deniyor. En hızlı şekilde kötü sonuçtan kurtulabilme becerisi, psikolojik sağlamlık olarak adlandırılıyor. Türkçede karşılığı en güzel kelime olan ‘yılmazlık’ olarak geçiyor.
Muhtemel çözüm yolları belirlenmeli
Kişinin böyle durumlarda o olayı doğru analiz etmesi gerekir. ‘Bu olay beni çok üzdü, neden üzdü ve bu olay neden oldu? Tekrar olmaması için ne yapmam lazım?’ Bunun için önce problemi tanımlamayı öneriyoruz. Sorunu tanımladıktan sonra muhtemel çözüm yollarını a, b, c, d diye ayıracak. Bu en iyi çözüm yolundan birisine karar verecek ve çözüm yolunda ilerleyecek.
Çözümsüzlük ve belirsizlik krizi büyüten bir şeydir. Bir engelle karşılaştığı zaman tekrar başa dönmeyecek ama önceden belirlediği muhtemel çözüm yollarından birisine karar verdikten sonra o yönden adım atacak. Koşturacak, terleyecek, zorlanacak ama aşacak.
Hangi model size uygun?
Stres yönetiminde sünger, kauçuk, teflon modeli var. Bu modelden hangisine uyuyoruz düşünelim. Sünger tip insanlar vardır. Sünger ne olur, suyu çeker. Şişer, şişer iş yapamaz hale gelir ve kalır. Bazı insanlar sorunları yükler, yükler, ağlar, oturur hiçbir şey yapamadan kalır. Bazı insanlar teflon gibidir. Teflon kendisi yanmaz ama temas edeni yakar. Teflon insanlar da narsistik, bencil insanlardır. Etrafındakileri sıkıntıya düşüren, bu kişilerin ağlayıp üzülmelerini hiç umursamazdır. Bu tip kişiler bir müddet sonra zaten yalnız kalıyorlar. Kendi kendilerine kavga etmeye başlıyorlar. Teflon kişiler sorunu çözemez, sadece kendisini bencilce korumaya alır. Mesela bir dede, torunu hasta oluyor, ‘Aman bana hasta demeyin, dayanamam’ diyor. Yok sayıyor. Bu teflon bir tiptir. Benmerkezcilik vardır. Bu tip insanlar, gerçeği yok sayarak reddeder. Bir süre sonra yalnız kalıyorlar ve daha büyük bir stresle başa çıkamıyorlar.
Üçüncü tip kişiler ise kauçuk tip. Kauçuk tekrar eski haline kolay gelebilen bir yapıya sahiptir. Bu tip kişiler, bir olay yaşadığı zaman onu alır, emer dağılmaz ama daha sonra tekrar eski haline gelir. İnsanın olaylar karşısında kauçuk gibi olması önemlidir. Yani olumsuz bir durum ya da olaydan güçlenmiş olacak çıkacaklardır. Buna psikolojik sağlamlık kazanmış kişiler diyoruz.
Zora talip olunmalı
Güzel sonuçlara engellerden ve taşlardan sonra ulaşılıyor. Onun için zora talip olmak önemli. Hem başarı hem psikolojik sağlamlık istiyorsak zora talip olacağız ve zordan korkmayacağız. Önümüze zorluk çıkması halinde ‘Ben bunu nasıl aşacağım?’ diyerek düşünmek ve korkmamak gerekiyor. ‘Zorluktan nasıl kaçarım?’ sorusuna odaklanırsanız gelişemezsiniz. Hep birine bağımlı kalırsınız. Bağımlı kişilerin özelliği de budur zaten. Her şeyi birinden beklerler.
Bu beceriye sahip olmak için ailede ne yapılabilir? Ailede bir kriz olduğu zaman bütün aile bir araya gelme fırsatı olur. Bu durum pandemi sürecinde yaşadıklarımıza benziyor. Böyle zorlu kriz zamanlarında aile fertlerinin artık birbirlerinin kusurlarıyla uğraşmamaları lazım. Dışarıda savaş varken köydeki düşmanlıklar unutulur. Bu genel bir kuraldır. Dışarıdan düşman geldiği zaman, içerideki düşmanlıklar unutulur.
Kriz dönemlerinde ümitsizliğe düşmemek ve çözüm odaklı düşünebilmek önemlidir. Şu anda mühim olan aile içerisinde ve toplumdaki sıcak atmosferi, dayanışma atmosferini yüksek tutabilmek. Zorluklar geldiği zaman baş edilmesi konusunda soğukkanlı bir cesaret gerekiyor. Korkmak yerine cesaretle sorunları çözmeye çalışmak gerekiyor.
Okunma : 2680
ÜHA