Filmlerde hep kusursuz aşk hikayeleri çıkar karşımıza. Bunlar bize "Gerçek hayatta yaşadıklarımız neden bu kadar heyecanlı, tutkulu değil" diye sorgulatır içten içe...
Prof.Dr. Nevzat Tarhan'a göre sınırları zorlayan bu aşklar aslında bir hastalık... Türkiye'nin ilk özel nöropsikiyatrik hastanesi NPİ'nin kurucusu Tarhan "Artık aşk hastalarını yatarak tedavi ediyoruz" diyor.
Kadın erkek ilişkilerinde en sık karşılaştırğınız sorunlar neler? Hastalarınız ne tür şikayetlerle geliyor?
Kıskançlık paranoyası diye bir vaka var mesela sıkça karşılaşırız. Çünkü bizim toplumumuzda beslenir, kışkırtılır kıskançlık paranoyası. Gece eşini uyandırıp "Rüyanda kimi görüyorsun" diye soran hastalarımız oldu. Araştırdık, bu vakada erkeğin birdenbirde eşinden şüphelenmeye başladığını gördük. Daha da gerisine gidince erkekte cinsel güçsüzlük çıktı. "Eşimi tatmin edemiyorum, o halde eşim beni aldatır" psikolojisine kapılmış. Evdeki eşyalara işaretler koyup geldiğinde kontrol ediyor, telefonları dinliyor. Kapıyı geç açsa ortalığı birbirine katıyor. Hastalık basit bir düşünce bozukluğundan başlıyor yani. Kadının farkında olmadan yaptığı hatalar hastalığı besliyor. Ve geceyarısı "Rüyanda kimi gördün"e kadar varıyor... Bu hastalık ilaçla düzeldi. Biz eşine seks olmasa bile sarılarak yatmasını tavsiye ettik.
Peki ya aldatmalar?
Modern yaşamın en büyük kabuslarından biri de bu aldatmalar... En entelektüel erkekler bile "Ben istediğimi yaparım ama kadın yapamaz" havasında... Tabii böyle olunca kendini değersiz, aldatılmış hisseden kadın da aldatıyor. Ve kişilik çatışması başlıyor. "Erkek yaparsa namus sorgulaması yok" tarzındaki yaklaşım aile sadakatine zarar veriyor.
Aşkla seks yapma isteği karıştırılıyor mu?
Kadın erkek ilişkisinde iki duygu var. Romantik ve erotik duygular... Erkek için erotik, kadın için romantik duygular önceliklidir. Cinsel niyet araştırmaları gösteriyor ki, erkek 10 defa cinsel niyet düşünürken kadın 2 kez düşünüyor. Beyin sistematı öyle çünkü. Biyolojik olarak da öyle... Kadın seks verir, ama romans ister. Erkek ise romans verir, seks ister... Bir erkeğe cinsel uyarıcılığını gösterip de seks yapmayan kadınlar vardır... Bu kadın, erkek efendiliğini bilir; kolay elde edildiğinde değersiz olacağını düşünür. Popüler psikoloji de biz buna ‘süper kadın’ diyoruz.
”Süper kadın”lardaki bu eğilime davranış bozukluğu diyebilir miyiz?
Bu tür kadınlar hastalıklı tipler değil. Sıradan, günlük yaşamda çok rastlayabilirsiniz. Kendine zararı yoktur. Erkeğe de... Ama cinsellikle ilgili yanlış algılamalar bazen taraflarda hezeyan haline dönüşüyor.
Başka ne tip vakalar var?
Manik dönemde, yani duyguların yükseldiği dönemde evine gelip giden bir tüpçüye aşık olan bir kadıntamız oldu. Devamlı aklında o tüpçü vardı. Ona ulaşmak istiyordu. Evliliği gayet güzel gidiyordu. Tedaviden sonra kendi bile şaştı “Ben ne yapıyormuşum ya” dedi. Ve vazgeçti tüpçüden. İyi ilişkinin sonucudur aslında sağlıklı bir aşk. Evlilikte de aşk evliliğin sebebi değil sonucudur.
İlk görüşte aşk yok mu yani?
Vardır olmasına da iyi ilişki kurulmuşsa aşk ömür boyu sürer. Aşk ateş gibidir, beslerseniz yanar. Beslemezseniz söner.
Bu söylediğinize bakılırsa evli bir çift yıllar sonra da yeniden birbirine aşık olabilir. ‘Aşk tazelenir’ yani...
Tabii ki. Erkek kendini işe, kadın çocuklara verir aşkı ihmal ederler. Oysa ilişki iyiyse aşk da sürer.
”Ölesiye aşığım” diyen birinin ruh hali nasıldır? Beyni nasıl çalışır?
60 dakikanın 59’unu onu düşünerek geçer. Onunla yatıp onunla kalkar. Ama zehirli duygular da vardır aşkta. Öfke, nefret gibi... Aşk sınırları zorluyorsa bu duygular ortaya çıkar.
Ya aşkına karşılık bulamayanlar? Aşk acısı neler yaptırır insana?
Karşılık yoksa aşık olunan kişinin doğru bir duruş sergilemesi gerekir. Yoksa kötü hastalıklara adaydır. İntihara kadar sürükler hastayı...
KANSERE KADAR VARIR
Sınırları zorluyorsa, gerçeküstüyse evet. Aşk verip kölelik isteyen aşıklar var örneğin. Empatiyi başaramayan aşıklar hayalkırıklığı yaşar. Esarete dayalı bu aşklarda iletişim bozuktur. Bu depresyona, ağır travmalara kadar götürür. Ailesinde vaka varsa genetik olduğu için şizofreniye neden olabilir. Bağışıklık sistemi zayıfladığı için gizli hastalıklar ortaya çıkar. Kanser, mide kanaması, kalp krizine neden olabilir. Aşk beynin kimyasını bozar. Aşık insanların beyni hatalı protein üretir. Seretonin hormonu azalır. Belli bir alanın dışında mutlu olmayı başaramazlar.
Bu anlattıklarınız kabus gibi…
Bu hastaların tedavi süreci çok sancılıdır. Kanserli hastanın tedavisi gibi bütün aileyi perişan eder…
Töre cinayetleri işleniyor. Bunun arkasında da aşk hastalığı var mı?
Ne yazık ki… Toplum madde bağımlılığı olanlara bile acıyor. Ancak aşk hastaları nedense suçlu gibi görülüyor toplum tarafından. Sonunda da töre cinayetleri işleniyor. Oysa aşk bağımlılığı da bir hastalık. Beyinde madde bağımlılığı ile ilgili bölüm nasıl çalışıyorsa, aşkta da aynı şekilde çalışıyor. Bilimsel çevreler bugün aşk bağımlılığını tartışıyor. Bunun klinik bir anksiyete olduğu, tedavi gerektirdiği üzerine çalışmalar var.
Size aşık olan hastanız oldu mu?
Hastaların duygusal bağlanma eğilimi fazla oluyor tabii. Biz solo hekimlikten çok koro hekimlik uyguluyoruz. Bu tür vakaları çok yaşamıyoruz. Ama doktoruna aşık olan hastalarımız var. Hatta cinsel taciz görenler… Biz buna iş kazası diyoruz.
Bu kadar hastalık içinde sizin akıl sağlığınız, ruh sağlığınız ne durumda?
Psikiyatristler genelde erken yaşta işi bırakır. Ben kimliklerimi karıştırmıyorum. Hastaneden çıkınca meslek kimliğimi bırakıyorum. Arkadaşımı, ailemi hasta olarak algılarsam psikolojik bütünlüğümü koruyamam.
Yazının tamamını görmek için tıklayınız.
Zeynep K. PİREBAŞ
KAYNAK: Vatan Gazetesi - Çikolata Eki
Okunma : 5792