Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Dost TV ve Dost FM’de yayınlanan “Prof. Dr. Nevzat Tarhan’la Akla Kapı” programında “Ahlak” konusunu ele aldı. Ahlaki krizin toplumdaki etkilerine dikkat çeken Tarhan, hem toplumsal hem bireysel hem ekonomik hem de politik alanda ahlak krizinin olduğunu vurguladı. Krizin küresel anlamda var olduğuna da dikkat çeken Tarhan; “Ahlakı, şekilde söylüyoruz ama özde söylemiyoruz. Uygulamada söylemiyoruz. Bu ahlaki krizin sonucunu güçsüzler ödüyor.” dedi.
“Ahlaki krizin sonucunu güçsüzler ödüyor”
Ahlaki krizin toplumdaki etkilerini anlatan Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Şu anda hem toplumsal hem bireysel hem ekonomik hem de politik alanda müthiş bir ahlak krizi var. Bu kriz sadece Türkiye’de değil, küresel anlamda var. Ahlak rolü, ahlak kurgusu yapılıyor. ‘Ahlak güzeldir ama ahlaklı olmak zorunda değiliz.’ tarzında bir anlayış var. Bu görüş bizim toplumda da var. Bunun çeşitli sebepleri var. Ahlakı, şekilde söylüyoruz ama özde söylemiyoruz. Uygulamada söylemiyoruz. Şekilde var, uygulamada yok. Yani ciddi bir ahlaki kriz var. Bu ahlaki krizin sonucunu güçsüzler ödüyor. Ahlaki kriz en çok güçlünün işine yarıyor. Yoksulluk, yolsuzluk, zalimlik. Bir toplumda bu üç şey hakimse o toplumda çöküş bekleyelim.” ifadelerini kullandı.
“Kötülükler çoğaldığında iyiler azınlıkta kalmıştır”
Sosyal medya sayesinde kötülüklerin kolayca ortaya çıktığını söyleyen Tarhan; “Dante, ‘Cehennemin en derin yeri kötülükler karşısında tepkisiz kalanların yeridir.’ diyor. Kötülüğün hızlı yayılma huyu vardır. Tarihte hep öyle olmuştur. Kötülükler çoğaldığında iyiler azınlıkta kalmıştır. İyiler, iyilik üzerinde ısrar ederse kötülük azalmış, iyilik çoğalmaya başlamıştır. Yani şu anda kötülüğün dip vurduğu bir zamandayız. Gazze olayları bunun canlı örneği. Küresel olarak var. Küresel siyaset Makyavelist politika. Şu anda küresel olarak bu uygulanıyor. Fakat iyi ki sosyal medya var, iyi ki iletişim çağındayız. Kötülükler kolayca öğreniliyor. Onun için böyle bir zamanda iyi ve doğruların önü açıktır. Çünkü iletişimin yoğun olduğu yerde küresel kötülüğün, Makyavelistlerin oyunu bozulacaktır.” şeklinde konuştu.
“Ahlak genetik değil, sonradan öğreniliyor”
Küresel ahlak krizinin belirgin bir şekilde yaşandığını söyleyen Prof. Dr. Tarhan, ahlakın sonradan öğrenildiğini belirtti. Tarhan; “Adam Smith'in ahlakla ilgili bir söylemi var. Ahlak için ‘görünmeyen bir el’ diyor. ‘Piyasanın ahlakı yok.’ diyor. Bu liberalizmin ve ekonomik kapitalist ahlakın doğuşu. ‘Piyasanın ahlakı yoktur. İnsanlar rekabette olacak, birbirleriyle yarışacaklar. Piyasada görünmeyen bir el var, o adaleti sağlar.’ diyor. Fakat şimdi anlaşıldı ki piyasada görünmeyen el yok. Ahlak genetik değil, sonradan öğreniliyor. Çok iyi ahlak teorileri var uygulamaya gelince uygulanmıyor. Çünkü küresel ahlak krizi yaşanıyor. Mesela Avrupalılar bizden daha ahlaklılar. Bunun sebebini iyi bulmak lazım. Avrupalılar ticarette ahlaklı davranıyorlar. Piyasada ahlaklı davranıyorlar. Çünkü onlar özgürlüğü fark etmişler, özgürlükçü bir toplum olmuşlar. Özgürlüğün, açık şeffaflığın olduğu yerde dinamik denge sağlanıyor.” dedi.
Yalan yöntem haline gelir…
Ailede korku kültürünün yaygınlaşmasıyla çocukların yalan söylemeye itildiğinden bahseden Tarhan; “Batı’da ahlakın daha iyi devam etmesinin sebebi korku kültürünün olmaması, baskı kültürünün olmaması, istibdadın ahlak haline gelmemesidir. Bizim toplumlarımızda istibdat ahlakı var. Bir evde istibdat varsa anne baba çocuklarını korkutarak, tehdit ile yönetiyorsa böyle durumlarda çocuklar anne babaya karşı gelemez, savunma yalanları söylemeye başlar. Bir müddet sonra yalanı yöntem haline getirir. Dışarıda özgürlük var, evde baskı var. Çocuk bu durumda anne babaya iki yüzlü davranmayı öğrenir. Yalan kullanır. Bu sefer yalanla hayatta kalmayı öğrenir.” ifadelerini kullandı.
“Özgürlük ve sorumluluk dengesi olması lazım”
Çocukların ahlaklı yetişmesi için neler yapılması gerektiğini söyleyen Tarhan; “Evde baskı yapılmaması lazım. Evde çocukları ikiyüzlülüğe, yalana sevk edebilir. Bunu sevgiyle birlikte yaptığınız için çocuk size karşı gelmez ama özgürleşmeye başladığı zaman tam zıttına yönelmeye başlar. Özgürlük öyle bir şey ki bir sabunu fazla sıkarsanız kaçar gider, gevşek bırakırsanız da kaçar gider. Özgürlük ve sorumluluk dengesi olması lazım. Yani özgürlük ve sorumluluk beraber götürülürse o özgürlükten korkmayın. Çocuğunuza siz özgürlük ve sorumluluk dengesini öğrettiyseniz, o çocuk başkalarına kötülük yaptığı zaman onlara ‘hayır’ deme becerisini kazanmış olur. İçinden baştan çıkarıcı, caydırıcı duygu geldiği zaman kendi kendine de ‘hayır’ deme başarısı sağlamış, dürtü kontrolü başarısını sağlamış olur. Özgürlük sorumluluk dengesini öğretirseniz o özgürlük zarar vermez. O özgürlük keşfediciliğe, yeniliğe yönelir. Bu özgürlük faydalı bir özgürlüktür.” şeklinde konuştu.
“Ahlaki normları tanımamız gerekiyor”
Çocuklara vicdani normların öğretilmesi gerektiğini söyleyen Tarhan; “Ahlaki normları tanımamız gerekiyor. Toplumda üç tür norm vardır. Hukuki normlar, sosyal normlar ve vicdani normlar. Hukuki normları kanunlar belirler. Sosyal normları ise gelenekler korur ama şu anda bu normları koruyan gelenekler dağıldı. Artık ayıplar kalktı. Mahkeme yasaklarla ilgileniyor. Sosyal normlar ayıplarla ilgileniyor. En sona vicdani normlar kalıyor. Vicdani normları da belirleyen ahlaki kurallardır, ahlaki normlardır. Bu içsel bir şey. Bunu öğretmek gerekiyor. Çocuğa küçük yaştan beri vicdani norm, iç bekçi, iç sorumluluk duygusu, zihinsel jüri öğretirseniz o çocuk özgürlük ortamında kendini koruyabilir.” dedi.
“Narsistlerin en büyük organı egolarıdır”
Toplumdaki ahlaki yozlaşmanın sebeplerine değinen Tarhan; “Şu anda sosyal medyada kendini sergilemek moda haline geldi. Ego sörfü yapmak moda haline geldi. Amerikan Psikiyatri Birliğinin bir açıklaması var diyor ki, ‘Günde üç defadan fazla kendini övücü paylaşımlar yapmak narsisizm belirtisidir.’ diyor. Narsisizm, ben merkezciliğin ahlak haline geldiği şekil. Narsistlerin en büyük organı egolarıdır. Bu da ahlakı bozar. Narsisizm epidemisi var şu anda. Toplumdaki ahlaki yozlaşmanın en büyük sebeplerinden birisi eğitim sistemlerinde karakter gelişiminin ihmal edilmesidir. Ahlakı bozan en büyük şey kibir. Kibir duygusunun olduğu yerde kişi gücü kendi çıkarı yönünde kullanır.” ifadelerini kullandı.
Öz güven ayrı, öz beğeni ayrı…
Özgüveni düşük insanların sürekli kendilerini sergilediklerinden bahseden Tarhan; “Ailenin parçalanmasının sebeplerinden bir tanesi de ego savaşlarıdır. Bunun arkasında da narsisizm vardır. Sosyal medyada kendini öven, sergileyen insanlar aslında öz güveni düşük insanlardır. Onlar öz beğeni yapıyorlar. Öz güven ayrı, öz beğeni ayrı. Öz güvenli kişi öz eleştiri yapabilir. Zayıf yönlerini de olumlu yönlerini de görür, buna rağmen hayat yolunda ilerlerler. Hatalarla yüzleşebilmektir öz güven. Öz güveni düşük insanlar hatalarıyla yüzleşemezler, yok sayarlar. Hep olumlu taraflarını göstermeye çalışır, hatta abartarak gösterirler. Abartma da narsisizmin bir boyutudur. Sosyal medya buna çok müsait bir ortam sağlıyor. Evde açık iletişimin olduğu, her şeyin konuşulabildiği, paylaşımın olduğu, medya okuryazarlığının geliştiği ailelerde sosyal medya zarar vermiyor. Çocuk ailede mutluysa, huzurluysa, yanlış yaptığı zaman evde iyi ve doğru güzel konuşuluyorsa hiç korkmaz. Çocuk öyle durumlarda sosyal medyanın olumsuz etkisinden etkilenmez. Çünkü kafasında ölçü vardır. Bir söz vardır, ‘Cetveli eğri olanın çizgisi doğru olmaz.’ diye. Sen çocuğun kafasında doğru şablonlar oluşturacaksın. Toplu ahlaki şablonlar oluşturulursa o çocuk kötülüğe hayır diyebilir ama doğru ahlaki şablonu oluşturmazsak çocuğun ahlakı ortama göre değişen ahlak olur. Masaya göre değişir. Güçlünün yanında farklı davranır, zayıfın yanında farklı davranır.” şeklinde konuştu.
Okunma : 29
ÜHA