Paylaşım ve dayanışmanın arttığı dönemler olarak kabul gören bayramlar, son dönemlerde asıl amacının dışında yaşandığı gerekçesiyle çok tartışılıyor. Toplum ruh sağlığı bilimcileri, akademisyenler dünyada bireyselleşmeye doğru bir yönelimin olduğunu her fırsatta ifade ederken, bireyselleşme bayramlar da gözükür oldu. Her geçen gün daha da bencilleşen bireyler bayramlarda dahi bir arada olmak yerine yalnızlığı tercih edebiliyor. Ailesinin yanında olmaktan ziyade gözden uzak tatil-eğlence planları yapabiliyor. Peki doğru olan ne?
Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan bayramlarda aile bağlarının güçlendiğini vurguluyor. Toplum olarak bu dönemlerde sevgi dilinin kullanımına ayrı bir önem gösterilmesi gerektiğine dikkat çeken Tarhan, bu dönemde toplum olarak sevgi cömerti olunması gerektiğini söylüyor. Eğlence yerine kişilerin aileleriyle mutlu olabilmesini başarabilmesi gerektiğini belirten Tarhan, bayramların toplum ve bireyin ruh sağlığına etkilerine ilişkin önemli değerlendirmelerde bulunuyor.
Her yaş grubu bayramı farklı anlamlandırılıyor!
Bayramlar aile bağlarını güçlendirildiği dönemlerdir. Her şeyi yolunda giden orta yaş grubundan ziyade çocuklar ve yaşlılar için çok daha önemlidir bayramlar. Orta yaş grubu kendini düşünerek, genelde tatil ve eğlence gibi görebilmekteyken bayramları çocuk ve yaşlılar için daha farklı anlam taşır bayramlar. Gücü elinde bulunduran orta kesim o nedenle onları da mutlu edecek hareket ve davranışlarda bulunmalı.
Bayramda sevgi dili kullanılmalı…
Bayramlarda duygu paylaşımı olur. O nedenle bu dönemlerde sevgi dilinin kullanılması çok çok önemli. Bu hediyeleşmek olur, takdir, onay ya da tebessüm dolu bir ifade ile olabilir.
Eğlence yerine aileyle mutlu olabilmeli!
Bayramları duygusal ziyaret bayramı olarak görmeliyiz. Ve bu dönemde sevgi cömerti olmalıyız her birimiz. Özellikle çocuklara ve gençlere bu değerleri vermeliyiz. Eğlenceler yerine kişiler aileleriyle mutlu olmaya gayret etmeli. Bu da bayramda beraber mutlu olma alışkanlığını getiriyor.
Ah o eski bayramlar!
Çevremize baktığımızda herkes ah eski bayramlar der dikkat ederseniz. Yüz sene öncesi de iki yüz sene öncesi de aynı şeyi söyler. Ah o eski bayramlar… Sosyolojik ve psikolojik değerlendirdiğinizde aslında kişi kendi çocukluğundaki bayramları özlediği için bunu söylüyor. Çünkü hemen hepimizin çocukluk bayramları güzel geçmiştir. Aile bağları güçlenmiş, şiddet öfke azalmıştır bu dönemlerde. Böyle bir dönemde ve ailede çocuk da kendini daha mutlu ve güçlü hisseder. O günleri hiç unutmaz. O nedenle kendi kültür ve değerlerimizin çocuklara aktarılması çok önemli. Böylece milli kimliğimiz ve değerlerimizin aktarıldığı bayramları korumuş oluruz.
Gitmek zorunluysa gönüller alınmalı
Eğer çocuklar bayramda ailelerinin yanında olamayacak ve bir yerlere gitmek zorundalarsa kesinlikle büyüklerinin gönüllerini almalılar. Bayram öncesi de olsa onları ziyaret etmeliler. Onların gönüllerini hoş tutarak gitmeliler gidecekleri yere. Çünkü onların en büyük psikososyal sorun o yaşlarda yalnızlık. Bir yaşlıya verilecek en büyük hediye aranarak fikrinin sorulması, ona danışılmasıdır.
Fikri sorulduğunda onun kadar mutlu bir insan olmayacaktır. Çocuğun yapabileceği en büyük hediye de budur. Bayramda iyi ki varsınız diyebilmek çok önemli. Bu davranış aslında geri dönüşümlü bir yatırım. Çünkü senin çocuğun da aynı davranışta sana bulunacaktır. Gördüğünü sana uygulayacaktır. Seni modelleyecektir. Bu noktada hassas olunmalı. Yaşlılarla empati yapılmalı. Bayramın eğlence yanı var tabiiki ama fedakârlık yanı da unutulmamalı. Bu sorumluluğumuzu unutmamalıyız. Zevk almıyor olabiliriz. Sorumluluk yerine getirilmeli.”
Okunma : 17436
ÜHA