Türkiye’nin ruh sağlığı haritasını çıkaran Sağlık bakanlığı ürperten sonuçlarla karşılaşınca önümüzdeki 12 yıllı kapsayan bir ruh sağlığı eylem planı oluşturdu. Tablo vahim öyle ki her 5 kişiden biri ruhsal sorun yaşıyor ancak 6 hastadan sadece biri tedavi alıyor. Prof. Dr. Nevzat Tarhan korkutan sonuçları yorumladı, çözüm önerilerini sıraladı…
Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan 'Ruh Sağlığı Eylem Planı' açıklandı. Türk nüfusunun ruh sağlığına ilişkin ilginç veriler, saptamalar ve önerilerin yer aldığı plan, 2011-2023 tarihlerini kapsarken, Avrupa'nın bazı ülkelerindeki gibi Türkiye'de de toplum temelli ruh sağlığı modelinin uygulanması hedefleniyor. Planda Türkiye’nin ruh sağlığı profili çıkarılırken dikkat çeken sonuçlar da oldu.
Buna göre;
- Türkiye'de nüfusun yüzde 18'i yaşam boyu bir ruhsal hastalık geçiriyor. Çocuk ve ergenlerde klinik düzeyde sorunlu davranış oranı yüzde 11.
- Ruhsal hastalığı olan 6 kişiden sadece 1'i yardım arıyor.
- Kardiyovasküler hastalıklardan sonra yüzde 19 ile ikinci sırada psikiyatrik hastalıkların bulunuyor.
- Hastalara ayrılan yatak sayısı toplam 7 bin 356. Avrupa'da her 100 bin kişiye 8 akut psikiyatri yatağı düşen İtalya'dan sonra 100 bin kişiye 10 psikiyatri yatağı ile Türkiye ikinci en az yatak sayısına sahip ülke.
- Türkiye'de Mart 2011 itibarıyla aktif olarak çalışan bin 625 ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı bulunuyor. Bu kişilerin 862'si Sağlık Bakanlığı, 277'si üniversitelerde çalışırken 486 ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı özel sektörde hizmet veriyor.
- 100 bin kişiye düşen ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı sayısı 2,20. Avrupa
Birliği'nin 15 ülkesinde 100 bin kişiye ortalama 12,9 ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı düşüyor.
Ruh sağlığı eylem planında öne çıkan sonuçlar bu şeklide olurken Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan tabloyu, Kanal A Haber’e değerlendirdi.
Dünyadaki gelişmiş toplumlara göre Türkiye olarak farklı yerdeyiz diyen Rektör Tarhan;
Mutluluk araştırmaları ortaya çıkarıyor ki insanlar daha çok şeye sahip oldukları halde mutlu olamıyor, ruh sağlığı iyi olması gerekirken tersi bir durum söz konusu oluyor. Aslında cevap aranması gereken soru bu. Modernizm paralelinde insanlarda artan tüketim ekonomisinin sonuçlarıyla alakalı bir durum bu.” Diyor.
Önleyici ruh sağlığı hizmetine dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Manevi Rehberlik uygulamasının önemine vurgu yapıyor.
MANEVİ REHBERLİK UYGULAMASINA GİDİLMELİ
“Hasta olmamak için ne yapılmalı bunun üzerinde çalışılmalı. Toplumun ruh sağlığına ilişkin psikolojik çalışmalar yapılmalı, sosyal değerlerin güçlendirilmesi gerekli. Örneğin hastanelerde manevi rehberlik sistemi kurulmalı. Hastanede ancak bu şekilde psikolojik destek söz konusu olabilir. Ölümü ele alabilecek manevi rehberlikler kurulmalı. Ve bu kapsamda da psikiyatri ile ilahiyatçılar birlikte çalışmalar yapmalı.
AĞIR HASTALAR İÇİN MANEVİ REHBERLİK ŞART
Manevi rehberlik sistemi, gelişmiş ülkelerde var. Din adamları hastane servislerinde dolaşır ve insanlara yardım etmeye çalışır. Ancak bakıyorsunuz Türkiye’de böyle bir uygulama yok. Özellikle ağır hastalar için manevi rehberlik uygulamasına gidilmeli. Bunu psikoloji eğitimi almış kişilerin yapması gerekir. Bu alandaki boşluğun giderilmesi çok önemli.”
EĞİTİM, DİYANET VE SAĞLIK BAKANLIĞI ORTAK ÇALIŞMALI
Aile sorunlarının düzeltilmesinde sadece psikolojik değil toplumun dini ve kültürel değerlerinin de iyileştirilmesi gerekliliğini vurgulayan Rektör Tarhan, değerlerin güçlendirilmesiyle kişinin ruh sağlığı, aile ve meslek uyumuna destek sağlanmış olacağını belirtiyor. Tarhan, Sağlık, eğitim ve diyanet işleri başkanlığının bir araya gelip değerler eğitimini güçlendirecek ortak projeler geliştirmesi gerektiğini de kaydediyor.
Bunların yapılmasıyla gelecek kuşakların daha rahat olacağının altını çizen Prof. Dr. Nevzat Tarhan böylece dünya genelinde artış gösteren intihar vakalarının da önün geçilebileceğini ifade ediyor. Bu bir fırtınadır, ruh sağlığı sorunlarının artması küresel bir sorundur diyen Tarhan;
Batı değerleri çözüm bulamıyor o nedenle doğu değerlerine ihtiyaç duyuyor. Ortak projeye ihtiyaç var diye düşünüyorum. Avrupa’da şizofreni hastalarının yarısı ailesinden uzak yaşarken ülkemize bakıyorsunuz yüzde 95’i ailesiyle ve toplumla iç içe yaşıyor. Aslında olması gereken de bu. Ancak bunların sağlık açısından takibi önemli.” Diyor.
Tarhan, Türkiye’de yeni kuşak olarak tanımlanan 90 sonrası kuşağın risk altında olduğunu belirterek ailelerin koruyucu ruh sağlığı konusunda çocuklarını iyi eğitmesi gerektiğini de hatırlatıyor.
VİDEOYU İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN...
Şaban Özdemir (NPGRUP)
Okunma : 7630