Prof. Dr. Nevzat Tarhan Anadolu Gençlik Derneği tarafından düzenlenen eğitim şurasında eğitimcilere, günümüz gençliğini ve değişen değer yargılarının nasıl korunabileceğini anlattı…
Anadolu Gençlik Derneği(AGD) tarafından gençlerin, milli ve manevi değerlerine sahip çıkması amacıyla derneğin ortaöğretim komisyonu tarafından organize edilen ortaöğretim şurası, İstanbul Bağcılar Özel Birikim Ortaöğretim kurumu binasında gerçekleştirildi.
"Geleceğin inşası için gençliğin ihyası" başlıklı şuraya alanında uzman çok sayıda eğitimci katıldı. Akademisyen, bilim adamı ve kanaat önderleri de görüşleriyle şuraya katılanları farklı konularda bilgilendirdi.
Bu kapsamda Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan da gençler için eğitimcilerle bir araya geldi. Tarhan “ Değer yargıları ve davranış biçimleri açısından günümüz gençliği” başlığında farklı şehirlerden gelen uzman eğitimcilere çok önemli değerlendirmelerde bulundu. İlginin yoğun olduğu programda Tarhan, kültürel değerlerin korunmasının önemine dikkat çekti. İki türlü değer vardır diyen Tarhan;
“Amaç ve Araç değerleri vardır. Amaç değerler bir insanın nasıl insan olması gerektiği yönünde hedeflediği değerlerdir. Dürüst olmak, çalışkan olmak ve insanları sevmek gibi olan değerler amaç değerlerdir. Araç değerler ise amaca ulaştırmada kişilerin kullandığı metotlardır. İnsan ve toplum hayatında bu iki değerler de önemli. Hukukta nasıl esas ve usuller vardır insan hayatı için de bu aynen geçerli.
Hedefleri gerçekleştirirken kişilerin uygun ve geçerli metotları kullanması önemli. Bu noktada esas ve usul ayrımını yapabilmek değer yargılarını oluşturmada üzerinde durulması gereken konu.”
Değerlerin insanın yaşam amacını belirlediğini ifade eden Rektör Tarhan değer ve hiyerarşinin toplumdan topluma değiştiğini söyledi. Tarhan;
“Materyalist sistemle birlikte tarihten gelen değerler değişime uğradı. Kişilerin önem ve önceliğine göre değerler yeniden şekillendi. Bir kimsenin yaşam amacı ünlü olmak ve güçlü olmak ise ona göre yeni değerler oluştu. Bu kapsamda kişi ve toplum yeniden programlandı.
Duygusal sinir çalışmalarında da bu gözlemlendi. İnsan beyni kendi kendini programlayabiliyor. Değerler insanın kişiliğini, kimliğini oluşturuyor. Sosyal sinir bilim çalışmalar ve duygusal beyin çalışmaların sonrasında psikoloji, insan değerlerini önemsedi ve sermaye olarak ele aldı. Değerler harç gibi. Nasıl inşaatta tuğlayı harç tutar toplumun inşasında da harç görevini değerler üstlenir. Değerler tuğlayı tutan harç gibidir.”
Rektör Tarhan değerler yitiminde Kalifornia Sendromuna da dikkat çekti. Bu tanımlamanın değerler iflasının sonucu olduğunun altını çizen Tarhan bu sendromun 4 ana belirtisinin olduğunu kaydediyor. Tarlan ilkini Zevkçilik olarak ifade ediyor.
KALİFORNİA SENDROMU
Zevkçilik
“Bu kişilerde zevkçilik vardır. Yaşam amacını zevk oluşturuyor. Zevki yüceltiyor. Bu da tüketimi tetikliyor. Kapitalist sistem tüket çarkını işletmek için tüketimi nasıl yüceltmiş ise ekonomik hareketlilik için motor görevini tüketim oluşturuyor bu sistemde. Öyle ki tüketim olmadığında sosyal hayat da olmuyor. Tüketimi cazip hale getiriliyor. İhtiyaçlar arttıkça artıyor. Bakıldığında ise ihtiyaçların çoğu yapay ihtiyaç. Kişi öyle bir hale geliyor ki istedikleri olmadığında kendini değersiz görüyor.
Ben merkezcilik
Kişiler egoist oluyor. Bireysel çıkarlarını aile ve toplumun çıkarlarından öncelikli tutuyor. Kapitalizmin oluşmasının temelinde bu var. Çıkarının peşinde koşarlar. Alçakgönüllülük burada zayıflık işareti kabul ediliyor. Batı kapitalizminin felsefesini de bu oluşturdu. Bireysellik adı altında bencillik ortaya çıktı. Eşi hasta oluyor ben dünyaya bir kez geldim zevklerimi tatmin etmem gerekir diyor ve eşini çok rahat bırakabiliyor. Onun kutsalı egosu olmuş. Zaaf olarak kabul ediliyordu şimdi değer olarak sunuluyor. Bilim adına bencil olmak vurgulanıyor.
Yalnızlık
Batının en büyük psikososyal rahatsızlığı yalnızlık. Bugünlerde alzheimer’in yalnızlıktan kaynaklandığı bilim adamlarınca düşünülüyor. İnsan yalnız kaldığında zihinsel uyarı olmuyor. Kişi yaşamla bağını kesiyor ve beyin günden güne tembelleşiyor. Beyin kullanıldıkça açılıyor. Sosyal duyguları kullanmadığı için kişide yalnızlık oluşuyor ve beyin de erken yaşlanıyor. Alzheimer bunun sonucunda oluşuyor.
Mutsuzluk
Bu evrelerin sonrasında kişide depresif tablolar ortaya çıkmaya başlıyor ve kişi mutsuz oluyor. Depresyon neden çıktı sanıyorsunuz. Bir virüs mü var. Var bir virüs o da değerlerin yozlaşması, çürümesi. TEMA Vakfı nasıl ağaç kampanyası başlattı toprak erozyonuna karşı. Tıpkı toprak gibi insani değerlerde de bir aşınma sözkonusu. Toprak erozyonu için nasıl çalışma yapılıyorsa ahlaki erozyonu önlemek için değerler hareketi yapılmalı. Kültürel doktrin aktarımını yapamazsak batı kültürü yaygınlaşır.”
İnsanların bencilleşerek yalnızlaştığına ve mutsuzlaştığına dikkat çeken Rektör Prof Dr. Nevzat Tarhan kişileri ve toplumu bu sendromdan kurtaracak duygu ve psikolojik - sosyal sermayeye sahip olduğunu hatırlatıyor. Tarhan merhametin bunlardan biri olduğunu kaydediyor.
“Merhametli olan insanda beyin mutluluk hormonu salgılıyor. Empatinin biyolojik ve fiziksel karşılığı var. Duygusal zeka kitapları toplumda bunu sistematize etti ve günümüzde duygusal zeka adı altında pazarlıyor. Mevlana’nın öğretisinde merhamet var. Başkaları bunun farkına vardı ve pazarlıyorlar. Kendi değerlerimize sahip çıkmazsak biri bunu düzenler size satar. Türk yoğurdu varken Fransız yoğurdu satılması gibi marketlerde. Değerleri sen yaşayıp sahip çıkmazsan birileri sahip çıkar ve sana satar. Değerler, psikolojik zenginliğimiz için çok önemli bu nedenle.”
Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan değerler aşımını önleme noktasında aile ve eğitimcilere de önemli görevler düştüğünü anımsatıyor. Tarhan “Önceden anne ve babalar çocuklarıyla yarım saat ilgileniyorsa artık 1 saat ilgilenmek zorunda diyor” ve ekliyor.
ÇOCUĞUNUZU SAHTE HAYATTAN KORUYUN
“İnternetle güvensiz ve tehlikeli şeylere çocuklar çok daha kolay ulaşıyor. Çevre ilişkilerini kontrol artık zorlaşıyor. Anne ve babalara burada büyük görevler düşüyor. 50 sene önce anne ve baba çocuğuyla yarım saat ilgileniyorsa şimdi 1 saat ilgilenmeli. 10 yaşına kadar ki ilgi ise çok önemli. Çocukta değerlerimizi alışkanlık haline getirmişsek ergenlikte hata yapsa dahi çocuk sonunda değerlere dönüş yapabiliyor, hatasını anlıyor. Zorla, yasakla korkutarak iyi ve güzeli anlatamayız onlara. Gerekçeleri anlatarak yaklaşmalıyız. Avantajları ve dezavantajlarıyla anlatmak, zihin haritasına yerleştirmek gerekir. Uygulamasa bile gönül değerlerde ise duygusal taraftarsa onu anlayacaktır. Sosyal yaşamın getirdiği sahte güzellikler var. Sahte bir hayat var. Cazip geliyor ilkönce ancak arka planda uzun vadede bakılınca sahte dünyayı yanlış olduğunu anlıyor çocuk.
Merhameti, saygılı olmayı ve utanmayı öğretirsek o çocuk sahte dünyadan soyutlamış olur zaten. Negatif ilişkiler üzerinden değil pozitif ilişkiler üzerinden çocukla ilişki kurmalıyız. Takdir, övgü ve onayla onlara yaklaşmak gerekir. Gençlerin dünyasına daha rahat girebiliriz. Karşımıza alıp düzeltmek değil de yanımıza alıp yönlendirmemiz onların gelişimi için daha önemli. Nasihat vermek yerine örnek vermek, emir değil seçenekler sunmak gerekir.”
Tarhan;
“7 yaşına kadar çocuklarınızla oynayın, 15 yaşına kadar arkadaş olun, sonra istişare edin. 10 yaşındaki çocuktan 40 yaş olgunluğu beklemeyin. Çocuk hata da yapacak. Büyüklük egosuyla çocuklara hayat dersi vermeyin. Her kahvaltı sofrası hayat dersine dönmesin. Çocuklara onun ilgi alanını kullanarak yaklaşın. İletişim olmadan etkileşim olmuyor. Etkilemek için iletişim şart.” Uyarılarında bulundu.
Haber-Fotoğraf
Şaban Özdemir (NPGRUP)
Okunma : 5061