Bedensel obeziteden çok zihinsel obezite var!

11 - Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar16 - Barış Adalet ve Güçlü Kurumlar17 - Amaçlar İçin Ortaklıklar3 - Sağlıklı ve Kaliteli Yaşam

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Obezite, beyindeki hücrelerin daha erken yıpranmasına neden oluyor ve bu durum Alzheimer riskini artırıyor.”

Üsküdar Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi ve Kimyagerler Derneği iş birliğiyle bu yıl “Gıda Üretiminde Sürdürülebilirlik” temasıyla Antalya’da gerçekleştirilen “4. Uluslararası Gıda Kimyası Kongresi” nde, Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Yönetim Üst Kurulu Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Gıda Kimyasından Beyin Kimyasına: Beyin-Besin İlişkisi” konusunu ele aldı.

Alzheimer hastalığının artış sebeplerinden birinin yalnızlık olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, beslenme alışkanlıklarının da bu süreçte kritik bir rol oynadığını, obezitenin beyindeki hücrelerin yıpranmasına neden olduğunu söyledi. 

“Bedensel obeziteden çok zihinsel obezite var” diyen Tarhan beynimizdeki kimya laboratuvarını bir kimyager gibi yönettiğimizi kaydetti. 

Prof. Dr. Tarhan: “Vücudumuzdaki kendi kendini sürdüren müthiş bir algoritma var. Bu algoritmayı da beyin yönetiyor. Terapi dediğimiz şey de aslında beynimizdeki algoritmaları düzeltmek."
 

Üsküdar Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi ve Kimyagerler Derneği iş birliğiyle bu yıl “Gıda Üretiminde Sürdürülebilirlik” temasıyla düzenlenen “4. Uluslararası Gıda Kimyası Kongresi”, 8-11 Mayıs 2025 tarihleri arasında Antalya/Kemer’deki Juju Premier Palace Hotel’de gerçekleştiriliyor.

Kongre kapsamında gerçekleştirilen özel oturumda ana konuşmacı olarak yer alan Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Yönetim Üst Kurulu Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Gıda Kimyasından Beyin Kimyasına: Beyin-Besin İlişkisi” konulu konuşma yaptı.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Nöro beslenme, beyin ve beslenme arasındaki ilişkiyi araştıran küresel bir bilimsel alan”

Gazeteci Şaban Özdemir moderatörlüğünde gerçekleştirilen söyleşide Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Yönetim Üst Kurulu Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Gıda Kimyasından Beyin Kimyasına: Beyin-Besin İlişkisi” başlığında, gıda kimyası ve insan beyni arasındaki ilişkinin iki temel açıdan incelendiğini ifade ederek, bunlardan ilkinin beyin-bağırsak aksı, ikincisinin ise "nöro beslenme" (neuro nutrition) alanı olduğunu söyledi. 

Nöro beslenmenin, beyin ve beslenme arasındaki ilişkiyi araştıran küresel bir bilimsel alan olduğunu ve 2014'te Amerika'da derneğinin kurulduğunu dile getiren Prof. Dr. Tarhan, beslenmenin davranışlar üzerindeki etkisini ve bu etkilerin nesiller boyu aktarılabilme potansiyelini göstermek amacıyla yapılan laboratuvar deneylerine işaret ederek, yediklerimizin davranışlarımızı ve kişiliğimizi etkilediğini ve bu etkilerin epigenetik mekanizmalarla nesiller boyu aktarılma potansiyeli taşıdığını söyledi.

Haz odaklı yaşam, beyindeki mutluluk hormonu serotonini azaltıyor! 

Epigenetiğin, genlerdeki şartların uyumuyla ilgili olduğunu ve bazı gen bölgelerini susturup bazılarını çalıştırarak öğrenilmiş genetik kodlar oluşturduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, bu kodların bir iki nesil aktarılabileceğini ifade etti. Beslenme alışkanlıklarının da öğrenildiğini ve herkesin yemekle farklı bir ilişkisi olduğunu dile getiren Prof. Dr. Tarhan, yemek kültürünün zengin olduğu bölgelerde bunun bir yaşam amacı haline gelebildiğini kaydetti.

Modern yaşamın beyin kimyası üzerindeki etkilerine dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, haz odaklı bir yaşam tarzının beyindeki mutluluk hormonu serotonini azalttığını ve depresyonu artırdığını belirtti. 

Beynimizdeki kimya laboratuvarını bir kimyager gibi yönetiyoruz!

Beyindeki haz ve anlam hormonlarına değinen Prof. Dr. Tarhan, dopamin ve endorfinin haz ve keyif, adenozinin (çay ve kahve ile tetiklenir) enerji verici özelliğe sahip olduğunu, anlam, fikir ve ideallerle üretilen mutluluk hormonunun serotonin, bağlanma hormonunun ise oksitosin olduğunu söyledi.

"Bu hormonlar beynimizdeki kimya laboratuvarında, biz bu laboratuvarı bir kimyager gibi yönetiyoruz. Aslında her birimiz birer kimyageriz. Kendi beynimizin kimyageri. Hangisini artıracağız? Dopamin odaklı mı yaşayacağız? Serotonin odaklı mı yaşayacağız? Buna karar vereceğiz." diyen Prof. Dr. Tarhan, dopaminin kısa vadeli bir etki yarattığını, çikolata yerken veya aksiyon filmi izlerken salgılandığını, bağımlılığın da bu mekanizmayla ilişkili olduğunu dile getirdi.

Orta ve uzun vadeli mutlu olmanın beyne öğretebildiğine işaret eden Prof. Dr. Tarhan, her bireyin kendi beynindeki kimyayı yönetme sorumluluğu olduğunu vurguladı.

Mikroplastikler beyne nasıl ulaşıyor?

Kimyasalların insan beynini nasıl etkilediğine dair açıklamalarda bulunan ve son bir araştırmada beyinde mikroplastik tespit edildiğini belirten Prof. Dr. Tarhan, bu durumun küresel kirlenmenin endişe verici sonuçlarından biri olduğunu söyledi.

Mikroplastiklerin her yerde tespit edildiğini ancak beyinde nasıl bulunduğunun merak konusu olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tarhan, "Burundan girmiş beyne. En çok oralarda var. Ve solunumla bir gripal esnada rahatlıkla yol buluyor, gidiyor, beyine yerleşiyor. Gıda renklendiricileri ve koruyucular gibi yapay maddeler de vücutta, özellikle yağ dokusunda birikebiliyor.” dedi. 

Beyindeki telomerlerin yıpranmasının yaşam süresiyle ilişkili olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, programlı hücre ölümleri (apoptoz) ve telomer uzunluğunun biyolojik yaşı belirlediğini dile getirdi.

Beynimiz yaşamda kalıma göre programlanmış

Otofajinin (vücudun kendi hasarlı hücrelerini temizlemesi) Nobel ödülü alan bir çalışma olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Tarhan, 16 saatlik açlığın vücutta DNA hasarını tamir ettiğini söyledi. Prof. Dr. Tarhan, “Çünkü beynimiz yaşamda kalıma göre programlanmış. Yani her ortamda önceliğimiz hayatta kalmak." dedi. 
Beslenmenin, telomerlerin ömrünün uzatılmasında ve hücre ölümlerinde kritik bir unsur olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tarhan, "Nasıl besleniyorsak ona göre vücudumuz şekilleniyor diyebiliriz." dedi.

Aşırı stresli ve tempolu yaşayan kişilerde telomerler erken kısalıyor

Aşırı stresli ve tempolu yaşayan kişilerde telomerlerin erken kısaldığını belirten Prof. Dr. Tarhan, spor esnasında salgılanan endorfinin ağrı kesici ve keyif verici özelliklere sahip olduğunu dile getirdi.

"Beyindeki kimya… Vücudu beynimiz kimyasal mesajlarla yönetiyor. Kimyasal mesajlarla yani karanlığın 5 atlısı denen kimyasallar var. Şu duygularla ilgili; kin, öfke, nefret, kıskançlık, düşmanlık. Her duyguda farklı bir kimyasal karışım var." diye konuşan Prof. Dr. Tarhan, kronik stresin erken yaşlanmanın sebeplerinden biri olduğunu ve yanlış beslenme, kronik stres, diyabet, kolesterol ve obezite gibi faktörlerin bu süreci hızlandırdığını anlattı.

Otizm ve beslenme ilişkisi…

Otizmde beslenmenin ve özellikle bağırsak mikrobiyotasının rolüne dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, otizmin önemli bir alan olduğunu ve özellikle çocuklarda mikrobiyotanın ve beslenme alışkanlıklarının incelenmesi gerektiğini belirterek, "Çocuk beslendiği için otizm olmuyor ama bağırsak mikrobiyotasının ürettiği antikorlar var. O antikorlar beyni yabancı doku gibi görüyor ve beyindeki networke antikor gönderip networkü bozuyor." dedi. 

Otizm yatkınlık panelinin önemine değinen Prof. Dr. Tarhan, "Otizm yatkınlık paneli varsa, o genetik bir panel. 8-10 tane gen var bakılan. Eğer o genlerden bazıları varsa o kişide o genin türüne göre beslenme alışkanlığı konusunda tavsiyede bulunulabiliyor." ifadesinde bulundu.

Dünyada otizm vakalarının endişe verici bir şekilde arttığını, binde birlerden 36 doğumda bire düştüğünü belirten Prof. Dr. Tarhan, tanının artmasının yanı sıra klinik vakalarda da ciddi bir artış olduğunu söyledi. 

“Vücudumuzda müthiş bir algoritma var. Bu algoritmayı da beyin yönetiyor”

Prof. Dr. Tarhan, aşırı kontrol duygusunun sağlık sorunlarına yol açabileceğini kaydederek, "Dokulara saygılı hekimlik anlayışıyla yaklaşıyoruz şimdi. Vücudumuza, dokulara saygılı davranacağız. Agresif davranmayacağız. Ona saygılı davranırsak, vücudumuz kendi çözümünü buluyor. Biz orada müdahale etmeyelim, hatta karıştırmayalım daha iyi. Vücudumuzdaki kendi kendini sürdüren müthiş bir algoritma var. Bu algoritmayı da beyin yönetiyor. Terapi dediğimiz şey de aslında beynimizdeki algoritmaları düzeltmek." dedi. 

Beynimiz yapay zeka gibi çalışıyor

Beynin yapay zeka gibi çalıştığını ve 2024 Nobel Fizik Ödülü'nü alanlardan birinin bilişsel psikolog olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, bilişsel psikolojinin beyni bilgisayar gibi gören bir bilim dalı olduğunu söyledi. Diğer ödül alan kişinin de yapay sinir ağları ve genetik algoritmalar üzerine çalışan bir genetikçi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tarhan, "Yani demek ki aslında bu ikisi de beynimizin çalışma sistemi. Nöral network ve genetik algoritma. Genetik algoritmalar da doğuştan geliyor. Biz de beynimizde çocukluktan beri öğrettiğimiz algoritmalar var. Epigenetik ve sosyal algoritmalar. Bununla biz aslında biz oluyoruz. Kişiliğimiz ortaya çıkıyor." dedi.

Alzheimer hastalarında obezite sıkça görülüyor

Alzheimer hastalığının artış sebeplerinden birinin yalnızlık olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, beslenme alışkanlıklarının da bu süreçte kritik bir rol oynadığını vurguladı. 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Özellikle Alzheimer hastalığının oluşumunda, artış sebeplerinden biri de bireylerin beslenme alışkanlıklarıdır. Günümüzde Alzheimer hastalarında obezitenin sıkça görülmesi dikkat çekiyor. Obezite, beyindeki hücrelerin daha erken yıpranmasına neden oluyor ve bu durum Alzheimer riskini artırıyor. Bu nedenle obezite, yalnızca fiziksel sağlık açısından değil, beyin sağlığı açısından da son derece önemli bir risk faktörüdür. Hücre yaşlanması ve ölümü süreçlerinde obezitenin etkisi büyük. Bu durum doğrudan yanlış beslenme ile ilgili. Özellikle karbonhidrat ağırlıklı beslenme, bu bağlamda büyük bir risk taşıyor. Karbonhidrat odaklı bir beslenme tarzını yaşamın merkezine koymak, adeta bilinçli bir intihar gibi.” diye konuştu.

Bedensel obeziteden çok zihinsel obezite var!

"Obez bir insanla görünce niçin yediğini araştırmak gerekiyor. Kişi duygusal aslında bedensel obeziteden çok zihinsel obezite var. Zihni doymuyor." diyen Prof. Dr. Tarhan, özellikle beyinde kısa süreli haz oluşturan, hızlı kana karışan rafine gıdaların kan şekerini aniden yükselterek haz verdiğini ancak sonrasında reaktif hipoglisemiye yol açtığını, bu durumun, kişinin 2-3 saat sonra tekrar şiddetli bir açlık hissetmesine neden olduğunu söyledi. 

Duygusal yeme tarzının obeziteye yol açtığını vurgulayan Prof. Dr. Tarhan, fiziksel açlıkta kişinin acıkıp yediğinde doyduğunu ancak duygusal açlıkta kişinin yediği halde doymadığını ve sürekli yemek istediğini belirtti. 

Prof. Dr. Tarhan, obezitenin küresel bir sorun olduğunu ve Türkiye'nin obezite yaygınlığında dünya üçüncüsü olduğunu hatırlattı.

Gelecek nörokimyada…

Gençlikteki alışkanlıkların ilerleyen yaşlarda sağlık sorunlarına yol açabileceğini kaydeden Prof. Dr. Tarhan, yükselen trigliseridin yağlardan değil, fazla karbonhidratın yağa dönüşmesinden kaynaklandığını belirtti. 

Beslenme ve kimya arasındaki yakın ilişkiye de dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, geleceğin nörokimyada olduğunu ve açlığı, tokluğu etkileyen yeni ilaçların buradan keşfedileceğini dile getirdi.

İnsanları mutlu etmenin yolu hazdan değil, anlam odaklı yaşam felsefesinden geçiyor
Prof. Dr. Tarhan, “Günümüzde beyin bilimlerinin bize gösterdiği en önemli şeylerden biri, insanları mutlu etmenin yolunun hazdan değil, anlam odaklı bir yaşam felsefesinden geçtiğidir. Bunun bilimsel adı Pozitif Psikolojidir ve günümüzde Pozitif Psikoloji 2.0 olarak adlandırılan bir yaklaşımla anlam ve amaç odaklı terapötik teknikler ön plana çıkmaktadır. Bu teknikler, kişinin dopamin detoksu sürecinde öğrenebileceği, kendini geliştirebileceği yöntemlerdir. Kimi zaman bir uzmana ihtiyaç duymadan, kişi isterse bu teknikleri öğrenebilir ve uygulayabilir.” şeklinde sözlerini tamamladı.

Paylaş
Oluşturulma Tarihi10 Mayıs 2025