Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü-Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de gerçekleştirilen söyleşi ve kitap imza programlarıyla sevenleriyle buluştu. Tarhan’a yoğun ilgi gösteren Azerbaycanlılarla söyleşen, onlara kitaplarını imzalayan Tarhan başkentte aile, gençlik, mutluluk…gibi konularına ilişkin önemli değerlendirmelerde de bulundu.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü-Psikiyatrist, Yazar Prof. Dr. Nevzat Tarhan Yeşil Elma Platformu tarafından Avrupa Azerbaycan Okulu Konferans Salonunda düzenlenen “Güzel İnsan Modeli” başlıklı söyleşide Azerbaycanlılarla bir araya geldi.
Sosyolog Sahib Altay moderatörlüğünde gerçekleştirilen söyleşide Tarhan, birçok konuda dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu.
Sayısız ilişki var ama gerçek sevgi sıfır…
Bugünün gerçeğinin “büyük ev, küçük aile” olduğuna işaret eden Tarhan; “Bugünün gerçeği, daha çok terfi, yükselme, daha az sağduyu. Gelişmiş ilaçlar var ama sağlık yeterli değil. Ay'a gidiyoruz, Mars'a gitmek istiyoruz ama komşumuzu tanımıyoruz. Sayısız ilişki var ama gerçek sevgi sıfır. İyi bilgi var ama daha az erdem var. Yüksek zekâ var ama daha az duygusal zekâ var. Yüksek gelir var ama daha az huzur var. Pahalı saatler var ama hiç vakit yok. Daha büyük televizyon var ama daha az kitap var. Daha çok insan var ama daha az insanlık var. Sosyal medyada sürüyle arkadaş var ama gerçek dost neredeyse sıfır. Ciddi bir değerler erozyonu yaşıyoruz. Değerlerde ciddi bir çürüme yaşıyoruz. Bu da sadece belli bir bölgede değil, küresel olarak var.” şeklinde konuştu.
Gönüllü emperyalizm var…
ABD'de yapılmış bir istatistiğe dikkat çeken Tarhan, intihar vakaları, kendini zehirleme, kendini yaralama, majör depresyon, hastalıklarla ilgili depresif semptom vakalarının 2013'ten itibaren hızlı arttığını söyledi. Tarhan, “2013'ten itibaren ne değişti? Sosyal medya, hızlı iletişim, başka bir şey yok. Dünya kültüründe bir değişim var, ciddi bir kültürel hareketlilik var. Popüler kültürün dünya kültürü olma durumu var. Artık gönüllü bir emperyalizm var. İnsanların gardıroplarında kendilerine 10 yıl yetecek kıyafetleri var. Bunlar sahte ihtiyaçlar. Bu bolluk paradoksu. Cömert bir dünya…” dedi.
Gençlerde haz arayışı…
Fransa'da yapılan bir çalışmaya göre; “haz arayışı” nın arttığına da dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, “(Benim için en önemli şey haz peşinde koşmaktır) diyen insan oranı en yüksek düzeyinde. Z kuşağında böyle. Diğer kuşaklarda daha düşük. Bu yaşla ilgili mi, kültürle ilgili mi ayrı bir konu. Ama yaştan bağımsız olarak artıyor. Genç kuşağı daha çok etkiliyor.” diye bilgi verdi.
Hazcılık, hedonizm ve zevk peşinde koşmadır…
İnsanın kendini gerçekleştirmesinin yanında kendini aşmasının ve topluma, insana ve evrene faydalı olmak için kendinin üstünde bir hedef koyması gerektiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “California Sendromunun birinci belirtisi, hazcılık, hedonizm ve zevk peşinde koşmadır. İnsanın ihtiyaçlar hiyerarşisi piramidi var, Maslow o piramidin en tepesine kendini gerçekleştirmeyi koymuştu. Ondan 10-15 sene sonra ikinci piramidin en tepesinde kendini gerçekleştirme değil, kendini aşma olmalı dedi ve onu yayınladı. Self transcendence diye. Kişinin hedefi kendini gerçekleştirme olduğu zaman insan benmerkezci oluyor. Kendini aşma ise toplum, insanlık, evren ve yaratan için faydalı olma gibi kendinin üstünde bir hedef. İnsanda o özellik de var. Kendini aşabilmesi gerekiyor yoksa toplum bencil bireylerden oluşmuştur. ‘Bencillik insanın doğasında vardır’ diyen yaklaşımı Maslow değiştirdi ama şu anda Hollywood değiştirmedi, California değiştirmedi. Çünkü eğlence endüstrisi müthiş endüstri oluşturdu.” dedi.
Asırlık birikmiş değerlerin sarsılması söz konusu…
Dünyada macera peşinde koşan ve yaşam stili olarak heyecan arayışı içerisinde olan bir grubun olduğunu ve bunun da madde bağımlılığına götürdüğünü anlatan Tarhan, “Bu da değerlerin aşınması, insanlardaki iç kontrol, hayır deme, hazlara hayır deme, haz erteleyebilme becerisi, sabır ve dayanıklı olma eğitiminin zayıflaması demek. Para ve pahalı şeylere en çok sahip olmayı istemek, gençlerdeki haz peşinde koşmak, zengin olmak, risk almak, heyecanlı yaşamak, eğlenceli yaşamak yaygın bir durum haline geldi. Asırlardır birikmiş değerlerin sarsılması söz konusu…” dedi.
Maddi refah artarken manevi refah neden artmıyor?
Sınırsız tüketim, eğlence ve zevk düşkünlüğü, benmerkezcilik, yalnızlık ve mutsuzluktan oluşan Kaliforniya sendromuna da işaret eden Prof. Dr. Tarhan, “Şu anda insanlık medeniyet krizinde. Maddi refah artmış ama manevi refah aynı şekilde artmıyor. İnsanlar kendilerini mutlu hissetmiyorlar.” dedi.
Yalnızlığa sebebiyet veren durumun kişinin kendi davranışları olduğunu da aktaran Tarhan, “En büyük nedeni kişinin ben merkezci olması, olayları sadece kendi çıkar açısından, kendi penceresi açısından düşünmesi, başkasının açısından düşünmemesi… Empati yoksulluğu, sadece kendi hakkını, sadece kendi ihtiyacını, sadece kendi duygusunu düşünme, karşı tarafın duygularını düşünmeme, evliliğin de en büyük düşmanı, sosyal hayatın da en büyük düşmanı.” şeklinde konuştu.
Maddi hedefler değil, soyut hedefler koymak gerek
Yaşam amaçları olan bir çocuk yetiştirmenin oldukça önemli olduğunun altını çizen Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Başarıyı tanımlarken burada üç paradigma vardır. Çocuğumuz zeki olsun, başarılı olsun istiyoruz. Şu an ki eğitim sistemi zeki ve başarılı çocuk yetiştirmek istiyor ama zeki ve başarılı çocuk değil üçüncüsü iyi bir insan olsun çocuğunuz. Karakterli, ahlaklı olsun. Burada üç parametre birlikte götüreceğiz. Üç parametre yürütürsek çocuklar hiç kopmaz. Anne ve babalar iki parametreli yetiştiriyorlar. Çocuk hayat yolculuğuna çıkarken kendi kendini yönetebilir mi? Hayatı yönetebilir mi? İyi ve kötüyle karşılaştığı zaman, iyiyi seçebilir mi? Hayatın sonuna geldiği zaman nasıl bir insan olmalı? Ona maddi hedefler değil, soyut hedefler koymak lazım. ‘Hayatın sonuna geldiğin zaman nasıl bir insan olmak istiyorsun? Mezar taşında ne yazılmasını istiyorsun? Hayatta ne gibi izler bırakmak istiyorsun? Nasıl anılmak istiyorsun?’ Çocuğa, bunu söyletebilmek ve yaşam amaçları olan bir çocuk yetiştirmek çok önemli.” dedi.
Ailenin en temel değerlerinden biri Sevgi…
Değerlerin en çok korunan yerinin aileler olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tarhan, bu yüzden aileye son sığınak dendiğini vurguladı. Tarhan; “Bir şehir saldırıya uğradığı zaman önce dış kale yıkılır. Sosyal normlar değişti, geleneklerimiz değişiyor bu dış kaledir. İç kale ise aile. Ailenin içerisine ise açık bir kapı var akıllı telefonlar… Evin güvenli ortamında güvensiz her şeyi yansıtıyor. Bunu korumamız için elli sene önce çocuğumuza yarım saat ayırırken şimdi bir saat ayıracağız. Eşimize bir saat ayıracağız. Onun çözümü bu. Ev güvenli alan olsun, ilişkiler sıcak olsun, Hollywood, sosyal medya falan hiçbir şey yapamaz. Ailenin temel değerleri vardır, sevgi temel değerlerden birisidir. Ailede sevgi olsun ama sevgi öyle bir sevgi ki sevginin daha büyüğü şefkattir. Çıkar olmadan karşılıksız sevgi ailede çok önemli. İkincisi saygı, saygının da biraz daha büyüğü var, onun adı da nezaket. Çünkü korkudan da saygı olabilir ama nezakette acıtmamak duygusuyla birlikte üzmemek duygusu aynı anda var. İnsanın eşine ve çocuklarına yaklaşırken, bir cerrahın organlara yaklaştığı gibi yaklaşması lazım. Çok zarif, şefkatli ve sağlam, dokulara zarar vermeden. Dokulara saygılı hekimlik anlayışıyla yaklaşılırsa en hassas anında en verimli sonuç alınır.” ifadelerini kullandı.
Özeline, özrüne ve kutsalına karışmayın!
Kişilerarası iletişimde pozitif olmanın önemli olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kötülükle mücadele etmek ve çocuğu düzeltmek için iyi, doğru, güzel davranışların artırılması gerektiğini söyledi. Tarhan; “Anne baba, ailede öğrenen örgüt olmalı. Akıllı anne baba evi nasıl sıcak atmosfer haline getirir? ‘Evi bir yuva, sığınak haline nasıl getiririz?’ diye odaklanmamız lazım. Negatif bir şey yaptığın zaman, negatifi düzeltmenin yolu pozitifi arttırmaktır. Karanlıkla mücadelenin yolu, bir mum yakmaktır. Aynı ailede de kötülükle mücadele etmek, çocuklarını düzeltmek istiyorsak iyi, doğru, güzel davranışlarımızı arttıracağız. Bunu arttırdığımız zaman çocuk evde oluşan sıcak atmosferde büyüyüp gelişir. Onun için burada çocuğun üç şeyine: Özeline, özrüne ve kutsalına karışmayın diyoruz. Onun kutsalından, özelinden ve özründen başladığın zaman iletişim kuramazsın. Onun için iletişimde onun özeline saygı duyacağız, pozitif iletişim kuracağız.” dedi.
5S evliliği daha dayanıklı bir hale getiriyor…
Tarhan, 5S kuralının evlilikte krizleri daha dayanıklı bir hale getirdiğinden ve evliliğin kalitesini daha da arttırdığından bahsetti.
Tarhan; “Çok vurguladığım 5S kuralı var. 5S kuralı sadece evlilikte değil herkes için geçerli bir şey. Bunu uygulayabilmek birçok evlilikte krizleri daha dayanıklı hale getiriyor ve evliliğin kalitesini daha arttırıyor. Hem huzurlu bir evlilik oluyor hem de özellikle iyi evlatlar yetiştirmeye vesile oluyor. 5S’ den bir tanesi sevgi olarak geçiyor. Sevgi önemli fakat sevginin bir de karşılıksız sevgi, şefkat olarak bilineni var. Bu sevgi 5S kuralının bir tanesi. İkincisi saygı kuralı. Sevgi eğer bir suysa saygı da onun kabıdır. Eğer insan sınırlarını bilmezse o sevgi yanlış yere gider, faydalı olmamaya başlar. Bu nedenle saygı çok önemli hatta saygının daha büyüğü de var onun adı nezaket. İnsan korktuğundan da saygı gösterebilir ama nezakette empati, karşı tarafı incitmeme duygusu, önem verme duygusu vardır. Evlilikteki saygı nezaket şeklinde olmalıdır, sevgi de şefkat şeklinde olmalıdır. Üçüncü S de sabır. Evlilikte söylenen önemli şeylerden birisi sabır. Tabi hayat bir yolculuksa, hayat yolculuğu bir dağa çıkmak gibidir. Hayat yolculuğu düz yol, çiçekli, bahçeli değildir. Dağa yolculuk gibidir taşlar vardır, çukurlar vardır, engeller vardır. Bu engelleri aşıp gidebilmek çok önemli. Zorlukla karşılaşıldığı zaman insan o zorluğa tahammül edebilmesi ve hedefinden vazgeçmemesi burada vurgulamak istediğimiz şeydir.” şeklinde konuştu.
Evlilik ve ahlak insanlığın bulduğu en büyük keşiftir…
Konuşmasına dördüncü S’den bahsederek devam eden Tarhan; “Dördüncü S ise sadakattir. Modernizmin en büyük kâbusu sadakatsizliktir. Sadakatte iki önemli anlamı var, bir bağlılık anlamı iki doğruluk anlamı. Evlilikteki eşimize bağlı olmak önemli ama aynı zamanda doğru olmak da önemli. Öyle bir şey ki dürüstlük yoksa zaten o evlilik yürümüyor. Dürüstlüğün olmadığı yerde sağlıklı ilişki hatta hiçbir ilişki olmuyor. Onun için sevgi + iş birliği = ömür boyu aşk diyoruz. Ömür boyu aşk kendiliğinden olmuyor muhakkak işbirliği gerekiyor. İşbirliği varsa dayanıklılık gerekiyor, kişide tahammül gücü gerekiyor. Eşleşme biyolojiktir, evlilik kültüreldir. Evlilik ve ahlak insanlığın bulduğu en büyük keşiftir. Ailenin olmadığı yerde toplum olmaz, çocuk olmaz, nesiller mahvolur. Bu nedenle aile binanın nasıl temel taşları varsa toplumun da temel taşı ailedir. Onun için aile kurumunu yaşatırsak ancak kendi kültürümüzü aktarabiliriz. Eğer dünyadaki bu kötülüklere karşı aile kurumu olmasaydı bu kültür aktarımını yapamazdık. Aile bizim için önemli bir unsur.” ifadelerini kullandı.
Metaverse bir simülasyonu oluşturdu…
İnsanın anlam arayışı ve kuantum çalışmalarına da dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan ‘Evren bir simülasyon mu?’ sorusuna cevap aradı. Tarhan; “Metaverse bir simülasyonu oluşturdu. Simülasyon da şu anda insanlar ticaret yapabilecek, mal alıp satabilecek, orada bütün gününü geçirebilecek durum buna gidiyor. Bu matematimize olmamış haldir. Bilimin matematize olmamış haline ise felsefe diyoruz. Mesela nörobiyolojik temeller sonucu doğdu yani teorik modellemeler varlık felsefesi yahut da akaid ve kelam bilimlerinin bu zamanda yeniden yorumlanması gerekiyor. Bu bilgilere göre vahdet-i vücut veya vahdet-i şuhud daha anlaşılır oldu. Tevhit matematiksel bir geçeklik olarak akla en yakındır. Tevhit, matematiksel olarak bu evreni yapan ancak tevhit özelliğine sahip bir tanrı tasavvuru olabilir. Bu ortaya çıkıyor. Yani 4 bin 300 tane din var ve her bir dinin tanrı tasavvuru farklıdır. Bunların içinde tanrı ihtiyacı var çünkü insanın ölüm ötesi ve yüksek bir güce inanması ihtiyacı var. En iyi akla uygun karşılayacak matematiksel olarak tevhittir.” şeklinde konuştu.
Akıllı bir tasarım ‘Evren’
"İnsan dışı hiçbir canlıda, 'nasıl bir varlık olmalıyım?', 'ölümden sonra ne olacak?', 'neden varım?' 'kimim?', 'nereye yönelmeliyim?', 'niçin?', 'hayatın anlamı nedir?' gibi soyut sorulara cevap arayışı tepkisine rastlanılmamıştır diyen Tarhan, “Soyut bir amacı belirlenmemiş bir insanın hangi hedefte, hangi yolda giderken tekrarlayan sorunları çözmek için çabaladığı bilinemez. İnsanın genleri incelendiğinde belirlenmiş bir amaç genine rastlanılamadı. İnsanın ilerlemesini açıklayan tek genetik yapı 'Novelity screening gene' olarak bilinen yeniliği arama genidir. Fakat bu genin içini doldurmak, kültürlere kalmıştır." dedi.
Genetik çalışmaya, gen teknolojisine İslamiyetin nasıl baktığına da değinen Tarhan, şöyle devam etti:
"Kâinat, Allah'ın kudret sıfatının eseridir. Adeta bir kitap şeklinde yazılmıştır. Bu kâinat kitabının bir sayfası yeryüzüdür. İnsan, o sayfanın içinde bir kelime şeklindedir. Bütün ilimlerin konusu, bu kâinat kitabıdır. Kur'an da Allah'ın kelam sıfatının eseridir. Dolayısıyla her iki kitabın sahibi de aynıdır. İslam dini, araştırma ve incelemeyi teşvik eder. Bilimsel çalışmayı, araştırmayı ve düşünmeyi, ibadet kabul eder. Yaratılış ve yaratılan varlık üzerinde bir saat tefekkürü, yani akıl yürütme ve düşünmeyi, bir sene ibadetten üstün tutar. Böylece bilime, laboratuvar çalışmalarına önem verilmesini ister. 'Düşünmez misiniz?', 'Akıl etmez misiniz?' der. Akıllı düşünmeyi över."
“Evren dijital tabanlı olduğuna göre evren bir tasarımdır” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bir tasarım varsa mesela yolda giderken bir saat buldunuz. Bu saati bulmak demek, o saatin bir ustası var demektir. Bir sanatkarı, bunun arkasında bir zeka vardır dersiniz. Aynı şekilde bir saati bulduğunuz zaman böyle düşünüyorsunuz da bir böceği gördüğünüz zaman, sivrisineği gördüğünüz zaman orada bir sanat yok mu? Sivrisinek yumurtadan giriyor, birkaç ay içerisinde sivrisinek oluyor. İnsanı düşünün, bir kan pıhtısından 9 ay 10 gün içerisinde canlı bir insan oluyor. Evren akıllı bir tasarımdır…” dedi.
Küresel vicdan küresel siyasetin önüne geçti
Gazze’de yaşananlara ve dünyanın Gazze ile ilgili tepkilerini insani değerler bağlamında değerlendiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Politika siyasi çıkar odaklı bir sistem. Politikanın, birinci önceliği kendi çıkarıdır. Güçlü olanın istediğinin olması yönündedir. Böyle durumlarda insanlık tarihinde jeopolitik değişimler epizodik olarak seyreder. Dalgalı olarak seyreder. Kötüler olur, kötüler çoğalır, kötülerin kötü sonuçları gördükçe iyilere daha çok ihtiyaç olur. İyiler çoğalır… Şu anda jeopolitik durumda dünyanın küresel bir köy olması, elektronik bir köy olması nedeniyle artık yapılan her şey o bölgede kalmıyor. Hemen iyi de fark ediliyor, kötü de fark ediliyor. Bunun çok bir örneği Gazze olayları… Bizim coğrafyamızdan daha çok Amerika'da, Avrupa'da, İskandinavya'da, İngiltere'de daha çok tepki oldu. Siyasetçiler çifte standart uyguluyorlar ama ortalama bir insan çok daha fazla objektif olmaya başladı. Bu aslında küresel vicdanın küresel siyasetin önüne geçtiğini gösteriyor. Küresel vicdan siyasetin önüne geçerse eğer, toplulukların dediğine siyasetlere uymak zorunda kalırlar. Bu nedenle toplumun, tabanın daha duyarlı olması lazım. Yani burada politikanın katılımcısı değil ortağı gibi davranması gerekir. Muhakkak sivil toplum örgütlerinin, birey olarak herkesin bu dünyanın gidişini iyiye götürmeye ile ilgili sorumluluk hissetmesi gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
Evrensel İnsani Değer ve Haklar Manifestosu imzaya açıldı…
Üsküdar Üniversitesi ile Kazakistan L.N. Gumilev Avrasya Ulusal Üniversitesi olarak bu soykırıma sessiz kalmadıklarına dikkat çeken Tarhan ortak ‘Evrensel İnsani Değer ve Haklar Manifestosu’ hazırlayarak imzaya açtıklarını söyledi. Ortadoğu, Orta Asya, Afrika’da ve son olarak Gazze’de yaşananlara dikkat çekilen, 25 BİN imza hedefi olan manifesto bu yıl sonunda BM Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi'ne sunulacağını söyledi.
Yazar Prof. Dr. Nevzat Tarhan kitaplarını da imzaladı…
Söyleşinin ardından Prof. Dr. Nevzat Tarhan Azerbaycan Bakü’de Lıbraff yayınevinde düzenlenen okur-yazar buluşmalarının konuğu oldu. Burada okurlarıyla söyleşen Tarhan, kitap okumanın önemine dikkat çekti.
Kitap okurken 5N1K ya göre okumanın faydalarını vurgulayan Tarhan, böylece 6 network (Kim, Nerede, Neden, Ne zaman, Nasıl, Niçin) harekete geçtiğini ve okumanın kalıcı ve öğretici olduğunu söyledi.
Okumak zihinsel emek ve çile gerektirir…
Amaca yönelik okumanın da önemine dikkat çeken Tarhan, kitap okumanın bir zihinsel emek ve çile gerektirdiğini de sözlerine ekledi.
Tarhan kitap okumanın faydasının ise sonradan ortaya çıktığını hatırlattı.
Tarhan’a yoğun ilgi gösterilen programda Tarhan özellikle Azericeye çevrilen ‘Kamil İnsan Modeli’ kitabını okurları için imzaladı, onlarla hatıra fotoğrafı çektirdi.
Okunma : 1372
ÜHA