TARHAN Ailesinin Soy Ağacı

8 Mart Kadınlar Günü Paneli gerçekleştirildi

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan ve Üsküdar Kaymakamı Murat Sefa Demiryürek’in katılımlarıyla 8 Mart Kadınlar Günü Paneli gerçekleştirildi. Programın açılış konuşmasını Prof. Dr. Nevzat Tarhan yaptı. Kadın erkek ilişkilerinin özellikle şefkat ve nezaket odaklı ilişki sistemine dönüşmesine katkı sağlanması gerektiğine vurgu yapan Tarhan; “Şefkat sevgiden daha büyüktür çünkü içinde empati vardır. Nezakette saygıdan daha büyüktür çünkü içinde empati vardır. Bir ilişkiyi sevgi ve saygıyı, şefkat ve nezakete dönüştürecek olan da bunlara empati ilave edilmesidir. Bunlar ilave edildiği zaman çok daha sıcak ve çok daha samimi oluyor. Ev sıcak bir iklim haline geliyor.” dedi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Şu anda toplumun en büyük ihtiyacı empati yoksunluğudur”

Üsküdar Üniversitesi Çözüm Odaklı Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi, 8 Mart Kadınlar günü münasebetiyle önemli isimlerin katılımıyla “8 Mart Kadınlar Günü” Paneli düzenlendi. Çevrimiçi gerçekleştirilen panelde kadın beyninin empati konusunda daha avantajlı olduğuna değinen ve empati yoksunluğunun ise bencillik olduğundan bahseden Tarhan; “Şu anda kadın beynine daha çok ihtiyaç var. Kadın beyni empatiyi fark eden bir beyindir. Hatta anaokulu çocuklarında bir gözlem yapılıyor, çocuklar oynarken biri düşüp yaralandığı zaman çocuklar ne yapıyor diye bakılıyor. Birisi düşüp yaralandığı zaman erkek çocuklar oynamaya devam ediyor, kız çocuklar ise gidip yardım ediyorlar. Herhalde annelik duygusunun gereği oksitosin gibi hormonların beyinde kodlanmış olan, yaratılıştan etkisiyle o empati karşı tarafın duygularını da dikkate almaktadır. Karşı tarafın ihtiyacını ve hakkını da dikkate almak gibi bir empati becerisi yönünden birkaç adım daha öndedir. Erkeklerin o bakımdan kendilerini geliştirmesi için daha fazla efor harcaması gerekiyor. Hatta ABD’de çocuk ıslah evlerine bırakılan çocuklara orada en çok öğretilen eğitim empati eğitimidir. Empatiyi öğrenmeden oradan serbest bırakmıyorlar. Kadın beyni daha avantajlıdır. O halde emin olun şu anda toplumun en büyük ihtiyacı empati yoksunluğudur. Küresel kötülüğün en büyük sebebi empati yoksunluğu, benmerkezciliktir. Empati yoksunluğu demek bencillik demek, egoizim demek, egonun kişilik haline gelmiş şekli ise narsisizm demek. Bu empati eğitiminde kadın girişimine çok ihtiyaç var.” şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Kadını da tanımıyoruz, erkeği de tanımıyoruz”

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kadın ve erkek olarak iki tarafında birbirine özgür alan bırakması gerektiğine ve çift terapilerinde çiftlere ben olarak biz olun denilmesi gerektiğinden bahsetti. Tarhan; “Kendi kimliğini eşin için paspas yapman gerekmiyor. Ben olarak biz olun şeklinde bir ilişki olduğu zaman ne oluyor? Modernizm de burada kadın erkek ilişkisini rekabetçi ilişkiye teşvik ediyor. Rekabetçi ilişki olunca kavga var, çatışma var fiziksel güç erkekte olduğu için kavga çıkıyor. Halbuki rekabetçi ilişkinin yerine ikinci bir aşama kabullenici ilişki yani eşini olduğun gibi kabul et ve ondan sonra ilerle. Ondan sonra tamamlayıcı ilişki zaten kendiliğinden geliyor. Kabullenici ilişki yani eşini değiştirmeye çalışma. Olduğu gibi kabul et ve öyle hayatta ilerle. Ondan sonra birbirini tamamlamaya başlıyor. Bunu çiftlere öğretmeye çalışıyoruz. Çift terapisinde ‘Aileler Üniversitede’ gibi projelerde işte bunun için kadının özgürleşme hareketini kadın erkek savaşlarına değil, kadın erkek rekabetine değil kadın erkek birbirini olduğu gibi kabul etme ve birbirini tamamlama süreci tarzında olmasını teşvik etmemizde fayda var. Bunu ben fark edince baktım Türkiye olarak kadın üzerine bir politikamız yok.  Kadını da tanımıyoruz, erkeği de tanımıyoruz.” dedi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Biyolojik olarak eşitsizlik değil, farklılık var”

8 Mart Dünya Kadınlar Gününe özel katılımcı hocaların hepsine “Kadın Psikolojisi” kitabını hediye eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan kitabın yazılma sebeplerinden bahsetti. Tarhan; “Kadın üzerine politika yazmak için bir çalışma yapmam lazım dedim ve kitap çalışmasını yaptım. ‘Kadın Psikolojisi’ kitabı 2005’te yayınlandı. Çalışma iki üç sene sürdü. Şu anda kitabın 97. baskısı olmuş. Kendi kültürümüzü koruyarak modernleşme belki Türkiye’de ilk defa, dünyada yeni yeni dile geliyordu. Orada kadın beyni ve erkek beyni farklılıklarını işledim. İkisi hak ve fırsatlarda eşit olmalı fakat biyolojik olarak farklılık var. Biyolojik olarak eşitsizlik değil, farklılık var. Bunları ele almış olduk. Kültürel farklılıklar, psikolojik farklılıklar, sosyal roller, annelik rolü, babalık rolü, eş rolü aile içinde bütün bu rol paylaşımı nasıl olacak? Bunları ele almaya çalıştım ki dünyada kültürel değişim varken kültürel politikalarımızı yeniden yazmak isteyenlere malzeme olsun diye ama maalesef o konuda hala kadın politikalarımız şu an erkekler üzerine erkeklerin zihinsel algılarını değiştirme üzerinde değil, sadece kadını meslek edindirme tarzında gidiyor. O önemli tabi ki de o olacak kadının sosyal rolünü güçlendirme yönünde gidiyor. Sosyal dahil olma yoluyla kadının daha etkin olmasına gidiyor ama biraz erkek milletinin zihinlerini değiştirin. Emin olun o projede kadın pozitif psikolojisi dedim ama sırf erkekler öyle derse okur diye. Aslında o kadın erkek psikolojisidir. Okursanız kitap kadın erkek ilişkilerini anlatıyor. Onun için kadın erkek ilişkilerini anlatan, kadının erkeğin rolü hepsini ele almaya çalıştım.” ifadelerini kullandı.

Murat Sefa Demiryürek: “Kadına yönelik uygulamaların en önemlisi KADES uygulamasıdır”

Türkiye’de kadını korumaya yönelik çalışmalardan bahseden Üsküdar Kaymakamı Murat Sefa Demiryürek; “İçişleri bakanlığımızın kadına şiddetle mücadele kapsamında başlatmış olduğu çeşitli kampanyalar ve uygulamalar var. Kadına yönelik uygulamaların en önemlisi KADES uygulamasıdır. KADES uygulamasıyla şiddete yönelik vakalara etkili, zamanında ve sonuç alınabilir nitelikte müdahale edilmesi öngörülüyor. KADES ihbarı 2021 yılında 251 kişi, 2022 yılında 256 ihbar görüyoruz. Gerçekten müracaat eden kişi sayısı 2021’de 16 kişi, 2022 yılında ise 8 kişi gerçekten müracaat etmiştir. Diğer bir uygulama elektronik kelepçe takılmasıdır. Özellikle şiddet faillerine yönelik yeni bir uygulamadır. 2021 yılında 1 şahsa kelepçe uygulamasına geçilmiş, 2022 yılına kadar ise şu ana kadar 4 şahsa elektronik kelepçe uygulanmıştır. İstanbul’da muhtelif sayıda kadın sığınma evi var. 2021 yılında 27 kadını, kadın sığınma evine yerleştirdik. 2022 yılının ilk 3 ayında 8 kadını, kadın sığınma evine yerleştirdik. Toplam sayısını da vermem gerekirse her ne kadar KADES 251 ile 235’se gerçek reel rakamda daha fazladır. Şiddete uğrayarak bizim evlilik teşkilatımıza müracaat edenlerin sayısı 2021 yılında 832 iken, 2022 yılının geride bıraktığımız döneminde 163 olarak ortaya çıkıyor.” şeklinde konuştu.

Burcu Gündüz: “Bir toplumun dilini inceleyerek kültürü hakkında çok şey öğrenebiliriz”

Üsküdar Devlet hastanesi uzman sosyal çalışmacı Burcu Gündüz, medyada kadının temsili ve toplumsal cinsiyet konularına değindi. Gündüz; “Medyanın toplumsal cinsiyete dair yarattığı imgelenmelerin gücü maalesef göz ardı edilemeyecek boyutta. Geleneksel ataerkil düşüncenin izleri medyada taşınıyor. Kadın kelimesi haberde hangi amaçla ve konuya hizmet eden bir konumda mı bulunduğuna bakmak gerekiyor. Kadına yönelik şiddete dair alınabilecek önlemler olarak kadınların sistem içine ve aralarında ağların bulunması mutlaka eklenmeli ve kadınları ilgilendiren olaylar sıklıkla haberleştirilmeli, Milli Eğitim müfredatına toplumsal cinsiyet, kadın ve erkek eşitliğinin vurgulanması gereken konular eklenmeli.” dedi.

Aylin Tutgun Ünal: “Kadının kadına yönelik şiddeti konuşulmayan bir şiddet türü”

Üsküdar Üniversitesi Çözüm Odaklı Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi (ÜSÇÖZÜM) Müdürü ve İletişim Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, panelde yaptığı konuşmada merkezin hedefleri, faaliyetleri ve kadına yönelik gerçekleştirilen şiddet türlerine değindi. Ünal; “Üniversitemizde geçtiğimiz ay çalıştığımız eylem planıyla beraber kadınların toplum içerisinde yaşadığı dezavantajlı konumları tespit edildi. Kadın istihdamının artırılması, bu yöndeki ders sayısının arttırılması gerekir. Fiziksel şiddetin yanı sıra psikolojik şiddeti de ele almak gerekiyor. Hem cinsler arasında gerçekleştirilen şiddet, fiziksel olan nadir olabilir ancak, psikolojik şiddetin izleri yaygın bulunuyor. Aile ve iş yaşamında gerçekleştirilen mobbingler, toplumsal statüye ve psikolojiye zarar veriyor.” dedi.

Semra Baripoğlu: “Şiddetin kuşaktan kuşağa aktarımı, üzerinde durmamız gereken bir sorun”

NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Pskiyatri uzmanı Semra Baripoğlu, şiddetin bireysel ve toplumsal yansımalarına değindi. Baripoğlu; “Kadına yönelik şiddet, güncelliğini kaybetmeyen bir halk sağlığı sorunudur.” dedi ve ekledi; “Görmezden gelme, aşağılayıcı ifadeler ve çocukluk, gençlik yıllarında kişilik gelişimlerinde ciddi sorunlar yaşanıyor. Şiddetin her türü derinleşmesiyle beraber depresyon ve intihara yol açabiliyor. Değer yitimi ve ahlaki normların yitimi, şiddetin yaygınlaşmasının kaçınılmaz bir sorunudur.” ifadelerini kullandı.

Çiğdem Yektaş: “Kadınların birden fazla işi üstlenmesi ciddi sağlık sorunları yaratıyor”

NPİSTANBUL Beyin hastanesi çocuk ergen psikiyatri Doç. Dr. Çiğdem Yektaş, rol çeşitliliği kadın ve erkeklerde farklılaşma konularına değindi. Yektaş; “Ataerkil toplumun sonucunda kadınlar, uğradıkları saldırıları bile söyleyemiyorlar. İş ortamında kadınlara cinsiyet ve yaşa bağlı ayrım yapılabiliyor. Toplumsal cinsiyet ayrımcılığı kadınlara etkisini sosyal istihdam alanlarında büyük ölçüde kendini gösterebiliyor. İş yaşamında kadının çoklu rollerinde en önemli değişim aktif olarak iş gücüne katılımda gerçekleşti. Çalışma yaşamında kadının ruhsal sağlığı, kadının çalışmasındaki saat, çalışma koşullarının esnekliği, uzunluğu etkili. İşverenlerin mutlaka çalışma ortamında bir psikolog bulundurması ve toparlanmaya yardımcı olmaları gerekmektedir.” şeklinde konuştu.

Uzm. Psk. Selvinaz Çınar Parlak: “Kadınlardan erkeksi bir imge bekleniyor”

NP Feneryolu Tıp Merkezi Uzm. Kln. Psk Selvinaz Çınar Parlak, Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin hem erkek hem kadındaki psikolojik etkilerine değindi. Parlak; “Temelde erkeklerin sürekli kadınları aşağıda tutmak gibi bir kaygısı var. Bunun üzerine inşa edilmiş bir sistem mevcut. Erkeğin kadından üstün olduğu ve kadının erkek tarafından kontrol edilmesi gerektiği gibi bir algı mevcut. Kapitalizmin ortaya çıkmasıyla beraber kadınlar kamusal alana çıktılar fakat işgücü alanında kadınlara empoze edilen şey aşırı rekabetçilik. Kadınlardan erkeksi bir imge bekleniyor. Bu süreç kadınların aleyhine işliyor, kadınların eril hale gelmesi ve ayrımcılık gibi etkileri oluyor.” dedi.
Uzm. Psk. Elif Cansu Demirci: “Karşılaştığımız en büyük sorun kadınların kendi haklarının farkında olmaması”

Üsküdar Sosyal Hizmetler Merkezi Müdür Yardımcısı Uzm. Psk Elif Cansu Demirci, merkezin hedefleri, faaliyetlerine ve sosyal hizmetlerde kadın konusuna değindi. Demirci; “Yıllık eylem planları oluşturarak il ve ilçe bazlı izleme faaliyetleri oluşturuyoruz. Şiddet önleme izleme merkezlerinde rehabilite edici şiddet önleme ve izleme merkezlerinde mağdur kadınlara hukuki, psikososyal, sağlık ve ekonomik destekler verilerek buradan ayrıldıklarında izlenmesi ve takip edilmesini, sosyal hayata entegre edilmelerini ve istihdam destekleri sağlıyoruz. Kadınlar, toplum tarafından dışlanma ve eleştirilme korkusuyla şiddete baş kaldırı sağlayamıyor. Kadın ve erkek arasındaki farklılıklar zayıflık değildir.” şeklinde konuştu.

Dr. Nihal Mert Gedik: “Kadınların iş yaşamında karşılaştıkları sorunlara çözüm üretilmeli”

Çamlıca Kız Lisesi Müdürü Dr. Nihal Mert Gedik, yönetimde kadın olmak ve kadınların iş yaşamında karşılaştıkları sorunlara yönelik çözüm önerilerinde bulundu. Gedik; “Kişilerden kaynaklı sorunlar yaşanıyor. Kadın yönetici oranlarını arttırmaya yönelik destekleyici sistemler neler olabilir diye düşünmeliyiz. Kadınlar yönetici pozisyonda erkeklere oranla daha başarısız diye bir çalışma ve etki yok. Literatürde kadınların, erkeklerden fazla liderlik özelliği gösterildiği sonucu var. Ancak ben duruma kadın erkek olarak değil de insan olarak bakılmanın gerekliliğini düşünüyorum. Destekleyici sistemler olarak ne uygulayabiliriz? Bunlara bakmamız gerekiyor.” dedi.

Zeynep Merve Türkoğlu: “Kadına yüklenen roller, modern hayata geçişle beraber arttı”

Sosyolog Zeynep Merve Türkoğlu Ailede kadın iş yüküne değindi. Türkoğlu; “Kadınlara yüklenen işlerin en sarsıcı olanı programlama yükü. Kadınların özel alana itilip ev alanında kalıcı olduğunu ve medyada da bunların sürdürüldüğüne, devamlılığına şahit oluyoruz. Kadının görünmeyen emeği de göz önüne seriliyor ve modern hayata geçişle beraber mesleğe giren kadın sayısına oranla kadına birçok rol eklendi. Evdeki ve ailedeki iş yükü hala devam ediyor.” ifadelerini kullandı.

Okunma : 2411

ÜHA

 

Haberler

Foto Galeri