“İslamofobi” tüm yönleriyle bilimsel olarak Beykoz’da düzenlenen “2.Uluslararası İmgebilim Çalıştayı”nda masaya yatırılıyor. 15 ülkeden çok sayıda bilim adamının bir araya geldiği çalıştayda İslamofobinin sosyokültürel yönü de ele alındı.
2’inci günün 2’inci oturumunda moderatörlüğünü Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın yaptığı çalıştaya Üsküdar Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Nadire Gülçin Aydın, Yrd. Doç. Dr. Asil Özdoğru ile farklı üniversitelerden Prof. Dr. İbrahim Balcıoğlu, Prof. Dr. Nihat Kaya, Prof. Dr. Sefa Saygılı, Doç. Dr. Bilal Sambur, Doç. Dr. Cem Şafak Çukur, ve Dr. Şaban Çobanoğlu konuşmacı olarak katıldı.
Oturumun açılış konuşmasında paranoid kişilik ve bu kişilerin hangi gerekçeyle bir düşman algısı oluşturduğu konusuna ilişkin önemli değerlendirmelerde bulunan Rektör Tarhan, korkuyu besleyen, ortaya çıkaran kişilerin bir düşmana ihtiyaçları olduğunu söyledi.
Paranoid kişilerin muhakkak bir düşamanı olmalıdır diyen Tarhan bu kişilerin kendilerini düşmanlarıyla ayakta tutabildiklerini kaydetti ve ekledi;
Paranoid Kişileri Düşman Ayakta Tutar!
“Paranoid kişiler bir yere girdiklerinde ilk algılamaları buradaki insanları potansiyel düşmanı olduğudur. Ancak onları tanıdıkça benim dostum derler. Her şeyi dost ve düşman paradigmasıyla yaşarlar. Hep savunma halindedirler ve alıngandırlar. Hep zarar görme beklentisi içerisinde olur bu kişiler. Karşı tarafın her türlü hareketini kendine zarar verecek hareket olarak yorumlarlar. Sürekli gerilim halindedirler. Bir süre sonra da senaryo yazmaya başlarlar. Bu tutum zamanla kişilik haline gelince de hezeyana döner. İlgisiz kişiye beni öldürecek düşüncesiyle silah çekebilirler. Sosyal psikolojide bireydeki dinamik ile toplumdaki dinamik birbirine benziyor.”
Son dönemlerde sosyal paranoya, sosyal empati, sosyal şizofreni, sosyal afazi gibi kavramların bilim camiasında sıkça tartışıldığını vurgulayan Tarhan, soğuk savaşın ardından Radikal İslam’ın düşman olarak ilan edildiğini kaydetti.
NATO Radikal İslam’ı Kendine Düşman Olarak Seçti!
“Soğuk savaş bitince askeri bir oluşum olan NATO düşmana ihtiyaç duydu. 1993 yılında ise Belçika’da yaptığı toplantıda NATO, düşman kapasitesi olan ne var diye konsept geliştirerek İslami Radikalizmi potansiyel düşman olarak belirledi. Bizim genelkurmay başkanımızın da olduğu bir toplantıda yeşil kuvvetler oluşturuldu. El - Kaide gibi radikal gruplar NATO’nun düşmanı haline getirildi. Ülke orduları planlar yapmaya başladı. Dini radikalizm ile dini tepki verenleri birbirinden ayırt edememe durumu yaşanmaya başladı. İslam ile İslami radikalizmi karıştırmamak gerekir.”
İslam medeniyeti ile Hristiyan medeniyetini çatıştırarak güç dengesi oluşturulmaya çalışıldığının da altını çizen Rektör Tarhan, radikal dini gruplara karşı olmak yerine İslam’a karşı olmak gibi fobiyi besleyen etkinin ortaya çıktığını bunun da paranoyaya dönüştüğünü söyledi. Fobinin oluşmasında en büyük düşünce hatasının paranoya olduğunu kaydeden Tarhan, fobinin giderilmesinde korkuyla yüzleşmenin önemli olduğunu hatırlattı.
En Büyük Düşman Ön Yargı En Büyük İhtiyat Diyalog
“Fobinin giderilmesinde en önemli psikolojik yöntem kişinin korkuyla yüzleşmesi ve duyarsızlaşmasıdır. Diyalog olduğunda kişi, korktuğu nesneyle yüzleştiğinde korkunun temeli varsa pekişir temelsiz ise gider. İslamiyet’in özünde korkutucu özelliği yoksa ve buna inanılıyorsa Müslümanlar diyalogdan kaçınmamalı. Kur’an ve İslam’ı açık açık anlatmalı. Böylece korku dağılacaktır. Cemil Meriç şöyle ifade eder. ‘En büyük düşman ön yargı, en büyük ihtiyaç diyalog’.”
Rektör Prof. Dr. Nevzat Tarhan bir dönem 2’inci Dünya Savaşı sırasında Hitler’in Yahudilere karşı uyguladığı işkence ve soykırımın benzerinin bugün Müslümanlara karşı gerçekleştirildiğini söyledi. Tarhan;
Gerçek İslamiyet Gerçek İslam ve Gerçek Kur’an anlatılmalı
“Batıda Hitler 2’inci Dünya savaşı sırasında ne yaptı, Darwinizmden çok etkilendi ve Yahudileri parazit ırk olarak tanımladı. Türkleri kültür taşıyıcısı, Fransızları da zencileşmekte olan ırk olarak tanımladı. Irklar hiyerarşisi oluşturdu. En tepeye ise kendi ırkını oturttu. Parazit olarak kabul ettiği Yahudileri yok edilmeli düşüncesiyle soykırıma maruz bıraktı. Aynı şey şimdi İslamiyet için yapılıyor. Arap Baharının ortaya çıkması Müslümanlar açısından büyük şans. Gerçek İslamiyet ve Müslümanlığı anlatmak adına fırsat. Gerçek Müslüman, gerçek İslam ve gerçek Kuran anlatılmalı.”
ÇALIŞTAY VİDEOSU İÇİN...
Şaban Özdemir (NPGRUP)
Okunma : 5310