Son siyasi çalkantılarda kim hangi karakterde, sınav sorularını ve cevaplarını merak ediyor musunuz? Darbe girişimlerinde adı geçen paşalar ne tür bir liderlik özelliği gösterdi:
Örgütsel psikolojide stratejik planlama yeteneğini geliştirmek için kişinin psikolojik kaynaklarını doğru yönetmesi çalışmaları yapılır.
Aslında bir insanın bir işletmede lider olması, kendi kendisinin lideri olması ile yakından ilgilidir. Son bilimsel tanımlamalarda bu liderlik konseptine ‘Nöroliderlik’ de denilmektedir.
Bu çalışmalar kapsamında kişinin psikolojik kaynaklarını yönetirken sistem pramidi oluşturması istenir.
Oluşacak sistem pramidine göre kişinin önem ve öncelikleri sıralanır. Önem ve önceliklere göre yol haritası çıkar.
Yol haritasına bakarak;
1-Bu kişi nasıl bir gelecek vaat ediyor?
2-Değerlilik ölçüsü nedir?
3-İş ahlakı nasıldır? anlaşılabilir.
Stratejik planlama yeteneğini analitik değerlendirmek için üç anahtar soru vardır.
1-Amacım nedir?
2-Bu amacımı ne için istiyorum?
3-Bu amacımı en mükemmel nasıl gerçekleştirebilirim?
Vizyon adamı: Birinci sınıf liderliktir. Vizyon, bir gemide kaptanın ufku demektir. Vizyon sahibi olmak, lider için olmazsa olmaz özelliktir.
Vizyon adamlığı geminin nereye gideceği, yol haritası, pusulası, fırtına çıkmaması için tedbir alması, amaca ulaşmak için politika üretebilmesi ve inisiyatif alabilmesi demektir.
Sadece geminin burnunu düşünen kaptan krizleri yönetemez, ileriyi hesaplayamaz. Olağanüstü durumlarda ya gemiyi batırır ya kaçar. Ya da gemiyi satar.
Vizyon adamı başkalarının beğenilerine göre değil, gerçekçi hedeflere göre karar şemasını oluşturur.
Misyon adamı: İkinci sınıf liderliktir. Gemide çalışan, verilen görevleri dikkatle yapan ancak gemi için gelecek projeksiyonu olmayan kişileri tanımlar.
Misyon adamı görev duygusuna göre karar şemasını oluşturur, zihnini stratejik amaçlar için yormaz.
Üçüncü sınıf hatta tehlikeli liderlik ise, gemide bulunup geminin geleceği ile ilgilenmeyen, görevlerini de sürekli ihmal eden, çeşmeden nasıl kabımı doldururum diye düşünen insan tipi vardır. Bu karakteri taşıyan davranış sahiplerine “Komisyon adamı” demek doğru olur.
Komisyon adamı karar şemasını şahsi menfaat ve hesaplarına göre oluşturur.
Eğer geminin kaptanının hangi ahlakta olduğunu merak ediyorsak, olağanüstü durumlarda ne yaptığına bakmalıyız. Gerçek karakter olağanüstü durumlarda ortaya çıkar.
Çalışan veya yönetici vizyon , misyon veya komisyon adamı ahlakında mıdır? Bu durum kriz anında verdiği kararlar ve yaptığı tercihlerle kolayca anlaşılır.
Güncel örneklere gelirsek;
Darbe girişimleri yargı sürecine intikal etti. Bazı kudretli generaller tutuklanmaya başladı. Siyasilere ve sivillere konu uzanacak gibi gözüküyor.
Emir verdiği kişiler hapse girdiğinde Genelkurmay Başkanlığı, Ordu komutanlığı yapmış kişiler delikanlı gibi çıkıp, “Eğer bir suç varsa emri ben verdim. Lütfen astlarımı serbest bırakınız ve sonuçlara razıyım” diyemediler.
Bu komutanlar sınavı kaybettiler. Ahlaklarının komisyon ahlakı düzeyinde olduğunu gösterdiler.
Demek ki, bir savaş olsa yenilgi riskine karşı bayrağı hemen teslim edecek ahlakta olan generaller tarafından ordumuz yönetiliyormuş.
Tutuklanan anlı şanlı generaller bir ikisi hariç “ Ben yapmadım o yaptı” diyerek davalarına sahip çıkmadılar. Sınavı kaybettiler.
Eski Cumhurbaşkanımız Sayın Kenan Evren GATA’da kendisine kral dairesi yaptırmış. Herhalde “Tedavi edilmesi gereken organınız var mı komutanım” diyerek esas duruşta bulunan, hekimliği unutmuş askeri hekimleri bağladı ki böyle rahat davranabiliyor. Evet Kenan Evren sınavı kaybetti. Mahkemede göğsünü gere gere davasını savunamadı.
Diğer taraftan Sayın Süleyman Demirel “Ben Cumhurbaşkanı olmakla 12 Eylül darbecileri ile hesaplaştım” diyerek o makamda yıllarca milli iradenin temsilcisi ve savunucusu olarak değil, kendi egosunun temsilcisi olarak oturduğunu gösterdi.
Maalesef tarihte vizyonu şahsi menfaati olan bir lider olarak anılacak. Sayın Demirel de sınavı kaybetti.
Rövanş hissi ve intikam duygusu hissedenlere gelirsek yaşlı başlı insanların hapse girmesinden orgazmik zevk alanlara rastlıyoruz. Onlar da maalesef çektikleri acıları kişisel olarak ele alarak üçüncü sınıf tepki verdiler. Acı çekerken yüksek ideallerini değil, şahsi sıkıntılarını düşündüler. Kendi menfaatini ve derdini geminin menfaatinden ve derdinden önce düşünen bu anlayış da sınavı kaybetti.
Tabii yükseklerin fırtınası gibi sınavı da zordur. Yüksek konumlara talip olanlar yüksek ahlaka sahip değillerse er geç bir fırtınada tepetaklak olurlar. Tarih kabristanı bunun örnekleri ile doludur.
Bir memleketin başına gelecek en kötü şey nedir? Liderlerinin şahsi menfaat ve kişisel acıları sistem piramidinde en tepeye oturtanlardan olmasıdır herhalde.
Okunma : 6622