Egoizm ve komformizmin yaygınlaşması şiddeti artıyor
"Şiddet denince eskiden akla alkol alıp eve gelen, bağıran çağıran bir erkek ve zavallı bir kadın tipi gelirdi" diyen Prof. Dr. Tarhan, bu profilin değiştiğini belirtiyor: "Kadınlar artık kabullenmek yerine karşı bir duruş geliştiriyor. Sosyal değerlerde modernizm sonucu olarak, egoizm ve komformizmin (rahatçılığın) yaygınlaşması da şiddeti artırıyor. Özellikle eğitimli insanlar egosunu terbiye edememişse, eşinin eleştirisini kendi üstünlüğüne itiraz olarak görüyor ve buna karşı savunma duygusu geliştiriyor. Bir süre sonra bu güç çatışmasına dönüşüyor. Bu durumda da fiziksel gücü üstün olan zayıf olanı eziyor. O da çoğunlukla erkek oluyor. Psikolojide kadın erkek ilişkilerinde eskiden kabul edilen "rekabetçilik" yerini "işbirliği" anlayışına bırakıyor. Bu yapılamadığı zaman yani kadınla erkek işbirliği kurmayı başaramadığında ortaya çatışmalar çıkıyor. Çatışma da safha safha önce duygusal, sonra sözel sonra da fiziksel çatışma olarak ilerliyor. Şiddet ortaya çıkıyor."
Erkek karısını evde ikinci bir çocuğu gibi görmek istiyor
Egoizm sadece eğitimlilerin değil tüm insanların ortak özelliği. Herkes belli bir oranda karşısındakine gücünü kabul ettirmek istiyor. Kadınlar da artık kendilerini ortaya koymaya başladı. Toplumda kadının statüsüyle ilgili hızlı bir değişim yaşandığını söyleyen Prof. Dr. Tarhan, bilgi çağında fiziksel gücün önemini yitirdiğini ve kadınların da bilgi gücü ile erkekle fırsat eşitliği yakaladığını belirtiyor. Tabii bu durumun faturası da yine kadına çıkıyor. Tarhan şöyle konuşuyor: "Bilgi çağı ile birlikte kadınlar kendilerini ifade edebilir ve toplumda daha görünür oldular. Fizik gücü üstün olan erkeğin kadını baskılaması sosyolojik olarak mümkün olmadı. Çünkü bilgi savaşlarının üstün olduğu ortamda bilgisi üstün olan galip geliyor. Ve kadın kendi üstünlüğünü fark etti. Kadın kendini yüksek sesle ifade edebildiği için şiddet konusunda risk oluşturdu. Toplumda erkeklerin bir kısmı bu dönüşümü fark edemedi. Geleneksel kültüre bağlı olarak fiziken güçlü olan erkeğin ilişkilerde de güçlü olması gerektiği algısı değişmedi. Erkek kadının kendini eleştirmesini, itiraz etmesini üstünlüğüne itiraz olarak algılayıp güç çatışmasına dönüştürdü. Aile içindeki psikolojik dinamikler değişmediği zaman erkek şiddeti sürdürüyor. Erkek kadını evde çocuğu gibi görüyor ve "Söz büyüğün sus küçüğün" sözünden hareketle kadının susması gerektiğini düşünüyor."
Banka cüzdanı kadını riske attı!
Eğitimli ve çalışan kadının banka cüzdanına sahip olmasıyla aile bağlarının riske girdiğini belirten Prof. Dr. Tarhan şunları söylüyor: "Erkekler gücü ve kontrolü devam ettirebilmek için kadının kendine muhtaç olmasını istiyor. Bu bencilce bir yaklaşım. Parası, eğitimi, gücü olan bir kadınla beraber yaşamak biraz daha ustalık beceri, incelik ve çaba isteyen bir şey. Erkekler zora talip olmuyor. Kendini savunamayan kadınlarla yaşamak erkeğin daha çok işine geliyor."
Öfkeye karşı itfaiyeci Modeli
Prof. Dr. Tarhan, öfke kontrolü için itfaiyeci modelinin uygulanması gerektiğini anlatıyor: “ Öfke ile ateş birbirine benzer. Yangın çıktığında ilk önce niye çıktı diye araştırılmaz. Eğer araştırırsanız bu sırada yangını artırmış olursunuz. Yangın çıktığında önce söndürme, sonra soğutma çalışması yapılır. Son olarak da sebebi bulunur ve tekrar çıkmaması için önlem alınır. Öfke anında, "Bu bana niye yapıldı. Ben bunu hak etmedim" şeklindeki sebebe yönelik düşünceler öfkeyi daha çok alevlendirir. Öfke anında önce buna neden olan ortamdan uzaklaşmak ve güvenli bir alana geçmek ya da konuyu değiştirmek gerekiyor. Öfke anında kesinlikle karar vermeyin. Öfkenin nedenini araştırma davranışı öfkeyi daha çok artırır."
Kadının özgürleşmesine erkekler hala hazır değil
Tarhan, Türkiye'deki erkek algısının dünyadaki kadının özgürleşmesi hareketine hazır olmadığını vurguluyor: "Kadınların özgürleşmesine Türkiye'de erkekler hazır değil. Kadının özgürleşmesi, kontrolsüzleşmesi olarak algılanıyor ve bu kadına baskıya dönüşüyor. Erkekler kadının geleneksel yaşamına devam etmesini istiyor. Özellikle gettolarda, varoşlarda yaşayan ve karısının, kızının örtünmesi isteyen birçok erkek dindar değil. Bu erkeklere bakıyorsunuz esrar kullanıyor, eve sarhoş geliyor ama eşinin hanım hanımcık, başının örtülü olmasını istiyor. Bunun arkasında aslında kadının özgürleşmesi, kendini aldatması korkusu var. Toplumda kadının özgürleşmesiyle ilgili erkek korkusu burada ön plana çıkıyor. Kültürümüzü modern hayata uyduramıyoruz. Kadın hem özgür hem de kocasına ait olabilir. Ama erkekler 'Özgür olmadan sadece bana bağlı olsun' diyor. Kadına sevgi vererek, konuşarak elinde tutmayı başaramayan erkekler bağırıp çağırarak otoriteyi sağlamaya çalışıyor. Kadının özgürlüğünden rahatsız oluyor. Oysa evliliğin üç sloganı sevmek, değer vermek ve paylaşmaktır."
Göç sosyal riski yükseltti
Göçün de şiddeti artırdığını söyleyen Tarhan, "Küçük yerlerde grup baskısı vardır. Birçok problem grup ilişkisi içerisinde çözülüyor. Küçük yerlerde de aile içi problemler oluyor ama erkek karısına şiddet uyguladığında aile büyükleri, komşular devreye giriyor, problemi çözüyor. Birçok problem büyümeden hallediliyor. Büyük şehirlerde sosyal dayanaklar zayıfladı. İnsanlar yalnızlaştı, sosyal dayanaklar zayıfladı. Kaygı ve beklenti yükseldi. Şiddete başvurmayla ilgili sosyal risk arttı. Göç edenler şiddet konusunda risk grupları haline geldi" diyor.
Eğitimsizler acımasız modeller kullanıyor
"İstatistikler eğitimli kesimde de şiddetin yüksek olduğu yönünde. Sadece şiddet için kullanılan model farklı. Eğitimsiz kesim daha acımasız modeller kullanırken eğitimliler daha ustaca ve teknik yöntemler kullanarak şiddet uyguluyor. Eğitimli kesimde sözlü şiddet daha fazla. Eşini parasız bırakıyor, acı çektiriyor. Anlık şiddet eğitimsizlerde, planlı şiddet ise eğitimlilerde görülüyor. Alkol kullananlar da anlık şiddet uyguluyor."
Türkan Hiçyılmaz
VATAN
Okunma : 5093