Üsküdar Üniversitesi ev sahipliğinde 12’incisi gerçekleştirilen programda konuşan Prof. Dr. Nevzat, şu anda kötü ahlakın çirkin neticelerinin oldukça aşikar hale geldiğini söyleyerek, “Boşanmalar artıyor, şiddet olayları çoğalıyor, hırsızlık ve suç oranları yükseliyor. Bunun yanı sıra bağımlılık oranları ve intihar vakaları da artış gösteriyor. Tüm bunlar, ciddi bir küresel bunalım ve bir arayış içinde olunduğunu açıkça ortaya koyuyor.” dedi.
Suriye Alimler Birliği Derneği Türkiye Temsilcisi Prof. Dr. Hüseyin Abdulhadi: “Bediüzzaman’a göre dünya, günümüzde bir köy haline gelmiş ve bu köyün ortak bir rehbere ihtiyacı vardır. İşte bu rehber, Kur'an-ı Kerim’dir.”
Şekercihan Vakfı Başkanı Prof. Dr. Ruhi Yavuz: “Son bir buçuk yıldır Gazze’de yaşanan insanlık dramını her gün büyük bir üzüntüyle izlemekteyiz.”
Medeniyet Üniversitesi’nden Prof. Dr. Âdem Ölmez: “Bediüzzaman Hazretleri, bizlere cihanşümul bir fikir atlası miras bırakmıştır.”
Süleyman Demirel Üniversitesi’nden Prof. Dr. İshak Özgel: “Mesele yalnızca ümitsizlik değildir; asıl tehlike, Allah’ın rahmetinden ümit kesmektir.”
Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ahmet Yıldız: “Bediüzzaman her bireyin, her Müslümanın, daha iyi bir geleceğin bir parçası olabileceğini savunuyor.”
Üsküdar Üniversitesi ev sahipliğinde Risale-i Nur Araştırma Platformu, Nur Vakfı, Çağın Vicdanı Kulübü ve Şekercihan Derneği tarafından Bediüzzaman Said Nursi’nin Vefatının 65. Yıldönümü münasebetiyle anma programı düzenlendi. ‘Hutbe-i Şamiye ve İslam Dünyasının Meseleleri’ ana temalı panel Merkez Yerleşke Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.
Hutbe-i Şamiye 1911 tarihinde, Bediüzzaman Said Nursi’nin 35 yaşında iken Şam'da, Şam ulemasının ısrarı üzerine Câmi-i Emevî'de irad ettiği bir hutbe.
Anma programı, Hafız İbrahim Yağız’ın Kur’an-ı Kerim Tilaveti ve Hutbe-i Şamiye ile ilgili sinevizyon gösterimi ile başladı.
Anma programında Şekercihan Vakfı Başkanı Prof. Dr. Ruhi Yavuz, Suriye Alimler Birliği Derneği Türkiye Temsilcisi Prof. Dr. Hüseyin Abdulhadi ve Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Yönetim Üst Kurulu Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan açılış konuşmasını gerçekleştirdi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Bediüzzaman, o dönem ulema statükosunu kırmak istiyordu”
Açılış konuşmaları kapsamında kürsüye gelen Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Yönetim Üst Kurulu Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, daha çok kitleye ulaşmak ve insanların zihinlerindeki ön yargıları yıkmak gibi bir hedefle yola çıktıklarını belirterek, “Çünkü Bediüzzaman, İmam-ı Gazali, İmam-ı Rabbani, Abdülkadir Geylani ve Mevlana gibi o çağın önemli şahsiyetlerinin yaptığı gibi bir şeyler yapmaya çalışmış ve bunu başarmıştır. Bediüzzaman, o dönem ulema statükosunu kırmak istiyordu.” dedi.
Kur'an-ı Kerim'e akıl yürütme yöntemleriyle yaklaşmayı o dönemde özellikle vurguladığını söyleyen Prof. Dr. Tarhan, şöyle devam etti:
Bediüzzaman’dan 3 manifesto!
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Bediüzzaman devrim yapmıyor, inşa yapıyor”
“Bediüzzaman devrim yapmıyor, inşa yapıyor. Var olanı ıslah etmeye çalışıyor. Ulemayla ilgili manifestoya yayınlamış. ‘500 senedir uyuduğunuz yeter’ diyor. 500 sene aşağı yukarı 1500'lerin ortalarına geliyor. Bununla yüzleşmemiz gerekiyor. Kanuni Sultan Süleyman birçok fetihler yapmış, büyük bir sultan fakat Şeyhülislam'ı Divan’a alıyor. Şeyhülislam'ı memur haline getiriyor ve kuvvetler ayrılığı ilkesini bozuyor. Yavuz Sultan Selim'in beraberinde getirdiği ulema da bu konuda ciddi şekilde referans olmaya başlıyor. Böylece 'Sen vatandaşa hesap vermeyeceksin, sadece Allah'a hesap verirsin' anlayışı yaygınlaşarak hesap verebilirliği ortadan kaldırıyor. Halbuki bir insanı koruyan iyi niyeti değildir, hesap verebilirliğidir. Bir yöneticiyi koruyan iyi niyeti değil, hesap verebilirliğidir. İşte bu sistem kalkıyor o dönemde.”
“Osmanlı'nın yıkılışındaki en büyük sebeplerden biri yargı sisteminin çürümesidir”
Osmanlı'nın son dönemindeki yargı sisteminin, o zamanki kazaskerlik sisteminin en önemli özelliğinin, soruşturmanın tamamen açık, yargının ise gizli olması olduğunu söyleyen Tarhan, “Şimdi düşünün, yargılamayı yapıyorsun ama gizli yapıyorsun. Bu kadılar adilken sorun olmamış ama kadılar adaletten uzaklaşıp gücün etkisi altına girdikleri zaman adalet bozulmuş. Osmanlı'nın yıkılışındaki en büyük sebeplerden birisi, kazaskerlik sisteminin çürümesi, yani hukuk sisteminin (şimdiki tabirle) çürümesidir.” şeklinde konuştu.
“Münazarat ise, Anadolu'daki doğudaki feodal sisteme karşı bir manifestodur”
“O dönemde ulemaya Muhakemat gibi bir manifesto yazılması, ulemanın aklı terk ettiğini, sadece nakli ilimlere indirgediğini gösteren bir protest manifestosuydu. Diğer bir manifesto olan Münazarat ise, Anadolu'daki doğudaki feodal sisteme karşı bir manifestodur.” diyen Tarhan, “Münazaratı okuduğunuzda göreceksiniz ki ana fikri, istibdatın yanlışlığı, ağalık sisteminin yanlışlığı, sosyal yapının yanlışlığı ile ilgilidir. Yani 'Ağaya itaat et rahat et', 'Şeyhe itaat et rahat et' anlayışını terk ettirmeye çalışmış. Bunun reçetesi var Münazarat'ta. Eğer bir zihinsel dönüşüm olmazsa, sosyal dönüşüm olmaz. Sosyal dönüşüm olmazsa ekonomik, siyasal dönüşüm olmaz. Bütüncül bir dönüşümün olması için muhakkak zihinsel dönüşüm gerekiyor.”
Üçüncü manifestonun ise Hutbe-i Şami olduğunu kaydeden Prof. Dr. Tarhan, “Bu, İslam dünyasının geri kalmasına karşı bir manifesto.” dedi.
“Günümüzde en önemli güvenlik sorunu aile krizidir”
Şu anda kötü ahlakın çirkin neticelerinin oldukça aşikâr hale geldiğini söyleyen Tarhan, “Gözlemlediğimiz gibi boşanmalar artıyor, şiddet olayları çoğalıyor, hırsızlık ve suç oranları yükseliyor. Bunun yanı sıra bağımlılık oranları ve intihar vakaları da artış gösteriyor. Tüm bunlar, ciddi bir küresel bunalım ve bir arayış içinde olunduğunu açıkça ortaya koyuyor. Türkiye’de evlilik dışı doğum oranı şu anda %2,6 seviyesinde. Ancak Kuzey Avrupa ülkelerinde bu oran %50’nin üzerinde. İrlanda’da %69, yani her 100 doğumdan 69’u evlilik dışı gerçekleşiyor. İsveç ve Norveç’te bu oran %56-59, Fransa’da %59, Almanya’da ise %40-46 arasında değişiyor. Bu istatistikler, eğer biz gerekli tedbirleri almazsak, 20-30 yıl içinde benzer bir tabloyla karşılaşabileceğimizi gösteriyor. Günümüzde en önemli güvenlik sorunu aile krizidir. Aile yapısındaki bozulma, kötü ahlakın yayılmasına zemin hazırlamakta ve bunun çirkin sonuçları giderek daha görünür hale gelmektedir. Bu nedenle, kötü ahlakın yol açtığı olumsuzluklara karşı iyi ahlakı yaygınlaştırmaya yönelik çalışmalar yapmak büyük bir zorunluluktur.” diye konuştu.
Prof. Dr. Hüseyin Abdulhadi: “Dünya, günümüzde bir köy haline gelmiş ve bu köyün ortak bir rehbere ihtiyacı vardır”
Suriye Alimler Birliği Derneği Türkiye Temsilcisi Prof. Dr. Hüseyin Abdulhadi, “Ben Suriye'de doğdum, Suriye'de büyüdüm ve lise eğitimimi de orada tamamladım. Ancak zalim rejimin baskıları nedeniyle Suriye'yi terk etmek zorunda kaldım ve o günden bugüne tam 45 yıldır ülkeme geri dönememekteyim. Bediüzzaman Hazretleri'nden bahsetmek aslında İslam’dan ve İslam dünyasının genel durumundan söz etmek anlamına gelir. Onun fikirleri, İslam dünyasının içinde bulunduğu hali ve sıkıntıları doğru bir şekilde tahlil etmeye yardımcı olmaktadır.” dedi.
Prof. Dr. Hüseyin Abdulhadi, Bediüzzaman’ın Osmanlı’nın son dönemlerini görerek Şam’a gittiğini ve Emevi Camii’nde verdiği Cuma hutbesinde Müslümanları, özellikle de Arap dünyasını hilafetin merkezini korumaya davet ettiğini kaydederek, “İslam’a açılan savaş çok büyük ve sert olmuştur. Bu saldırılara karşı Bediüzzaman Hazretleri, geniş kapsamlı bir metot geliştirerek mukabele etmeye başlamıştır. O, bu metodunu doğrudan Kur'an-ı Kerim’e dayandırmıştır. Bunun nedeni, Kur'an’ın beşeri bir kaynak olmaması, sabit ve yüce bir rehber olmasıdır. Bediüzzaman’a göre dünya, günümüzde bir köy haline gelmiş ve bu köyün ortak bir rehbere ihtiyacı vardır. İşte bu rehber, Kur'an-ı Kerim’dir.” ifadesinde bulundu.
İslam dünyasının karşı karşıya olduğu temel meseleler
Bediüzzaman’ın Hutbe-i Şamiye’de İslam dünyasının karşı karşıya olduğu temel meselelere dikkat çekerek Kur'an-ı Kerim'in eczanesinden çözümler sunduğunu anlatan Prof. Dr. Hüseyin Abdulhadi, “İslam dünyasının geri kalma nedenlerini sıralamıştır. Bu hastalıkların en başında ümitsizlik gelmektedir. O, Allah’ın rahmetine, kudretine ve kuvvetine güvenmemiz gerektiğini vurgulamıştır. Burada özellikle şunu belirtmek istiyorum: Suriye’de uzun yıllardır süregelen zalim rejimin çökmesi bizim çabalarımızla değil, tamamen Allah’ın kudretiyle gerçekleşen bir durumdur.” diye konuştu.
Ardından Batı medeniyetinin artık çöküş sürecine girdiğini dile getiren Prof. Dr. Hüseyin Abdulhadi, “Günümüzde herkesin ittifak ettiği bir gerçek vardır: İslam medeniyeti yükseliştedir ve yakın zamanda tüm insanlığa rehber olacaktır. Dünya üzerinde sabit kalan hiçbir beşeri ideoloji yoktur; hepsi değişim içerisindedir. Ancak Kur’an-ı Kerim bundan müstesnadır. Çünkü o, ilahi bir kaynaktan inmiştir ve ebedidir. İslam’a savaş açanlar hiçbir zaman başarılı olamayacaktır. Çünkü İslam, insanın fıtratıyla uyumludur ve Allah’ın kanunları değişmez. İşte bu yüzden, beşeri felsefeler ve sistemler birer birer çökerken, İslam daima insanlığa rehber olmaya devam edecektir.” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Ruhi Yavuz: “Gazze’de yaşanan insanlık dramını her gün büyük bir üzüntüyle izlemekteyiz”
Şekercihan Vakfı Başkanı Prof. Dr. Ruhi Yavuz, “Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin ifadesiyle “helaket ve felaket asrında” yaşanan maddi ve manevi çalkantıların, özellikle de manevi buhranların dehşetini hep birlikte derinden hissediyoruz. Dünyada sosyal kırılmalar ve değişimler öylesine hızlı yaşanıyor ki, bu gürültüye yetişmek dahi mümkün değil. Modern çağın vahşet ve zulmü, tıpkı geçmişin engizisyon metotları gibi, yıllardır pek çok bölgede sergilenmektedir. Özellikle son bir buçuk yıldır Gazze’de yaşanan insanlık dramını her gün büyük bir üzüntüyle izlemekteyiz. Aynı şekilde, birçok İslam ülkesinde de benzer zulümler tüm dehşetiyle sürmektedir. Ancak en acı olan, İslam dünyasının bu zulümler karşısında sessiz ve seyirci kalmasıdır. Bu durum, hepimizin yüreğinde derin yaralar açmaktadır.” dedi.
Yaklaşık üç buçuk ay önce, 7 Aralık 2024’te Suriye’deki rejimin zulmünün sona erdiğini ifade eden Prof. Dr. Ruhi Yavuz, “Bu gelişme, ister istemez dünya kamuoyunun dikkatini Suriye’deki inkılaba yöneltti. İnşallah, Suriye’de yeni bir dönem başlamıştır.” dedi.
'Hutbe-i Şamiye ve İslam Dünyasının Meseleleri' paneli yapıldı
Açılış konuşmalarının ardından 'Hutbe-i Şamiye ve İslam Dünyasının Meseleleri' konulu panele geçildi. Panelin moderatörlüğünü gerçekleştiren Medeniyet Üniversitesi’nden Prof. Dr. Âdem Ölmez, "Hutbe-i Şamiye'nin Yer ve Zaman Çerçevesinde Değerlendirilmesi" başlıklı bir sunum da yaparken, Süleyman Demirel Üniversitesi’nden Prof. Dr. İshak Özgel "Hutbe-i Şamiye'deki Temel Konuların Kur'an Referansları" konusunu ele aldı. Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ahmet Yıldız ise "Ümmete Hitabe: İmanla Ahlakı Yeniden Buluşturmak" başlıklı bir konuşma yaptı.
“Bediüzzaman Hazretleri, bizlere cihanşümul bir fikir atlası miras bırakmıştır”
Prof. Dr. Âdem Ölmez, “Bediüzzaman Hazretleri, malum olduğu üzere, bundan 65 yıl önce, ayın 22’sini 23’üne bağlayan gece rahmet-i Rahmân’a kavuştu. Ancak, arkasında bugün dünya çapında geniş bir etki alanına sahip, temel düşünce konularını haftanın belli günlerinde müzakere eden ve insanlığın temel meseleleri üzerine fikirler tartışan büyük bir kitle bıraktı. Bediüzzaman Hazretleri, bizlere cihanşümul bir fikir atlası miras bırakmıştır.” dedi.
“Mesele yalnızca ümitsizlik değildir”
Prof. Dr. İshak Özgel, “114 yıl önce, büyük bir topluluğun önünde Cuma hutbesi verirken, Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri sözlerine şöyle başlamıştı: ‘Bütün mahlûkatın hâl dilleriyle yaptığı hamdler, tesbihler, tahiyyatlar, mübarekâtlar ve tayyibâtlar, yaratıcı olan Allah Teâlâ'nın üzerine olsun ki O, bize şöyle buyurmuştur: ‘Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyiniz.’ Ve yine salât ve selâm, o yüce Nebi’nin üzerine olsun ki, O da bize şöyle demiştir: ‘Ben, güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim.’ Bir hutbede seçilen âyetler ve hadisler son derece önemlidir. Bu, Bediüzzaman’ın Kur’an’ın özünü, değişim ve dönüşümdeki ruhunu derinlemesine kavradığını gösteriyor. O, meseleyi tam da en kritik, en odak noktasından ele almıştır. Biz buna sadece ümitsizlik diyoruz, fakat aslında bu, eksik bir tanımlamadır. Çünkü mesele yalnızca ümitsizlik değildir; asıl tehlike, Allah’ın rahmetinden ümit kesmektir.” diye konuştu.
“Bediüzzaman her bireyin, her Müslümanın, daha iyi bir geleceğin bir parçası olabileceğini savunuyor”
Prof. Dr. Ahmet Yıldız, “Bediüzzaman Said Nursî, iyilik ve kötülüğün bireysel olmaktan çıkıp kolektifleştiğini vurguladı. ‘Eğer siz iyi bir şey yaparsanız, aslında bizim için de iyi olanı göstermiş olursunuz.’ diyerek, toplumsal dönüşümün bireylerin gayretleriyle mümkün olacağını belirtti. Bugün de benzer sorunlarla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. İshak Hoca’nın da ifade ettiği gibi: ‘Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin.’ Çünkü asıl soru şudur: Dünya neden bazı toplumlar için terakki (ilerleme) dünyası olurken, bizim için tedenni (gerileme) dünyası olsun? Günümüz dünyasında birçok kişi giderek kötüleşen bir geleceğin kaçınılmaz olduğunu düşünüyor. Daha iyi bir dünyaya ulaşmak ancak harikulade kişilerin tarihe müdahale etmesiyle mümkün olabilir gibi bir inanç var. Örneğin, Müslümanlar Mehdi’yi, Hristiyanlar ve Yahudiler ise Mesih’i bekliyor. Günümüzdeki birçok tartışmanın temelinde de bu beklenti yatıyor. Bediüzzaman her bireyin, her Müslümanın, daha iyi bir geleceğin bir parçası olabileceğini savunuyor.” dedi.
Katılımcılar iftar yemeğinde buluştu…
Üsküdar Üniversitesi YouTube kanalından canlı yayınlanan program, toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.
Bediüzzaman Said Nursi’nin Vefatının 65. Yıldönümü kapsamında gerçekleştirilen program kapsamında katılımcılar iftar yemeğinde bir araya geldi.
Okunma : 77
ÜHA