Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Kahramanmaraş Milli Eğitim Bakanlığı Dulkadiroğlu Rehberlik ve Araştırma Merkezi (RAM) tarafından düzenlenen “Tüm Yönleriyle Ergenlik ve Kimlik Karmaşası” konulu webinar günleri etkinliğine konuşmacı olarak katıldı. Rehber öğretmenler ve psikolojik danışmanların yoğun katılımı ile gerçekleşen programda Tarhan, son dönemde ortaya çıkan ve zihin karmaşasına neden olan cinsel kimlik ve cinsel yönelim konularına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Cinsel kimliğin sosyal ve kültürel öğrenme ile ortaya çıktığına dikkat çeken Tarhan; “Biyolojik cinsiyet genetiktir, kadın ve erkek olarak tanımlanır. Cinsel kimlik doğuştan değildir, doğuştan olduğu iddiasının bilimsel ve biyolojik bir temeli yoktur. Cinsiyet kimliği sosyal ve kültürel öğrenmeyle oluşur.” dedi.
“Cinsel kimlik biyolojik değil, sosyal öğrenmeyle oluşuyor”
İlginin yoğun olduğu programda konuşan Tarhan, “Konfüçyüs, toplumu inşa etmeye kavramların inşası ile başlanacağını söyler. Kavramlar, kelimelere hapsedildiğinde yanlış anlaşılır. Cinsiyet konusunda popüler kültürün toplumlara dayattığı yeni bir dil var. Biyolojik cinsiyet genetiktir, kadın ve erkek olarak tanımlanmaktadır. Oxford Üniversitesi tarafından üçüncü cinsel kimliğin varlığı araştırıldı fakat böyle bir genin olmadığı ortaya kondu. Bu çalışma 500 bin kişi üzerinde yapılan, kanıta dayalı bir çalışma. Üç cinsiyet çeşidi bulunuyor. Bunlar biyolojik cinsiyet, cinsel kimlik ve cinsel yönelim. Cinsel kimlik konusunun bilimsel ve biyolojik bir temeli yok. Sosyal ve kültürel öğrenmeyle oluşuyor. Bunun birçok kanıtı var. Bu olaylardan biri de Oxana Malaya Vakası. Ukrayna’da bebekken ormanda kaybolan ve 3 yaşında bulunan çocuk, hayvanlarla yaşadığı ve cinsel kimlik görmediği için erkeksi ve kadınsı davranamıyor. Bu tür vakalar cinsiyetin genetik ile değil epigenetik ile oluştuğunu ortaya koydu. Amerika’da yayınlan bir cinsel kimlik ölçeği var. Üniversite olarak Türkçe halini web sitemizde yayınladık. Bu ölçekte cinsel kimlik bozuklukları ortaya koyuluyor. Bunlar sosyal öğrenmeyle oluşur ve eğer kişi de kabul ederse terapi gerektirir.” dedi.
“LGBT gibi akımlar tamamen politize olmuş yapılardır, psikiyatrinin değil sosyolojinin konusudur”
Cinsel kimlik ve yönelim konusunda anne babanın yaklaşımı hakkında tavsiyelerde bulunan Tarhan; “Ergenliğin yaşı resmi olarak 18’dir. 18 yaşına kadar cinsel vasi anne babadır ve böyle durumlarda çocuğun istediği cinsel tercih ve yönelimleri onaylayıp onaylamama hakkına sahiptir. Aile çocuğun tercihlerini resmi olarak 18 yaşına kadar onaylamayabilir. LGBT gibi yaklaşımlar tamamen politize olmuş yapılardır. Bunlar toplumlar ve aileler üzerinde özgürlük adı altında baskı ve yönlendirme yapmaktadır. Bu gibi yapıların baskılarına kapılmamak gerekiyor. LGBT vb. oluşumlar şuanda pedofilinin bir özgürlük olduğunu hatta pedofili evlilikleri savunuyorlar. Bu kabul edilebilir bir şey değildir, sosyal patolojidir. Hukuki ehliyeti olmayan bir kimseyi erotik materyal olarak kullanmak, özgürlük değildir. Bu fikirlerin hiçbir bilimsel dayanağı yoktur.” şeklinde konuştu.
“Küresel sermaye dünya nüfusunu azaltmak için eş cinsel yaklaşımları fonluyor”
Kadın ve erkek harici cinsel kimliklerin küresel sermaye tarafından desteklendiğini ifade eden Tarhan, anne – babanın sorumlulukları hakkında açıklamalarda bulundu. Tarhan; “Psikoloji; akıl, beyin ve kültürdür. Üçü birleştiğinde psikolojik bütünlük ortaya çıkıyor. Bize gelen eş cinsellik konusuyla ilgili vakalarda yüzde 50 oranında artış yaşandı. Son 5 yılda daha da arttı ve artmaya da devam edecek. Batı eğitimi alan psikologlar çocuğunuzun genetiği böyledir kabul edin diyorlar. Hayır, böyle bir genetik kod yoktur. Küresel sermaye ve BM Nüfus Planlama Fonu dünya nüfusunu azaltmak için eş cinsel yaklaşımları fonluyor. Cinsel kimlik bozukluğu olarak gelen vakalarda önce cinsel kimlik bozukluğu ölçeğini uyguluyoruz. Kişinin cinsel kimliğini ortaya koyduktan sonra, cinsel yönelimini araştırıyoruz. Bu kişiler erken ergenlik döneminde iseler tedavi imkânlarından faydalanıyorlar ama 15 yaşını geçtikten sonra anne- babanın sadece uyarı vazifesi var. Aile çocuğu zorladığında ters tepki ile çocuğu kaybediyor. 18 yaşından sonra zaten ailenin söz hakkı kalmıyor, ayrı bir birey olduğunu kabul etmek gerekiyor. Fakat aile onaylamama hakkını da kullanarak, çocukta bir soru işareti bırakmalı. Bu durumun değerlerimize uymadığını ifade etmeli. Ailelerin çocuklara kültürümüzü öğretmek gibi bir sorumluluğu var.” ifadelerini kaydetti.
“Korkuya değil, şefkat ve merhamete dayalı dindarlık oluşturulmalı”
Psikiyatristlere seslenen Tarhan, terapide dini referansta bulunmak hakkında dikkat edilmesi gerekenlere değindi. Tarhan; “Din, dil ve toplumsal öğretiler kültürel standartlar arasında yer alır. Şu anda dini sağlamlığın yerini bilimsel sağlamlık aldı. Bu gerçeği hoşumuza gitse de gitmese de kabul etmek zorundayız. Dini laboratuvara sokmalı, eleştirisel düşünce sınavından geçirmeliyiz. Bu şartlar geçerli olmadığında gençler gerçeği kabul etmiyorlar. Bu zamanda ikna ve inandırma yöntemi geçerli. Anne – baba çocuğu korkutarak yetiştirmeyecek. Evde sevgiden daha önemli bir duygu, şefkat duygusu vardır. Şefkat ve saygı duygularının yaşatıldığı evde çocuklar farkında olmadan ebeveynlerini taklit ederler. Çocuğa öyle bir ebeveynlik yapmak gerekiyor ki, çocuk ben buldum bu benim özgür irademle aldığım karar demeli. Ebeveyn korkusuyla alınan kararlar kalıcı olmaz. Korkuya değil, şefkat ve merhamete dayalı bir dindarlık oluşturmak gerekiyor.” dedi.
“Dijital ortamda iyi örneklikler oluşturabilmek çok önemli”
Gençlerin örnek alabileceği iyi örneklikler oluşturmanın önemine dikkat çeken Tarhan, dijital çağ vurgusu yaptı. Tarhan; “Her ergen kimlik karmaşası yaşar. Bazı psikoloji ekolleri ergenlik dönemini ‘normal şizofrenik dönem’ olarak tanımlar. Çocuğun kahramanı kimse çocuk onu taklit eder. Anne – baba ve öğretmenler gençler için örnek alınacak modellikler ortaya koymalı. Çocuk ben kime yönelmeliyim diyerek etrafına bakar biraz aileden biraz toplumdan örnekler alarak kendi kimliğini inşa eder. Böyle durumlarda çevredeki rol modeller çok önemli. İnternet ve sosyal medyanın bu anlamda tehdit ve fırsat boyutları var. İnterneti iyi yönde kullanırsak iyi özelliklere neden olur. Gençler dijital çağda yaşıyor, sosyal ortamda muhakkak iyi örnekleri anlatabilmek gerekiyor. Bir ailenin en büyük eğitimi iyi insan yetiştirmektir. İbn-i Haldun, ‘İyi bir insan yetiştirmezsen ona bıraktığın mirasın kıymeti yoktur.” der. En güzel miras çocuğa iyi bir ahlaki öğreti aktarmaktır. Bunu yaptığımız zaman hiç korkmayalım, çocuk başta bir iki hata yapar ama sonra hakikati bulur.” ifadelerini kullandı.
“Kimse yüzde 100 erkek veya kadın hissedemez”
Cinsel yönelim, cinsel kimlik konusunda gençlerin ailelerinden ve destek almaktan çekinmemeleri hakkında paylaşımlarda bulunan Tarhan; “Gençlere cinsel kimlik seçiminin genetik olmadığı, biyolojik doğayla ilgili olmadığı, doğumsal değil tamamen edimsel olduğu hatırlatılmalı. Bir erkeğin kendini kadın, bir kadının ise kendini erkek gibi hissetmesinin bilimsel bir kanıtı yok. Kimse yüzde yüz kadın veya erkek olamaz, hepimizin içerinde bu duygular bulunuyor. Yüzde ellinin üzerinde hangi duygu baskınsa o cinsiyet ortaya çıkıyor. Bu kişilere şu anki ruh haliyle değil, 5-10 sene içerisindeki durumunu düşünerek karar vermeleri tavsiye edilebilir. Çünkü ameliyat olarak cinsiyetini değiştirenlerin çoğu ileride vaz geçebiliyor. Bu sebeple, bu konuda kararsız olanlara uzun vadeli düşünmesi tavsiye edilebilir.” dedi.
Okunma : 1919
ÜHA