Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Neva Kulübünün düzenlediği etkinliğe katıldı. “Değişen Dünya ve Cinsel Kimlik” başlıklı konferans veren Tarhan, insanın biyolojik doğasında kadın ve erkeğin farklı yaratıldığını söyledi. Toplumsal cinsiyet eşitliği adı altında kadın ve erkeği eşitlemeye çalışan unisex bir dünya kültürü oluşturulmaya çalışıldığına dikkat çeken Tarhan, dünyanın özgürlük skalasını kaçırdığını ifade etti.
Raşit Küçük Konferans Salonunda düzenlenen etkinliğe öğrenciler yoğun ilgi gösterdi.
“Mutluluk anlamlı bir amaç peşinde koşmaktır”
Teknolojinin gelişmesi ile mutluluk arayışının arttığını belirten Tarhan, asıl mutluluğun anlamlı bir amaç peşinde koşmak olduğunu söyledi. Tarhan, “İnsanın mutluluğa ulaşabilmesi için becerilerinin en iyisini yapması ve kendisine sunulan fırsatlardan en iyi şekilde yararlanması gerek. Mutluluk haz peşinde koşmak değil anlamlı bir işin peşinde koşmaktır” dedi.
“Narsist insanlar herkesi çatlatır”
Kişilik yapısı ve kişilik bozukluğu ile ilgili paylaşımlarda bulunan Tarhan, narsist insanların özelliklerine değindi. Tarhan, “Narsist insanlar herkesi çatlatır fakat kendisine asla bir şey olmaz. Şu anda gençler arasında en büyük hastalık. Her insanın içinde narsist bir çekirdek var” şeklinde konuştu.
“Cinsel kimlik sosyal olarak öğreniliyor, genlerimizden gelmiyor”
Modernizmin gençlerde ciddi bir etki oluşturduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, cinsiyet kategorileri ile ilgili bilgi verdi. Tarhan, “Cinsiyet kategorileri biyolojik cinsiyet, cinsel kimlik ve cinsel yönelim olarak üç kategoride ele alınıyor. Bu üçünü karıştırmamak gerekiyor. Biyolojik cinsiyet kadın ve erkek kromozomudur, gen olarak değil kromozom olarak insanda bulunur. Genetik yapımıza kodlanmıştır. Cinsel kimlik sosyal olarak öğreniliyor, genlerimizden gelmiyor yani bir erkeği alıp kızların arasında büyütürsen kız çocuğu gibi davranıyor. Kız çocuğu erkekler arasında büyürseniz ise erkek gibi davranışlar gösteriyor. O nedenle büyütme, yetiştirme tarzı çok önemli cinsiyet oluşmasında” ifadelerini kullandı.
“Cinsiyet ayrımının olmadığı bir akım dünyaya yayılıyor”
Cinsel kimliğinin sonradan öğrenildiğine dikkat çeken Tarhan, yenidünyada cinsiyet ayrımının olmadığına değindi. Tarhan, “Modern çağ bize kadının kadın gibi davranması, erkeğin erkek gibi davranmasına gerek yok diyor. Kız çocuklarına pembe, erkek çocuklarına mavi giydirmeyin, çocuklarınıza hiç cinsiyet öğretmeyin deniyor. BTS adlı Güney Koreli bir grup var. Cinsiyetsizliği savunuyor. Artık cinsiyet ayrımının olmadığı bir akım dünyaya yayılıyor. Bu insanlık tarihinde hiç bu kadar yaygın olmamıştı” dedi.
İstanbul sözleşmesi yanlış anlamaya çok açık.
Kadın erkek biyolojik olarak eşit değildir çünkü farklıdır. Biyolojik farklılığı yok sayan bu kavram sakıncalıdır ve bu ifadenin toplumsal uzantıları vardır. İstanbul sözleşmesindeki ‘Toplumsal Eşitlik’ kavramı bu sebeple doğru değildir. Doğru tanım “Toplumsal Adalet” olmalıdır. Hukuk önünde ve fırsatlar önünde eşit ama askerlik ve ağır işçilik konularında eşit değildir. İstanbul Sözleşmesinde bu madde bu bilimsel gerçekleri ifade etmemektedir.
“Dünya özgürlüğün skalasını kaçırdı”
Modernizmin cinsiyet değiştirmeyi özgürlük olarak gördüğünü belirten Tarhan, cinsel kimlik bozukluklarının artığına dikkat çekti. Tarhan, “Geçenlerde gazetelerde gördüm Hollanda’da gündeme gelmiş pedofili, çocuk pornografisini özgürlük olarak gören yaklaşımlar var. Dünya özgürlüğün skalasını kaçırdı. Bunun sonucunda da şuanda cinsel kimlik bozuklukları marjinal gruplarda daha sık görülürken şimdilerde büyük gruplarda da görülmeye başladı” şeklinde konuştu.
“Avrupa’nın hastalıklı düşüncesini kabul etmek zorunda değiliz”
İnsanın biyolojik doğasına göre kendi cinsi ile evlenmesinin uygun olmadığını söyleyen Tarhan, Kadının kadın gibi erkeğin erkek gibi olup genlerine uygun davranması gerektiğini söyledi. Tarhan, “Japonya’da samuray savaşçıları var erkeksi tipler sadece çocuğu olacağı zaman eşinin yanına gidiyor. Diğer zamanlar eşcinsel olarak yönelim gösteriyorlar. Bu sosyal bir konu, kültürel bir alandır deniyor. Kültürel bir konu olduğu ve sonradan öğrenilme olduğu için kişilerinde o kültürü onaylamama hakkı var. Biz kültür olarak Avrupa’nın bu hastalıklı düşüncesini satın almak ya da kabul etmek zorunda değiliz” dedi.
“Unisex bir dünya kültürü oluşturulmaya çalışılıyor”
İnsanın biyolojik doğasında kadın ve erkeğin farklı yaratıldığını ifade eden Tarhan, kadın ve erkek beyinlerinin farklı çalıştığını bu nedenle kadın ve erkeğin birlikte yaşamaya göre kodlandığını söyledi. Tarhan, “Toplumsal cinsiyet eşitliği adı altında kadın ve erkeği eşitlemeye çalışan unisex bir dünya kültürü oluşturulmaya çalışılıyor. Bu dünyadaki nüfus artışını önlemek için belki de bazı odakların desteklediği bir proje. Türkiye’de bu konuda bizi tuzağa düşürmeye çalışıyorlar” şeklinde konuştu.
“Kişi cinsiyet değiştirme kararını verirken ailesi ile birlikte hareket etmeli”
18 yaşına kadar anne babanın kişinin doğal vasisi olduğunu ifade eden Tarhan, cinsiyet değiştirme kararında aile ile birlikte hareket edilmesi gerektiğini vurguladı. Tarhan, “Kişi 18 yaşına kadar ailesi ile birlikte hareket etmeli. Ameliyat olma kararını cinsiyet değiştirme kararını 18 yaşından sonra verebilir ama bunun da ne gibi sonuçları olacağını kendisine söylüyoruz. Genellikle çoğu depresif oluyor, mutsuz oluyor. Ruh sağlığı bozuk oluyor” dedi.
“Çocuk transseksüel kimliği seçti diye öldürmeye çalışan anne baba var”
Toplumlarda homofobik örneklerin olduğuna dikkat çeken Tarhan, anne babaların tutumlarını değerlendirdi. Tarhan, “Transseksüel kimliği seçti diye çocuğunu öldürmeye çalışan anne baba var. Bir erkek çocuk cinsel kimlik olarak kadın kimliğini tercih ediyorsa çocuğun geçmişine baktığımızda orada güçlü bir anne, koruyucu bir anne var. Anne aynı zamanda erkek karşıtı bir anne ve çocuğun yanında sürekli babayı kötüleyen bir anne. Böyle bir anne varsa çocuk rol model olarak babayı değil de anneyi rol model almaya başlıyor. Babanın cinsel kimliğini de reddediyor” ifadelerini kullandı.
“Erken ergenlik döneminde çocuk tedavi edilebilir”
Tarhan, cinsel kimlik oluşumunun epigenetiğin yani çevresel faktörlerin etkili olduğunu, genetik olmadığının altını çizdi. Tarhan, “Epigenetik çevrenin genleri değiştirmesi ile oluşan bir şey. Bir iki nesil devam edebiliyor ama aktarılıyor ve değiştirilebiliyor. Mesela on bir, on iki yaşında bir çocuk karşı cins ile değil de kendi cinsi ile beraber olma isteği duyuyorsa erken ergenlik döneminde tespit edilmesi halinde o çocuk daha anne babaya muhtaç durumdayken tedavi ile o çocuğu düzeltebiliyoruz.” İfadelerini kullandı.
“Cinsel yönelim hakkı olması halinde kişilerinde onaylamama hakkı da var”
Cinsel yönelimle cinsel kimliğin ayırt edilmesi gerektiğini vurgulayan Tarhan, cinsel yönelim hakkı olması halinde kişilerin de bunu onaylamama hakkına da sahip olduğunu ifade etti. Tarhan, “Bu kültürü biz onaylamadığımız zaman kişi sizi seviyorsa değişmeye başlıyor. Bize öyle bir aile geldiği zaman genellikle ergenliğe kadar on sekiz yaşına kadar anne babaya bağlı olduklarını söylüyoruz. Anne baba bu doğru değil ama hayat senin, karar senin biz bunu onaylamıyoruz diyebiliyor” şeklinde konuştu.
“Çocuğu homofobiklerin yaptığı gibi eve hapsetmek intihara götürüyor”
Tarhan ebeveynlere tavsiyelerde bulunarak cinsel yönelimin tedavi süreçlerinden bahsetti. Tarhan, “Çocuğu alıp zorla eve hapsetmek, dövmek cezalandırmak gibi yaklaşımlar intihara götürüyor. Bazı şeyleri kendi yaşayarak öğrenmeli, bazı kararları kendi vermeli eğer ruh sağlığı yerindeyse. Böyle bir kişi geldiği zaman biz 6 aylık bir tedaviye alıyoruz. Bu kararı inanarak mı veriyor yoksa duygu durum bozukluğu var ondan mı veriyor. Duygu durum bozukluğu varsa 6 aylık tedavide değişiyor, sadece yönelim olarak bunu yapıyorsa biz ona seçenekler sunuyoruz böyle bir karar alması halinde onu bekleyen durumlara değiniyoruz” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Ali Ayten konuşmalarından dolayı Prof. Dr. Nevzat Tarhan’a hediye takdiminde bulundu.
Okunma : 5026
ÜHA