Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Milli Eğitim Bakanlığı Washington Eğitim Müşavirliği tarafından düzenlenen etkinliğe katılım sağladı. ABD’de bulunan MEB bursiyeleriyle bir araya gelen Tarhan, “Stres ve Kaygı Yönetimi” hakkında değerlendirmelerde bulundu. Stresin en önemli sebeplerinden birisinin amaçsızlık olduğunun altını çizen Tarhan; “Hayatta amacı olmayan bir insanı olaylar istediği yere sürükler. Amacı olmayan bir gemiyi rüzgâr istediği yere götürür ama amacı olan gemi rüzgârı arkasına alabilir.” dedi.
“Kaygı varsa psikolojik dinamik içerisinde bir bozulma var”
Savaş tepkisi olduğu zaman beynin beş tane asit özellikli kimyasal salgıladığına dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Vücudumuzdaki fiziksel bütünlük bozulduğu zaman hissettiğimiz nedir, ağrıdır. Anksiyete ve kaygı psikolojik bütünlüğümüz bozulduğu zaman hissedilen duygu olarak kabul ediliyor. Sıkıntı, kaygı yani kaygı varsa kişinin oluşturduğu psikolojik dinamik içerisinde bir bozulma var. Yani burada bilinç, bilinçaltı, bilinçdışı, ego, süper ego gibi dediğimiz topografik yapılar içerisinde bir denge var. Kendisiyle barışık olan bir kimse bu dengeyi bir şekilde kuruyor. Döngü, dengeyi bozan bir stres geliyor, bir zorlama geliyor, stresin kelime karşılığı da zorlama, baskı basınç demek. Stres kelimesi ilk endüstri devriminde madenlerin baskı noktaları için madenlerin baskın stres noktaları kullanılmış. Mühendisler kullanıyor daha sonra 1960’lı yıllarda Kanadalı bir fizyolog hayvan deneyleri yapıyor. Hayvan deneylerinde hayvanların stres altında savaş ve kaç tepkileri olduğunu görüyor. Yani hayvanı bir strese zorladığın zaman ya gücü yetiyorsa savaşıyor ya da kaçıyor. Bakıyor insanlarda da savaş-kaç tepkisi var ve insanlardaki savaş-kaç tepkisinin biyolojik karşılığı da var. Fizyolojik ve psikofizyolojik karşılığı var. Yani savaş tepkisi olduğu zaman, beyin 5 tane asit özellikli kimyasal salgılıyor. Karanlığın 5 atlısı diyoruz; kin, öfke, nefret, kıskançlık, düşmanlık. Bu duygular oluşan bir durum olursa, beyin vücuttaki kortizolu tetikliyor. Kortizol tetiklendiği zaman damar direnci artıyor, tansiyon yükseliyor. Omuz, boyun, bel kasları kasılıyor ve vücut savaş pozisyonuna giriyor. Göz bebekleri büyüyor tehlikeye odaklanıyoruz.” şeklinde konuştu.
“Stresin vücudumuzda psikolojik bütünlüğe zorlayıcı etkisi var”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan stres yönetiminde ve kaygıyı çözmede 3 insan tipi olduğundan bahsetti. Tarhan; “Stresin vücudumuzda psikolojik bütünlüğe zorlayıcı etkisi var. Eğer stres karşısında elastikiyet becerimiz varsa, stres karşısında sıkıntıya girmiyoruz. İlk başta stres yönetiminde ve kaygıyı çözmede metafor yoluyla analoji yaptığımız zaman çok kolay akılda kalıyor. Böyle bir analoji yapmak istiyorum. Üç tip bir insan vardır. Birincisi, sünger tipi insandır. Devamlı her şeyi emer içine, devamlı yakınmacıdır, ağlar. Yani devamlı sıkıntılıdır, herkese de bunu bulaştırır. Sünger tipi insanlar devamlı her şeyi çekerler. Birçok toplumda vardır. Konuştuğun zaman ağzından hiç güzel söz çıkmaz. Devamlı onu eleştirir, bunu eleştirir. Devamlı negatif ruh hali vardır. Bir diğer tipler de, teflon tiplerdir. Teflon tavaların özelliği kendisi yanmaz ama temas ettiklerini yakar. Teflon kişiler insan ilişkilerinde umursamaz, gamsızdırlar. Yani hiç yüzleri kızarmaz, utanmazlar, rahatsız olmaz, bencil, narsist tiplerdir. Fakat yakınlarını perişan ederler. Yani birinci derece yakınları onları ikna edemezler, kendi bildiklerini okurlar. Teflon tipler insanları kullanırlar. Bir müddet sonra yalnız kalırlar. Rahat, gamsız gözükürler ama hedefe ulaşmak için hep yalnız kalırlar, hata yaparlar. İlk çok çalışarak başarılı olsalar bile hayatın birçok ileri dönemlerinde özellikle çok yalnız kaldıklarında rastlanan bir şeydir. Üçüncü tipler, kauçuk tiplerdir. Kauçuk tip ne yapar? Olay karşısında zorlandığı zaman esner, olay bittikten sonra tekrar eski haline gelir. Hatta buna pozitif psikolojide, social resilience diyorlar. Resilience psikolojik sağlamlık gibi Türkçeye çevriliyor ama aslında esneklik demektir. Resilience, esnek olabilmek. Tekrar zorlamak karşısında, tekrar eski haline gelebilmek. Aslında stres, hayatımızın kaçınılmaz bir parçası yani bir yere giderken trafikte gidiyorsun, bir strese giriyorsun. Herkesin stresle baş etme yöntemi vardır.” dedi.
“Sebepsiz anksiyetelerde çözüm daha zor”
Anksiyete halinin 3 günden fazla sürmesi durumunda patoloji olarak kabul edildiği konusunun altını çizen Tarhan; “Stresi yönetmek kişiye göre değişiyor. İdeal olan, psikolojik sağlamlığı olan kişiler, stres yaşadığı zaman psikolojik bütünlüğü esner ama tekrar eski haline gelir. Yani anksiyetesini fazla uzatmaz. Anksiyete hali 3 günden fazla uzarsa patoloji kabul ediliyor, 15 günden fazla uzarsa da hastalık kabul ediyor. Artık ilaç kullanmak gerekiyor. Bazen sebepsiz anksiyeteler oluyor. Sebep varsa yani şu olay oldu, bundan oldu diye çözümü daha kolay oluyor. Sebepsiz anksiyetelerde çözüm daha zor. Orada genellikle çocukluk çağı travmaları etki ediyor yahut farkında olmadan iç dinamikler etki ediyor. Hatta onun için anksiyeteye ya da kaygıya psişik beyin yani psikolojik acı deniyor. İnsan o derece acı çeker. Kaygısı nedeniyle karnına bıçak batırıp gelen vaka biliyorum. Öyle çok basit bir şey değil. Mesela, psikotik kaygılar vardı. Psikotik anksiyeteler vardır. Sabah uyanır uyanmaz başlar. Bu derece dehşetlidir ki kişi; ‘Bugün nasıl geçecek, bütün gün ne olacak, bu sıkıntıyla ben nasıl yaşayacağım?’ diyecek. Anksiyetesini çözemediği için madde kullanan, bağımlı olan kişiler var. Avuç avuç ilaç alan kişiler var. Hafif anksiyeteleri çözmek kolay ama kişi bunu çözemediği zaman, klinik vaka haline geldiği zaman kişinin yaşam kalitesini bozar. Anksiyeteye depresyon eklenirse böyle durumlarda muhakkak anksiyete ölçekleri var kişilere onu yapıyoruz. Durumsal anksiyeteye ve genel anksiyeteye bakılıyor.” ifadelerini kullandı.
“Stres ve travmalar büyümenin bir parçasıdır”
Olayların tehdit boyutu gibi fırsat boyutu da olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Anksiyete travmanın ön bulgusudur. Anksiyete büyümenin bir parçasıdır. Stres, travmalar büyümenin bir parçasıdır. Demek ki bir şeyler yolunda gitmiyor, kabuk değiştirmen lazım. Demek ki büyümen lazım. Onun için o anksiyeteler çok faydalıdır, boşa değildir. Öyle travmalara geliştiren travma diyoruz. Kişi gelişiyor, güçlenerek çıkıyor ama bunun için doğru pozisyon alması lazım. Olayları doğru algılaması, doğru yorumlaması lazım ama bunu kendisi yapamazsa da bilen bir kişiden, yardım alarak yapabilir. Olayları soru çözme stilini değiştirerek yapabilir, farklı bakış açıları geliştirerek yapabilir, yeni seçenekler ortaya koyarak bakabilir. Bütün bunlar, yaşanan olay, her stres, her kaygı aslında bir şeydir. Bizim için bir tehdit boyutu olduğu gibi, bir de fırsat boyutu vardır. Tehdit boyutunda olduğunda o gün bizim huzurumuz kaçıyor, ağzımızın tadı bozuluyor, bedeni konforunuz bozuluyor yani o anda rutinimiz bozuluyor. Fırsat boyutuna baktığın zaman, ‘Bu bana ne öğretti?’ diyorsunuz ve oradan gelişerek büyüyerek çıkabiliyorsunuz.” şeklinde konuştu.
“Kuralsızlık en büyük stres sebebidir”
Belirsizlik ve bilinmezliğin en büyük travma etkisi olduğundan bahseden Tarhan; “Kendi kişilik sınırlarımızı korumamız ve başkasının kişilik sınırlarına dikkat etmemiz gerekiyor. İnsanı medenileştiren yontma taş devri, cilalı taş devri zannediliyor. Onlar cihaz ürettikleri için medenileşti diyoruz ama aslında medenileşmenin ölçütü taşı yontmak değil, çit yapmaktır. Komşusunun sınırı ile kendi sınırı arasını çizebilmek medenileşme işaretidir. Medeni insanları medeni olamayan insanlardan ayıran en önemli özelliği kanunlara kurallara prensiplere uyup uymamaktır. Kuralsızlık en büyük stres sebebidir. Kurallı ortam güven oluşturur. Evimizi kurallı yaparsak güven oluşturur. Kuralsız ortam belirsizlik ve bilinmezliğe sebep olur. Belirsizlik ve bilinmezlik en büyük travma etkisidir. Mesela deprem oldu, depremin travmasından çok insanları etkileyen belirsizlik ve bilinmezliktir. Hayat olaylarında da öyle, ölüm olaylarında da öyledir. Belirsizlik ve bilinmezlik ölümden daha çok insana acı çektiriyor. Ölüme anlam kattığın zaman, açıklama getirdiğin zaman kişi hangi dünya görüşünde olursa olsun ölüme akla uygun bir açıklama getirdiği zaman ölüm travmasını bilen kişi ölümü bile rahat göğüsleyerek karşılayabiliyor. Ölüm stresini öyle yenebiliyor.” dedi.
“Uçurtmayı uçuran rüzgâra karşı aldığı pozisyondur”
Stresten değil, strese karşı yanlış pozisyon alıp almamaktan korkmak gerektiği konusuna dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Kendi güçlü yönümüzü ve zayıf yönümüzü bileceğiz. Güçlü yönümüzü bilip ona göre hedefimizi belirleyip, yol haritamızı çizeceğiz. Buna psikolojik swot analizi deniyor. Swot analizinde ne vardır? Güçlü yönler, zayıf yönler vardır. Fırsatlara bakarsın, tehditlere bakarsın ve buna göre kişi stratejisini belirler. Stratejik yığınaklarını yapar, hayat yolunda ilerler. Bakıyorum, stresin en önemli sebeplerinden birisi de amaçsızlık. Hayatta amacı olmayan bir insanı olaylar istediği yere sürükler. Amacı olmayan bir gemiyi rüzgâr istediği yere götürür gibi amacı olan gemi rüzgârı arkasına alabilir. Uçurtmayı uçurtan rüzgâr değildir, rüzgâra karşı uçurtmanın aldığı pozisyondur. Bizim hayat olaylarına, strese karşı aldığımız pozisyon o stres bizim için bir rüzgâr olabilir. Stresten hiç korkmamak lazım, strese karşı yanlış pozisyon alıp almamaktan korkmak gerekir. Bu nedenle stres denilen olaylar aslında bizim bakış açımızda stres oluyor yahut da kamçı oluyor. Yani bu şekilde ele almak gerekir ama kişi devamlı gerginse biz solunum egzersizleri tavsiye ediyoruz. Mesela o meditasyonda falan da kullanılıyor. ‘1, 2, 3, 4’ diyerek kadar nefes alıyorsun, ‘5, 6’ da tutuyorsunuz ondan sonra yavaş yavaş veriyorsunuz. Tekrar ‘7, 8, 9, 10, 11, 12’ diyecek kadar veriyorsunuz. Hızlı alıyorsunuz, bekliyorsunuz yavaş yavaş veriyorsunuz. Bunu yaptığınız zaman stresin ani etkisinde tabi burada beyne giden oksijen artıyor. Dikkat odağını değiştirirsen, o anda baktın birisiyle kavga edeceksin bir şeye sinirlendin bir kenara çekilip bunu yaparsanız bir müddet sonra kaslar gevşiyor.” ifadelerini kullandı.
Okunma : 1998
ÜHA