Günümüzde dijital kültürün etkisi altındaki gençlerin en büyük ihtiyacının sevgi olduğunu belirten psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Evde sevgi sunulması gerekir. Sihirli kelime çocukların evi sevmesidir. Anne babanın sağlıklı çocukla iyi ilişki kurması lazım. Çocuk evi güvenli görmeli ve evin güven alanı olması lazım” dedi. Program sonunda Tarhan’ın söylemlerinin sorulduğu mini yarışmada dereceye giren ilk üç kişiye Tarhan’ın imzalı kitabı verildi.
Üsküdar Üniversitesi Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Kayseri Büyükşehir Belediyesi, Genç MÜSİAD Kayseri, Kayseri Mesleki Eğitim ve Kültür A.Ş. ile Erciyes Üniversitesi tarafından düzenlenen konferansta konuştu. Erciyes Üniversitesi Sabancı Kültür Sitesi’nde düzenlenen konferansta Prof. Dr. Nevzat Tarhan, aile, aile içi iletişim ve duygusal zeka kavramlarına değindi.
Duygusal zeka kavramının 90’lı yıllarda yaşanan psikolojik devrimin ardından ortaya çıktığını belirten konferansta Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Descartes, ‘Düşünüyorum o halde varım’ diyordu. Sinir bilimci Antonio Damasio tarafından ‘Desartes’in Yanılgısı’ isimli bir kitap yazıldı. Kitapta insan beyninin duygularını proses eden beyin dalgalarının olduğu yer alıyordu. Beyin görüntüleme teknikleri ortaya çıktıktan sonra artık duygular da bilimsel kategoride yer aldı” dedi.
Duygusal beyin kavramı ortaya çıktıktan sonra bunun duygusal zeka olarak tanımlandığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu aslında çoklu zekadır. Çoklu zekada sadece mantıksal zeka, duygusal zeka yok. Sosyal zeka var, müziksel zeka var. Mesela bazı insanlar kapı gıcırtısına oynar. Bu tip kişilerin müziksel zekası yüksektir. Örneğin İbrahim Tatlıses, müziği dinledikten sonra hemen anında aynısını söylüyor. Bu durum müziksel zekadan kaynaklanıyor. Bazılarında ise estetik zeka vardır” diye konuştu.
Aşık beyin nasıl çalışıyor?
Aşık birinin beyninde dört kimyasal salgılandığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bunlardan biri dopamin, diğeri serotonin. Mutluluk ve hazla ilgili kimyasallar. Dopamin aşırı salgılanınca kişide iki şey oluyor; dikkat artıyor ve müthiş bağlanıyor. Aşk kelimesinin Arapça sarmaşık kelimesinden geldiği söyleniyor. Sarmaşık, öyle bir bağlanıyor ki bağlandığı şeyle beraber ölüyor. Bağlanmayla ilgili hormonlardan biri de oksitosin hormonu. Bu hormon en çok emziren annelerde salgılanır. Emziren annenin çocuğuyla ilişkisini bir hayal edin, tutma duygusu vardır. O kadar çok haz alır. Emziren annelerde seçici algı vardır. Öyle bir uyur ki top patlasa duymaz ama çocuk ağladığı zaman uyanır” dedi.
Oksitosin hormonunun çiftlerde özellikle fiziksel temas sırasında salgılandığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Hatta bu hormon bazı ülkelerde çift terapilerinde kullanılıyor. Aralarında problem olan çiftlere yatmadan önce kullanmaları tavsiye ediliyor. Şu anda Leyla ve Mecnun gelse biz onları hastaneye yatırırız. Uygulanacak bir tedavi ile ne Leyla kalır ne Mecnun. Çünkü patolojik aşk, beyinlerini değiştirmiştir. Aşk öyle bir duygu ki gerçekleri yok sayıyor” dedi.
Duygusal zekası yüksek kişilerin ilişkileri daha sağlam
Duygusal beyin çalışmalarında duygular nedeniyle insan beyninin farklı çalıştığının anlaşıldığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu çalışmalar arasında çocuklarla yapılan bir çalışma var. 20 sene sürüyor. Anaokuluna lokum getiriyorlar. ‘15 dakika bekleyene lokum vereceğiz’ diyorlar. ‘Ama beklemeyenlere birer lokum vereceğiz’ diyorlar. Beklemeyen o aceleci çocuklarla, 15 dakika beklemeyi başaran çocukları 20 sene takip ediyorlar. 15 dakika bekleyen çocuklar daha cok mutlu oluyorlar. O çocukların 20 sene sonra duygusal zekalarının diğer gruba oranla % 20 yüksek olduğu anlaşılıyor. O çocukların karşı cinsle ilişkileri daha sağlam. Bunun üzerine insan beynindeki duyguları yöneten beyin alanlarının doğal haline bırakılmaması ve eğitilmesi gerektiği konuşuluyor.
Duygu aktarımı eğitimi veriliyor
İngiltere’de okullarda duygusal aktarım kavramının öğretildiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, duygusal beynin eğitilmesinin önemine işaret ederek şunları söyledi:
“Geçenlerde İngiltere’den bize 7 yaşında bir çocuk getirdiler. Orada sınıfta davranış bozuklukları var diye uzmana götürüyorlar. O da ilaç vermiyor, okulda duygu yönetimi sınıfı açmışlar. Okulda davranış bozuklukları olan çocuklara duygu yönetimini öğretiyorlar. Çocuk bunu yaptığı zaman çocuk kendisi duygusal aktarım yapıyor öğretmenle, anne baba da katılıyor. Çocuk duyguların küçük yaşta öğrenirse büyüyünce psikolojik sermaye kazanmış oluyor. Tıpkı parasal sermaye gibidir. Bu da bir çeşit kaynak yönetimidir. Psikolojik sermayede de girdiyi arttıracağız, çıktıyı azaltacağız. Sosyal sermayede de öyledir. İnsan ilişkilerinde sosyal sermaye de psikolojik ve parasal sermaye gibidir. Mesela Batılılar sadaka kültürü deyince kültürümüzle dalga geçiyorlar. Sosyal sorumluluk projesi altında aslında buna başladılar. Hatta birçok lise öğrencisi, ratgele iyilik projesinde yer alıyor. ‘6 hafta, 8 hafta yaşlı bakımevlerine git. Orada gönüllü çalış ve bize rapor ver’ diyor ama daha önce böyle bir şey gerek olmadığı düşünülüyordu. Bizim kültürümüzde ise tam tersi bu tarz şeyler sistemli bir şekilde yapılmıyor. Bu nedenle biz duygusal beyni eğitmeliyiz cok küçük yaşta aile parasal davranışları öğrettiği gibi duygular da öğretilmeli.”
Meditasyon beyni nasıl çalıştırıyor?
Duygusal beyin çalışmalarının daha önceki aşaması olan ritüel beyin çalışmalarına da değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Üsküdar Üniversitesi olarak geçtiğimz yıllarda yüksek lisans öğrencilerinin tez çalışmalarında meditasyonun beyni nasıl çalıştırdığına dair sonuçlar elde ettiklerini söyledi. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sema meditasyonun kişilerin beynini nasıl çalıştırdığını, ne şekilde etkilediğini belirlemek üzere 16 kişilik bir grup oluşturuldu. Daha sonra bir grup öğrenciyi MR cihazına soktuk. Sema Meditasyonu hayal ederken beyin nasıl çalışıyor onları kaydettik. 16 kişi çalışmaya girdi. 5 kişi tamamladı ve o kişilerin beyinlerinde duyguları revize eden bölge aktif çıktı. Beynin ortasıyla önü arasındaki sıvılar, duygularla ilgili kavşak noktalar. İnanç boyutu bu nedenle birçok bilimsel çalışmayla doğrulandı” dedi.
Nöroteoloji alanının teolojik bir din bilimi olduğunu, nörofelsede felsefeciler ve sinirbilimcilerin birlikte grup grup çalıştıklarını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, nöroteolojide ilahiyatçılar ve sinirbilimcilerin birlikte çalıştıklarını söyledi.
Beyin üzerinde karar veren bir başka mekanizma var
Üsküdar Üniversitesi olarak Yaratılış Kongresi’ni düzenlediklerini Erzurum ve Şanlıurfa’da gerçekleştirdiklerini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Yaratılış bilimsel bir kategori, varoluş tezlerinden birisidir. İnsan psişik bir varlıktır. Beynizimde sadece maddi bir yapı yok. Beynin nasıl karar verdiğine ilişkin çalışmaları var. Karar verirken beyin şunu yapıyor; 300 mili saniye sonra beyin 3p dalgası üretiyor. Demek ki beynin üzerinde başka bir mekanizma var. Karar veren o beyin değil. Kuantum Fiziği alanında yazılan“What to believe do we know?” (Ne biliyoruz ki?) diye bir kitap vardır. Bu kitapta bir ilahiyatçı bir kuantum fizikçi ve psikiyatrist bilinç üzerine araştırma yapmışlar. Bilinçli insan her şeyi bir şeyde, bir şeyi her şeyde bilir. Kuantim fiziğiyle yazılmış şifreler var. Bu kripto beyin, hologram bir beyin ve bu beyin aslında insanı insan yapan tezler o şekilde. Öyle olduğu zaman evren madde tabanlı kabul ediliyordu, şimdi enerji tabanlı görülüyor” dedi.
Günümüz gençlerinin yanlış anlaşıldığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bizler şimdi gençleri yanlış anlıyoruz, gençler deist oluyor diyoruz. Halbuki gençler deist falan değil. Gençler namazı niye kılıcam diye soruyor, nasıl kılacağım değil” dedi.
“Beyin bir bilgiyi akla uydurmazsa eyleme geçiremiyor. Akla uydurarak karar veriyoruz zihni” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sultan Abdulhamit, döneminde mühendishaneler kurdu fakat büyük bir sultan neyi kaçırdı? Osmanlı’da iki eğitim sistemi var; medrese ve mektep. Medresede yetişenler farklı kültürle yetişiyor. Medresede o zaman felsefe, matematik ve coğrafya okutulmuyor ama Fatih döneminde okutuluyor. Osmanlı Sanayi Devrimi’ni kaçırdı, biz üretemedik. Batı medeniyetinde şu anda boşanma ve intihar artmış. Biz de o kadar yok. Şuan Batı’da duygusal beyin çalışmalarından sonra şiddet artmış, istatistiklerde sosyolojik olarak ciddi bir artış var. Üç sene sonra mutluluk bilimi (pozitif psikoloji) diye bir bilim ismi ortaya çıkıyor. Burada mindfulness kendini tanıma ortaya çıkıyor. Duygusal beyin çalışmaları aslında duygusal zeka çalışmaları pozitif psikoloji adı altında bilimsel hale getiriliyor” dedi.
Pozitif Psikoloji’nin bilimsel olarak 2015’te Harvard Üniversitesi’nde seçmeli ders olarak konulduğunu ve ‘Harvard tarihinde çığır açan ders’ olarak manşetlere taşındığını belirten Tarhan, Üsküdar Üniversitesi olarak 2013’te ders olarak koyduklarını söyledi. Dersten önce ve sonra öğrencilere yapılan testlerde bu dersin olumlu sonuçları olduğunun anlaşıldığını kaydeden Tarhan, “Burada duygusal zeka eğitimi yapıyoruz. Duygusal beyin çalışmaları anlamında güzel şeyler yapıyoruz” dedi.
Üç türli iletişim olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Birincisi sağlıklı iletişim, ikincisi çatışmalı ego savaşları oluyor. Akıllı kimseler, böyle durumlarda ailenin iyiliği için ne yapmalıyım diye sorar. Böyle durumda kişi düşünerek haraket ediyor. Üçüncü iletişimsizlik. Çatışmalı iletişimden daha kötü. Artık düzelmez. Uzatma yolundadır” dedi.
Günümüzde sözel ve duygusal iletişimin önemli olduğunu, bu zamanın gençlerinin dijital nesil olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Onlar dijital dünyaya doğdular. Dijital dünyanın yerlileri, biz misafirleriyiz. Onun için bunları çok iyi biliyorlar. Geçenlerde bir karikatür gördüm. Nine bilgisayardan bir şey görüyor, torunu ‘Of be nine sen de hiçbir şey anlamıyorsun’ diyor. Nine de ‘Çocuğum sana çatal kaşık kullanmayı ben öğrettim’ diyor. Onun anlayamayacağını anlayamıyor. Konformist ve benmerkezci nesil geliyor fakat cok seven bir nesil. Onlar daha önceki kuşaklara göre daha çabuk elde etmişler” dedi.
Ev sevgi dolu sığınak olmalı
Günümüzde gençlere evde sevgi sunulması gerektiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu çocuklar madde bağımlılığında olduğu gibi çok dirençli değil. Sihirli kelime çocukların evi sevmesidir. Anne babanın sağlıklı çocukla iyi ilişki kurması lazım. Çocuk evi güvenli görmeli ve evin güven alanı olması lazım. Güvenin olması için sevgi gerekiyor ama nasıl sevgi? Drone anne seviyor. Çocuğun her şeyine karışıyor hatta drone eşler bile var. Evin sığınak gibi olması lazım. Aile içi iletişimde en çok problem çözme yetisi gelişmediği için çatışma yaşanıyor. Öfke kontrolünde itfaiyeci gibi olmak gerekiyor. Krizi söndürmek, soğutmak ve ertelemek gerekiyor” dedi.
Öfke anında beyinde 5 negatif kimyasal salgılandığını belirten Tarhan, bunları “kin, öfke, karamsarlık, kıskançlık ve uyuşmazlık” olarak sıraladı. Tarhan, “Bu duygular salgılandığı zaman tansiyon yükseliği yaşanıyor. Mide tehlike var diye mideyi durduruyor. Alerjiler ortaya çıkıyor. Beyin damar tıkanıklığı çıkıyor, beyin dengesi bozuluyor. Savaş kaç tepkisi veriyor beyin” dedi.
Çocuğa duygu eğitimini öğretmenin önemine de işaret eden Tarhan, “Çocuğa bir nevi Mevlana’nın asırlardır yaptığı, Yunus’un asırlardır yaptığı, tasavvufun asılardır yaptığı gibi bizim bilimsel olarak yapmamız gerekenler var. Tanıdığın biri sana yolda giderken seni görmeden geçti. Kimi zaman dersin ki ‘Ne biçim adam selam vermeden geçti’ ama pozitif yorum burada ‘Dalgındı herhalde görmedi’ diye yorumlar. Şu an gençlerin en büyük problemi amaçsızlık. Gençlere yüksek idealler versek vatanı için, geleceği için hayaller kurması lazım. Bu anlam katmaktır ve bizim kültürümüzde ve inanç sistemimizde de olan kavramlardır. Kültürel aktarım zayıf, eğitim sistemi bize öğretmiyor. Değerler eğitimi ders olarak verilmez değer içerikli eğitim verilir. Fizik kanunu anlatırken varoluş anlatacaksın. Sosyolojik bir konu olan fakirliği anlatırken israfa getirip nimete saygıyı anlatacaksın. Şu an fakirlik kavramı çocukların kavramında yok. Daha önce aileler aktarıyordu. Şimdi dijital bir gençlik yetişiyor. Uzun vadeli strateji geliştirilmeli, anlık değil için değer içerikli eğitim verilmesi gerekir” diye konuştu.
Çocuk evi model alıyor
Programda soruları da yanıtlayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, öfke üzerine yapılan çalışmaların canlı şiddetin bilgisayar oyunlarındaki şiddet ve çizgi filmlerdeki şiddetten daha etkili olduğunu söyledi. Tarhan, “Evde öfke modeli varsa şiddeti öfkeyi sorun çözme olarak kabul ediyor ve onu doğal kabul ediyor. Çizgi film ve oyun içinde ise ikinci sırada geliyor. Anne baba oyun oynarken, çizgi film seyrederken anne baba yanında olursa çocuk şiddete bakar. Sonra anne babaya bakar kızdı mı kızmadı mı diye. Eski anlayıştaki psikologlar cocuğu uzaklaştırın diyor ancak bu daha zararlı. Çocuk böyle durumlarda güvenli sığınak ister. O da anne babadır. Çocuk anneyi aynalar” dedi.
Program sonunda Tarhan’ın söylemlerinin sorulduğu mini yarışmada dereceye giren ilk üç kişiye Tarhan’ın imzalı kitabı verildi. Program sonunda Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kitaplarını imzaladı.
Okunma : 5306
ÜHA