Evlilik kararının hayatta en önemli kararlardan biri olduğunu belirten Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, özellikle nişanlılık döneminde çiftlerin birbirini iyi tanıması gerekliliğini vurguluyor. Evlilikte çiftler birbirlerini ortalama bir seviyede seviyorsa olumlu taraflarına baktıkça sevgilerin artacağına dikkat çeken Tarhan, olumsuz yönlerine baktıkça da o sevginin azalacağını söylüyor. Tarhan, hep negatife odaklanan, hep sorgulayan, kusur arayan bir kişiyle evliliğin yürümeyeceğini de kaydediyor.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, AKRA FM Evlilik Okulu programında görücü usulü evliliklere ilişkin önemli değerlendirme ve tavsiyelerde bulundu.
Bireyin hayatındaki en önemli kararlardan birinin evlilik ve eş seçimi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Evlilik kararı insanların hayatındaki en önemli tasarruflardan birisidir. O tasarruflar da biri meslek seçimi diğeri de evlilik seçimidir. Özellikle nişanlılık döneminde eş adayını iyi tanımak gerekir. Eş adayının kendine uyan ve uymayan yönleri bir kenara yazılmalıdır. %51 hangi taraf ağır basıyorsa öyle karar verilmelidir.” tavsiyesinde bulundu.
Olumlu taraflara baktıkça sevgi artıyor…
Modernizmin insanları çok yanılttığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Modernizm ‘Aşık olmuyorsan evlenme’ tavsiyesinde bulunuyor. ‘Niye evlenmiyorsun?’ sorusuna ‘Aşık olmadım’ yanıtı veriyor. Hâlbuki aşk evlilikte sebep değil, sonuçtur. Evlilikte çiftler birbirlerini ortalama bir seviyede seviyorsa olumlu taraflarına baktıkça sevgi artar, olumsuz yönlerine baktıkça o sevgi azalır. Hep negatife odaklanan, hep sorgulayan, kusur arayan bir kişiyse o evlilik kolay yürümez. Eşin 9 tane iyi tarafı ve 1 tane yanlış tarafı vardır. Eşi o tek yanlışa takılırsa, oradan yürütemez. Birçok yürüyen evlilikler böyledir.” dedi.
En iyi evlilikte bile aşk bir süreçtir
Çiftlerin evlenmeden önce eş adaylarında negatif ve pozitif yanları görmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Hiçbir zaman 0 hata yoktur diye bir şey yoktur. Böyle bir şey mümkün de değildir. Her insanın artıları, eksileri vardır. Önemli olan evleneceği kişide ne aradığıdır. Onu görünce yüzü gülüyor mu, sıcak duygular hissediyor mu? En iyi evlilikte bile aşk bir süreçtir. İyi iş birliği varsa aşk ortaya çıkıyor ya da devam ediyor. İlk başta hem aşk hem iş birliği olması çok istisnai bir durumdur. Yani genellikle ortalama bir seviye vardır ama iyi bir iş birliği kurulunca birbirlerine yol arkadaşı olunur.” diye konuştu.
Eş değil, yol arkadaşlığı vardır
Bizim kültürümüzde evlilikte eş sözcüğünün olmadığını, “refik ve refika” sözcüklerinin olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Refik, refika yol arkadaşı demektir. Hayat yolculuğuna çıkmışsınız, ilerde bir hedefiniz var, dünyada misafirsiniz. Bu kişi bana hayat yolunda çocuklarımı büyütürken iyi yol arkadaşı olur mu diye odaklanılması lazım.” dedi.
Eşte aranan özelliklerden birinin de kişinin geçimini sağlama yetkinliği ve ekonomik uygunluk olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Diğer uygunluk da fiziksel uygunluktur. Eğitim seviyesindeki uygunluk, yaş seviyesindeki uygunluk ve birçok özelliklere bakılacak evlilik olgunluk ölçütleri var. Mesela evlenme hazırlığında olan çiftler, evlilik olgunluk ölçeğini internetten bulabilir. Ortalamanın üzerinde çıkıyorsa o evlilik yürür ama altında çıkıyorsa daha nişanlıyken yollar ayrılabilir.” dedi.
Şefkat sevgiden büyüktür
Evlilik kararının alınmasında kimi zaman fiziksel özelliklerin öne çıktığını oysa aslolan şeyin karakter güzelliği olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Şefkat, sevgiden daha büyüktür. Sevgi de benmerkezci sevgi olabiliyor. Karşı tarafın çıkarını sevebiliyor. Şefkat karşılıksızdır. Nezaket de saygıdan daha büyüktür. Korkudan da saygı gösterebiliyor insan. Kişi %51 ne hissediyorsa ona göre karar verecek. Tek mantıkla evlilik yürümez, tek duyguyla da yürümez. Dengeli olması gerekiyor.” dedi.
Evlilik öncesinde zaman zaman çeşitli korkuların da ortaya çıkabileceğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Böyle durumlarda kendine karşı da objektif olacaksın. Mesela uçağa binerken ya düşerse diye bir kuşku geldi aklına. Böyle durumlarda korkuyu ciddiye alırsan, uçağa binemezsin. Binsen de kalbin çarpa çarpa, perişan vaziyette binersin. Kalp krizi bile geçirirsin o yüzden. Ama bu korkuyu şu anda dünyada binlerce uçak uçuyor, kara yoluyla kaza ihtimali kaçta kaç dünyada? Kaza ihtimali ve ölüm ihtimali havayolunda daha düşük. Kara yoluyla kazalı ölümler daha çok. Yani uçakla yolculuk daha güvenli. Karar verirken, beynin ön bölgesinin muhakeme gücü ortaya çıkıyor. İnsan akıl yürütmeyle doğru kararı verebilir.” diye konuştu.
Duyguları akıl yürütüyor
İnsanda diğer canlıların aksine akıl yürütme, soyut düşünce ve kavramsal düşüncenin bulunduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Duyguları akıl yönetiyor. Kaptan köşkünde akıl var. Duygular her şeyi akla soruyor, uygun mu değil mi diye. Beynimizin ön bölgesinde zihinsel jüri var. Zihinsel jürinin birinci üyesi yargıçtır. Burada üyelerden birisi bilim insanıdır. Der ki ‘Bu gerçek, gerçek değildir’ der. Din ve ahlak vardır. ‘Bu doğru mu yanlış mı?’ diye sorar. Estetikçi vardır. ‘Güzel mi çirkin mi?’ diye sorar. İşletmeci vardır kâr - zarar analizi yapar. Beynimizde zihinsel jüri oluşturmak doğuştan değil, sonradan öğrenilir. Bu vicdani jüri de aynı şekildedir. Doğru karar vermede bu vardır. Allah, cüzi irade verdiği için insanoğluna kendi karar verme gücünün bir damlasını insana vermiş. Cüzi irade, külli iradenin bir yansımasıdır. Bir güneşin ışıltısı gibidir. Onu kullanabilmemiz lazımdır.” dedi.
Akıl ve hislerin birlikte hareket etmesi gerekir
Kişinin evlilik kararı başta olmak üzere hayatının önemli kararlarında kendine objektif bakması gerektiğini de belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kişi bağımsız ve tarafsız bir yargıç gibi bakacak kendine. Bunu yaparsa, o aklına gelen düşünceyi sorgular, o düşünce onu yönetemez. Hakikat onu yönetir. Burada hakikat nedir diyecek. Hakikat benim hissettiğim mi yoksa hissettiğim şey değil de göremediğim bazı gerçekler mi var? Kendisi yapamazsa bilene danışması gerek. Arabanın motoru hislerdir. Arabanın direksiyonu da akıldır. İkisi bir gitmesi lazım. Motor olmasa akıl hiçbir şeye yaramaz. Biz farkında olmasak da aklımızla beynimiz devamlı dışardan gelen gürültülerden birçok psikolojik bilgilere kadar akıl süzgecinden geçiriyoruz, hızlı bir muhakeme yapıp kararlar veriyoruz. Şu kalemi kullanıp kullanmamak, buraya gelip gelmemek, bir şeyi yapıp yapmamak devamlı biz birçok otomatik kararlar veriyoruz. Birçok yanlışa da aslında o şekilde gidiyoruz. Onun için öz eleştiri yeteneğini geliştirmemiz lazım. Öz eleştiriyi Allah, insana vermiş. Kendini sorgulayabilmek. Kendi kimliğinin farkında olan tek varlık insan.” diye konuştu.
Okunma : 3950
ÜHA