Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, TRT Spor’da yayınlanan ‘Orhan Ayhan’la programının konuğu oldu. “Spor ve Sporda Şiddet” konusunun ele alındığı programda Tarhan, her insanın fanatik olma adayı olduğunu söyledi. Öfkeyi nükleer bir enerjiye benzeten Tarhan, ‘Öfke iyi yönde yönetilirse santral olur, şehri aydınlatır; kötü yönde yönetilirse patlatır, yok eder’ dedi. Tarhan spordaki öfkenin yönlendirilebilir bir alan olduğuna vurgu yaptı.
Orhan Ayhan’la programının konuğu olan Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, spor ve sporda şiddette dikkat çekti.
“Sporun ruhunda bir centilmenlik vardır”
Spor esnasında beynin endorfin ürettiğini ifade eden Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sporun disiplin kazandırdığına vurgu yaptı. Tarhan; “Sporun ruhunda bir centilmenlik vardır. Hiperaktif çocukları spora yönlendirerek disiplin kazanmasını sağlayabiliriz. Spor, çocuğa iç disiplin kazandırır. Sporun kurallarını öğrenen, kurallı yaşamayı öğrenen, bunu hem eğlenceli hem disiplinli bir şekilde yapan bir kimse hem öfkesini yönetebiliyor hem de enerjisini doğru yönde kullanmış oluyor. Kişinin sağlıklı olarak kendini geliştirmesine kinestetik zekâ deniyor. Spor, kinestetik zekayı geliştirme alanıdır. Spor esnasında beyin endorfin üretiyor. Spora kendini fiilen verenler de böyle ciddi bir şekilde beyin morfin benzeri bir madde üretiyor. Hatta spor yaparken kaslar gerilir ama sporcular hiç ağrı hissetmezler. Kenara oturup, dinlenip vücut soğuduğu an ağrı başlar. Sporu aşırı bir tempo ile severek yaptıkları, kendilerini kaptırdıkları, beyin morfin ürettiği için ağrıyı, sızıyı hiçbir şeyi hissetmiyorlar. Morfinin iki özelliği var. Biri ağrı kesici, ikincisi keyif verici. Spor bağımlılık da yapıyor. Spor yapanlar saati gelince spor yapamazlarsa huzursuz olurlar. Faydalı bir bağımlılık etkisi var. Kişi onu alışkanlık haline getirdiği zaman devam ettiriyor. Hatta sporu birden bırakınca kalp hastalıkları ortaya çıkabiliyor. Yani vücut kendini ona göre programlamış oluyor.” ifadelerini kullandı.
“Akış duygusunu yaşıyorlar ve performansları yükseliyor”
Sporcuların odaklanmalarını artırmak için yapılan çalışmalardan bahseden Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Kediler bir kuşu gördüğü zaman olaya kilitlenir. Öyle bir kitlenir ki 3’üncü kattan aşağı düşer yine de o avına atlar. Etrafından gelen hiçbir sesi duymaz. ‘Acaba sporculara da böyle yapabilir miyiz?’ diye çalışma yapılıyor. Yani bu küfürleri, hakaretleri duymamaları için. Öyle bir odaklansınlar ki maça hiçbir şey duymasınlar, sinirlenmesinler. Bunun adına projeler yapılıyor şu anda. Eğer bu öğretilirse o kişi dış etkiye kapalı oluyor, sadece işine odaklanıyor. Başarılı olanlara bakın. Maça girdikleri zaman kendilerini ayrı bir evrende gibi hisseder. Ona akış duygusu deniyor. Mesela bir bilim adamı laboratuvara girer saatler geçer, mesai bilmez. Sporda da bu akış duygusuyla hareket eden bir kimse kendini öyle bir kaptırıyor ki spor ona müthiş zevk veriyor. Onun arkasından başarı geliyor. Bunları yapan futbolcular dış etkiye kapalı oluyorlar, bir konuya odaklanıyorlar, müthiş akış duygusunu yaşıyorlar ve performansları yükseliyor.” şeklinde konuştu.
“Takım tutmada objektif bir sevgi varsa o gerçekçi sevgidir”
Takım tutmada objektif sevginin olması gerektiğini söyleyen Tarhan; “Futbolu orijinal yapan şey büyük seyirci tribünleridir. Orada amigoluk yapan, organize eden bir grup var. Yani bunlar kendilerini adanmış kişiler, çoğu da fanatik. Bir fanatik grup var bir de diğer kitleler var. Her insan fanatik olma adayıdır. Mesela bir takımı tutuyorsun. O takımı hangi amaç için tutuyorsun? Takımı körü körüne mi tutuyorsun, yoksa futbolu sevdiğin için mi tutuyorsun? Takım tutmada objektif bir sevgi varsa o gerçekçi sevgidir. Yani takımı tutarsın seversin ama körü körüne de desteklemezsin. Yanlışlarına yanlış dersin. Bu takımı daha iyiye götürür ama böyle körü körüne fanatik tarzındaki sevgi olursa, takımın yanlışlarını da savunur. Hatalarını savununca sporcular hata yapmaya devam eder. Onun için seyircilerin futbolu futbol için sevmesi lazım.” dedi.
“Öfke nükleer enerji gibidir…”
Stadyumda öfkelenmenin, iç boşaltma yöntemi olarak görüldüğünü söyleyen Tarhan; “O an öfkenin, agresyonun, saldırganlığın ifade edilebilir, kabul edilebilir alanı. Sırf onun için bile maça gidenler var. Mesela bir zamanlar erkeklerin maça girmesi yasaklanmıştı. Sadece kadınların maça girdiği bir dönem olmuştu. Kadınlara maçın nasıl geçtiğini soruyorlar. ‘Çok neşeliydi.’ diyorlar. Erkeklere soruyorlar. ‘Müthiş attık.’ diyorlar. Kadınlar duygusal yaklaşıyor. Erkek beyni ile kadın beyni farklı çalışıyor. Erkek beyni, agresyonu ifade etmek istiyor. Bunu yönetebilmek önemli. Öfke nükleer enerji gibidir. Nükleer enerjiyi iyi yönde yönetirseniz santral olur, şehri aydınlatır. Kötü yönde yönetirseniz patlatır, yok eder. Onun için öfke duygumuz vahşi bir at gibidir. Spordaki öfke kabul edilebilir, yönlendirilebilir bir alan. Futboldaki öfkeyi sahada bırakmak gerekiyor. Bu öfkeyi özel hayatında, dışarıda yansıtmazsa öfkenin sakıncası yok.” ifadelerini kullandı.
“Spor kurallı bir ortamdır”
Yapılan yanlış davranışın doğal sonucunun yaşaması gerektiğini söyleyen Tarhan; “Böyle durumlarda doğal sonuç makul olmalı. Kasten yapıyorsa farklıdır çünkü bu şiddet hareketleri, saldırgan hareketler başkasına zarar veriyor. Başkasına zarar vermeye hakkımız yok. Spor kurallı bir ortamdır. Futbol olsa da kurallara uymak zorundasınız. Kurallara uymayan bedelini öder. Sporda adaletli bir yönetimin olması gerekiyor. Onun için hakemlerin objektif olması önemli. Öfkeyi yönetebilme konusunda kulüp başkanlarının önemli bir rolleri var. Lider tipi toplum olduğumuz için insanlar lidere bakıyor. Lider öfkeliyse diğerleri daha fazla öfkeleniyor. Onun için öfke yönetiminin öğrenmesi gerekiyor. Sporcuya stres yönetimi ve öfke yönetimi öğretirsek öfkelenir ama öfkeyi yönetir. Neden öfkelendiğini düşünebilirse öfkesinin yönetebilir.” şeklinde konuştu.
Okunma : 676
ÜHA