Kadın ve erkeğin beyin yapısı, ruhsal ve psikolojik yönden birbirlerinden pek çok farklı yönü olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ancak iki cinsten birinin diğerinden üstün değil, iki cinsin bir elmanın yarısı gibi bir birini tamamladıklarını söyledi.
Üsküdar Üniversitesi Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, son dönemlerde yoğun bir şekilde süregiden kadın-erkek eşitliği konusundaki tartışmalara açıklık getirdi. Tarhan, “Kadın Psikolojisi” isimli kitabında iki cinsi biyolojik ve psikolojik yönleriyle tahlil eden Tarhan, önemli ayrıntılara dikkat çekiyor.
Son 10-15 yıldır nörolojik bilimlerdeki devrim ve genetik bilimlerdeki olağanüstü gelişmelerin kadın erkek farklılıklarını yeniden ele almayı zorunlu hale getirdiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan şu değerlendirmelerde bulunuyor.
Kadına biçilen roller yeniden değerlendirilmeli
“Birinci önermemiz, kadının biyolojisini göz önüne almadan onun için en uygun olanın tanımlanamayacağı gerçeğidir” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İkincisi, kültürel ve geleneksel aktarımların kadına biçtiği rollerin, günün verilerine göre yeniden tanımlanması gerektiği gerçeği. Üçüncü önermemiz, modernizmin getirdiği sosyokültürel değerlere rağmen ruh sağlığımızdaki olumsuz gidişatın kadın psikolojisi üzerindeki sonuçlarını gözden geçirmek gerekliliği. Dördüncü ise, kadına ikinci sınıf olmayı öneren erkek egemen kültüre karşı, kadın erkek savaşlarını teşvik eden feminizmin yanlışı yanlışla düzeltmeye çalıştığının kanıtlanması” dedi.
“Ortalama erkek, ortalama kadından daha üstündür” düşüncesinin Aristoteles’in tezi olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Aynı tez materyalizmin teorisyenlerinden Nietzsche tarafından da savunuldu. “Peki, günümüze gelindiğinde bu durumun alternatifi nedir? İnsanı üstü kılan, cinsiyetinin yetenekleri ve becerileri midir?” sorularının mutlaka sorulması gerektiğini düşündük” dedi.
Modernizmde özgür ve yalnız insanlar çoğaldı
Kadın ve erkek cinsiyetleriyle ilgili imkân ve potansiyellerin açığa çıkarılmasının, dünyanın daha yaşanır hale gelmesinde kimsenin itiraz etmeyeceği hususlar olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Modernizm bize sadece bu dünyada özgürleşmeyi ve zevk peşinde koşmayı önerdi. Bunun sonucunda özgür ama yalnız insanlar çoğaldı. Yalnızlığa karşı en duyarlı kişilik kadında vardır. Çünkü iletişimde erkek bilgi aktarımını önemserken kadın paylaşmayı ve yalnızlığı gidermeyi önemsiyordu. Kadının psikolojik ihtiyacını göz önüne almayan feminizm, kadının duygusal ihmaline zemin hazırlamış oldu. Ayrıca aşkın erotik duygulardan ibaret olduğu vurgulanırken, romantik duygular ikinci plana atıldı. Cinsel mutluluğu hayatın merkezine alma iddiası, romansa ihtiyacı olan kadına aykırıydı. Fakat bu durum, erkek egemen kültürün şekil değiştirerek daha çok kadınla beraber olmasını netice verdi” diye konuştu.
Kadın ve erkeğin ilişkideki önceliği farklı
“Aşık olmak, sihirli bir duyguyu yaşamaktır” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu, iki ayrı kişinin bir olması demektir. Bu duygu karşılıklı olarak beklentileri yükseltir. Erkek kadının kendisi gibi düşünüp davranmasını beklerken kadın da erkekten aynı şeyi ister. Kadının ilişkideki önceliği, paylaşmak ve yakınlık olduğunu hissetmektir. Erkeğin önceliği ise yetenekli, yeterli ve güçlü olduğunu hissetmesidir. Erkekler doyumu başarıda ve sonuç almada bulunurken, kadınlar paylaşma, değer verilme ve önemseme yaşarlar. Bir kadın eşini sevdiğinde onun gelişmesine yardımcı olmayı, erkeğinin eksiklerini gidermeyi ve düzeltmeyi görev bilir ve bunun için çalışır. Bu, doğal bir eğilimdir” dedi.
Kadının, erkekten çok daha fazla estetik kaygılara, sevgiye, iletişime ve güzelliğe değer verdiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ilişkilerde iletişim ve ifade şeklinin önemli olduğunu belirterek “Sevgi ve uyum onlar için daha önemlidir. Bir erkeğin yarışı kazanmaktan veya tuttuğu futbol takımının attığı golden aldığı zevki, kadın yakınlaşma ve paylaşma anında hisseder. Psikolojik yardımı kabul etmeyi zayıflık gibi telakki eden erkek, içgüdüleriyle hareket eden bir davranış sergiler. Bu da onun kendisini aşamadığının işaretidir. Bir kadın, erkeğin giydiği gömleğin pantolonuna uymadığını gördüğünde “Bu olmamış” derse erkek kendisini beceriksiz hisseder. Bunun yerine ‘Bence böyle olsa sana daha çok yakışır’ demek, olumsuz duyguları bertaraf edecektir” diye konuştu.
Kadın dinlenilmeye, erkek takdir edilmeye ihtiyaç duyuyor
Kadın ve erkeğin psikolojik ihtiyaçlarının farklı olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kadının psikolojik ihtiyacı çözüm değil, dinlenilmektir. Erkeğinki ise güvenmek, takdir edilmektir. Seven ve iyi niyetli olan eşler karşı tarafın psikolojik ihtiyaçlarını giderirlerse, sevgi çoğalır, güven artar, korku azalır ve ilişki iyi hale gelir. Kadının psikolojik ihtiyacında önceliği, duyguları anlamak, ifade etmek ve değiştirmek alır. Erkek ise hep çözüm odaklı düşünür ve kadının duygulara verdiği önemi algılayamaz. Neticede genetik yapıyı göz önüne alarak kişinin psikolojik doğasına uygun davranan insan, mutluluğu daha kolay yakalayacaktır” dedi.
Kadın ve erkeğin motivasyon kaynakları farklı
Üzüntü anında da erkeğin ve kadının beyninin farklı çalıştığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şöyle konuştu:
“Erkek sessizleşir, kabuğuna çekilir, konuşmak yerine düşünmeyi tercih eder. Bir çözüm bulduğunda sessizliğini bozar. Kabuğa çekilme, gazete okuma, televizyon seyretme şeklinde olabilir. Bu arada kadın kendisinin dinlenilmediğini zanneder. Oysa üzülen kadın, rahatlamayı, güvendiği birisini arayarak sorunlarını konuşmakta bulur. Kadınlar kendilerini heyecanlandıran duyguları paylaştıklarında güven hissederler. Kadın ve erkek bir problemle karşılaştıkları zaman muhataplarının direndiğini gördüklerinde kendilerine şu soruyu sormalıdırlar: Zamanlama ve yaklaşım biçimi doğru mu? Kadın için önemli olan, içini dökmek iken erkek için önemli olan, sonuç bulmaktır. Erkeğin psikolojik ihtiyacı, kendisine ihtiyaç duyulmasıdır. Kendisine ihtiyaç duyulduğunu hissettiğinde enerjisi artar, güçlenir ve harekete geçer. Kadın ise sevilip değerli olma duygusu taşıdığında güçlenir.”
İlişkide erotik duyguların önemi
İkili ilişkilerde erotik duyguların da önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kadın vericidir, yumuşaktır, sıcaktır, yuvarlaktır. Erkek alıcıdır, katıdır, köşelidir ve soğuktur. Bu özellikler iki cinsi birbirine çeker. Erkek olgunlaştıkça almayı değil, vermeyi öğrenir ve vermekle başarılı olacağını görür. Duyguların önemini kavrar, estetik değerleri ciddiye alır. Böylece kendine dönük yaşamaktan vazgeçer. Karşısındakinin ihtiyacına duyarsızlığı azalırken, eşine saygı duymayı öğrenir. Kadın olgunlaştıkça yeni verme stratejileri geliştirir. İstediklerini alabilmek için mantıklı yaklaşımlar ve zamanlamalar bulur. Hesaplama becerilerini arttırır” dedi.
Kadınlar neden daha çok konuşur?
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kadınların neden daha çok konuştuklarına ilişkin şu değerlendirmede bulundu:
- Kadın üzüntülü olduğunda kendini iyi hissetmek için konuşma eğilimindedir. Erkek ise susmayı tercih eder.
- Kadın yüksek sesle düşünür. Ne söylemek istediğini yüksek sesle araştırır.
- İçtenlik ve paylaşımcılık hisleri kadını konuşmaya iter. Yakınlık ve yalnız olmama isteği konuşma ihtiyacını arttırır.
- Kadın bilgi paylaşımı için konuşur. Erkek için ise konuşmak sadece bilgi aktarma işidir.
Duygusal ihtiyaçlar ihmal edilmemeli
Her iki tarafın, birbirlerinin duygusal ihtiyacını karşılamayı karşı taraftan beklememesinin de önemine işaret eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Tarafların konuya başka açılardan bakmaları, ihtiyaçların tam manasıyla karşılanmasına engel olabilir. Mesela kadının ilgi ihtiyacı aynı kalmasına rağmen erkek evlendikten sonra ilgisini işi üzerine yoğunlaştırabilir. Bu da kadının alaka yoksunluğu yaşamasını netice verir. Ama kadın ilgi istemekten vazgeçmeyeceğine göre onu kişilik tipine göre farklı biçimde aramaya devam edecektir. Kadın, erkeğe takdiri onay ve övgü ile yaklaştığında erkekten de saygı ve anlayış ile cevap alacaktır. Erkek, kadının üzüntülerine ve bundan kaynaklanan dertlenmesine hak verdiğinde kadının kendisine yönetilen onay ve beğenilme hisleriyle karşılaşacaktır. Hayat boyu eşinin desteğini yanında bulan kadın, erkeğin ihtiyacı olan, teşvik, takdir ve sadakati fazlasıyla verecektir” diye konuştu.
Bir ilişkide akılcı tutum
Kadının bir erkeğe bağlanarak değil, erkeğin eksiklerini tamamlayarak sevildiğini ve önem kazandığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Ama erkeğin de kendi eksiklerini tamamlamasına fırsat vermesi şartıyla” ifadelerini kullanarak şu değerlendirmelerde bulundu:
“Kadın, eşine bağlanarak şahsiyet kazanmak yerine kendisi olarak, kendisini geliştirerek, sosyal ve eğitici bir rol üstlenerek kalıcı bir yer edinir. Çünkü bağlanmak kolaycılıktır. Zor olan çaba sarf etmektir. Bu, hem kendisini iyi hissetmesi hem de evliliğinin geleceği için faydalıdır.”
Kadın karşı fikrini söylemeli
Kimi zaman kadınların kendi kişilik sınırlarını yok saydıklarını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sabırlı olmayı ‘içine kapanık olmak’ olarak algılarlar ve ruh sağlıkları bozulur. Erkek de hep almaya alıştığı için bencilleşir. Eşinin duygularını önemsememeye başlar. Başka arayışlara yönelir. Eşinin haklı ve mantıklı isteklerine karşı kendi fikrini söyleyebilmesi, kadının benlik saygısını arttırır” dedi.
Duygusal ihmalin sonuçları
Kadın-erkek ilişkilerinde duygusal ihmalin sonuçlarına değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Dikkatle yaklaşılması gereken böyle bir erkek, kadını depresyona sürükleyen bir kişilik tipidir. Peki böyle bir kişiye nasıl davranılmalıdır?” diyerek önerilerini şöyle sıraladı:
- Onlarla savaşa girilmez. Kazanılsa bile başarının zevkini çıkarmaya izin vermeyecek tiplerdir.
- Onlarla tartışma ve sürtüşmeye girilmez, onlar asla kaybetmeyecek insanlardır. En iyisi çıkarlarınız doğrultusunda davranarak yolunuza devam etmeniz olur.
- Onları değiştirmeye çalışmak, kediyle aynı çuvala girmeye benzer. Mesafeli olmak, değişmenin onların sorumluluğu olduğunu bilmek yeterlidir.
İlişkilerde kadın ve erkeğin birbirlerini tamamlayan unsurlar olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İlişkinin duygusal boyutunda kadın, maddi tarafında ise erkeğin rolü ön plândadır. Erkeğin fizik gücü vardır, kadın ise güven uyandırma ve ilişki kurabilme alanlarında başarılıdır. Aile içi ilişkilerde kadın daha baskınken, dış ilişkilerde erkek ön plana çıkar. Güven uyandırma hususunda, sevgi objesi anneyken, güven objesi babadır. Kadın - erkek ilişkisinde de sevgi veren taraf kadın, güven veren taraf erkektir” saptamasında bulundu.
Prof. Dr. Tarhan, kadında beğenilme arzusu, erkekte güzelliği arama eğilimi olduğunu kaydetti.
Kadınlar ve erkekler neden farklıdır?
Zorlukla mücadele konusunda erkek ve kadınların farklılık gösterdiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kadınların genetik yapıları buna pek müsait değildir. Evrimsel psikoloji içinde erkek avcı, kadın ise çiftçi kişiliğe sahiptir. Sakin, bekleyen, soğukkanlı davranan, sabırlı özellikler gösteren B tipi kişilik özellikleri kadınlarda daha fazladır. Bu durum, kadınların annelik ve çocuklarını koruma içgüdüleriyle ilgilidir. Kadın ve erkeğin genetik eğilimleri farklı özellikler göstermektedir. Yeniliği arama geni erkeklerde daha baskınken, kadınlarda daha azdır. Risk ve tehlikeyi seven ‘hiperaktivite’, çocuklarda olduğu gibi yetişkinlerde de vardır ve bu davranış biçiminin görülme sıklığı erkeklerde, kadınlara oranla 3 - 4 kat fazladır” dedi.
“Yetenekler, huzur ve istirahat içinde gelişmez” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Psikolojik doğası gereği mücadeleci ve heyecanlı olan insanlar, istirahat ederek mutlu olamazlar, durgun bir yaşam bu kişileri tatmin etmez. Mücadele etme ve tehlikeyi sevme, yaratılışları gereği daha çok erkek eğilimi olduğundan, onlar riski seven alanlarda kadınlara nazaran daha başarılı olabilirler. Kadınlar ise yukarıda da ifade edildiği gibi, daha çok sevgi, şefkat ve koruma duyguları ön plana çıktığından, fedakarlık yaptıkları duygu alanlarında daha başarılı olur, saklı yeteneklerini bu alanlarda gösterebilirler” diye konuştu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Risk alma konusunda, erkeklere göre zayıf olan kadın, yenilgiden korkma duygusu açısından da erkeklerden güçsüzdür. Yenilgiden korkma duygusunun fazlalığı, kadınların girişimciliğini azaltır. Riske girmemenin altında yatan, yenilgiden korkma duygusudur. Kadın risk alanlarında kayba uğrarsa, kayıpları fazla olacağından riske girmekten çekinir. Çünkü kaybederse, çocuğu da kaybedecektir. Depresyonda olan kadın, ‘Ben ölürsem çocuğum ne olacak?’ diye düşünürken, aynı şartlardaki erkek, ‘ölürsem, işim ne olacak?’ diye sorar. Burada iki cinsin duygusal önceliklerinin farklı olması hemen dikkati çekmektedir. Bu öncelikler farklı olunca, korku ve risk alanları da farklı olur.”
Kadın ve erkeğin biyolojik farklılıkları
Kadının ve erkeğin cinsiyet rolünü anlayabilmek için onun geçmişten gelen genlerini bilmek gerektiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kadını kadın, erkeği erkek yapan özelliklerin bir kısmı genler, bir kısmı da sosyal öğrenme ile kazanılır. Her iki cinsin de toplumsal rolünün önemli bir bölümü yaşadığı ortam ve kültürel öğrenme ile ilgilidir. Fakat cinsiyet kimliğini oluşturan özelliklerin büyük çoğunluğunun genetik olduğunu biliyoruz. Erkek çocuklarının genlerine doğuştan yazılan; sertlik, dikbaşlılık, kolay yola gelmeme ve heyecanlarına ket vurma gibi farklı özellikler görürüz. İncelemeler kız ve erkek çocuklarındaki bu farklılıkların biyolojik yapıyla ilgili olduğunu ve buna bağlı olarak oyun çeşitlerinin de değiştiğini gösteriyor” dedi.
Erkek mantıklı, kadın duygusal düşünüyor
Kız çocuklarının romantik duygularını daha çok ön plana çıkaran bebeklerle evcilik oyunları oynamaları, erkek çocuklarının ise daha çok saldırganlık içeren oyunlar oynaması biyolojik faktörlerle açıklandığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi:
“Bu durum evrimsel psikoloji açısından şöyle ifade edilmektedir: Biyolojik bir özellik olarak herhangi bir kültürel olguda, erkeğin olaya ilk yaklaşımı mantıkî olurken; kadının bakış tarzını duyguları belirler. Erkeğin beynine duygusallığı ve estetiği katmayı öğretmesi gerekirken, kadın da kendisini geliştirerek, duygusallık ve estetik kaygısına mantık ve muhakeme ile ilgili veriler ilave etmelidir. Beynin mantık ve his dengesi ancak böyle sağlanır. Kadın kendini geliştirmezse hep duygusal kalır ki; bu durumda mantıklı kararlar veremediği için hatalar yapacaktır. Erkek de mantık donanımına gereken duygu eklemesini yapmazsa, acımasız olur, fazla bencil hale gelir ve kadını anlayamaz. Bu durum her iki cins için de risktir.
Kadının sosyal zekası, erkeğin sayısal zekası yüksek
Mantık ve duygu konusunda kadın ve erkeğin genlerden gelen potansiyel yetenekle ve çabayla birbirini tamamlaması gerekiyor. Meselâ zekâ öyle değildir. İki cinsin başarılı oldukları zekâ alanları da birbirinden farklıdır. Kadının dil zekâsı ve sosyal zekâsı daha yüksekken erkeğin sayısal zekâsı daha gelişkindir. Bunlar genetik özelliklerdir fakat geliştirilmesi şarttır. Herkes kendi yeteneğini ilerleterek aradaki uçurumları kapatabilir. Bu durum, boş bir kâğıda yazı yazmaya benzer. Bu noktada biyolojik olarak kadın ve erkeğin eşit olduğunu söylemek yanlıştır. Fakat biri diğerinden üstün değil, iki cins birbirinden farklıdır. Bir elmanın iki yarısı gibidir. Kadın, kadın olduğu için aşağı, erkek de erkek olduğu için âlâ değildir.”
Erkekler matematik, kadınlar sanat insanı
Kadının toplumsal konumunda cinsiyet kimliğinin biyolojik boyutunu göz ardı etmemek gerektiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kadınsı davranışları, feminen özellikleri, sıcakkanlı olması, romantik ilgilerinin baskın çalışması kadının genetik yapısıyla ilgilidir. Fakat şu anda kadının toplumdaki başarısının erkekleşerek gerçekleşeceği inancı var. Oynadığı insanlık oyununda, başarının ona erkek rolünü en iyi şekilde oynadığı takdirde geleceği intibaı verilirken, dişi rolünün benimsenmesi vurulan bir sekte gibi görünüyor. Kadının ve erkeğin cinsiyet rolleri oluşurken, kadının duygu erkeğin mantık örgüsü içinde hareket etmesinin sebebi, akademik platformda yıllardır tartışılan bir konudur” diye konuştu. Tarhan, erkeklerin daha çok hesap ve matematik insanı, kadınların ise daha çok sanat ve edebiyat insanı olduklarını söyledi.
İlk yaratılıştan sonra yaratıcının, kadın ve erkeği tek başına ele almadığını, bu iki cinsi Ademoğlu’nun soyunu devam ettirecek unsurun ayakları olarak değerlendirdiğini belirten Tarhan, “Her iki cinsin ilişkisinde bu düşünceden uzaklaşıp, salt bugünü düşünerek hareket edersek -ki, şu anda yaptığımız budur- bundan elli sene sonra insanlık çözülmeye gidecektir” dedi.
Modernizmin dayattığı cinsiyet kimlikleri
İnsanın kişilik özelliklerinin bir kısmının cinsel kimlikle ilgili olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sosyal öğretiler çağlar içerisinde gelişip değişmektedir. Bu değişime paralel olarak iletişimin hızlı yaşandığı, insanların birbirleriyle kolayca haberleştiği bu yüzyılda, kadınla erkeğin çok yakın teması neticesinde cinsiyet rollerinin tartışma alanları da kaymıştır. Son bilimsel veriler ışığında bu mevzudaki sır alanları açılmış ve konuyla alakalı akademik tartışmaların yönü değişmiştir. Modernizm bize erkek ve kadının cinsel kimlik sınırlarını kaldırmayı önermektedir. ‘Kıyafette yaşanan unisex akımı kadın erkek kimliklerine uyarlanır mı?’ sorusunu sordurmaktadır. İnsanın psikolojik doğası kadının kadın, erkeğin erkek kimliğine uygun bir şekilde yaşaması gerektiğini söyler. İnsanlığın iyi bir gelecek yaşaması için, iki cinsin de cinsel kimliğinin sınırları netleşmelidir” dedi.
Kadının sosyal kimliği her dönem değişime uğradı
Tarihi gelişim içinde gücün kol kuvveti ile ölçüldüğünü, bilginin güçten sayılmadığı dönemde kadının, erkek egemen kültür içinde sıkışıp kaldığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kadının özgürleşme süreci, kolay oluşan bir süreç değil. Değişik kültürlerde kadının bugünkü toplumsal konumuna gelene dek neler yaşadığına şöyle bir göz attığımızda karşımıza farklı uygulamalar çıkıyor. Aristo’nun kadına sosyal rol verilmesine karşı çıkan ve kadınların halk meclislerine alınmaması gerektiği yönünde görüşleri vardır. Hocası Platon kadın konusunda ondan daha ileri fikirlere sahipti” saptamasında bulundu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kadının toplumsal statüsü tarih boyunca çok fazla iniş çıkışlar yaşamış olmasına rağmen bu konuda ciddi bir gelişme olduğunu söylemek güçtür. Halkların kadına bakış açısı sahip oldukları kültürel değerler ışığında farklılık göstermiştir. Isparta ile Atina halkı arasında kadın konusu çokça tartışılmıştır. Meselâ Aristo’nun kadının ikinci sınıf görülmesiyle alâkalı fikirleri kadın cinsiyle ilgili kalıp yargıların pekişmesini sağlamıştır” dedi.
Rol paylaşımları iyi yapılmalı
Kadın ve erkeğin bencil olmadan bağımsız kalabileceği, kimsenin kimseye üstünlük sergilemeyeceği bir beraberlik oluşabileceğini belirten Tarhan, “Bunu yapmak rol paylaşımlarını iyi bir biçimde gerçekleştirmekle mümkündür. İnsanlık şu anda bu olgunluk düzeyine sahiptir. Aslında konuyla alakalı tartışmalar insanlığı geliştireceği ve ileriye taşıyacağı için iyiye işarettir” dedi.
Erkeklerin yaklaşımı kadının toplumdaki yerini belirliyor
Geleneksel aile tipinde evin kazancını sağlayan erkek, bu kazancın harcama planını yapan ise kadın olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kadının toplumda bugünkünden daha etkin bir rol alamamasının önündeki en büyük engel, erkeklerin çıkarcı yaklaşımlarıdır” dedi.
Sanal dünyanın kadınlar için olduğu kadar erkekler için de müthiş bir kültürel değişime sebep olduğunu ifade eden Tarhan, “Bu ortamda gerçek kimliğini kullanmak zorunluluğunu hissetmeyen kadın, kendisine yönelik toplumsal baskılardan uzaklaşarak mutlu olmaya çalışmaktadır” tespitini yaptı.
Namus konusunda kadın-erkek farkı yoktur
“Kadının namus konusunda, erkekten daha çok dikkat etmesi, biyolojik eğilimlere daha uygundur” diyen Tarhan, “Fakat namus anlayışı açısından ideal olan, erkek ve kadın arasında hiçbir fark bulunmadığının bilinmesidir. Kadın, namus ve eşine sadakat konusunda ne derece hassasiyet gösterirse, erkek de aynısına sahip olmalıdır. Aksi halde kadının duyguları yaralanır, ‘eşim’ diye sarıldığı, sığınacak liman olarak gördüğü erkeğinin başkasıyla beraber olduğunu düşünmesi ruhunu derinden incitir” dedi.
Kadın-erkek arasında üstünlük değil, farklılık vardır
Erkek ve kadının insanlığı bütünleyen iki cins olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, “Bu iki cinsten hiçbiri diğerinden üstün değil, ancak farklıdırlar. Bu farklılığın tezahürü genç kız ve erkeklerin cinsel kimliklerini arayıp buldukları ergenlik döneminde belirginleşir. Periyodik bir vaka olan ergenlik, erkeklerde sertlik, başkaldırı ve cinsel ilgi de artış meydana getirirken kızlarda sevimlilik, cana yakınlık ve romantik duygularda çoğalma söz konusudur. Genetik özellikleri gereği, korkuya direnen ve riski seven erkeklerle karşılaşırken genç kızları ürkek ve çekingen eğilimlerde görürüz. Erkekler heyecanlarını bastırırken, genç kızlar böcek, fare ve yılandan korkarlar. Yine mizaçtan kaynaklanan farklılıkla kızların iş birliği ve sözel anlatım becerileri güçlüdür. Genç erkekler ise tek başlarına daha uzun çalışır ancak daha gürültücü davranırlar. Kız çocukları sosyalleşmeyi seçerken, erkek çocuklar yalnız kalma isteğindedirler. Genç kızlar dil ile ilgili (linguistik) becerilerde, genç erkekler de bilgisayar, elektronik gibi teknik etkinliklerde daha öndedirler” diye konuştu.
Düşünmenin ve hayal kurmanın insanın bireysel yaratıcılığında önemli bir fonksiyon olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kadın ve erkekler arasında hayal kurma açısından genel bir fark olmamakla beraber, iki cinsin düşünce alanlarının ayrı olduğunu söyleyebiliriz” dedi.
Sorunla baş edebilme açısından farklıdırlar
Eleştirinin kadın erkek ayırımı yapılmaksızın, kişilik boyutunun devreye girdiği bir durum olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sorunlara yaklaşımda, kadınla erkeğin ortak düşünceleri ve ayrıştıkları yönler olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Kadınlardaki acıma duygusu erkeklere oranla daha fazladır. Kadın da annelik, erkekte avcı doğası vardır. Erkeğin avcı doğası saldırgan ve dışadönük tabiatı ile birleşince, onu korkuya karşı dayanıklı yapmıştır. Buna mukabil kadının yaratılışı gereği korkuya karşı direncinin daha az olduğunu görürüz. Kadının korku eşiği düşük olmalıdır ki, en ufak bir tehlikeyi dahi algılayıp, çocuklarını koruyabilsin. Kadındaki kaygı düzeyinin yüksek olması sonucu, koruma içgüdüsü harekete geçer ve çocuğa karşı fazla müdahaleci olmaya başlar. 60 dakikanın 59 dakikasını çocuğunu düşünerek geçirir. Erkeklerde sorunu küçültme, kadınlarda ise büyütme eğilimi vardır.”
Beğenilme duygusunun temelinde ne var?
Kadındaki beğenilme duygusunu da değerlendiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Antropolojik açıdan değerlendirildiğinde, insan dışındaki diğer canlılar arasında erkek olanlar daha süslüdür, tavus kuşu ya da erkek aslanlar gibi. Fakat insanlardaki gösteriş ve çekicilik, dişide yani kadın da toplanmıştır. Bedensel olarak baktığımızda kadın yumurtası olan ovuma sabittir. Binlerce sperm ovumun etrafına gelir ve bir tanesi onu seçerek başarılı olur. Kadın seçen, erkek seçilen durumundadır ama iki cins arasında bir yarış vardır. Yarışı güçlü ve hareketli olan kazanır” dedi.
İş hayatında kadın
Toplumdaki statüsü sebebiyle kadın üzerinde psikolojik bir baskı oluştuğunu, kadının kendini güvende hissetmesi için bu baskının iyi değerlendirilmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kadının diploma sahibi veya eğitimli biri olması mutlaka çalışmasını gerektirmez. Meselâ yüksekokul mezunu olup da çalışmayan ve ‘çocuklarımı ben büyüteceğim’ diyen bir kadın, toplumdaki statüsüne zarar vermiş olmaz. Aslında onun bu konumu, hem toplumdaki statüsünü güçlendirir, hem de güven duygusuna daha büyük katkılar sağlar. Şu anda, Türkiye’deki kadınların üniversite okuma talebinin altında yatan psikolojik dinamiğin bu olduğu görülmektedir” dedi.
Genetik ve moleküler biyolojideki gelişmelerin, kadın beynindeki genetik eğilimde duygular boyutunun, erkeklerde ise analitik boyutun ön planda bulunduğunu ortaya çıkardığını belirten Tarhan, “Kadının korkuya daha az dirençli olduğu ve hatta iyi annelik yapabilmesi için bu şekilde yaratıldığı ileri sürüldü” dedi.
Biyolojiden inanca kadın
Kadınlarda bulunan diğer bir özelliğin de iletişimde paylaşma ihtiyacı ve yardım etmeyi teşvik olduğunu belirten Tarhan, “Erkekler iletişimde bilgi alışverişini önemli sayarken kadınlar paylaşımı ve yalnızlığı gidermeyi önemserler. Kadınların bu özelliği yardım etme eğilimi şeklinde ortaya çıkar. Bu sebeple dinlerdeki yardımlaşma ve paylaşım (infak) kavramı kadınların psikolojik doğası ile örtüşmektedir” dedi.
Okunma : 12452
ÜHA