TARHAN Ailesinin Soy Ağacı

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “İçinde sevgi olan disiplin pozitif disiplindir”

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Yüksel İlhan Alanyalı Fen Lisesi ile Üsküdar Üniversitesi iş birliğinde düzenlenen “Ailede Pozitif Disiplin’ konulu söyleşiye katıldı. Çevrimiçi gerçekleştirilen söyleşide baskı, korkutma ve sindirme yöntemlerinin bu çağda geçerli olmadığına dikkat çeken Tarhan, ikna, inandırma metodunun kullanılması gerektiğini söyledi. İçinde sevgi olan disiplinin pozitif disiplin olduğunu dile getiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sevgi ve disiplin dengesinin çok önemli olduğunu belirtti. Pozitif liderlikteki kritik kavramın anne ve babanın adaletli olabilmesi olduğunun da altını çizen Tarhan, çocuklara dijitalin bir amaç değil araç olarak gösterilmesi gerektiğinden bahsetti.

Çevrimiçi gerçekleşen söyleşinin moderatörlüğünü Üsküdar Üniversitesi Eğitim Kurumları ve Rehberlik Hizmetleri Asistanı, Psikolog Hatice Ada yaptı. 

Bunlardan hangisi olursa olsun disiplinle ilgili sorun çıkıyor…

İnsanın nöropsikolojik olarak prematüre doğduğunu söyleyen Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Önce disiplinden ne anladığımızı bilmek gerekir. Kurallar çok sıkı, çok gevşek, çok tutarsız olabilir. Bunlardan hangisi olursa olsun disiplinle ilgili sorun çıkıyor. İnsan nöropsikolojik olarak erken doğuyor. Yani insan yavrusu doğduğunda bir yaşında ayakta durabiliyor, 15 yaşında iyiyi ve kötüyü ayırt ediyor. Bir ördek yumurtadan çıkar çıkmaz hemen yüzebiliyor. Bir hayvan doğar doğmaz kalkıyor, bir iki sallanıyor ama yürüyebiliyor. İnsan öyle değil. İnsan zihinsel olarak erken doğuyor. Bunu daha sonradan ögreniyor. Sonradan rehber olan, yol gösteren lazım. Onun için çocuğun ilk öğretmeni annesi oluyor. 0-3 yaş arası çok önemli. Çocuk hayattaki ilk ögrenmeleri bu dönemde yapıyor.” diyerek sözlerine başladı.

“100 sene önce öğrettiğimiz değerleri şimdi de öğretmemiz gerekiyor”

Genetik ile epigenetik arasındaki farkı açıklayan Tarhan; “Genetik genlerimizle aktarılır. Cinsiyet, kaş, göz rengi genetiktir. Epigenetik ise karakterimiz, kişiliğimiz, ahlakımızdır. Bunlar öğreniliyor, genlerimizde genetik polimorfizm yapılıyor. Öğretilmeye devam edilirse bunu hayatımızda sürdürüyoruz, otomatik yapıyoruz. Çocuklarımıza da devam ettirirsek onlar da kolayca öğreniyorlar. Devam edilmezse bir iki nesil sonra kayboluyor. Yani 100 sene önce öğrettiğimiz ahlakı, disiplini ve değerleri şimdi de öğretmemiz gerekiyor. Ahlak genetik değil öğretilebilir, öğretilmesi gerekiyor. Disiplin de aynı şekilde. Disiplin davranışlarımızın sınırlarını, nerede duracağımızı, nerede nasıl davranacağımızı bilebilmektir.” ifadelerini kullandı. 

Dünya elektronik bir köy gibi oldu…

Baskı, korkutma ve sindirme yöntemlerinin bu çağda geçerli olmadığını dile getiren Tarhan; “Çocuklar sosyal medya ile çok iç içeler. Sosyal, ahlaki ve disiplin normlarını ögrenemedikleri için içlerinden geldiği gibi davranıyorlar ve tutarsız disiplin, uygunsuz davranışlar ortaya çıkıyor. Disiplin dediğimizde hep askeri disiplin anlaşılır. Baskı, tehdit, korkutma, sindirme ile olan disiplin. Peki pozitif yollarla disiplin sağlanır mı? Çok kolay sağlanır. Üç türlü norm vardır: Ahlaki, sosyal ve yasal normlar. Bu üç normu biz sonradan öğreniyoruz. Pozitif disiplin ikna, inandırma ve sevdirme yöntemiyle yaklaşmaktır. Negatif disiplin korkuyla yaklaşmaktır. İki türlü̈ yönetim vardır. Birincisi korku odaklı yönetim. Bu güç̧ odaklı yönetimdir. Eski çağlarda işe yarıyordu. Gelişmemiş durumdaki insanlar bu yöntemi kullanıyordu. İnsanlık 21. yüzyılla iletişim çağına girdi. Dünya elektronik bir köy gibi oldu. Böyle bir dünyada klasik korkutma, sindirme, tiksindirme yöntemi işe yaramıyor. Böyle olunca çocuklar ters role giriyor, ters kimlik geliştiriyor. Anne A olsun dese çocuk B oluyor. Bu sefer anne babaya karşı hem öfke hem nefret oluyor. O halde burada sevgi ve disiplin dengesini iyi kurabilmek önemlidir. Yani disiplin dediğimizde kurallar manzumesi ortaya çıkar. Kurallar standartları vardır. Bu kuralların standartların olması yetmiyor. Bunlar kararlı, tutarlı ve devamlı olmalı. Hatta pozitif disiplini kar yağışına benzetebiliriz. Kar yağışı yavaş ve sürekli olursa tutar. Disiplin de kar yağışı gibidir yavaş, devamlı ve tutarlı bir şekilde yağarsa tutar.” şeklinde konuştu.

“İçinde sevgi olan disiplin pozitif disiplindir”

İki türlü disiplinden söz eden Tarhan; “Okuldaki sınavlar çocuğun hayattaki ilk sınavıdır. Bu kişinin hesap verme duygusuyla ilgilidir. Yaptığı işinin hesabını verecek. Sınavdan hiç kimse hoşlanmaz. Çünkü insanın psikolojik doğası hesap vermekten hoşlanmaz. İnsandaki nefsani duygular olarak dediğimiz duygular hesap verme konusuna geldiğinde kendini kısıtlanmış hisseder. Bundan rahatsız olur ama rahatsız olması da aslında faydalı bir durum. Bu rahatsızlığını iyi yönetirse sınav stresini yönetmiş olur. Yani sınav bir strestir. Sınav karşısında stres altında soğukkanlı kalma becerisi kazandırmaya çalışıyoruz. Disiplin iki türlü olur. Biri iç disiplin diğeri dış disiplin. İç disiplin iç motivasyonla ilgilidir. İç motivasyon buharlı gemi gibidir. Dışarıdan desteğe ihtiyacı yoktur ancak dış disiplin yelkenli gemi gibidir. Hep rüzgâr ister. Kendi kendini yönetemeyen bir insan ortaya çıkar. Onun için iç disiplin esastır. Kendini yönetemeyen başkasını yönetemez. Sınıfta duygusal liderlik öğretmende olmalı. Korkutarak, tehdit ederek liderlik olmaz. Duygusal liderlikte çocuklar anneyi, öğretmeni, babayı öyle severler ki onu incitmemek için disiplinine uyarlar. Bunu yaptıysanız, pozitif disiplin uyguladınız demektir. Yani sevgi ve disiplin dengesini sağlamış oluyoruz. İçinde sevgi olan disiplin pozitif disiplindir. İçinde korku olan disiplin ise negatif disiplindir.” dedi.

“Sınav stresinde sonuç odaklı değil, süreç odaklı düşünmek gerekir”

Sonuç odaklı değil süreç odaklı düşünülmesi gerektiğine dikkat çeken Tarhan; “Sınava yüklenen anlam sınav stresini arttırır. Sınav hayat memat meselesi gibi görülürse endişeler ve stres artar. Sınav hayattaki basamaklardan bir tanesidir. Sonuç odaklı düşünen kişilerin sınav kaygısı artar. Süreç odaklı düşünen kişilerin kaygısı düzelir. Sonuç̧ insanın kontrol edemeyeceği bir durumdur. Sınava girersin ama istediğin yeri kazanamayabilirsin. Çünkü sonuç̧ kontrol edilemez ama kontrol edilebilecek şeyler de vardır. Ders çalışmak, test çözmek gibi. Kontrol edemeyeceğin şeylere odaklanmazsan kaygı olmuyor. Sınav stresinde sonuç odaklı değil, süreç odaklı düşünmek gerekir. Sınavları tehdit olarak görmeyelim. Kendimizi geliştirmek için bir basamak olarak görelim. Yani tehdit boyutunu değil fırsat boyutunu düşünelim. Kişi bunları düşündüğünde ümit duygusunu kaybetmemiş oluyor. Hedefe yönelik düşünen kişiler bunu başarabiliyor.” ifadelerini kullandı.

“Yalanın prim yaptığı toplumda yozlaşma vardır”

Sevgi ve disiplin dengesinin önemini vurgulayan Tarhan; “Sevgi ve disiplin dengesini çocuklarımıza öğretmemiz gerek. Önce sevgide cömert olacağız. Çocuklar annenin, babanın veya öğretmenin sevgisini kaybetme korkusuyla kendini disipline eder. Fakat korku odaklı bir yol izlerseniz sizi ayakta uyuturlar. Yeni kuşak çok zeki. Anneyi babayı ayakta uyuturlar. Böyle olursa çocuğa yalan söylemeyi öğretirsiniz. Baskıcı disiplinler savunma yalanları söyler. Savunma yalanı söyler, çıkar elde eder. Çıkar elde ettiği zaman bunu normal kabul eder. Onun için baskı kültürleri korku kültürleridir. Baskı kültürlerinde yalan doğaldır. Bizim ecdadımız sistemi korumak için otoriterleşmiş. Otoriterleştikçe de baskıcılık, korku odaklı bir eğitim tarzı olmuş̧. Gelişmiş̧ ülkelere bakın. Özgürlükçü ülkelerde yüksek güvenlikli toplumlarda yalan söylemeye ihtiyaç̧ hissedilmez. Dürüstlük prim yapar. Yalanın prim yaptığı toplumda yozlaşma vardır. Dürüstlük prim yapıyorsa o toplum gelişmiş̧ bir toplumdur. Gelişmişlik ölçüsü budur. Pozitif disiplin bunu sağlar.” diyerek sözlerini sürdürdü. 

Dijitali bir amaç değil araç olarak görsünler…

Dijitalleşmeyi ele alan Tarhan; “Dijitalleşme küresel olarak arttı. 1990’dan sonra doğan kuşaklar dijital nesil. Yani dijital dünyanın yerlisi. 1990’dan önce doğanlar dijital dünyanın göçmeni durumundadır. Böyle durumda onlar yerli olduğu için her şeyi daha iyi biliyorlar. Küçük yaşlardan itibaren ögrendikleri için hızlı ve kolay uyguluyorlar. Dijital neslin birinci özelliği bilgiye kolayca ulaşabiliyor olması. Bir yandan da benmerkezci ve kolaycı oluyorlar. Bu dijital kuşaktaki gençler kolaycılığı seviyor, hemen olsun istiyorlar. Müthiş zekiler, dijital zekâları çok yüksek. Ben dijital nesli kayıp nesil olarak görmüyorum. Onlar bu çağda doğmuşlar. Onların doğruları bunlar. Önemli olan uğrunda emek verilecek, yorulacak, çile çekilecek bir amaçlarının olması. Yani dijitali bir amaç değil araç olarak görsünler. Dijital dünya onları yönetmesin onlar dijital dünyayı yönetsin. Dijitalleşmeyi vahşi bir at gibi göreceğiz. Biz bu vahşi atı amacımıza doğru yöneltirsek, bizi hedefe götürür. Nükleer enerji gibi. İyi bir amaca yöneltirsek evimizi aydınlatır, işimizi kolaylaştırır ama kendi haline bırakırsak o bizi nereye götürürse oraya gideriz. Uçurumlarda, ormanda, dağlarda perişan oluruz. Onun için dijitalleşmeyi vahşi at gibi göreceğiz ve terbiye edeceğiz.” ifadelerini kullandı. 

“En güzel disiplin hâl diliyle olur”

Ebeveynlerin çocuklara kılavuz kaptanlık yapması gerektiğini söyleyen Tarhan; “Çocuklar anne babanın sözünü dinlemez, izini sürerler. Yani anne babanın sözüne değil davranışlarına bakarlar. En güzel disiplin hâl diliyle, davranış diliyle olur. Atalarımız lisan-ı hâl ile eğitim demişler. Çocuk anneyi, babayı, bir de anne babanın ilişkisini örnek alır. Eğer anne baba ve ilişki iyi bir rol modelse çocuk da bundan etkilenir. Ergenlik fırtınalı bir dönemdir. Hatta ergenlik için bazı psikoloji ekolleri normal şizofrenik dönem diyor. Yani ergenin şizofren gibi sıra dışı davranması aslında ergenliğin gereğidir. Ergenlik döneminde kimlik karmaşası yaşanır. ‘Ben kimim? Nereye yönelmeliyim?’ der. Kişisel kimlik, cinsel kimlik hepsini ergenlik döneminde öğrenilir. Ergenliğin temelleri küçük yaşta atılıyor. Eğer gelişim basamaklarında anne baba ve ilişkisi sağlıklıysa, ev güvenli alansa, çocuk ergenliği daha az sorunla geçirir ama anne baba evi kurallı ortam yapmadıysa, çocuğa hayatın sınırlarını öğretmediyse sorun yaşar. Çocuğa anne baba kaptan olmayacak, kılavuz kaptan olacak. Kılavuz kaptan söyleyecek ama sorumluluk geminin birinci kaptanındadır. Dümeni çocukların ellerinden almayacağız. Kılavuz kaptan olmak yol arkadaşı olmaktır. Yol arkadaşı olmak da laubali olmak demek değildir. Hayat yolunu ona öğretmektir.” şeklinde konuştu. 

“Evin en büyük üretimi evlattır”

Ailede sıcak ve güvenli ortamın önemine değinen Tarhan; “Sevgi çok, disiplin zayıf olursa çocuk şımarık olur. Özgürlük ve sorumluluk dengesini ögrenmemiş̧ olur. Sevgi çok az disiplin çok fazla olursa bu sefer çocuk psikopat olur. Antisosyal olur çünkü sevgisiz olduğu için her şeyi korkuyla yapar. Tutarsız disiplinde ne zaman seveceğini bilmez ne zaman disipline edeceğini bilmez. Birinde gevşek disiplin, birinde katı, birinde tutarsız disiplin var. Üçü de zararlıdır. Disiplin tutarlı ve devamlı olmalı. Böyle bir çocuk yetiştirmek fabrika kurmaktan daha önemsiz değil. Annelik, babalık rolleri iş insanı rolünden daha önemlidir. ‘Eve ekmek götürsem yeter.’ demeyecek. ‘Nasıl sağlıklı çocuk yetiştiririm?’ diye düşünecek. Evin en büyük üretimi evlattır, ürünü̈ çocuktur. Bizim ailemiz nasılsa ürünümüz odur. Ergenin aileye olan aidiyet duyguları yüksekse o ergenlerden korkmayın. Yanlış̧ yapar, hata yapar, kavga eder ama ev güvenli alansa tekrar gelir evi bulur. Evin sıcak ve güvenli bir ortam olması burada kritik bir kavramdır.” dedi. 

“Pozitif liderlikteki kritik kavram anne ve babanın adaletli olabilmesidir”

Hak, fırsat ve menfaat dağılımında adil olmanın önemini vurgulayan Tarhan; “Aile içinde pozitif iletişim, pozitif ebeveynlik, pozitif liderlik çok önemlidir. Pozitif liderlikteki kritik kavram anne ve babanın adaletli olabilmesidir. Çocukların arasında adaletli olabilmesidir. Sevgi bol olur ama adil bir disiplin olması lazım. Hak, fırsat ve menfaat dağılımında adil olmak lazım. Daha çok sevmek ayrı, hak, fırsat ve menfaat dağılımında eşit olmak ayrıdır. Bir çocuğuna hediye aldığın zaman öbürüne de alacaksın. Kayırmayacaksın, ayrımcılık yapmayacaksın. Z kuşağı ergenlerinin güzel bir özelliği var. Masumiyeti, adaleti çok önemsiyorlar. Ailede yalan yoksa dürüst bir anne baba varsa okulda dürüst bir yönetim varsa o çocuklar orada rol modeli seçiyorlar. Anne baba çocuğun kahramanı oluyor. Çocuğun kahramanı olabilmesi için evin güvenli olması lazım. Evin güvenli olması için de muhakkak evde adil paylaşım olması gerekir. İş hayatında, müdürlükte, idarede her şeyde adil paylaşım olacak. Adalet odaklı bir yaşam felsefesi oluşturalım. Oradan huzur geliyor.” diyerek sözlerini sonlandırdı. 
 

Okunma : 80

ÜHA

 

Haberler

Foto Galeri