Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından desteklenen Gençlik Projeleri Destek Programı kapsamında Tedavisel Beyin Haritalama ve Nöroteknoloji Derneği, Üsküdar Üniversitesi ve Darülaceze Başkanlığı tarafından gerçekleştirilen ‘Desteğim Seninle Her Yerde Darülaceze Gönüllüler Projesi’nin açılışı, çevrimiçi bir törenle yapıldı. Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, pandemi nedeniyle 65 yaş üstü bireylerin eve kapatıldığını belirterek “Hayat yolunun fenerlerini eve kapattık” dedi. İnsanın yeni şeyler öğrenmedikçe yaşlandığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Yenilik yaşlılığın en büyük ilacıdır. Gençlerin enerjisi, yaşlıların bilgeliği ile birleşirse hayat başarısı ortaya çıkıyor” diye konuştu.
Pandemi koşulları kapsamında çevrimiçi düzenlenen törende Desteğim Seninle Her Yerde Darülaceze Gönüllüler Projesi’nin açılışı gerçekleştirildi. Tedavisel Beyin Haritalama ve Nöroteknoloji Derneği yürütücülüğünde 65 yaş üstüne yönelik gönüllülük esaslı sosyal destek sağlamak amacıyla gerçekleştirilecek proje altı ay sürecek. Üsküdar Üniversitesi’nde öğrenim gören 42 gönüllü öğrenci ve 60 Darülaceze sakinin katılacağı proje ile gönüllülük bilincinin toplumsal hayatta, mevcuttan daha yaygın hale gelmesine katkı sağlamak, gençlerin topluma karşı sosyal sorumlulukları konusunda bilinçlendirilerek duyarlılık ve farkındalıklarının artırılması, dezavantajlı gruplar içerisinde yer alan yaşlı bireylerin sanat, sosyal hayat ve yenilikçi fikir faaliyetlerinden faydalanmalarına fırsat sunulması hedefleniyor.
Dr. Öğretim Üyesi Nebiye Yaşar: “Kuşaklar arası etkileşim, toplumsal kültürün sürdürebilmesi için de çok önemlidir”
Programın giriş konuşmasını yapan Proje Danışmanı, Üsküdar Üniversitesi Genç Beyinler Akademisi Direktörü Dr. Öğretim Üyesi Nebiye Yaşar, konuşmasında projede ik hedef kitle bulunduğunu, birinin gençler diğerinin ise 65 yaş üstü bilge yaşlılar olduğunu söyledi. Yaşlılık döneminin yaşamın sorgulandığı ancak öğrenme ve gelişmenin devam ettiği, keşfetme imkânlarının da olduğu bir dönem olduğunu kaydeden Dr. Öğretim Üyesi Nebiye Yaşar, “Gerçekte yaşlılık yaşamla birlikte edilen deneyimlerin ve bilgeliğin de en üst düzeye ulaştığı bir dönemdir. Değerler, sosyalleşme sürecinde üyeler arası etkileşimde aktarılırlar. Sosyalleşme sürecinde kuşaklar arası etkileşim toplumsal kültürün sürdürebilmesi için de çok önemlidir. Yaşlıların birikimleri ve geleneksel kültür unsurları hızlı sosyal değişme nedeniyle kaybolma riski altındadır. Yaşların birikimlerini genç kuşaklara aktararak kültürel birikimlerin ve değerlerin kaybolmasına bu şekildeki güzel projelerle engel olabiliriz.” diye konuştu.
Dr. Öğretim Üyesi Nebiye Yaşar: “Yaşlıların kültürümüzdeki yeri hürmet makamıdır”
‘Gençler bizim geleceğimiz, yaşlarımız da bilgelik kaynağımızdır.’ diyen Dr. Öğretim Üyesi Nebiye Yaşar, “Yaşlılarına sahip çıkmayan, onların tecrübesinden istifade etmeyen bir toplum yeterince olgunlaşmamış bir toplumdur. Yaşlanmak bir dağa tırmanmaya benzer. Çıktıkça yorgunluk artar nefes kesilir ama görüş açısı genişler. Yaşlıların kültürümüzdeki yeri hürmet makamıdır. Onlar yolumuzu aydınlatan fenerlerimizdir. Yaşlıların olduğu evde büyüyen çocuklar bilgeliğe, tecrübeye, aidiyet duygusuna daha yakın olurlar. İçinde yaşlı olan ev, geleneğin kültürün değerlerin öğrenildiği bir okul gibidir. Yeni nesillerimizi bu tecrübe ve bilgeliklerden mahrum etmemek için projeler üretiyoruz.” dedi.
Dr. Öğretim Üyesi Zeynep Gümüş Demir, projeyle ilgili bilgi verdi
Daha sonra Proje Koordinatörü Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi’nden Dr. Öğretim Üyesi Zeynep Gümüş Demir de projeye ilişkin bilgiler verdi. Projeyi hayata geçirmekten duydukları memnuniyeti dile getiren Dr. Öğretim Üyesi Zeynep Gümüş Demir, projenin “Yaşlılığa Adaptasyon ve Aktif Yaşlanma Eğitim Modülü”, “Teknoloji ve Yaşlılar Eğitim Modülü”, “Değerlerimiz Eğitim Modülü”, “Sanat Terapisi Atölyesi”, “İleri Yaş Yazarlar Atölyesi” “Kısa Belgesel Atölyesi” ve “Müzk Atölyesi” uygulamalarından oluştuğunu kaydetti.
Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan: “Pandemide dünya bir laboratuvar ortamına döndü”
Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı ve İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi (İTBF) Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan ise İTBF olarak Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Darülaceze Başkanlığı ile böyle bir çalışmayı yapmış olmaktan büyük bir mutluluk duyduklarını söyledi. Bu projenin aslında çok önemli ve çok değerli noktalara parmak basan ve tarihin çok özel bir anında hayata geçirilmiş bir proje olduğunun altını çizen Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, “100 yılda bir ortaya çıkan çok büyük bir insani travma ile karşı karşıyayız. 1900'lü yılların başından beri ilk defa ağır bir pandemi sürecinin içerisindeyiz ve bütün dünya bir laboratuvar ortamına döndü. Bu laboratuvar ortamında bir aile olarak yaşamayı başaran topluluklarla birey olarak kalan topluluklar arasındaki direnme gücünün farklılığını gördük” dedi.
Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan: “Burada jenerasyonlar arasında bir köprü kuruluyor”
Yaşlılarına sahip çıkan, yaşlıları ile aileleri ile birlikte yaşayan toplulukların direnme güçlerinin ne kadar yüksek olduğunun anlaşıldığını kaydeden Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, “Bunun tek taraflı da olmadığı, konunun sadece hayatta kalmak olmadığı, aynı zamanda psikolojik olarak da genç neslin ayakta durabilmesi, mutlu insanlar, bir anlam ifade eden hayatlar içinde yaşayan insanlar olarak varlıklarını sürdürebilmesi için çok önemli oldular. Çünkü aslında üzerinde yaşadığımız reel dünyadan çekilmek ve online kapanmak zorunda kaldık. Deneyimlerimiz eksildi ve çocuklarımız deneyimleyemez hale geldi. Bu nedenle ailelerin içerisinde yaşlıları ile ileri yaşlarla birlikte yaşayan çocukların gençlerin onlara dokunarak, onların deneyimlerinden faydalanarak gerçek hayatlar yaşayabileceği alanlar oluşması sağlandı. Burada jenerasyonlar arasında bir köprü kuruluyor. ‘Desteğim seninle’ derken konu sadece yaşlılara gençlerin destek götürmesi değil, hatta hakikaten gençlere belki de yaşlıların destek vermesinden söz ediyoruz. Yaşlı insanların aktif hayata geçen insanların o deneyimlerini gençlere aktararak birlikte projeler üreterek ne kadar anlamlı bir hayatı ne kadar uzun süre devam ettire bileceğini görüyoruz.” dedi.
Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, “Temel problem artık insan ömrünün 90'lara 100’lere çıkması değil. Temel problem insanın 100 yıl yaşamayı başarması. Anlamlı, üretken, sistemin içinde kalarak, kendini yalnız hissetmeden var olduğunu bilerek, onun bilincinde olarak, bir katkı yaparak yaşamayı başarabilmesi. Yaşamın anlamlı bir biçimde sürdürülebilmesini sağlamak. O yüzden bu tür projeler, Darülaceze liderliğinde aslında yeni bir paradigma sunmak da mümkün.” diye konuştu.
Darülaceze Başkanı Hamza Cebeci: “Bu proje tüm katılımcılara çok önemli fayda sağlayacak”
Darülaceze Başkanı Hamza Cebeci, Üsküdar Üniversitesi ile daha önce beraber hayata geçirdikleri “Pozitif Yaşlanma Etkileşim Grubu Projesi” ile olumlu sonuçlar aldıklarını ve Darülaceze sakinlerinin çok memnun kaldığını belirterek bu projenin de çok önemli faydalar sağlayacağını söyledi. Böyle ortak projelerde paydaşların menfaatlerinin söz konusu olmadığını, insanlığa hizmetin söz konusu olduğunu kaydeden Hamza Cebeci, “Bu çalışma hem Darülaceze'ye büyük fayda sağlayacaktır hem de bu programda rol alacak, görev alacak gençler de bizatihi buradaki tecrübelerden istifade edeceklerdir. Üsküdar Üniversitesi’ne bu değerli proje nedeniyle teşekkür ediyorum. Projenin başarıyla neticelenmesini temenni ediyoruz.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Yaşlılar hayatın feneridir. Biz bu fenerleri eve kapattık”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, törende yaptığı konuşmasında projenin çok önemli ve anlamlı bir proje olduğunu söyledi. İçinde bulunduğumuz pandemi sürecinde ileri yaştaki kişilere haksızlık yapıldığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Pandemi döneminde ciddi şekilde gözden kaçan bir yaş grubu, bu 65 yaş üstü. Pandemide toplum olarak iyi niyetli yapılan ama koruyalım derken yanlış yaptığımız bir grup. Bu nedenle bu grupla ilgili proje olması beni çok sevindirdi ve heyecanlandırdı. Neden öyle oldu? Çünkü ben o zaman feryat ettim ama pek de feryadımız duyulmadı. Yaşlılara ayrımcılık yapılması ile ilgili gibi bir anlam çıkıyor. Yaşlı kişiler hayat yolunun fenerleridir diye bir söz vardır Anadolu'da. Biz bu fenerleri aldık eve kapattık. Dışarıda insanlar, gençler fenersiz kaldı. Fenerleri kapattık. 65 yaş üzerine 24 saat dışarı çıkma dedik, çocuk muamelesi yaptık ya da vasi gerekir muamelesi yapıldı.” diye konuştu. Daha sonraki süreçte kısıtlamaların bir parça genişletildiğini hatırlatan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yaşlıların tecrübeleriyle toplum ve gelecek kuşaklara yol gösterici olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Süper yaşlılar, ileri yaşta üretken oluyor”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İleri yaştaki kişilerde ‘Bizim burada hiç katkımız yok. İnsanlara ayak bağı olan bir yaş grubuyuz, en iyisi toplumdan çekilelim, kenarda ölümü bekleyelim’ gibi bir algı oluştu. Halbuki şu anda bilimin bize sunduğu yaşlılıkla ilgili üç tane tanım var. Birincisi, pasif yaşlılık, emekli olmuş kahvelerde, sağda solda böyle yaşamı amaçsız, ölümü bekleyen kişiler. Bu yaşlılar hızla yaşlanıyorlar, daha bugün hızla yaşlanıyorlar. İkinci grup aktif yaşlılık. Emekli olduktan sonra ya da 65 yaşa geldikten sonra da bu kişilerin bir amaçları var, bir anlam peşinde koşuyorlar ve bu kişiler hayatın sonuna kadar o yaşamlarında anlam için üreten kişiler oluyor, üreten bir grup oluyor. Üçüncü grupta da süper yaşlılık var. Mesela Celal Bayar süper yaşlıydı, 100 yaşına geldiği zaman bir ziyarete gitmiş ve o kişiden bir kitap istemiş, iki üç ay sonra gittiğinde o kitabı sormuş. Kitabı niye getirmedin demiş, o da şaşkın bir şekilde bakmış. ‘Yani ben şimdi 100 yaşındayım diye unuttum mu zannediyorsun’ demiş. Çünkü kendisi süper yaşlı, süper yaşlılar en iyi üretimlerini 80 yaşından sonra yapıyorlar. Mimar Sinan süper yaşlı, en büyük eserlerini 80’den sonra yapmış. Goethe öyle, en büyük eserini yanılmıyorsam 80’den sonra yazmış. Yunus Emre Risaletü’n-Nushiyyesini 80 yaşından sonra yazmış. Onun için insanlar bilgeleştikçe, bir şey üretiyor ama müthiş bir şeyler üretiyorlar.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Gençlerin enerjisi, yaşlıların bilgeliği ile birleşirse hayat başarısı ortaya çıkıyor”
Bilgeliğin doğada da örneklerine rastlandığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kurt sürüsünde önde üç tane bilge kurt var. Onların arkasında kırk, elli tane genç kurt var, bir de en arkada bir tek bir lider kurt var. Öndeki bilge kurtlar, tehlike nereden gelir biliyorlar, yol en iyi nereden geçilir biliyorlar, tecrübelerini diğer kurtlara aktarıyor. Bu durumun geyiklerde de olduğunu öğrendim. Ren geyikleri bir tehlike geleceği zaman, içlerinde kıdemli, yaşlı ren geyiğine bakarlarmış. O nereye bakıyorsa hepsi o tarafa kaçarmış. Bu durum evrimsel psikolojide de var. Bu bilgiler yeni nesillere devroluyor. Bu bilgiler ileri yaşlarda var. Gençlerin enerjisi var, ileri yaştaki insanların da bilgeliği var. Bu enerji ile bilgeliğin birleşmesi lazım, bu bilgelik birleşirse hayat başarısı ortaya çıkıyor. Yaşlıları bunun için ‘Sen emekli oldun eve hapis o’ demek bilimsel kategoriye aykırıdır.” dedi.
Dünyanın gelişmiş ülkelerinde yaşlı nüfusun arttığına işaret eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, dünyanın yaşlandığını belirterek yaşlıların genç kuşaklara bilgeliklerini öğretmesi gerektiğini söyledi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Yeni deneyimlere açık olmak yaşlıların en büyük ilacı”
Hayata ve bilime bağlı insanların kolay kolay yaşlanmadığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Nörobilim şunu diyor; İnsan beyni yaş aldıkça yaşlanmıyor. İnsan beyni yeni şeyler öğrenmedikçe yaşlanıyor. Onun için yeni şeyler öğrenmek yeni deneyimlere açık olmak yaşlıların en büyük ilacı, en büyük ihtiyacı ve onları çok mutlu edecektir. Yaşlıları en çok mutlu eden bir diğer ise ‘Şu konuda ne düşünüyorsun? Baba ne düşünüyorsun, dede ne düşünüyorsun? Amca ben bunu çözemedim, sen yardım eder misin?’ dediğiniz zaman o yaşlıya bir kilo altın alsan o kadar mutlu olmazlar. Onun için gençler, anneler, babalar ‘Babaanne ne ihtiyacın var’ demesinler, ‘Benim derdim var. Bu konuda ne yapmamı istersiniz’ desinler. Emin olun yaşlı çocuk gibi sevinirler. Onun için dedelerle torunlar iyi anlaşıyor, birinin sorup öğrenmeye ihtiyacı var, dedelerin de anlatıp tecrübesini aktarmaya ihtiyacı var. İki ihtiyaç birbirini buluyor. Orta nesil bunu görmüyor, okuyamıyor. Orta nesil bir an evvel işte bir şeyler alayım, bir şeyler kazanayım, bir şeyler elde edeyim. Halbuki birisinin öyle fikrinin sorulmasına, fikirlerinin alınmasına ihtiyaç var. Diğerinin bırakın yirmi defa askerlik hatırasını anlatsın dinleyin. Onların yalnız olmadığını hissettirelim” diye konuştu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Yaşlılara değer vermek sonradan öğreniliyor”
Yaşlıları kültür olarak çok sevdiğimizi belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Yaşlı annesi babası hastaneye yatanları görüyorum. Anne babasının ayaklarını ovuşturuyor. Bu başka kültürde yok. Bunu kaybetmeyelim. Ama anne ve baba da zamanında çocuğuna böyle davranmış. Bebekken eli ayağını okşayıp öpersen hayatta ne ekersen onu biçiyorsun. Dünyanın kuralı bu, öğreniliyor. Öğrenilmezse kaybediliyor. Bilgelik sonrada öğreniliyor. Yaşlılara değer vermek sonradan öğreniliyor” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Ahlakın nörobiyolojisi var”
Ahlakın nörobiyolojisine de değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Nobel Ödüllü Bilim İnsanı Aziz Sancar’ın geçtiğimiz günlerde attığı bir tweet’e dikkat çekerek “Aziz Hoca, ‘Ben birine saygı gösteriyorsam bunu ayıp ya da günah olduğu için yapmıyorum. Yalan söylemiyorsam ayıp günah olduğu için değil. İyilik yapıyorsam ayıp günah olduğu için değil. Ben insan olduğum için bunu yapıyorum, yapmaya devam edeceğim’ diyor. Aziz Hocam ahlakın nörobiyolojisi diye bir kavram var. Ahlakın nörobiyolojisine göre bütün bu özelliklerin doğuştan gelmiyor, sonradan öğreniliyor. Senin annen baban yetiştiğin toplum bunu öğretmiş, Amerika'ya göndermiş. Sen onun için biliyorsun bunları. Bunları sen Amerika'da öğrenmedin, bu özellikle genlerinden gelmiyor. Bunu nesiller öğretiyor ama şu andaki genç nesiller bu kadar şanslı değil. Genç nesillere bunlar öğretilmiyor. Bunların öğretilmesi ile ilgili biz şu anda modüller yazıyoruz. Toplumdaki bu öğretilerin insanı değerlerin öğretilmesi ile ilgili modül yazıyoruz, yazmak zorundayız. Artık kültürel bağlarımız zayıfladı. Kültürel aktarım zayıfladı. Bunun bilimsel aktarma ihtiyaç var. Eğitim sistemine bunu koymak lazım. Biz bu insanı değerlere, yaşlılarla ilişki nasıl kurulur, toplumla nasıl ilişki kurulur, aileyle nasıl ilişki kurulur ve kendisi ile nasıl ilişki kurulur? Bunları sonradan öğreniyorsun. Sosyal öğrenmeler ile öğreniyor. Beyin bunları sosyal olarak öğreniyor.” dedi.
Okunma : 3998
ÜHA