Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Sosyal Mentor Online Söyleşi etkinliğine katılım sağladı. Gençlerin yüksek idealler ve anlamlar peşinde koşmayı başarabilmesinin en önemli şey olduğunun altını çizen Tarhan; “Gelişmemiş insan bedeni tatmini hedefler, gelişmiş insan zihinsel tatmini hedefler. Anlam peşinde koşan insanlar yüksek değerlerle ilgilenir. Onun için bunları yaptığımız zaman, ‘Hayattaki en önem verdiğim şey nedir?’ derseniz içinizdeki gizli hazineyi harekete geçirirsiniz.” dedi.
Beynimizin ön bölgesinde zihinsel bir jüri var”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Gelişim Üniversitesi Kariyer Yönlendirme Merkezi’nin düzenlediği programda gençlerle buluştu.
Bilginin yarı ömrünün bir seneye indiğinin altını çizen Tarhan; “Öyle bir çağda yaşıyoruz ki daha önce bilginin yarı ömrü 30 seneydi şimdi 3 seneye hatta 1 seneye indi. Bir sene içerisinde, 6 ay içerisinde bilgi eskiyor. Böyle bir durumda da bilgi bombardımanı var. Daha önce istihbarat servisleri bilgiye ulaşmak için özel elemanlar tutarlarmış şimdi bilgi bombardımanından dolayı doğru bilgiye ulaşmak için uğraşıyorlar. O kadar çok bilgi geliyormuş ki analizör yetiştirmişler. Şu konuda analizör, bu konuda analizör diye onlar bilgiye ulaşmaya, doğru bilgiyi seçmeye çalışıyorlar. Böyle bir bilgi bombardımanında kişinin doğru karar verirken, ‘Doğru bilgi hangisidir?’ diye karar vermesi daha da zorlaştı. Özellikle genç kuşakları düşündüğümüzde doğru bilgiye ulaşmak çok daha önemli oldu. Beynimizin ön bölgesinin bir özelliği vardır, dışarıdan gelen bilgiler, içeriden gelen beş duyuyla ilgili duyumlarımız bütün bu bilgilerden sonra beynin ön bölgesi uygun-uygun değil, geçerli-geçerli değil, güvenli-güvenli değil, sağlıklı-sağlıklı değil diye kararlar veriyor ön bölge hatta beynimizin ön bölgesinde zihinsel bir jüri var. Bu zihinsel jürimizin bir yargıç, başkanı var. Daha sonra bir bilim adamı, bir estetikçi, bir işletmeci, bir ahlakçı dört tane de üyesi var. Beynimize öyle bir analoji yapabiliriz.” şeklinde konuştu.
“Dijital veriyi yöneten dünyaya hükmedecek”
Şu anda dijital dünyanın öznesi değil, nesnesi olunduğunu vurgulan Tarhan; “21. yüzyılda bilgi çağı bitti. Endüstri 4.0’da ne var? Yapay zekâ var, büyük veri var, big data var, otonom robotlar var ve 3D yazıcılar var. Bütün bunlar ciddi bir dijital veriye sahip olan dünyaya şu anda hükmedecek. Dijital veriyi yöneten dünyaya hükmedecek. Hatta 2018’de Davos’da şöyle bir karar veriliyor, gizli kararlardan birisi; ‘Yeni yeryüzü tanrısı yapay zekâdır.’ diyorlar. Yapay zekayı dijital diktatörlüğe doğru dünyayı götürmek için bir küresel sermaye böyle bir plan yapıyor. Ondan sonra pandemi çıktı bütün plan bozuldu. Pandemide bütün dünya dijitalleşmek zorunda kaldı, onların tekeli dağıldı. Aslında pandemideki dijitalleşme şu anda belki pandemi olmasaydı biz bunu kullanmayacaktık. Bu kadar kolaylığını göremeyecektik. Gelişmemiş ülkelerin çoğu dijital platformları kullanamayacaktı. Şu anda biz dijital dünyanın öznesi değiliz nesnesiyiz maalesef ama gençler inşallah burada bazı şeyleri yapacaklar. Sonuçta biz dijital çağda yaşıyoruz, dijital çağda yaşadığımız için dijital dünyanın teknolojisi tarafsızdır. Hangi amaçla kullanırsan o amaca hizmet eder. En güzel mentörlük kullanma sistemi sanal ortamlardan mentörlük kullanabilmektir.” dedi.
“Anlam hazza indirgendi, bağımlılık arttı”
Anlamın hazza indirgenmesinin sonucunda bağımlılığın çok arttığına dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “California sendromu diye bir sendrom var. Bu sendromun dört belirtisi var; birinci belirtisi hedonizmdir. Haz peşinde koşmayı yaşam amacı ediniyor. Bir Amerikalı beş gün çalışıyor, iki gün eğleniyor. ‘Hoşuma giden iyidir, hoşuma gitmeyen kötüdür.’ diyor. Anlamı hazza indirgedi bunun sonucunda bağımlılık çok arttı. Haz peşinde koşmayı idealize ettiği için şu andaki modernist sistem bağımlılığa beyinde ödül yetmezliği sendromu deniyor. Bağımlılıkta beyin ödüle doymuyor. Daha çok istiyor ve beyindeki ödül ceza sistemi bozuluyor. Kişi daha çok ödül isterken maddeye bağımlı oluyor. İkinci olarak da benmerkezcilik ortaya çıkıyor, kişi kendi çıkarını düşünüyor. Mesela eşi hasta oluyor; ‘Ben dünyaya bir defa geldim, istediğim gibi yaşayamayacaksam niye evliliği sürdüreyim ki?’ diyor ve evliliğini bitiriyor. Evlilik çıkar üzerine değildir. Evliliğin amacı iyi günde kötü günde beraber olabilmektir. Modernizm evlilik olgunluğunu yok etti. Üçüncüsünde yalnızlık ortaya çıkıyor. Şu andaki modern dünyanın en büyük sorunu yalnızlıktır. Dördüncü California sendromu belirtisi de mutsuzluk. Mutsuzluk da depresyona kayıyor bir müddet sonra. Zengin ama mutsuz insanlarla dolu bir dünyaya doğru gidiyoruz. Refah seviyemiz artıyor zenginleşiyoruz ama mutlu değiliz. Böyle bir insanlığa gidiyor. Burada çözüm Anadolu’nun üzerindeki hazinede yatıyoruz, çözüm burada. Onu hayata geçirmemiz lazım.” ifadelerini kullandı.
“Batı dünyası doğu bilgeliğini satın aldı, uyguluyor”
İntihar salgınının olduğunun altını çizen Tarhan; “İngiltere’de Manchester City University ile BBC’nin yaptığı ortak bir yalnızlık çalışması var. Yalnızlık çalışmasında 50 bin küsur kişi içerisinde 75 yaş ve üzeri çok yalnızım diyenlerin oranı yüzde 27. Asıl şok tablo 16-24 yaş arasında, 16-24 yaş arasında yalnızlık oranı yüzde 40. Şok oluyorlar. Bu 2018’de yapılmış bir çalışmadır. Covidden sonra daha da arttı. Gençlerde intihar çok fazla. İntihar salgını var. Bunun için pozitif psikoloji dersleri koydular. Bu derslerde ne öğretiliyor? Mevlana’yı almışlar sistematize etmişler, bize yeni bir bilim dalı olarak sundular. İyi ki de yaptılar bizim tembelliğimiz. Ben bunu fark edince çok rahatsız oldum. Mesnevi Terapi, Yunus Terapi, Aşk Terapi kitaplarını o zaman yazmak zorunda kaldım. Bu bilginin kaynağı buralar diye. Amerikalılar Mevlana’yı kendi kaynakları gibi referans vermeden bilim dalı oluşturdular. Batı dünyası doğu bilgeliğini satın aldı, uyguluyor. Biz hiç olmazsa onlardan alıp uygulayalım. Pozitif psikolojiyi biz 2013’de ders olarak koymuştuk Üsküdar Üniversitesi olarak. 2015’de Harvard koymuş. 2019’da Yale koydu. İntihar salgınına çözüm olarak kondu. İsmi mutluluk bilimi diye de geçiyor. İyilik bilimi, mutluluk bilimi diye geçiyor. Biz onun kongresini de yapıyoruz. Geleneksel hale getirdik. Bunu aslında yalnızlığa çare olarak arıyorlar.” şeklinde konuştu.
“Gelişmiş insan zihinsel tatmini hedefler”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, modernizmin hep geçici anlamlar sunduğu konusuna değindi. Tarhan; “Modernizm bize anlam peşinde koşmak için cinsellik, mal mülk sahibi olmak, şöhret bu gibi anlamları sunuyor. Modernizm bize hep geçici anlamlar sunuyor. Şu anda modernizm, ‘Hayatın sonuna geldiğin zaman nasıl bir insan olmak istiyorsun, nasıl anılmak istiyorsun, nasıl bir iz bırakmak istiyorsun, yaşadığın toplum için ne yaptın, insanlık için ne yaptın, mezar taşına ne yazılmasını istiyorsun?’ bize böyle bir anlamı öğretmiyor. Biz bu amaç ve anlam peşinde koştuğumuz an modernizm tehlikeleri falan vız gelir tırıs gider, hiçbir şey yapamaz. Onun için en önemli şey gençlerin yüksek idealler ve anlamlar peşinde koşmayı başarabilmesidir. Biz bunu yapalım emin olun elinin tersiyle iten gençlik bu şekilde ortaya çıkar. Gelişmemiş insan bedeni tatmini hedefler, gelişmiş insan zihinsel tatmini hedefler. Gelişmemiş insan nedir? Bedeni tatmin yemek, içmek, üremek, eğlenmek, mal, mülk, makam sahibi olmak ama gelişmiş insan zihinsel tatmini hedefler. Zihinsel tatmin de soyut fikirlerle ilgilenmek, soyut konularla, varoluşla, anlamla, müzikle, sanatla, edebiyatla ilgilenmektir. Anlam peşinde koşan insanlar yüksek değerlerle ilgilenir. Onun için bunları yaptığımız zaman, ‘Hayattaki en önem verdiğim şey nedir?’ derseniz içimizdeki gizli hazineyi harekete geçirirsiniz.” dedi.
“Yanlış ve kötülükler iyi ve mükemmelin parçasıdır”
Hayatta çekilen acı, sıkıntı ve zorlukların aslında büyümenin bir parçası olduğuna dikkat çeken Tarhan; “Beynimizin ön bölgesindeki karar verme mekanizması şu anda psikoloji biliminin en çok ilgilendiği konu, nasıl karar veriyoruz ve bilinç nedir sorusudur. Burada bilinçte özgür irade var. Alvin Plantinga diyor ki; ‘Tanrı her şeye gücü yetendir, her şeyi bilen ve salt iyi bir varlıktır. Önermesi mantıksal olarak şu anlama gelmez, tanrı kötülük yapabilecek bir şeyler yaratmaz anlamına gelmez. Böyle bir sonucu doğurmamaktır.’ diyor çünkü özgürlüğün denenmesi için yanlış olanı yapma imkânı da olmalı. Mesela melekler özgür değil. Yanlışı yapma özgürlükleri yok, hep iyi doğru yapıyorlar. Özgürlük denebilmesi için yanlış olanı yapma imkânı da olmalı. ‘Bireyin her zaman doğru olanı yapıyor olması yanlış olanı yapamıyor olmasından kaynaklanmamalı. Eğer bir insanın her zaman doğru olanı yapması melekler gibi yanlış olanı yapamıyor olmasından kaynaklanmamalı.’ diyor. Öyle olursa ruhani varlık olur ama insan doğruyu da yanlışı da yapma konusunda özgür bırakılmış. O halde o insan yanlışı seçecek ama yaptırım gücü olmayacak. Hayat tercihtir. Seçecek ondan sonra Allah ilmiyle gücüyle eyleme dönüştürecek. Zaten tevhit inancı da bunu söylüyor. Biz sadece seçiyoruz. İyi-kötü, doğru-yanlış, faydalı-faydasız seçiyoruz ondan sonra her seferinde bizim isteğimize göre yeni yaratılışlar oluyor. Bu nedenle kötülükte hatta kuantum fiziğinde bir meteorolog bilgisayarda 60’lı yıllarda bir hava tahmini yapıyor. Tahmini yaparken bir gün bir an çay içmek için ara veriyor. Yaptığı hesapları olasılıkları kaydetmiyor. Geldikten sonra bir bakıyor ki bütün yaptığı program altüst olmuş. ‘Eyvah, en iyisi kaldığım yerden devam edeyim diyor.’ ve bir bakıyor ki daha iyi ihtimaller ortaya çıkmış. Onun üzerine şöyle diyor; ‘Yanlışlar mükemmelin bir parçasıdır.’ diyor ve kaos teoremi ortaya çıkıyor. Kuantumcular bunu alıyorlar ve ‘kelebek etkisi’ diyorlar. Onun için yanlış ve kötülükler iyi ve mükemmelin parçasıdır. Hayatta çektiğimiz acılar, sıkıntılar, zorluklar aslında büyümenin bir parçasıdır. Hepimiz zora talip olalım, ilerleyelim, o zorlukları aşalım, onun hazzını yaşayalım. Bunlar bize dayanıklılık eğitimi olur.” ifadelerini kullandı.
Okunma : 1900
ÜHA