TARHAN Ailesinin Soy Ağacı

Prof. Dr. Nevzat Tarhan Dicle Üniversitesi’nin Konuğu Oldu

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Dicle Üniversitesi tarafından düzenlenen etkinlikte konuşmacı olarak yer aldı. Online ortamda düzenlenen programda deprem ve kadın psikolojisi hakkında açıklamalarda bulunan Tarhan, kadın-erkek arasındaki farklılıklara dikkat çekerek; “Kadın-erkek birbirinin rakibi değil, tamamlayıcısı olmalı. Deprem gibi travmalardan sonra çiftler ailelerinin değerini daha iyi anlıyorlar. Hayat olayları ve şok yaşantılar insanların birbirlerinin olumlu taraflarını görmesi gibi farklı bir bakış açısı getiriyor, bu da ilişkileri olumlu yönde geliştiriyor.” dedi.

 

“Deprem sonrası farklı başa çıkma yöntemleri olacaktır”

Prof. Dr. Tarhan, Türkiye’yi derinden etkileyen depremin etkileri hakkında açıklamalarda bulundu. Depremin bireysel etkilerine dikkat çeken Tarhan, travma ile baş etme yöntemlerinin değişebileceğini ifade etti. Tarhan; “Ülkemizde iki deprem meydana geldi. Bu depremler yeryüzünde çok büyük hasara, çatlaklara neden oldu. Çok ezber bozan bir şey, yer bilimcilerin plan ve teorileri bozuldu. Tabi bunun toplumsal, sosyal, politik ve bireysel etkileri var. Bireysel etkilerde genellikle bu ilk başlangıçta ilk 2 hafta içerinde akut stres tablosu vardır. Daha sonra 6 veya 8 haftayı geçince, post travmatik stres bozukluğu dediğimiz, kişinin yaşam kalitesini çok bozan dönem yaşanabiliyor. Mesela ABD’de savaş travmaları var, Vietnam’da, Irak’ da ve Afganistan’da olanların savaş travmaları meydana gelmiş. İnsanların yarıya yakını, başa çıkma yöntemi olarak alkole başvurmuşlar. Alkolle uyuyabiliyorlar, alkolle sakinleşebiliyorlar. Bizde de farklı başa çıkma yöntemleri var. Böyle süreçlerde kişiler agresifleşiyorlar, saldırgan oluyorlar, taşkınlık oluyor. Bazı kişiler de pasifleşiyorlar, içine kapanıyorlar ve depresif oluyorlar. Bazı kişiler ise dini başa çıkma yöntemine başvuruyorlar. Dini başa çıkma yönteminde kişi, inançlarına, zihinsel sığınaklarına sığınıyor. Hangi dini inanç sistemine mensupsa, işte koruyucu meleğe inananlar oluyor, zihinsel sığınaklar oluyor, tevhid inancına inananlar oluyor. Tevhid inancı daha akla uygun olduğu için insanları daha çok tatmin ediyor. Bir inanç sistemi akla uygun olursa, mantıksal çerçeveye uyarsa insan ona inanıyor.” dedi. 

“Tevhid inancı travmayı anlamlandırmayı kolaylaştırıyor”

Travmalarda akla en yakın olan tevhid inancının travmayı anlamlandırmaya yardımcı olduğunu aktaran Tarhan, travma yaşayan kişiler ile kurulması gereken ilişki hakkında konuştu. Tarhan; “Bu çağ insanı akla dayanan inançlarla tatmin oluyor. Her şeyi bilen, her şeyi kontrol eden ilahi bir gücün varlığı güven veriyor. Kuantum fiziğinin de bize gösterdiği madde ötesi bir gerçeklik var, 5 duyuyla ölçülemeyen, fizik ötesi, madde ötesi bir gerçeklik. 2022 yılında, 3 kuantum fizikçisi Nobel ödülü aldı. Zaman ve mekândan bağımsız, ışık hızından daha hızlı bir evrenin varlığı Kuantum Dolanıklık’la kanıtlandı. Geçmiş ve gelecek aynı zamanda var diyerek bize kendini göstermeyen yüksek bir güç, yüksek bir irade olduğu ifade ediliyor. Bu da tevhid inancı oluyor, akla en yakın inanç. Bu inanca sığınan kimse, zihinsel sığınak konusunda akla yakın olduğu için daha çok anlam, yaşayan olayı daha doğru anlamlandırıyor. Çünkü ilk başlarda anlamlandırmayı doğru bulmuyoruz. Travma yaşayan kimseye ilk başta, ‘takma kafana, beterin beteri var, kader planı’ vs. deyip, o travmayı anlamlandırmaya çalışınca kişi kendini çok kötü hissediyor. Post travma stres bozukluğu olan kişilerde de yahut da travmanın başlangıç dönemindeki kişilerde yapılacak en önemli şey, o kişilerin yalnız olmadığını hissettirmek ve duygularını paylaşmak. Yani, elini tutmak bile onların, yanında olduğunu hissettirmek, temel ihtiyaçlarını karşılamak onlara ilaç gibi gelir ama oturup nasihat vermek, konferans vermek geri teper.” şeklinde konuştu. 

“Depremde bölgedekiler birincil travma yaşarken bütün Türkiye ikincil travma yaşadı”

Depremin hayatı sorgulama ve geçiciliğini anlamaya neden olduğunu aktaran Tarhan, tüm Türkiye’nin bu afetten birincil veya ikincil travma ile etkilendiğini ifade etti. Tarhan; “Deprem ve doğal afetler bize ölümün çok yakın olduğunu ve bedeni rahatımızın olmadığını gösteriyor. Sağlığımızın hatta her şeyin artık yolunda gitmeme ihtimalini görüyoruz. Bir nevi şu anda haddimizi de bilmeye başladık. Aç gözlülüğümüzü, doyumsuzluğumuzu, sınırsızlığımızı kapitalist ahlakı sarstı bu depremler. Bu kadar kanıksanmış kapitalist ahlak Almanya’da veya Amerika’da yok. O derece dürüstlük ve insan hakkına saygı var ki ama orada da kuralsızlık yaygın. Yani onun için bizim toplumda da tersi var eğitimli insanlarda kapitalist ahlak var eğitimsiz geleneksel olan insanlarda bizim atalarımızdan gelen geleneği devam ettirdikleri için daha yardımseverler. Bu depremde Z kuşağı diye eleştirilen gençler daha depremin ilk günü, biz hiçbir şey demeden harekete geçtiler. Üniversitede öğrenci kulüpleri hemen organize oldular, gece gündüz çalıştılar ve kendi harçlıklarından çocuk bezi aldılar sular aldılar koliler yaptılar. Deprem bölgesine o kadar çok sahip çıktılar ki, bu gençlere haksızlık yapıyoruz herhalde diye düşündük. Onlar yaşının gereğini ya da zamanın gereğini yapıyorlar. Bazı olumsuzlukları görüp ümitsiz ve karamsar olmamak gerekiyor. Depremde bölgedekiler birincil travma yaşadılar ama bütün Türkiye ikincil travma yaşadı, dışarıda herkesin neşesi kaçtı eskisi gibi mutlu olan az insan var.” ifadelerini kullandı. 

“Çocuklar afet gibi travmalardan değil, aile geçimsizliğinden daha fazla etkilenir”

Travmalara karşı kadın-erkek beyninin farklı tepkiler vereceğine değinen Tarhan, sıcak aile ortamının sağlanmasının önemine dikkat çekti. Tarhan; “Kadın beyin ve erkek beyni arasında fark var. Erkek beyni sol beyin mantık, muhakeme, analitik, konuşma, hesaplama ile ilgili. Sağ beyin dişil beyin, sol beyin ise eril beyin. Sağ beyin müzik, sanat, estetik ve duygularla ilgilidir. Ön beyin de ikisi arasında denge sağlar. Erkek duygular yönünden kendini geliştirmeli, empati öğrenmesi için kendini zorlaması lazım, kadın da mantık konusunda biraz kendini zorlaması lazım. O zaman denge sağlanmış oluyor. Kadının korkuya direnci daha düşüktür, bu nedenle travmalardan ilk anda kolay etkileniyor fakat kadının toparlayıcı rolü var çünkü beyni bütünsel düşünmeye daha yatkın. O ilk anda korku şoku etkiliyor fakat daha sonra toparlayıcı rolü oluyor. Bir arada tutucu bütünleştirici rolü daha fazla ön plana çıkıyor, bu nedenle kadın erkek birbirini tamamlayıcı rolü var. Kadın-erkek birbirinin rakibi değil, tamamlayıcı olmalı. Biri fiziksel gücün ön planda olduğu konularda destek oluyor, diğeri de toparlayıcılık açısından destek oluyor Deprem gibi travmalardan sonra çiftler birbirlerinin ve ailelerinin değerini daha iyi anlıyorlar. Hayat olayları, şok yaşantılar ve yaşam olayları insanların birbirlerinin olumlu taraflarını görmesi gibi farklı bir bakış açısı getiriyor, farklı değerlendirmeleri farklı seçenekleri göz önüne getirtiyor bu da ilişkileri olumlu yönde geliştiriyor. Rekabetçilik modernizm kadın erkek ilişkisini kadın-erkek savaşlarına dönüştürdü, haklılık mücadelesi, para kavgaları ve devamlı ego savaşların yaşanıyor. Dış tehdit olunca nasıl köyler birleşir düşmana karşı onun gibi ailelerde birleşiyor, dış tehlikeye karşı. Anne baba evin sıcak bir atmosfer, güvenli alan olması için ne yapabilirim konusuna odaklanırsa en büyük fayda çocuklara olmuş olur. Travmalarda ne olacak diye düşünüyoruz, aslında deprem travmasından daha çok çocuklar karı ve koca geçimsizliğinden dolayı yaşananlardan etkilenir.” ifadelerini kullandı.

“Akıllı kadınlar eşini ve kaynanasını takıma alıyor”

Kadınların empati duygularının çok güçlü olduğunu aktaran Tarhan, akıllı kadınların eşini ve kaynanasını takıma aldıklarını ifade etti. Tarhan; “Kadınların empati duygusu erkeklerden 2-3 adım daha önde. Bu sebeple olayları daha çok duygusallaştırıp daha verici oluyorlar. Erkeklerin de işine geliyor bu, hemen kenara çekiliyorlar. Halbuki böyle durumlarda kadın diyecek ki ben bu işi yapıyorum şunu da sen yap. Erkeğe evin içindeki tahtını kurmasın, ona evin içerisinde köşk hazırlamasın. Erkek de sorumluluk alsın. Her şeyi yapan becerikli bir kadın var, adamda gider kahveye sağda solda aylaklık eder sonra da kadınlar şikâyet ederler. Yani ustaca eşini takıma dahil edeceksin. Hatta akıllı gelinler kaynanayı takıma alır diyoruz. Ortada bir tartışma olunca akıllı bir gelin kaynanasına su yemeği çok güzel yapıyordun bana tarif et dese, kayınvalidenin de önyargısı dağılır. Böyle olaylar birkaç kere olduğu zaman olumlu bir değişim olur. Takıma almak demek yanına almak demek değildir. Onu duygusal olarak etkileyeceksin ve birlikte hareket etmeye çalışacaksın. Akıllı kadınlar da erkeklerini takıma alırlar. Böyle durumlar doğru davranmayan erkekler için, doğru davranan erkekler üstüne alınmasın. Zaten sorumluluk duygusu olan bir erkek, eşi orada bütün yükü taşırken rahat rahat oturamaz. Benmerkezci kişileri kastediyorum.” dedi. 

“Geliştiren travma ile kişi ümitsizliğe ve karamsarlığa düşmezse o travma onu güçlendiriyor”

Hayat olaylarının dayanıklılık eğitimi olduğunu ifade eden Tarhan, geliştiren travma ile kişinin bu travmadan güçlenerek çıkacağına dikkat çekti. Tarhan; “Önümüze çıkan zorluklar aslında hayatımızdaki engeller, zorluklar büyümenin bir parçasıdır, büyümenin. Yaşadığımız sıkıntılar, acılar, gerçekler gerçeklerin büyümenin bir parçasıdır, gelişmenin bir parçasıdır. Onun için yanlışlar mükemmelinde bir parçasıdır aynı zamanda. Yanlış dediğimiz kötü dediğimiz şeyler bizim daha iyi ve mükemmele gitmek için bir basamak haline geliyor. Onun için hayat olaylarında o anda acı çekiyorsun ama bütün iş burada ümitsizliğe, karamsarlığa düşmemek ve dayanıklılık eğitimi. Bu hayat olayları bize dayanıklılık eğitimi oluyor. Dayanırsak eğer başarabilirsek daha iyiye daha güzele doğru güçlenerek çıkıyoruz. Psikolojik savunmalarımız güçleniyor, ego gücümüz artıyor hatta geliştiren travma yaşanıyor. Yani kişi travma yaşıyor, acı çekiyor ama bu travmayla ümitsizliğe ve karamsarlığa düşmezse o travma onu güçlendiriyor. Çincede tehlike kelimesi iki kavramdan oluşur. Bir kavram tehdit, bir kavram da fırsat anlamına gelir. Tehdit ve fırsat kavramları bir araya getirdikleri zaman bunun adı tehlike oluyor. Tehdide uzanırsan birçok fırsatı kaybediyorsun ama fırsata odaklanırsan o fırsat senin için yeni kapılar pencereler açıyor.” dedi. 

Okunma : 869

ÜHA

 

Haberler

Foto Galeri