“Kişi stres altında olduğu zaman beyin stres hormonları salgılar”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, pandemi sürecinde bağışıklık sistemimizi güçlü tutmamıza yardımcı olacak yöntemlere değindi. Tarhan, “Vücudumuzun bir bağışıklık sistemi var, bu sistemi zayıflatan en önemli unsur strestir. Kronik stresi, hapishanelerdeki güvenlik sisteminin bozulması sonucu bütün mahkûmların dışarı çıkması ile artan suç ve olaylara benzetebiliriz. Bağışıklık sisteminin zayıflaması da vücudun kendi kendini koruduğu sistemi zayıflatır. Stres; vücudumuzda uyuyan, kontrol altına alınmış kanser hücreleri ve virüsleri uyandırabilir. Psikolojik bağışıklık sistemimizde mevcut. Psikolojik savunmalarımızın diğer organlar gibi bir karşılığı yok ama beyinde karşılıkları var. Kişi stres altında olduğu zaman beynimiz stres hormonları salgılar. Stres hormonlarının salgılanması beyinde enerji, bilgi ve sinyal akışının artmasına neden olur. Beynin koordinasyonunu sağlayan sistem bozuk çalışmaya başlar” dedi.
“Her ilaç aslında kimyasal bir silahtır”
Günümüzde dokulara saygın hekimliğin ön plana çıktığını vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, mecbur kalınmadıkça vücuttaki düzeni bozmadan ilaçsız, ameliyatsız yöntemlerle hastalıkların tedavi edilmeye çalıştığını belirtti. Tarhan, “Her ilaç aslında kimyasal bir silahtır, yerinde kullanılırsa faydalı olur. Aynı şey psikolojik dinamiğimizde de mevcut. Daha önce psikanaliz yöntemleri vardı. Kişinin çocukluk dönemine inilerek tedavi doğru yönetilebildiğinde bilinçaltında babasına düşman bir çocuk olduğu görülüyordu. Bu durumda kişiyi kontrolden çıkararak babası ile kavga etmesine neden oluyordu. Ama şimdi pozitif psikoterapiler mevcut. Yeni tedavi teknikleriyle beyin kimyasını düzeltirken aynı zamanda kişinin çocukluk çağı gibi konuları en sona bırakılarak psikolojik savunması güçlendiriliyor. Bu güç artırıldığı zaman kişi sorununu kendi çözebiliyor. Burada bizim yapabileceğimiz şey ise negatif yönlerimiz ile uğraşmak yerine pozitif yönlerimizi güçlendirmektir” ifadelerini kullandı.
“Beyin kendi kendini programlayan bir organ”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan beynimizin enter tuşunun inanç olduğuna dikkat çekti. Tarhan, “Kişi orucunu inanarak tutuyor ve bunun kendisine maddi manevi fayda sağlayacağını düşünüyorsa beynimizdeki biyolojik saat devreye girer. Bu biyolojik saat yeni bir ritim yazar. Normalde öğle saatlerinde acıkan kişi bu şekilde inanarak oruç tutarsa beyin açlıkla ilgili kasılmalar yaşamaz. Beyin kendi kendini programlayan bir organdır. Mesela bir insan sabah saat dörtte kalkacağını düşünerek, erkenden, alarm kurmadan yatarsa uyanabilir. Ama kalksam da olur kalkmasam da düşüncesi ile uyursa saati mutlaka kaçırır. Beynimizin enter tuşu inançtır. İnandığımız şeyi beynimiz kabul edilmiş bilgi olarak algılıyor ve ona göre davranıyor” dedi.
“Ölümün bile değiştiremeyeceği bir anlam peşinde koşmalıyız”
İnsanların bazı duygularını dizginlememiz gerektiğini vurgulayan Tarhan, Ramazan ayında kötücül duygulara oruç tutturulması gerektiğini söyledi. Tarhan, “Çiçekçiler bir çiçeğin açmasını istedikleri zaman çiçeği karanlığa kapatarak günışığı orucu tuttururlar. Gün ışığı görmeyen çiçek öleceği ve üremesi gerektiği genetik koduna sahiptir. Üç gün sonra çıkardıklarında çiçeğin tomurcuk verdiğini görürler. Ramazan ayında da oruç dolayısıyla yaşanan açlık bağışıklık sistemindeki kök hücreleri kamçılar ve vücut yeni hücre üreterek kendini yenilemeye başlar. O yüzden açlığı çekmek gerekiyor. Sadece midemiz aç kalırsa tahammül daha fazla zorlanıyor. Aç kalırken kin, nefret, kıskançlık, öfke gibi kötücül duygularımıza da oruç tutturmalıyız. Duygularımızı denetim becerisi kazanarak dizginlememiz gerekiyor. Ramazan ayı insanın içindeki arzu, dürtü ve kötücül duyguları terbiye etmesi için müthiş bir fırsat. Psikolojik olgunlaşma aynı zamanda manevi olgunlaşmadır. Bu olgunluk kişide bir inanç ve anlam arayışıyla bağlantı kurarsa psikolojik olgunlaşma olur. Ölümün bile değiştiremeyeceği bir anlam peşinde koşmalıyız” şeklinde konuştu.
“Evlilik iyi bir iş birliği yapma sanatıdır”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, evde kaldığımız sürenin aile içi ilişkilerimizi geliştirmemiz için bir fırsat olduğunu belirtti. Tarhan, “Pandemi bize üç hediye verdi. İlk hediyesi nitelikli ilişki kurmamız için verilen bol zamandır. Aynı evde birbiri ile göz teması bile kurmayan, nitelikli beraberlik sağlayamayan ailelerde duygusal ihmal vardır. Çocuklarda duygusal ihmal olması kimse beni sevmiyor hissi uyandırıyor. Bu da çocuğun özgüven duygusu olmadığı için hayata atılmasını engeller. Bu yüzden anne ve babanın çocuğa; hayat güvenli, evimiz güvenli duygusunu aşılaması gerekir. Evimizi güvenli hale getirirsek sıcak atmosferde olur. Bu sadece anne veya babanın çabası ile değil iki tarafın iletişimde birbirini tamamlayıcı özellikler sergilemesi ile olur. Bunu yaparsak çocuklarımızın gelişen ruhlarına daha iyi tohumlar atmış olur. İyi bir iş adamı, fabrikatör, esnaf olabilirsiniz ama iyi bir baba olmak için evde patron rolünde değil baba, eş rolünde olmak gerekir. Çalışan kadınlarda anne, çalışan, eş ve ev hanımı rolüne sahiptir. Bu yüzden kadınlar çift kariyerlidir. Evlilik iyi bir iş birliği kurma sanatıdır. Pandemi dönemi de bize bunun için iyi bir zaman fırsatı sunuyor. Bu dönemin bize verdiği diğer önemli hediyeler de psikolojik sağlamlık eğitimi ve kendini geliştirme fırsatıdır” dedi.
“Teknoloji tarafsızdır”
İnsanların devamlı televizyon seyrederek koronavirüs ile ilgilenmesinin kaygı düzeyini artırabileceğini dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Televizyonu ihtiyacımız olduğu kadar izlemeli, imkân dâhilinde asıl işlerimize dönmeliyiz. Teknoloji, pandemi döneminde büyük bir kolaylık sağladı. Bizde üniversite olarak %98 oranında online eğitime geçtik. Alt yapımızda iyi olduğu için rahatça uyum sağladık. Teknoloji tarafsızdır iyiye kullanırsak geliştirir, kötüye kullanırsak kötü yönde geliştirir. Bir film vakit öldürmek için izleniyorsa geçen zamana yazık” dedi.
“Gençlerin muhakkak tutkulu projeleri olmalı”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, stratejik düşünmenin önemine değinerek pandemi sürecinde evde ailesi ile zaman geçiren ebeveynlere tavsiyelerde bulundu. Tarhan, “Akıllı insan, stratejik düşünen insandır. Gelecek ile ilgili yatırım yapmamız gerekiyor. Stratejik düşünce, uzun vadeli düşünmedir. Stratejik düşünen insanların bir hedefi vardır. Böyle durumlarda amaç belirlemek büyük önem taşır. Ailecek toplanıp beyin fırtınası ile günlük planlama yapılabilir. Eğlence de insanın psikolojik bir ihtiyacıdır ancak dozu kaçarsa insanı tembelleştirerek kaygıyı artırır. Mutluluk renkli bir gölge gibidir, yakalamaya çalıştıkça kaçar. Ama işinizi yaparsanız peşinizden gelir. İnternet ve sosyal medyayı da amacımıza uygun kullanmamız gerekir. Bunlar birer amaç değil araçtır. Amacımıza uygun kullandığımızda teknoloji bize hizmet eder. İhtiyaç ve istek dengesini kurmak önemlidir. Bu yüzden gençlere muhakkak tutkulu projelerinin olması gerektiğini söylüyoruz. Tutkulu projesi olan genç, zamanın nasıl geçtiğini anlamaz. Ama hiçbir planı, projesi olmayan genç olaylarla birlikte sürüklenir” dedi.
Okunma : 3813
ÜHA