Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan İzmit Rehberlik ve Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen programın canlı yayın konuğu oldu. “Pandemi Psikolojiyi Nasıl Etkiliyor?” konusunun ele alındığı programda Tarhan, pandemi sonrası toplum psikolojisi ve özellikle pandemiden en çok etkilenen genç kuşak hakkında dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Covid-19 sonrası beklenen psikolojik rahatsızlıkların gençler arasında etkisini göstermeye başladığını aktaran Tarhan, kuvvetli aile bağlarının bu rahatsızlıkları engellemedeki önemine dikkat çekti. Tarhan; “Özellikle aile desteği zayıf olan gençlerde, parçalanmış ailelerde veyahut çatışmalı iletişimin olduğu ailelerde büyüyen çocuklar daha çok sosyal izolasyona doğru yöneldiler.” dedi.
“Pandemi sonrası psikiyatrik hastalıklar gençler arasında arttı”
İzmit Rehberlik ve Araştırma Merkezi (RAM) tarafından düzenlenen programa rehberlik alanında eğitim veren öğretmenler yoğun ilgi gösterdi. Pandemi sonrası toplum psikolojisi hakkında çarpıcı açıklamalarda bulunan Tarhan, “Pandemiden en çok etkilenen grup gençler oldu.” dedi. Tarhan; “Pandemi herkesi etkiledi. Tahmin edilenin aksine bu süreçten en çok ileri yaş grubu değil, gençler etkilendi. Üsküdar Üniversitesi olarak 2020’nin Nisan ayında Covid- 19 ile ilgili hızlı bir araştırma yaptık. Pandemiyle ilgili algılar, kaygılar, korkular ve pandemi sonrası olgunlaşma alanında 6 sorulu ölçek uyguladık. Bu araştırma Türkiye’nin farklı noktalarından 6 bin 318 kişi üzerinden, 25 yüksek lisans öğrencisi tarafından yürütüldü. Bu araştırmadan hareketle kriz yönetimi konusunda yapılması gerekenler, alınması gereken tedbirler ve kriz sonrası için öngörüde bulunduk. Covid-19 salgınında fiziksel rahatsızlık ve sağlık sorunu var. Pandemi sonrası toplumda daha fazla yalnızlık, daha az güven, daha fazla gelecek kaygısı, daha az mutluluk, daha fazla ölüm korkusu, daha fazla şiddetli olaylar, daha az eğlence, daha sık depresyon panik bozukluğu ve sosyal sorunlar gibi durum ortaya çıktı. Dünya Sağlık Örgütü post pandemik dönemde psikiyatrik hastalıklar pandemisi bekleniyor uyarısında bulunmuştu. Şu anda bunun uyarılarını en çok gençler üzerinde etkili olduğunu görüyoruz.” dedi.
“Aile bağları zayıf olan gençler sosyal izolasyona yöneliyor”
Pandemi sonrası beklenen psikolojik rahatsızlıkların gençler arasında etkisini göstermeye başladığını aktaran Tarhan, kuvvetli aile bağlarının bu rahatsızlıkları engellemedeki önemine dikkat çekti. Tarhan; “Özellikle aile desteği zayıf olan gençlerde, parçalanmış ailelerde veyahut çatışmalı iletişimin olduğu ailelerde çocuklar daha çok sosyal izolasyona doğru yöneldiler. Kendilerini internete kaptırdılar ve uyumları bozuldu. Sosyalliği öğrenemeyen, sosyal sorumluluğu olmayan bir gençlik ortaya çıktı. 18 yaş ve üzeri gençler pandemi gibi küresel bir krize önceden zihinsel hazırlıkları olmadıkları için çok daha kolay etkilendiler. 8., 10. ve 12. sınıf öğrenci ile ilgili bir istatistiğe göre 1980’lerde öğrencilerin yüz yüze görüşme oranlarını hemen hemen her gün olarak yani yüzde yüz olarak tespit etmişler. 90’lı yıllarda bu oran yüzde 50’nin üzerindeymiş, 2010’lu yıllarda aşağı çekilmeye başlıyor. Nedeni ise internetin yaygınlaşmaya başlaması. 2015’ten itibaren bu oran yüzde 30’ların altına düşüyor. Şimdi daha da düşmüştür. Bu oranlar küresel olarak gittiğimiz yönü gösteriyor. Geldiğimiz noktada ülkeler hızla ‘Yalnızlık Bakanlıkları’ kuruyor. Yaşlılarda daha fazla olması beklenirken ilginç bir sonuç ortaya çıkıyor. ‘Kendimi çok yalnız hissediyorum’ diyen 16-24 yaş arası oran yüzde 40 gençlerde çıkıyor. Bu nedenle gençlerde intihar salgınları çok fazla. Pandemi küresel olarak dünyanın yalnızlığa doğru sürüklenişini ciddi şekilde hızlandırdı.” şeklinde konuştu.
“Pandemi küresel bir kriz dönemiydi”
Pandeminin bir kriz dönemi olduğunu ifade eden Tarhan, kriz öncesi ve sonrası yapılması gereken çalışmalar hakkında detaylı açıklamalarda bulundu. Tarhan; “Kriz yönetiminde açısından pandemide yapılması gereken bazı durumlar var. Öncellikle kurumların kriz planının olması lazım. Doğu kültürü olarak krizi çok iyi yönetmeyle övünürüz. Ama kriz olmadan önce kriz öncesi plan yapma alışkanlığımız yok. Hâlbuki akıllı kaptan fırtınayı aşan kaptan değil fırtınaya yakalanmamayı başaran kaptandır. Bunun için krizlerin en büyük öğreteceği muhtemel krizlerin öncülleri vardır. Kriz öncesi küresel eğilimler anketi yapıyor uluslararası gizli servisler. O eğilimlere göre muhtemel krizleri öngörüyor ve ona göre önceden tedbirlerini alıyor. İkinci aşama risk hesaplamalarının yapılmasıdır. Daha sonra kriz öncesi güçlü özellik yönlerinin bilinmesi ve krizi yönetirken fırsatlar ve tehditlerin hesaplanabilmesi. Bu aşamadan sonra krizin kazanıma dönüştürecek şekilde doğru pozisyon alma ve kriz olduğunda kırılmanın en zayıf noktadan olduğu unutmamak gerekiyor. Son aşama ise krizin hiçbir şekilde hasar bırakmadan düzelmeyeceğini bilmek. Bu tedbirlerin birkaçını aldık kriz açısından aşı olarak da Türkiye’de birçok aşıya kolay ulaşılabilirlik açısından birinciyiz. O krizin o yönü açısından başarılı olduk çok şükür.” ifadelerini kullandı.
“Pandemi sahip olduklarımızın kıymetini anlamamızı sağladı”
Pandemi sırasında yapılan ‘Travma Sonrası Büyüme Ölçeği’ araştırması hakkında açıklamalarda bulunan Tarhan, pandeminin insanların gözünde hayatın kıymetini artırdığına dikkat çekti. Tarhan; “Krizi psikolojik olarak ele almada ‘Travma Sonrası Büyüme Ölçeği’ var. Bu ölçekte katılımcılara 6 tane soru soruluyor. Bu araştırmayı pandemi başladıktan 1 ay sonra hayata geçirdik. Sonuçlar ise oldukça ilginçti. ‘Hayatta karar verdiğim şeylerin öncelik sırası değişti’ yüzde 59 oranında artmış, ‘Manevi konulara ilgim arttı’ yüzde 49 artmış, ‘Zorlukları göğüsleyebileceğimi anladım’ yüzde 56 artış, ‘Olayları olduğu gibi kabullenebiliyorum’ yüzde 56 artış, ‘Sosyal ilişkilerime daha çok önem vermeye başladım’ yüzde 48, ‘Belirli kişilerin kıymetini daha çok anladım’ yüzde 74 oranında artış göstermiş. Bunların hepsi ortalama yüzde 60 gibi travma sonrası büyümeyle ilgili toplumun yüzde 60’ı doğru pozisyon alabiliyormuş. Bu pozisyon alabilmemiz için muhakkak bunun psikolojik olgunluğuna sahip olmak gerekiyor.” dedi.
“İnternet evin güvenli ortamında, güvensiz sokaklar demek”
İnternet bağımlılığının belirtileri ve nedenleri hakkında açıklamalarda bulunan Tarhan, gençlerin evde güvenli ortamda da bulunan internet ile güvensiz sokaklarda dolaştığını ifade etti. Tarhan; “İnternet bağımlılığını ölçmek amacıyla bir ölçek geliştirildi. Ölçek madde bağımlılığı ile hemen hemen aynı özelliklere sahip, kontrol duygusunun kaybı gibi durumları ortaya çıkarıyor. İnternet bağımlılığı davranışsal bağımlılık olarak kabul ediliyor. Kumar nasıl bağımlılıksa internet bağımlılığı da aynı şekilde ortaya çıkıyor. Kişinin hayatında tek ilgi alanı o oluyor. Böyle durumlarda kişide bağımlı olduğu nesne, bağımlı olduğu internet ona ulaşamadığı zaman kendisini kötü hissetmesi olarak ortaya çıkıyor. Başka bir belirti kişi ulaşamadığı zaman yoksunluk hissediyor. Başka bir belirtisi de kişinin yaşam hakkı ilkesi iyice bozuluyor. Hayatta birçok önemli işlerini bırakıp sadece internete odaklanıyor. Madde bağımlılığın çoğunda aynı belirti var. Bu sefer ödül ceza sistemi bozuluyor. Gençler bu konuda tabi psikoloji salgıları çok gelişmediği için bu konuda çok kolay risk grubunda oluyor. İnterneti zararlı kullananlar araştırıldığında iki önemli sonuç ortaya çıkıyor. Birincisi zayıf aile, yani aile bağları zayıfsa, evde kurallı bir ortam yoksa, anne-baba liderliğini çocuğa kaptırmışlarsa. Böyle durumlarda çocuk hoşuna gideni yapıyor doğal olarak tabi. İkinci kısımda arkadaşlık ilişkileri. Özellikle 11-12 yaşından sonra bir genç için anne-babadan daha önemli oluyor. Bu yaş grubu kimlik karmaşası yaşayabiliyor. Eskiden gençleri uyaran toplumun sosyal kuralları vardı, etik standartlara aktarıyorlardı. Toplum gençleri koruyordu şimdi toplumdaki normlar bozuldu. Daha da ilerisi şu anda akıllı telefonlar, tabletler vs. gibi televizyondan başlayan etkiler teknolojinin etkisiyle evin açık kapısı oldu. Çocuk evin güvenli ortamlarında ama güvensiz alanlarında da gezinebiliyor.” ifadelerini kaydetti.
“20. yüzyıl becerileri teknik ve akademik iken 21. yüzyıl becerileri sosyal ve duygusal”
Zamanın ruhunun değiştiğini aktaran Tarhan, genç kuşağı yetiştirirken 21. yüzyıl becerilerinin ihmal edilmemesi gerektiğinin altını çizdi. Tarhan; “Şu anda her şey değişti, gençlerin hayata bakış açısı bizim kuşaklara göre çok farklı. Klasik. 21.yüzyıl becerileri var. Bu becerileri uygulamazsak Z kuşağını kaybedeceğiz. 20. yüzyıl becerileri teknik, akademik beceri odaklıydı. Yabancı dil, bilgisayar vs. daha çok teknik beceriler öğretmek. 21.yüzyılda sosyal ve duygusal beceriler odaklı bir sistem ortaya çıktı. Sosyal ve duygusal becerisi yüksek olanlar 21.yüzyılda başarılı olabilecekler. Bunun öğretilmesi lazım gençlere. Bizler Z kuşağı dediğimiz kuşakla biz aynı dili konuşmuyoruz. Onun için onlarla aynı dili konuşmak önemli. Gençlere dini ayıp, yasak, günah kavramlarıyla değil bilimsel sağlamlık üzerinden anlatmalıyız. Dürüst olmaya, çalışkan olmaya, toplumun değil senin ihtiyacın var anlayışını gençlere aktarmalıyız. Günümüzde bireyselliğin hatta hiper bireyselliğin olduğu bir çağda yaşıyoruz. Burada kendi doğrularımızı mesela değerler eğitimi diye eğitim verildi tamam güzel hoş fakat böyle konferansla, vaazla değer eğitimi verilmez, değer içerikli eğitimlerle verilir. Günlük hayatın içinde verilmeli bu eğitimler. Gençlerin ihtiyaç duydukları için, gerekçeleriyle öğrenmesi lazım o değerleri. Bu nedenle interneti aşırı kullanmanın ona zararları ve yine gerekçelerle birlikte çalışmak gerekiyor gençlerle bunu. Gençlerin büyük hedefleri varsa zaman yönetimini doğru şekilde yapmaları gerekiyor. Zaman yönetimini yapmadığı için internet kullanımını kontrol edemiyor genç kuşak. 12 yaşına kadar bu kavramı öğretmek gerekiyor.” şeklinde konuştu.
“Türkiye’de öz eleştiri kültürünün gelişmesine ihtiyaç var”
Özgürlük ve sorumluluk dengesinin hayattaki önemine değinen Tarhan, öz eleştiri ile kusurları fark edip daha iyi bir insan olma yolunda pandemide yeni bir dönemin başladığının altını çizdi. Tarhan; “Hayatta özgürüz ama sorumluyuz da aynı zamanda. Gençler özgürlük – sorumluluk dengesini öğrendikleri zaman başkasının hakkına saygı duymayı biliyorlar. Pandemi döneminde yeni nesil sosyal olarak izole oldu, bazı şeylerden mahrum oldular ama psikolojik olgunlaşma açısından, dürtü kontrol açısından, dayanaklılık eğitimleri açısından anne ve baba iyi örnek olmuşsa ve evde sıcak bir atmosfer olmuşsa çocuklar kazanır. Önümüze vaka olarak gelen gençlerin çoğu iyi aile ortamı değil sıcak destekleyici bir aile ortamı yok, sosyal destek olan değil zayıf aileler var. Aile bağları zayıfsa kırılmalar yaşanıyor. Krizler aile bağlarını güçlendiriyor, krizde de safların sıklaşması gibi bir durum ortaya çıkıyor. Bunun için bizim toplum olarak öz eleştiri ve hesap verebilirlik açısından kendimizi geliştirmemiz gerekiyor. En güçlü insan kendiyle yüzleşen insandır. Kolaycılığa kaçarak hatalarıyla yüzleşmeyen insanlar kusuru başkasına atıyor. Bu bakış açısıyla hayatta hiç olgunlaşamazsın hep hatalar yaparsın. Pandemi döneminde de insanların sorumluluk duygusu gelişti. Öz eleştiri yapabilirsek eğer, genellikle dış nedene bağlayarak kendimizi kandırdığımız hatalarımızı fark ederiz.” dedi.
Okunma : 1406
ÜHA