Kötülük yapay zekayı ele geçirebilir mi?

12 - Sorumlu Üretim ve Tüketim16 - Barış Adalet ve Güçlü Kurumlar17 - Amaçlar İçin Ortaklıklar3 - Sağlıklı ve Kaliteli Yaşam

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Türkiye Akıllı Ulaşım Sistemleri Derneği tarafından düzenlenen 1’inci Ulusal Akıllı Ulaşım Sistemleri Konferansına katıldı. “Değişen Dünyada Kötülük ve Yapay Zeka” başlığında konuşan Tarhan, bütün kötülüklerin empati yoksunluğundan ortaya çıktığını vurguladı. Yapay zekanın doğru amaçlar için kullanıldığında fayda sağlayacağını, yapay zekadan yakınmak yerine iyi, doğru, güzel düşünen insanların yapay zekaya bol bol iyi, doğru, güzel bilgi girmesi gerektiğini ifade eden Tarhan, aksi halde kötülüğün hızla yayılıp yapay zekayı ele geçirebileceğini belirtti.

Teknopark Ankara’da düzenlenen konferansa katılımcıların ilgisi yoğun oldu.  

“Beyindeki algoritmalar genetik kodlarla birlikte çalışıyor”

Zıtların dinamik dengesine vurgu yaparak konuşmasına başlayan Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Canlılara baktığımızda hepsinin yemek, içmek, üremek, barınmak gibi ihtiyaçlara göre çalıştığını görüyoruz. Yani yaşamaya, hayatta kalmaya göre programlanmışlar. Beyindeki algoritmalar genetik kodlarla birlikte çalışıyor ve beyin ürettiği proteinlerle bu süreci yönetiyor. Mesela bir tehdit var diyelim. Tehdit karşısında beyin hemen bir değerlendirme yapıyor ve bunun sonucunda bir karar veriyor savaş, kaç ya da dona kal. Bu üçünden birini seçiyor ve ona göre harekete geçiyor. Bu beynimizde yerleşik bir algoritma. İnsanda da var, hayvanda da var ama insanda bunun dışında bir şey daha var. İnsan bunları yaparken diğer canlılardan farklı olarak anlam yüklüyor. Mesela insan beyninde ‘default mode network’ dediğimiz bir yapı var. Anlam ağı gibi çalışıyor. Hayal kurarken en çok aktif olan ağ bu ya da insan evrendeki yerini düşündüğünde yine bu ağ devreye giriyor. Bu ağ insanın özgür iradesine göre çalışıyor. Özgür irade devreye girince işler değişiyor. Mesela bir hayvanın hayal dünyasına baktığımızda yemek, içmek gibi şeyler olur ama insanın hayal dünyası kişiden kişiye değişiyor. Çünkü insanda özgür irade var. Yani insan zıtların dinamik dengesine göre çalışıyor.” diyerek sözlerine başladı.

“Hem sonsuz iyiye hem de sonsuz kötüye gidebilecek potansiyele sahibiz”

İyicillik ve kötücüllük kavramlarından bahseden Tarhan; “Termodinamiğin ikinci yasası var, entropi yasası. Bu yasada aslında karanlık yok sadece ışığın olmaması var. Soğuk yok sıcağın olmaması var. Davranışsal entropide de kötülük yok iyiliğin olmaması var. Yani iyilik, kötülük, aydınlık, sıcaklık, karanlık hepsi bir denge içinde. Eğer biz iyiliği artırmazsak kötülük kendiliğinden ortaya çıkıyor. Çünkü hepimizin içinde bir kötü parça var. Eğer o kötü parçayı beslersek zamanla kötücül oluyoruz. İyi tarafımızı beslersek o zaman iyilik çoğalıyor. Önce evrensel olarak neyin iyi, neyin kötü olduğunu tanımlamak gerekiyor. Eğer elimizde bir ölçü yoksa cetvel yoksa doğruyu çizemeyiz. Eğri bir cetvelle çizersen eğri çıkar zaten. Kötülük de böyle. Yanlış etik standartlarımız varsa kötücül oluyoruz. Doğru etik standartlarımız varsa iyicil oluyoruz. Bu sadece insana özgü bir şey. Diğer canlılar tamamen genetik algoritmalarına göre yaşıyorlar. Biz özgür iradeye sahip olduğumuz için hem sonsuz iyiye hem de sonsuz kötüye gidebilecek potansiyele sahibiz.” ifadelerini kullandı. 

“Kötülüklerin arttığı bir dönemdeyiz”

Kötülüğe dair algıların sıradanlaştığını söyleyen Tarhan; “İyicillik ve kötücüllük artma yönüyle küresel bir şey. Bu sinüzoidal bir hareket gibi gidiyor. Yani kötülükler artıyor, artıyor, artıyor... Sonra bu kötülüklerin kötü sonuçları ortaya çıkıyor. Ardından iyilikler filiz vermeye başlıyor. Bu kez iyilikler artıyor, iyilikler hakim oluyor. İyilikler hakim olduğunda da bir süre sonra o iyiliği yapanlar bencilleşiyor, konfor alanına çekiliyor, çıkarcı oluyor. Sonra yeniden kötülükler artmaya başlıyor. Tarihte hep böyle sinüzoidal bir döngü olmuştur. Şu anda da kötülüklerin arttığı bir dönemdeyiz. Gazze’de olanları görüyorsunuz, dünyada olup bitenleri izliyorsunuz. Artık kötülüğe dair algılarımız sıradanlaşıyor. Zaten Dante’nin bir sözü var, ‘Cehennemin en derin yeri kötülük karşısında sessiz kalanlara ayrılmıştır.’ diyor. Kötülük yapan, doğası gereği kötülük yapıyor tıpkı bir yılanın zehirlemekten zevk alması gibi. Asıl önemli olan bizim ona karşı aldığımız pozisyon. Her ortamda her şartta kişi kendi doğru karakterinin gereğini yapabiliyorsa işte bu kötülüğe karşı en büyük ilaçtır.” şeklinde konuştu. 

“Bütün kötülükler empati yoksunluğundan ortaya çıkıyor” 

Empatinin kötülükle ilgili en kritik kavramlardan biri olduğuna dikkat çeken Tarhan; “Aslında anahtar kavram bu. Yani bütün kötülükleri bir odaya doldursanız, kapısını empati yoksunluğu açar. Bütün kötülükler empati yoksunluğundan ortaya çıkıyor. Empati yoksunluğu olan bir kişilik tipi var. Buna B kümesi kişilik deniyor. Bu gruba narsistik kişiler giriyor. Borderline kişilikler de bu grupta. Yani davranışları dengesiz, duygusal olarak istikrarsız bireyler. Her alanda bir instabilite hâli var. Bu tarz kişiler empati kurmakta ciddi zorlanıyorlar. Antisosyaller de bu gruba dahil. Onlar daha çok suç eğilimli, sosyal kuralları hiçe sayan bireyler. Bu üç yapı bir araya geldiğinde literatürde 'karanlığın üç atlısı' olarak geçiyor. Antisosyal kişilik, narsizm ve Makyavelizm. Üçü de çıkarcılık üzerine kurulu. Amaca ulaşmak için her yol mubahtır anlayışı. Belki kısa vadede başarılı olabiliyorlar ama uzun vadede kaybediyorlar.” dedi.

Yapay zeka iyi de olabilir kötü de olabilir!

Yapay zekanın insan beynini taklit ettiğini söyleyen Tarhan; “Yapay zeka beyni simüle ediyor. Genetik algoritmalarla, nöral network kullanılarak oluşan bir simülasyon yapıldı ve ilk kez beynin simülasyonu gerçekleştirildi. Karar verirken beyin ihtimal hesapları yapıyor. Kar-zarar analizi yapıyor. Beynimizin ön bölgesi yani frontal bölge karar verme bölgesi. Orada bir jüri var. Aynen bir jüri gibi çalışıyor. Jürinin başında bir yargıç var. Onun yanında dört kişi var. Birincisi bilim insanı, ‘Bu gerçek mi değil mi?’ diyor. İkincisi ahlak insanı ya da bir ilahiyatçı, ‘Bu doğru mu yanlış mı?’ diye bakıyor. Üçüncüsü estetikçi, ‘Bu güzel mi çirkin mi?’ diyor. Bir de işletmeci var o da kar zarar analizi yapıyor. Şu anda kapital sistem sadece o kar zarar analizini kullanıyor. Diğerlerini devre dışı bırakıyor. Beynin ön bölgesi yap ya da yapma, evet ya da hayır diyor. Biz her dakika her saniye bir karar veriyoruz. Çünkü beyin bir algoritma sistemiyle çalışıyor. Yapay zeka, beynimizi taklit ettiği için aslında insanı taklit ediyor. İnsanın doğasında hem iyicilliğe hem kötücüllüğe yatkınlık var. O halde yapay zeka da insanı taklit ettiğine göre iyi bir insan da olabilir kötü bir insan da olabilir.” ifadelerini kullandı.

“Etik standartların olması birinci şart”

Yapay zekanın etik standartlara uyması gerektiğine dikkat çeken Tarhan; “Yapay zekanın amaca yönelik, faydalı bir şekilde kullanılabilmesi için önce veri temizliği yapılması lazım. Etik standartların olması birinci şart. İkinci olarak şeffaflık çok önemli. Şeffaf olursa yapay zeka hangi algoritmayı yazdığını bilecekleri için rahatlıkla kötücül senaryoları önleyebiliriz. Üçüncüsü de kapsayıcı olması gerekiyor. Ne kadar çok insan kullanırsa yapay zekayı, yapay zeka da o kadar doğruyu, hakikati bulmayı kolaylaştırır. O yüzden yapay zekadan yakınmak yerine iyi, doğru, güzel düşünen insanların yapay zekaya bol bol iyi, doğru, güzel bilgi girmesi lazım. Eğer biz girmezsek bir müddet sonra kötülük viraldir, çok hızla yayılıyor. Kötücüllük bilgisi yapay zekayı ele geçirir. Yapay zeka uçağı da düşürür, savaş da çıkarır, her şeyi yapar. Bir kötü algoritma yüklersin uçağı düşürür. Bu yüzden veri güvenliği, siber güvenlik şu an çok ön plana çıktı. Yani o risk her zaman var içinde. Şu anda sosyal hareketliliği, ekonomik hareketliliği bir virüsle bozabilir. Bankadaki hesap hareketliliğini küresel ölçekte etkileyebilir. Hatta buna psikolojik savaşta ‘E-savaş’ deniyor. Elektronik savaş. Şu anda bir savaş çıksa, ticari savaş daha önemli hale gelir. En tehlikelisi o. Uçaklar kalkamaz, sistemler işleyemez. Bütün hayat durur. Çok etkili olur.” şeklinde konuştu. 

“Bu özellik insanı diğer canlılardan ayıran temel farklardan biri”

Varsayım üretme becerisine vurgu yapan Tarhan; “Beynimizi programlayan şey niyet. Niyetlenmiş davranış. Hatta niyetin nörobilimi diye yeni çalışmalar var. Beyin niyetlendiği zaman farklı niyetlenmediği zaman farklı çalışıyor. Beynimizde ayna nöronlar var. Bir de duygusal ayna nöronlar var. Yani biz güçlü duygularla biriyle konuştuğumuzda beynin karşı tarafında sevgi, korku, nefret gibi alanlar aktif hale geçiyor. Telsiz internet gibi çalışıyor beyinler. Bağlantı kuruyorlar. Mesela ileri düzey otistik çocuklarda, beyindeki o zihin teorisi denilen yapı, yani ‘Theory of Mind’ dediğimiz sistem çalışmıyor. Bu yüzden empati yapamıyorlar. Empati becerisi ayna nöronlarla ilgili. Karşı tarafın duygularını okuyabilmek, duygusal okuryazarlık dediğimiz şey bu ama onlar empati kuramıyorlar. Yani sadece görünene inanıyorlar. Mesela bir elmayı kesersiniz. Soyut düşünce yeteneği olmayan biri, elmaya bakar ve sadece çekirdek der ama zihin teorisi gelişmiş, soyut düşünebilen bir kişi, çekirdeğin içindeki elmayı görebilir. Der ki, ‘Bu elma buradan çıkmış ama bu çekirdeği toprağa atarsam, elma ağacı olur. Demek ki, bu çekirdeğin içinde bir elma ağacı var.’ Yani akıl gözüyle görür bunu. İşte bu varsayım üretme becerisi. Bu özellik insanı diğer canlılardan ayıran temel farklardan biri.” dedi.

“Küresel sorun bize de bulaştı…”

Hane kırılganlığının arttığından bahseden Tarhan; “Beş kişilik haneler sağlıklı kabul ediliyor. Tek kişilik haneler ise kırılgan hane olarak tanımlanıyor. Şu anda dünyada tek kişilik, tek ebeveynli aileler, yalnız yaşayan bireyler ciddi şekilde artmış durumda. Özellikle de Kuzey Avrupa ülkelerinde. İngiltere’de de aynı şekilde. Bu hane kırılganlığı bizde de gittikçe artıyor. İstatistiklere bakıldığında beş kişilik haneler azalıyor tek kişilik haneler çoğalıyor. Bu aslında küresel bir sorun ve bize de bulaştı. Oysa biz sıcak ilişkileri seven bir toplumuz. Yakın temas, aile bağı kuvvetli olan bir toplumuz ama küresel kültürden biz de etkilendik. Yalnızlık aslında bir sebep değil bir sonuç. Çünkü modernizm bizim yaşam felsefemizi değiştirdi. Yaşam felsefemizde şimdi hazcılık, hedonizm ön plana çıkmış durumda. Haz peşinde koşmak artık ego ideali haline geldi. Küresel sistem tüketimi artırarak üretimi de artırmak istiyor. Ne kadar çok tüketilirse o kadar çok şey alınır diye bakıyorlar. Mesela ‘Çirkin kadın yoktur, bakımsız kadın vardır.’ gibi sloganlarla, reklamlarla, makyaj sanayisi üzerinden fiziksel görünüm yüceltiliyor. İçsel görünüm değil. Bu da bilinçli yapılan bir yönlendirme.” ifadelerini kullandı. 

“Yapay zekanın nesnesi değil öznesi olacağız”

Yapay zekanın olumlu yönde kullanıldığında fayda sağladığını belirten Tarhan; “Yapay zekayı sadece tehdit gibi görmek doğru değil. Hazreti İsa Filistin’de ortaya çıkıyor ama Roma’da küreselleşiyor. Nasıl oldu bu? Orada da bir kader bir düzen var. ‘Bütün yollar Roma’ya çıkar.’ denir ya, Roma’yı Roma yapan taş yollar. O yollar askeri, sosyal, ekonomik hareketliliği sağlıyor. İsa’nın takipçileri de bu yollar üzerinden yayılarak Roma’da etkili oluyorlar. Bugünün taş yolları da dijital platformlar. O yüzden yapay zekayı, interneti, dijital araçları birer tehdit olarak değil birer fırsat olarak görmek lazım. Elinde hakikat olan kişiler bu hakikati anlatmak için dijitali iyi kullanmalı. Eğer biz kullanmazsak, başkaları kullanır ve yön verir. Yapay zekayı sadece ticaret, daha fazla para kazanmak için değil ideallerimiz için insanlığı daha iyiye götürmek için de kullanmalıyız. Böyle anlam yükleyen insanlar gece gündüz onunla uğraşır, laboratuvarda yatar kalkar, rüyasında bile deney görür. Keşif böyle olur. Çin’de şu an 6 yaşındaki çocuklara yapay zeka dersleri veriliyor. Çünkü yapay zekanın insanlık için etkisi matbaa ya da elektriğin yaptığı etki kadar büyük bir devrim. Bu yüzden artık yapay zekayı tartışmak yerine onu nasıl iyiye kullanacağımıza odaklanalım. Yapay zeka bize olumlu anlamda çok güçlü fırsatlar sunuyor. Biz de yapay zekanın nesnesi değil öznesi olacağız. Direksiyonda biz olursak yön bizden gelir ama nesne olursak fikir bir yerden gelir ve bizi yönetmeye başlar.” diyerek sözlerini sonlandırdı. 


 

Paylaş
Oluşturulma Tarihi22 Nisan 2025