13 Mayıs’ta Sakatlar Haftası'nda Antalya'da yapılacak olan Türkiye'nin ilk engelli güzellik yarışması, şimdiden eleştirilerin odağı haline geldi. Organizatörlerin dekolteli kıyafet giyme konusunda katılımcıları zorlaması bazı yarışmacıları rahatsız etti. Görme engelli milletvekili Lokman Ayva, yarışmaya engelli insanların istismar edileceği gerekçisiyle tepki gösterdi.
Ortopedik engelli yazar Yeliz Güllü, organizatör Arif Çelik'in desteğiyle bir engelliler güzellik yarışması düzenliyor. Dünyada ilk kez yapılacak bu yarışma engelli ler için umut olarak sunuluyor. Ancak birçok engelli yakını özürlerinden dolayı çocuklarının istismar edilmesinden çekiniyor. Psikologlar da benzer yönde endişelerini dile getiriyor. Bu endişelere yer vermeden önce yarışmanın toplumda sebep olduklarına değinmek gerek. Hemen hemen her gün kanal kanal gezilerek duyurusu yapılan engelliler güzellik yarışmasına üç yüzü aşkın genç kız başvuruda bulundu. Aralarında görme ve işitme engeliler, ortopedik engelliler, spastik engelliler var. O kadar heyecanlılar ki bu yarışmayla sonunda topluma ve çevrelerine kendilerini kabul ettireceklerini, kanıtlayabileceklerini düşünüyorlar. Sadece onlar değil aileleri de çok umutlu bu yarışma için. Neredeyse hepsinin ailesi kendine güveni gelir ve sosyalleşir düşüncesiyle çocuklarını bizzat teşvik etmiş. Erken doğuma bağlı spastik özürlü olan Tünsu Seren Karayel (21) annesinin “Senin için değişik bir atmosfer olur” teşvikiyle başvurmuş yarışmaya. “İlk duyduğumda sonunda bizi de fark ettiler dedim. Ben de varım demek için bu yarışmaya katılıyorum. Herkes bir engelli adayıdır. Biz de sağlamlar içinde olmayı istiyoruz. Dışlanmak istemiyorum.” diyor. İşitme engelli Elif Çebi de (18) annesinin isteğiyle katılmış yarışmaya. Çok mutlu olduğunu söylüyor. Doğuştan cilt rahatsızlığı olan Şebnem Durmaz (32), iki yıl önce cilt kanseri dolayısıyla ellerini kaybetmiş. Şebnem, kendini kanıtlama imkânı olarak görüyor bu yarışmayı ve “Bizim gibi insanlarla dalga geçiliyordu ve yadırganıyordu. Ben de onlara ders olsun diye bu yarışmaya girdim. Mutluyum ve kendimi çok güzel hissediyorum. Sağlıklı insanlar da bizimle dost arkadaş olsun istiyorum.” diyor. 24 yaşındaki Songül Özgün'ün ise 19 yaşında geçirdiği trafik kazası sonrası belden aşağısı felç olmuş. Kollarını da kısmen kullanabiliyor. Moda ve tasarım mezunu Songül resim yapıyor. İyi bir bilgisayar kullanıcısı. Bir arkadaşı televizyondan böyle bir yarışma yapıldığını öğrenince Songül'ü aramış. Ablası ve ailesi de duyunca katılması yönünde teşvik etmişler; “Çok güzelsin, neden olmasın, senin için bir değişiklik olur.” demişler. Songül de aynaya bakmış ve “Evet bu potansiyel var bende” demiş. Kendisine bir hedef koymuş, yarışmadan sonra yürüyebileceğini ve belki de evlenebileceğini hayal ediyor. Katılımcıların ve ailelerinin ödül ya da birinci gelmek umurlarında değil. Özellikle aileler çocuklarının sosyal hayata dahil olmalarını, sevilmelerini ve ilgi görmelerini, yani mutlu olmalarını istiyor. Engelli kızlar ise bu yarışmayı kendilerini kanıtlama aracı olarak görüyor. İşte bu noktada Prof. Dr. Nevzat Tarhan'ın çekincesi akıllara geliyor. Çünkü Tarhan, “Gençler bu yarışmayı tek hedef olarak görmesinler.” diyor. Tarhan, engelli genç kızların bu yarışmayı, eğlenebilecekleri bir ortam ve başka insanlarla iletişim kurmak için bir vasıta olarak görmeleri gerektiğini vurguluyor. Ama yarışmanın gördüğü ilgi gösterdi ki, sanki yıllardır engelliler ve aileleri böyle bir anı bekliyordu. Sanki fırsatını bulmuşlarken “Hey biz de varız, biz de sizin gibiyiz, Bizi kabul edin” diye haykırıyorlar. Fakat bu haykırış nedense güzellik kavramı üzerinden yapılıyor. Yani “Ben de güzelim” demek, “Özürlü ama güzel” dedirtmek için yarışmaya katılıyorlar. Doç. Dr. Kemal Sayar; “İnsanlara ancak görünüşlerinin başka insanlar üzerinde etki uyandırması durumunda değerli hissedebilecekleri mesajı veriliyor. Bunu yanlış buluyorum. İnsanların kendilerini iyi hissetmeleri için dış görünüşleri kadar içlerindeki birtakım kuvvetlere de yaslanmaları gerekir. Oysa bize bu güzellik ideali/miti şunu söylüyor; siz ancak dış görünüşünüz kadarsınız. Bu çok materyalistlik/maddeci bir kültür. En son engelli insanların da bu yarışa dahil edilmek istenmesi bana göre traji-komik bir manzara.” diyerek çok önemli bir noktaya dikkat çekiyor. Sayar, bu yarışmayı ve yarışma sebebiyle engellilerin kanal kanal dolaştırılmasını kadın programlarındaki reyting anlayışıyla aynı tutuyor ve şunları söylüyor: “İnsanların acılarından, eksikliklerinden izlenme oranı devşiren vahşi bir reyting anlayışıyla karşı karşıyayız. Kadın programında en yoksul insanlar en mahrem dertlerini açtılar. O mahrem dertlerini teşhir ederek reyting malzemesi oldular. Şimdi bunu onun başka bir versiyonu olarak görüyorum.”
Görme engelli milletvekili Lokman Ayva, “Güzelleri görmediğim için böyle bir şeyden anlamadığımı düşünebilirler.” diye uyardıktan sonra “Güzellik yarışması engelsiz insanlara ne fayda sağladı ki engelli insanlara da sağlasın.” diyor. Ayva, özürlü güzellik yarışmasının katılımcılarının özürlü insanlar olmasından dolayı ilginç gelebileceği için istismar edilmesinden çekiniyor. Teklif ederlerse jüri olmayı kabul etmeyeceğini söylüyor ama özürlülerin kendi tercihleriyle yarışmaya katılmalarını da normal buluyor.
Yarışma için son başvuru tarihi 15 Nisan 2008. 13 Mayıs Özürlüler Haftası'nda Türkiye finali yapılacak. Yeliz Güllü, Türkiye finalinde temel kıstaslarının engelli genç kızın kendisiyle barışık olup olmadığı, sosyal hayata katılıp katılmadığı ve kendini nasıl ifade ettiği olduğunu söylüyor. Türkiye gibi 40 ülkede daha yarışma yapılacak ve 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü'nde dünya finali yine Antalya'da yapılacak.
Doç. Dr. Kemal Sayar:
Yeni bir kadın programı vakası mı?
“Güzellik insanların kendilerini iyi hissetmek için olmazsa olmaz unsurlardan birisi haline getirildi. Dolayısıyla insanlar, güzel hissetmek için kozmetik endüstrisinden estetik cerrahisine kadar pek çok sektöre büyük paralar ödüyor. Ben bu yarışmanın özü itibarıyla, verdiği mesaj insancıl görünmese de altta kazıdığınız zaman kapitalist tüketim kültürüne eklemleme gayreti görüyorum. Yine bu yarışma engelli insanların seyir malzemesi haline dönüştürülmesi anlamına geliyor. Seyir haline getirilmesi, merhamet duygularını çok fazla kaşıyacağı için hemen reytinge ve paraya tahvil edilebilir. İnsanların acılarından, eksikliklerinden izlenme oranı devşiren vahşi bir reyting anlayışıyla karşı karşıyayız. Ekranın başındaki insan başkasının engeli karşısında görece rahatlayacak. Başkasının engelini röntgenleyecek. Ben ipleri elinde tutanların, bu insanları sahnenin önüne koymakla hayırlı bir şey mi yapmak istiyor, yoksa bu insanları seyirlik sirk malzemesine çevirerek çıkar mı ortaya çıkarmak istiyor, bu konuda emin olamıyorum. Televizyonun bu konuda varabileceği uç noktayı çirkin buluyorum.”
***
Lokman Ayva:
Jüri olmayı teklif ederlerse kabul etmem
“Ben bireysel anlamda özürlülere doğrudan faydası olacak projeleri desteklemek isterim. Fakat sansasyonel ve faydası olmayacak işlere girişilmesini doğru bulmuyorum. Engelsiz insanlar için düzenlenen güzellik yarışmalarının getirisi, faydası ne oldu da özürlülere ne fayda getirecek bilemiyorum. Ben bunda bir fayda görmediğim için destek veremem. İnsanların özründen dolayı ilginç gelmesi, istismar edilmesi hiç hoş değil. İstismar boyutuna giderse çok çirkin olacaktır. Jüri olmayı teklif ederseler kabul etmiyorum.”
***
Prof. Dr. Nevzat Tarhan:
Fiziksel değil soyut hedefler verilmeli
“Biliyoruz ki güzellik yarışmaları için yapılan en temel eleştiri herkesi mutlu etmemesi. Yüz kişi katılıyorsa ancak ilk üçe girenler mutlu oluyor. Gerisi mutsuz. Bu popüler kültürün tuzaklarından birisi. Fiziksel görünümü bu kadar yüceltmek sadece estetik ve güzellik sektörüne yarıyor. Ve insanlar anlık mutluluklara razı ediliyor. Engelli genç kızların böyle bir şeye heveslenmesi popüler kültürün etkisiyle oluyor. Ama onların bu talebini engellemek yerine fiziksel görünüme endeksli yarışmalardan ziyade daha soyut hedeflere yöneltilmeliler.”
Okunma : 3703