TARHAN Ailesinin Soy Ağacı

GÜVEN

Prof. Dr. Nevzat Tarhan (8)İnsanda doğuştan güven duygusu arayışı vardır. Çocuk doğduğu zaman ilk olarak güvenli bir sığınak arar. Annesinin karnında her ihtiyacı karşılanır, bütün istekleri giderilirken; doğduğunda birdenbire soğuk havaya maruz kalır. Yaşaması için derinden bir nefes alması gerekir ki, bu esnada acı hisseder. O sırada duyduğu korku, hayatının ilk korkusudur.

Korku, çocuğun küçük dünyasında ‘güven de değilim’ tepkisi oluşturur. Bunun için çocuk, kendisine güven veren şeye bağlanma eğilimine girer. Çocuğa güven veren kişi, annesi ya da bakımını yapan kişidir. Böylece anneyle/bakımı üstlenen kişiyle bebek arasında sevgi bağı oluşur. Çocuğu annesinin kokusu bile çekmeye başlar. Mesela, ağlayan çocuğun yanında annesi yoksa, annesine ait bir giysinin koklatılması çocuğu hemen teskin eder.

Çocuk, temel güven duygusu oluştukça bireyselleşir. Kendi kişiliğini kazanmaya başlar. Eğer anne babanın çocuğa davranışları tatlı bir disiplin de doğurursa çocukta güven oluşur. Yetiştirilmesi esnasında iyi olduğu konularda desteklenen kişi, o konuda ustalaşır. Çünkü çocuğun özgüven sahibi olmasında “ben yaptım” demesi, zafer duygusu yaşaması çok önemlidir. Yüreklendirilen çocuk yetenekli olduğu bir konuda ustalaşabilir. Eğer anne çocukla ilgilenmez, uzak durursa çocuk kendisini yalnız hisseder. İstediği şeyi başarsa dahi yalnızlıktan kaynaklanan bir korku hissedebilir. İdeal olan çocuğu cesaretlendirip, gerisini kendisinin başarmasını sağlamaktır. Bunu başarabilen anneler kendine güveni tam evlatlar yetiştirebilirler.

Batılılar, kendi başına yaşamayı başarması için, 15 yaşından sonra çocuklarını serbest bırakırlar. Fakat pek çok çocuk bu esnada kötülüklere kurban gidebilir. Çünkü bütünüyle özgür bırakılan çocuklar içerisinde, tahammül gücü zayıf, mücadele etmekten uzak, korkak gençler de olabiliyor. Güvenin zıddı olan korku, insan hayatındaki en önemli duygulardan birisidir. Nasıl ki fiziksel bütünlüğü bozulan, yaralanan insan ağrı hissederse; psikolojik bütünlüğü zedelenmiş kişi de korku duyar. Biyolojik sağlığın gerekliliği tedavi ve ilaç arayışına girmekse, ruhsal sağlığın teminatı da güvende olmaktır. İnsan kendini güvende hissettiği zaman her şeyin kontrol altında olduğunu düşünür. Bu sebeple kontrol duygusu, güven duygusu ile bağlantılıdır. Kişinin, hayatı üzerindeki denetimini sağlayan güven, korkuyla aşağıya, sevgiyle yukarıya çekilir.

Güvene, insanın kendini keşfetmesine yönelik ‘içgüdüsel ilgi’ de diyebiliriz. Güvenli kimseler, kendileri oldukları için sevilirler. Mesela, çocuğumuza ders başarısından ziyade şahsi özellikleri sebebiyle sevildiği hissini yaşatabiliyorsak, ona rahatlıkla temel güven duygusunu kazandırabiliriz. Bu anlamda çocuk iyi şeyler yaptığında kendisine duyulan sevginin artacağını bilmelidir. Çocukları olumlu davranışlara yönelten bir diğer kural da; onlara varlıklarına önem verildiğini, özlendiklerini hissettirmektir. Bu çocuğun en büyük psikolojik ihtiyaçlarından biri olduğu halde, Sosyal Darwinizm bu ihtiyacı baltalamıştır. Darwin’den sonra Batı kültüründe anne ile çocuk arasında savaş başlar ve bu savaşı anne kazanmalıdır. Şimdilerde bu tezin çocuktaki temel güven duygusunu zedelediği için- yanlış olduğu anlaşılmıştır. Çünkü bu ve benzer görüşler, ailede ve toplumda güveni zayıflatır. Oysa güven ve disiplin yan yana yürümelidir. Eğer ailede ve toplumda güce dayalı bir disiplin hâkimse güven duygusu zayıflar. Aklı referans alan bir disiplin anlayışı, güvenin artmasına katkıda bulunur. Bunun için, son derece duygusal bir tepki olarak, çocuklarının her dediğine ‘evet’ demek de, katı disiplin anlayışının devamı olarak çocuklara aşırı baskı uygulamak da onların gelişimi bakımından sakıncalıdır.

Güven Duygusunu Neler Artırır?

Güven duygusunu artıran unsurlar, olumlu pekiştirmelerdir. İnsanın kendine olan güveniyle başkalarına duyduğu güven farklıdır. Özgüveni geliştirmenin yolu, insanın şahsi özellikleriyle ilgili farkındalığını sağlamasından ve ümidini hiçbir şartta kaybetmemesinden geçer. Ego ideali oluşmuş birisinin olumlu yönlerini artırması için ümide çabanın eşlik etmesi gerekir. Kabiliyetlerini geliştirilmesi, güvene katkıda bulunur.

Güven Duygusu Neden Zarar Görür?

Güvene zarar veren şeyler iç ve dış tehlikelerdir. Mesela, bir ülkenin güvenlik değerlendirmesi yapılırken tehdit algılamasına bakılır. İnsan da böyledir: Emniyette olduğunu anlamak için muhtemel tehlikeleri gözden geçirir. İnsanın kendini güvende hissetmesinin en kolay yolu da, dost düşman ayırımının doğru ve akılcı şekilde yapılmasıdır. Mesela, paranoid kişilerin psikolojik dinamiklerinde başkalarına kötülük yapma, diğer insanların malına el koyma, etraflarındaki kimseler üzerinde kontrol kurma isteği gibi olumsuz duygular vardır. Ancak bu kişilerde aynı zamanda ego kabarması da olduğu için söz konusu duyguları kendilerine mal etmezler. Bu hislerinden utandıkları için durumu reddeder, “Ben iyi bir insanım” der ve düşündüklerini başkalarına yansıtırlar. Yansıtma mekanizmasını kullandıklarından yakınlarını kendilerine düşman gibi görürler. Onlardan zarar görecekleri endişesiyle, devamlı o kişilerle ilgili güven sorgulamasına gider ve şüpheli kategorisine birini daha eklerler. Dostuyla düşmanını ayırt edemeyenler, içlerinde düşmanlık duyguları yoğun olan kişilerdir. Kötülük düşünen birisi, başkalarından da aynı şeyi bekler.

Önyargı ve Kıyas Güveni Zayıflatır

Doğru şekilde güven oluşturmak için, gerçekçi tehdit algılamaları yapmakta yarar vardır. Eğer insan kendi artı ve eksilerini görüyor, önyargılarının farkına varıyor, yani kendini tanıyorsa; başkasından gelebilecek tehlikeleri daha doğru analiz edebilir. Mesela, “Bu kişi bana kötü bakıyor gibi geldi, ama belki de yanılıyor olabilirim” diye düşünür. Şüphelendiği kişiyle ilgili bilgi topladıktan sonra bir kanaate varır. Önyargı, ilk izlenimle karar vermek gibi aceleci tutumlar güveni azaltırken, diyalog artırır. Önyargı, doğru sorgulamanın önündeki en büyük engel olduğundan insanı yanlış hükme götürür ve neticede hatalı karar vermeye sebep olur. Bu da kişiye gerçeklerden uzak adımlar attırır.

Güveni zayıflatan şeylerden birisi de kıyaslamadır. İnsanda temel güven duygusunun oluşması için kendisine, “Dünya emin bir yer mi?” sorusunu sorması ve buna olumlu cevap bulması gerekir.

İnsanın güveni zayıfladıkça depresyon gelişir. Kendini tehdit altında hisseden kişi, hayata bağlanmakta güçlük çeker. Cesur adımlar atamaz ve riske giremez. Özgüven bu sebeple önemlidir.

KOPUZLAR DERGİSİ

Okunma : 20910

 

Haberler

Foto Galeri