AÅŸkın tuzakları olduÄŸunu, çok tutkulu aşıkların dahi birbirlerini öldürmeye kalkışmalarından görebiliriz.
AÅŸk tanımını tekrar hatırlarsak, aÅŸk: bir insanın diÄŸer bir insan içinde kaybolmasıdır. Yani kiÅŸinin egosunu bir baÅŸka insanın ego havuzu içine atarak eritmesidir. Ancak gerçekçi olmayan aÅŸklarda, seven benliÄŸini sevilende erittikten bir süre sonra ona düÅŸmanlık da besleyebilir. Bu problemin kaynağı, aşık olan kiÅŸinin karşısındakini deÄŸil, idealize ettiÄŸi bir kimliÄŸi yani zihninde tasarladığı ‘Onu’ sevmesidir. Fakat sevdiÄŸi ile yakınlaÅŸtığında, onun idealindeki insan olmadığını görerek hayal kırıklığına uÄŸramaktadır ki, sonuçta nefret yaÅŸanabilir. Delicesine büyük bir sevdayla baÅŸlayan aÅŸkın bir süre sonra buhar olup uçmasının sebebi, aşığın her ÅŸeye pembe gözlükle bakmasıdır. Oysa gerçekçi tarzda yaÅŸanan aÅŸk, çiftin engelleri beraber aşıp, iliÅŸkinin derinlik kazanmasıyla devam eder ve yok olma tehlikesiyle de karşılamaz.
AÅŸkın tuzaklarından birisi aÅŸk nezlesidir. Tıpkı mide ya da burun nezlesi gibi… AÅŸk nezlesi, varolan bir iliÅŸkiye baÅŸka tehlikeli iliÅŸkiler karıştırmak demektir. AÅŸk nezlesi insanı kısıtlar, huzursuz eder ve yakınlarına rahatsızlık verir. Gribin diÄŸer insanlara zarar vermesi gibi… AÅŸkı nezleden kurtarmanın yolu, onu tehlikeye sokacak ÅŸeyler yapmamaktır.
Duygularını bastıran insanlar hayatın en güzel anlarını kaçırırlar. Meselâ, eÅŸini ya da çocuÄŸunu çok sevdiÄŸi halde küçük düÅŸeceÄŸim endiÅŸesiyle bu hissini zapturapt altına alanlar o anda yaÅŸanacak büyülü andan nasiplenemezler. Etraflarındaki insanlara sıkıntı verecek kadar düzenli, gereÄŸinden fazla mükemmeliyetçi ve ayrıntıcı kimseler diÄŸer insanlara nazaran iç dünyalarını daha fazla gizler ve birçok güzelliÄŸi tatmadan yaÅŸayıp giderler. Bu tip kiÅŸiler, herÅŸeyin ölçülü ve net olmasını ister, belirsizliÄŸe tahammül edemezler. Bunun sonucunda da duyguları hasar görür. Ä°nsanın pasifleÅŸmeden mahcup ve çekingen olması, sade yaÅŸaması bir noktaya kadar güzeldir. Ancak hareketsizleÅŸmemek kaydıyla. Haddini bilen, kendinden emin aynı zamanda da baÅŸkalarının hakkına saygı duyan bir kimse hissettiklerini bastırmasına lüzum kalmadan da özgüven sahibi olabilir. DüÅŸüncelerini makul sınırlarda ifade etmekten kaçınanlar gergin, kendileriyle çatışan, mutsuz insanlardır. Bu tip kiÅŸilerin beyninde stres hormonu fazla salgılandığından devamlı olumsuz senaryo yazarlar ve bu da onları gerilime sürükler. Neticede ortaya çıkan negatif enerji, sevdikleri insanı kendilerinden uzaklaÅŸtırmalarına sebebiyet verir. Halbuki duyguları bastırmak yerine beden dili ile ifade etmek böyle bir problemle karşılaÅŸmayı önleyecektir.
AÅŸkın Önüne Takılan Engeller
Ä°nsanın aÅŸkla ilgili karşılaÅŸtığı en büyük sorun, yaÅŸadığı aÅŸkı devam ettirememesidir. Bilhassa çok kolay aşık olan genç kızlar aÅŸkın arızalarını bilip, onları tamir edemedikleri için ziyan olabilirler. AÅŸk, deneme yanılma yöntemi ile sürdürülebilecek bir olgu deÄŸildir. Hayat tecrübesi olan büyüklerin aÅŸkın karşılaşılması muhtemel krizlerinde nasıl davranmaları gerektiÄŸini gençlere öÄŸretmeleri, onların daha az hatayla iliÅŸki yaÅŸamalarını saÄŸlayacaktır. Böylece gençler aÅŸkı ders alacakları bir tecrübeye dönüÅŸtüreceklerdir.
AÅŸkın önüne takılan diÄŸer büyük engel ise, karşıdaki insandan kabiliyetinin üstünde fedakârlıklar beklemektir. Ä°nsanın sevdiÄŸinden kendisi için özveride bulunmasını istemesi son derece doÄŸaldır. Ama bu talebin sınırlı ve mantık süzgecinden geçmiÅŸ olması ÅŸartıyla. KiÅŸi sevdiÄŸinin ÅŸahsiyetinden ve insanî iliÅŸkilerinden vazgeçmesini istiyor, ‘herkesi unut, sadece beni düÅŸün ve benimle yaÅŸa’ diyorsa hayal kırıklığına uÄŸraması kaçınılmazdır. Seven kimse bunları bir müddet rahatlıkla yapar ama daha sonra hayatın acı gerçekleriyle yüzleÅŸir. Beklentilerin eskisi gibi cevaplanmadığı bu süreç, hastalığa tutulmuÅŸ bir iliÅŸkinin ilk sinyallerini verir. Bir müddet sonra gerçeÄŸin soÄŸuk yüzü ile burun burna gelen taraflar ‘aÅŸk karın doyurmuyormuÅŸ’ demeye baÅŸlarlar. AÅŸkla filizlenen bir iliÅŸkinin bu riskleri yaÅŸamaması ve kalıcı olması için mutlaka düÅŸünce ile yoÄŸrulması lazımdır.
Okunma : 5454