27 Mayıs 1960 sonrası Yüksek Adalet Divanı yani Yassıada mahkemeleri denilen aslında Yüksek İnfaz Kurulu demenin daha doğru olduğu bir yargılama süreci yaşanmıştı. 15 kişi idama, 31 kişi ömür boyu hapse, 418 kişi değişik hapis cezalarına çarptırılırken 123 kişi de aklandı. Bu yargılama süreci Milli Birlik Komitesi idam cezalarından üçünü onayladı. Tutuklu bulunan Maliye Bakanı Haşan Polatkan ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu 16 Eylül 1961’de idam edildi.
Toplumdan bir tepki gelmemesi üzerine Başbakan Adnan Menderes ise ertesi gün İmralı Adası’nda idam edildi. Tarihçiler Ankara’da 100-150 kişi hapse girmeyi göze alarak yürüseydi idamların yapılamayacağını söylüyorlar. Bu nedenle Demokratik tepkinin toplumda oluşturulan korku psikolojisi ile nasıl engellendiğinin bir örneği yaşandı.
Neden bu üçlü idam edildi?
Bu üçlü Bağdat Paktı ve Ortadoğu coğrafyasının yeniden tanzimi için canla başla çalışmışlardı. 27 Mayıs kışkırtılmış iç olaylar için gerçekleşiyor fakat Dışişleri Bakanı idam ediliyor çok ilginç bir ayrıntıdır. Uluslararası Sermaye böyle istemişti.
Aşağıdaki ansiklopedik bilgiyi okuduğumuzda 27 Mayıs öncesi toplumsal hareketlerin hiç tesadüfi olmadığı anlaşılacaktır.
“İktidar ve muhalefet arasındaki kavga 1960 yılından itibaren artık en yüksek haline ulaşmıştı. CHP Genel Başkanının yurt gezileri engellenmek isteniyor, muhalif yazarlar tutuklanıyor basın sansürleniyordu. CHP’yi ihtilal hazırlığı içerisinde olmakla suçlayan iktidar, Nisan ayında basını ve muhalefeti soruşturmak amacı
ile gazete kapatmaktan, muhalif düşüncede olanları tutuklamaya kadar geniş yetkilere sahip bir Tahkikat Komisyonu kurdu. Bunun karşısında mecliste söz alan muhalefet lideri İsmet İnönü bunun demokratik rejim yolundan çıkıp bir baskı rejimi yoluna girmek olduğunu belirtti ve o ünlü sözünü söyledi: “Bu yolda devam ederseniz, ben de sizi kurtaramam”. Ancak 27 Nisan 1960 günü Tahkikat Komisyonu yasal olarak kuruldu. İnönü’ye 12 oturum TBMM toplantılarına katılmama cezası verildi. Olaya tepki gösteren CHP Grubu meclisten zorla çıkartıldı. Meclisteki kargaşa sokağa taşmakta gecikmedi. 28-29 Nisan 1960’ta İstanbul ve Ankara’da üniversite öğrencileri olaylı gösteriler yaptılar. Olayların şiddetle üzerine gidildi. Üniversiteler kapatıldı iki şehirde de sıkıyönetim ilan edildi. Demokrat Partili gençler 5 Mayıs 1960 günü DP liderine bağlılıklarını ifade etmek ve iktidara destek olmak için Ankara Kızılay Meydanında bir gösteri düzenlemeyi planladılar. Ancak 555K parolasıyla örgütlenen muhalif gençler 5 Mayıs akşamı saat beşte meydanı doldurdular, arabasından indiğinde protestocular arasında kalan Başbakan Menderes tartaklandı, olay yerinden güçlükle uzaklaştı. 21 Mayısta Harbiyeliler Ankara’da sessiz bir yürüyüş yaptı. Başbakan Menderes radyoda yaptığı konuşmalarla kışkırtmalara kulak asılmamasını söyledi. Ege Bölgesine giderek İzmir, Bergama ve Manisa’da CHP’yi eleştiren konuşmalar yaptı.” (Wikipedia)
Milliyetçi duygular kışkırtılarak 1980 darbesi gerçekleştirildiği, laiklik hassasiyeti kışkırtılarak 28 Şubat Askeri müdahalesi gibi 27 Mayıs öncesi öğrenci hareketleri kışkırtılarak 1960 darbesi yapıldı.”
Bugüne dönersek Türk toplumu 1950 den sonra yaşadığı süreçte demokrasi kültürünü önemli ölçüde özümsedi ki yeni kışkırtmalar yapıldığı halde özellikle sonuç vermedi. Alevi-Sünni, Türk-Kürt kışkırtmaları Suriye olayları öncesi medyada çok dikkati çekiyor. Ancak siyaseti basireti bozacak sonuçlar ortaya çıkmıyor.
Demokrasi kültürünü dört ana başlıkta anlayabiliriz.
- Otoriter olmamak, kendi fikrini zorla kabul ettirmeme, yani özgürlükçü olmak fakat doğrulardan vazgeçmemek.
- Totaliter olmamak, herkes benim gibi düşünsün dememek, yani çoğulcu olmak fakat ilkelerden vazgeçmemek
- Eleştiriye açık olmak, muhalefeti dinleyebilmek yani toleranslı olmak fakat; onurundan da vazgeçmemek.
- Kararları birlikte almak, başkalarının görüşünü göz önüne almak yani katılımcı olmak fakat değer yargılarını da savunabilmek
Demokrasi aileden başlar derken bu kuralları ve değer yargılarını evinde partisinde şirketinde uygulayan insan gelişmiş insan olabiliyor.
Demokrat Ol Ama Kuzu Olma
Merhum Menderes’in 27 Mayıs 1960 infazı sürecinde mağdur, mazlum, işkenceden ezilmiş ruh hali bize demokrasinin bedel ödemeden elde edilemeyeceğine bir örnek oldu. Onuru ile yaşayan, değer yargıları olan, ilkeli bireyler batı dünyasında 400-500 yıllık süreçte oluştu bizde 40-50 yılda alman mesafe çok daha hızlı oldu. Bu sebeple Menderes ve üç arkadaşı demokrasi şehitleridir.
Türkiye 20’inci yüzyıldan bu dersleri alarak 21’inci yüzyıla girmeye çalışıyor. Toplum olarak mazlumlara sahip çıkmak sözde kalmamalı, ancak böyle olursa onurlu ve özgür yaşayabiliriz.
Adnan Menderes Demokrasi Platformu Dergisi
Okunma : 5671