TARHAN Ailesinin Soy Ağacı

15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü üçüncü yıldönümünde “Militarizm ve Demokrasi” konuşuldu



Üsküdar Üniversitesi tarafından düzenlenen panelde “Militarizm ve Demokrasi” kavramları ele alındı. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi ve Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan’ın panelist olarak yer aldığı paneli TBMM 27. Dönem Başkanı İsmail Kahraman yönetti. Panelin açılış konuşmasını Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan yaptı.

Üsküdar Üniversitesi, 15 Temmuz 2016’da yaşanan hain darbe girişimi sonrasında Milletçe yazılan “Demokrasi Destanının” üçüncü yıldönümü kapsamında “Militarizm ve Demokrasi” başlıklı panelin ev sahipliğini yaptı.

Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşke Nermin Tarhan Konferans Salonunda gerçekleşen, açılış konuşmasını Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın yaptığı panelin moderatörlüğünü TBMM 27. Dönem Başkanı İsmail Kahraman gerçekleştirdi. Militarizm ve Demokrasi Panelinde Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi ve Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan panelist olarak yer aldı.



Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Darbe ile ilgili zihinsel kodları düzeltmeden değişim olmaz”

Panelin açılış konuşmasında, zihinsel dönüşüm olmadan toplumsal dönüşüm olmaz, toplumsal dönüşüm olmadan da siyasal dönüşüm olmaz diyen Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan sözlerini şöyle sürürdü;
“Darbe ile ilgili zihinsel kodları düzeltmeden bununla ilgili değişim olmayacağını biliyoruz. Bununla ilgili Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER)’ i kurduk. Ve devamında da çalışmalar yaptık. Çünkü darbeye karşı sivil bir duruşa, tepkiye ihtiyaç vardı. 28 Şubat’ın korkuttuğu, baskıladığı kadroların arkasından FETÖ diye bir örgüt çıktı ortaya. Toplumun güvenliğinden sorumlu olan ordumuz maalesef kendi güvenliğini koruyamadı. Silahlı kuvvetler niye bunun farkına varmadı? Analitik bağlamda bu durumun analizini yapmadı. Bunun için de silahlı kuvvetlerde henüz darbe yanlıştır kavramı gelişmedi. Bu nedenle militarizmi konuşmak gerekiyor. Halk militarizmin ne anlama geldiğini, kültürel boyutunu konuşmalıdır.



Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Militarizm Cumhuriyetin kuruluş ideolojisine aykırıdır”

Toplum ne ise silahlı kuvvetler de o olmalıdır. Çünkü militarizm cumhuriyetin kuruluş ideolojisine de aykırıdır. Cumruhuriyetin kuruluş ideolojisi, halkın hakimiyeti… Militarizm kavramına baktığımızda; nasıl tanımlarız? Birincisi askeri disiplini toplumsal ve siyasal yaşamda hakim olacaksın. Sorunların çözümünde baskı, şiddet kullanma. Şiddet kullanmayı meşru kabul etme. Hiyerarşinin yüceltilmesi. Hatta erkekliği şiddetle, kadınlığı da korumacılıkla özdeşleştirmek yine militarist düşüncenin ifadesidir. Farklı fikirleri tehdit olarak algılama, kendi fikirlerini ise zorla kabul ettirme, eleştiriye tahammülsüzlük vardır.

Psikolojide militarizme narsist bir yaklaşım gibi bakılabilir. Kendini üstün görür, kendi fikrini zorla kabul ettirmeye çalışır. Darbeyi onaylayan kültürlerde darbeci her zaman yetişir. Demokratik kültürün batıda nasıl geliştiğine bakarsak, Batı 2. Dünya savaşından sonra bunu anlayarak militarizmden demokrasiye geçmeyi başardı. Biz de insan haklarını demokratik değerleri yücelten çalışmalar yapmalıyız.



Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Yanlışı da konuşmamız gerekiyor”

Üniversitemizin mottolarından biri olan eleştirilebilirlik dersini 15 Temmuz’dan sonra  seçmeli dersten çıkarıp zorunlu ders haline getirdik. Çünkü itaat kültürü yeni Fetö’lerin çıkmasını besliyor. Yeni Fetölerin çıkmasını önlemek için insanların dini liderleri ve yöneticileri eleştirebilmesi lazım. Hakikati bulması lazım. Eleştiri olmayan yerde hakikat bulunamıyor. Hakikat bulunamayınca ortada bazı güç odaklarının hakimiyeti oluşuyor. Adalet odaklı bir sistem için yanlışı konuşmak da gerekiyor. Bir evde yanlış konuşulabiliyorsa o evde demokratik işleyiş vardır. O evde herkes kendini güvende hisseder. Eğer bu olamıyorsa insanlar içine atar atar ve inceldiği yerden kopar. Bu nedenle yanlışı konuşmak gerekiyor. Darbe bir yanlış. Bunu silahlı kuvvetlerin kimliğine zarar vermeden konuşmamız gerekiyor. Silahlı kuvvetlerin de darbe ve darbeciliğe analitik bağlamda hayır demesi gerekiyor. Çünkü her türlü darbe yanlıştır,  iyi darbe kötü darbe olmaz.

Türkiye 15 Temmuz’daki millet duruşu ile sivil girişimini gösterdi. Tüm dünyada bir ezberi bozdu. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde militarizm tarihini tepetaklak edecek bir süreç yaşıyoruz. Bunun kıymetini bilmeliyiz.  Önce bizim inanmamız lazım, darbecilik yanlış bir şey… Evde şiddet uygulayan kişi yönetime geçince darbe uygular. Şiddeti hayatımızdan çıkarabiliyorsak, öfke kontörlünü, yapabiliyorsak ve siyaset dilinin de pozitif olması, insan ilişkilerinin pozitif olması ile yeni darbecilerin önünü kesilecektir. Cemaatler sivil toplum örgütleridir. Cemaatler siyasileşirse devletin bundan rahatsızlık duyması haklıdır. Bu coğrafyada darbe bitmez. Siyasi olarak da fay hattı gibiyiz.  Nasıl depreme hazırlık yapıyorsak siyasi fay hattı için de hazırlıklı olmalıyız.”



İsmail Kahraman: “15 Temmuz’u unutmamamalıyız ve unutturmamalıyız”

Panelin moderatörlüğünü üstlenen TBMM 27. Dönem Başkanı İsmail Kahraman sözlerine 15 Temmuz’u unutmamamız ve unutturmamız gerektiğini vurgulayarak başladı. Panelistlere söz vermeden evvel 15 Temmuz’da yaşadığı süreci anlatan İsmail Kahraman 15 Temmuz’un Türkiye’nin işgal teşebbüsü olduğunu belirtti. İsmail Kahraman yaptığı konuşmada şunlara değindi;

“15 Temmuz bir darbe girişimi değil Türkiye’nin işgal teşebbüsüdür. Şayet muvaffak olunsaydı aşağıda, güneyde Daeşistan, Kürdistan kurulurdu, Suriye’deki gibi birbirimize giriyorduk.  NATO ortak karar alarak ne oldu diyerek yardıma geldik diyordu. Rusya, Amerika, Avrupa’nın Suriye’ye girdiği gibi bir işgaldeydik. 15 Temmuz sonrası kültür coğrafyamızdaki devletler ziyarette bulundular. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü Genel Sekreteri Asaf Hajiyev ziyaretinde bana dedi ki; İsmail Bey siz bizi kurtardınız. Gürcistan, Saraybosna’da hep bunu söylediler. Plan büyüktü, geniş bir coğrafyaya sahipti. Daha öncekiler gibi sabah uyandığımızda darbenin bitmiş olduğunu görseydik elimizden bir şey gelmiyor derdik. Fakat Genel Kurmayımızın, Hulusi Paşamızın emriyle hiçbir vasıta garnizonları terk edemez dediler. Ve Cumhurbaşkanımızın davetine bütün millet uydu ve milletimiz direndi.



O gece Meclis olarak üç partiden 107 milletvekili ile mecliste bir araya geldik. Grup başkanvekillerinden rica ederek siyasi parti olmaksızın bir Türkiye toplantısı yapacağımızı belirttim. O gece hepimiz görev başında bir bütün olduk. Tankların önüne çıkan 251 şehidimiz var, 2 bin 193 yaralımız var, Allah onlardan razı olsun” diyerek tüm şehitler için Fatiha okudu.”



Adnan Tanrıverdi: “Vatanın gerçek sahipleri Şehitler ve Gazilerimizdir”

Panelde konuşmacı olan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Adnan Tanrıverdi paneli düzenleyen Üsküdar Üniversitesi ve Rektörüne teşekkür etti. Adnan Tanrıverdi konuşmasına şöyle devam etti;

“Vatanın gerçek sahipleri şehitler ve gazilerimizdir.  Eğer onlar vatanı için kanlarını dökmemiş olsalar bizim burada özgür olarak yaşamamız mümkün değildir. O nedenle ne kadar dua etsek minnetle ansak azdır. Biz 28 Şubat süreci içerisinde mağdur olmuş arkadaşlarımızın organizasyonuyla darbeler üzerinde çok mesai harcadık ve bunların yanlışlığını ifade edecek etkinliklerde bulunduk. Ve şuna inandık milli irade devlette hâkim olmalıdır. Devletin bütün kurumları milli iradenin kontrolü altına girmelidir. Bu panellerimizin birinde dedik ki eğer darbe olursa darbeciler sokağa çıkmayın dediklerinde çıkacağız, çıkın dediklerinde çıkmayacağız ve kışlaları işgal edeceğiz. Bunu ASDER olarak 2007 yılında deklare ettik.

15 Temmuz hıyanetin resmidir. Bu hıyanet her şeyden önce samimi inancı olan insanlara, ikincisi Türk ve İslam Dünyasına, üçüncüsü devlete karşı yapılmıştır. Dördüncüsü ise silahlı kuvvetlerimizin halkımızın nezdindeki itibarını indirecek derecede yapılmıştır. O nedenle meselenin çok iyi incelenmesi gerekiyor. Herhangi bir şekilde devletin resmi kurumları milletin iradesinin temsil edildiği makamların dışındakilerin kontrolüne girmek için yapılan her şey zararlıdır.

Coğrafyamız dış güçlerin hedefi olan bir coğrafyadır. Dış güçlerden gelecekler gibi içeriden gelecek olan tehditlere karşı da sürekli uyanık tedbirli olmalıyız.

Biz ASDER olarak darbeden mağdur olan arkadaşlarda birlikte darbeyi analiz ettik. Darbenin dayanakları ne olduğuna ilişkin üzerine ve 3 ana dayanak üzerinde darbe olduğunu gördük. Birincisi ideolojik kadrolaşma. Yani milletin manevi değerlerine ters, zıt, onu tehdit gören sakınca gören ideolojik kadrolaşma özellikle silahlı kuvvetlerde. İkincisi darbeye müsaade eden yasal dayanaklar. Üçüncüsü de siyasi istikrarsız ortamlar. Daha ziyade koalisyon hükümeti ile yönetilen ortamlar. O bakımdan siyasi istikrar her zaman önemlidir.
15 Temmuz girişimini düşündüğümüz zaman bunun nasıl olduğunu iyice anlamamız gerekiyor. Cumhurbaşkanımızın dirayetli bir şekilde halkın önüne geçmesi, Başbakanımızın bunlar ceza alacak diye çağırmaları, Meclis Başkanımızın tüm meclis çalışanlarını meclise davet etmesi bizim ileride örnek alacağımız bir liderlik davranışıdır. Buna icabet eden halkımızın sokaklara dökülüp darbeyi engellemek adına canlarını feda etmesi dünyada emsali olmayan bir davranıştır.

Küresel güçlerin gözü buradadır, bunların kullanacağı insanlar vardır. Bunlara fırsat vermemek lazımdır” dedi.



Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan: “İnsan eli bir kez yıkayarak temizlenmez, düzenli yıkaması gerekir”

Militarizmi akademik açıdan değerlendiren Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, 15 Temmuz girişiminin askeri darbe ötesinde Türkiye açısından çok etkili olacağını ve bir varlık meselesi olduğunu düşündüğünü belirtti. Bu açıdan darbe direnişini çok anlamlı bulduğunu dile getiren Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan;

“Akademik açıdan Militarizmi değerlendirmek isterim. Bundan 15 sene önce bir tv tartışmasında şunu söylemiştim. İnsan bir kere elini yıkayarak temizlenmez, düzenli olarak yıkaması gerekir. Temizlik bir kültüre dönüşmek zorundadır. Bir yerde düzenli bir ordu varsa eline silah verilmiş kanunen de silah kullanma izni tahsis edilmiş bir güç varsa bunun yoldan çıkma kültürü her zaman vardır. Amerika’da vardır, Avrupa’da vardır.

Askeri yapı bir ülkenin güvenliği için vazgeçilmezdir ama kontrol altında tutulması için sadece yasalar zorlamalar değil genel bir kültürel çerçeve iktisadi, siyasal ve sosyal bir takım bariyerlerin kurgulanması çok önemlidir. 15 Temmuz’da sadece halk sokaklarda direnmedi, esas direnme ordunun kendi içinden geldi. Üst düzey rütbeli askerler aşağıdan gelen bu dalgaya karşı direndiler” dedi.





ÜÜTV’den de canlı yayınlanan panelin sonunda katılımcılara plaket takdimi gerçekleştirildi.

Okunma : 3428

ÜHA

 

İlgili

Haberler

Foto Galeri