TARHAN Ailesinin Soy Ağacı

Çalışma hayatında YALAN gerçeği…

Prof. Dr. Nevzat TarhanYalan ve yalancı çalışma ortamında ciddi bir sorun. Reçetesi yok ama insan kaynakları birimi yöneticilerinin kişilik eğitimi seminerleri işe yarayabiliyor. İlerlemiş yalancılık hali ise bir kişilik ve davranış bozukluğu sayılıyor. Psikiyatrlar devreye giriyor.

İster çıkara, ister savunma amaçlı, isterse de iyi niyetli olsun, yalan, psikoloji ve psikiyatrinin üzerinde çalıştığı önemli bir konu. Çoğu kişi, kendine, eşine, arkadaşına, patronuna yalan söylüyor. Yalan söylemeyi yok saymamak, inkar etmemek gerekiyor. Uzmanlara göre önemli olan kişi yalan söylediğinde vicdan muhasebesi yapabilmesi. Çünkü yalan, insani bir zaaf...

'Kimse düşmeden büyümez'

Psikiyatri bilimine göre kişi, yalan söylememek için kendini eğitmeli. Yalan söyledikten sonra "Bu bana ne öğretti?" deyip kişinin iç disiplin geliştirmesi önemli. Çünkü aslında her yalan davranışı, iç disiplin ve ego eğitimi için bir fırsat. Üsküdar Üniversitesi Kuru Rektörü Psikiyatr Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yalan söylemekten değil, duruş sergileyememekten korkmak gerektiğini söylüyor. Prof. Tarhan, "Yalan söylemeden büyüyen insan yoktur. Çünkü yalan, insanın doğasında var. Ben hiç yalan söylemedim diyen yalan söyler. Hiç düşmedim demek gibidir. Düşmeden büyüyen biri var mı?" diyor.

'Rol yap etkile' değil, 'inan ve başar'

Yalanın iş hayatındaki yeri konusunda ise Tarhan, sosyal güven yüksekliği ile inanmalım bağlantısına dikkat çekiyor. Daha doğrusu, samimiyet ile nöropsikoloji arasındaki ilginç noktaya değiniyor: 'Rol yap etkile' değil, 'inan ve başar'

Yalanın iş hayatındaki yeri konusunda ise Tarhan, sosyal güven yüksekliği ile inanmalım bağlantısına dikkat çekiyor. Daha doğrusu, samimiyet ile nöropsikoloji arasındaki ilginç noktaya değiniyor:

"Yalan; hak arama, sorun çözme yöntemi ve iş yönetimi yöntemi olarak kabul etmişse saman alevi gibi büyür, ama süratle tekrar çöker. Bir bakarsınız başarı iflas etmiş. İstikrarsızlık vardır. İnsanların güveni, zamanla zayıflar. Kısa vadede sonuç verir, orta ve uzun vadede iş itibarına zarar verir. 1995'lerdeki eski iletişim tekniklerinde özgüven üzerinde durulurdu. Konunun özü, 'Kendini ifade et gerekiyorsa rol yap, karşı tarafı etkile, malım sat' şeklindeydi. Yani yalancılık yönetici biçimi olarak teşvik ediliyordu. Fakat sonraları, duyguların beyinde bilişsel bir karşılığının olduğunun anlaşılmasıyla beynin duygulan yöneten alanlarım geliştirmek gerektiği ortaya çıktı. Öz güveni yücelten iletişimciler, sosyal güveni yüceltiyor şimdi. Sosyal güven; yalan söylememek, sözünde durmak ve ilkeli olmakla oluşuyor. İçtenlik ve samimiyeti de eklemek gerek. Yalancılık, öz ve sözün bir olmaması durumudur. Yalan söyleyen inanmadan söyler. Yapılan araştırmalarla günümüzde samimiyetin nörobiyolojisi anlaşıldı. Buna göre inanmadan söylenen şeylerde karşı tarafın ayna nöronları faaliyete geçmiyor. Yani, inandığında söylenen yalan daha etkili. Yaptığı işe manan kişilerin sosyal güvenleri daha yüksek, iş başarılan daha iyidir. Yalan bile inanarak söylendiğinde inandırıcı ve etkili oluyor. O nedenle büyük yalancılar, yardımcılarını inandırırlar. Bu, siyasi liderlikte vardır. Kendisine hakaret etse de, küfretse de o kişiyi partisine alan bir siyasi lidere o kişiyi partiye neden aldığı sorulduğunda, "Adam havlıyor bırakın yanımız alalım karşı tarafa havlasın der."

İnternet yalanı doğallaştırıyor

Prof. Dr. Nevzat Tarhan da ofiste bir yalancıyla başa çıkmak için tüyolar veriyor. İnternet nedeniyle günümüzde sahte bir dünya oluştuğuna dikkat çeken Tarhan, internet ve yalan ilişkisine değiniyor:

■         Kısa vadede insanlar görüntüleriyle karşılanır, kişilikleriyle kabul edilir. Kişiliğinde yalan varsa o kişilik yalnız kalır. En büyük cezalan yalnızlıktır. Doğru kişilere sosyal güven ve saygı duyulur. Yalana kişiler ise güç, imkan ve para gittiğinde yalnız kalırlar.

■         Yalana kişilerin dostlukları, gülüşleri, yardımları sahte ve çıkar odaklıdır. Televole kültürüdür. Sahte bir hayat oluşuyor. Sosyal medya, yalarım en büyük mecrası. İnternetin insanlığa kattığı çok fayda var ama yalancılığı doğallaştırdığı da bir gerçek. Kişi kendini farklı tanıtabiliyor. Karşı tarafı etkiliyor. İnternet, yalanın çok rahat kullanıldığı bir mecra. Yalanı doğallaştırıyor. İnternetten değil, yalancılığı öğretmesinden korkulmalı.

■         Arkadaş ilişkilerinde yalana bir kişiye doğruyu söyleyip ona yardım etmek gerekir. Yalana kişinin karşısında sessiz kalmak, onaylamak, kendi çıkarın için sessiz tasvip etmek, yalancılığı besler. Vücuda mikrop girdiğinde ilk olarak el yıkanır. Yalan da böyledir. İlk anda zararı yoktur ama yalancılığı onaylamayıp, bunu da söylemek dostça bir tavırdır. Yalana kişilere doğrulan söylemek insanlara hizmettir. Birebir yalancılıkla en iyi mücadele yöntemi doğru davranış kalıplarını artırmaktır.

Narsist ve antisosyallerin yalanından korkun

Hangi kişilik tipleri yalan söylemeye yatkındır? Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şu noktalara dikkat çekiyor:

■         Bencil, narsist kişiler çok yalan söyler, Narsistler kendini özel önemli, üstün görür, Kendi çıkarlarını toplumdan daha üstün görür. Sorun çözme yöntemi olarak görürler.

■         Bir de antisosyal kişilikler vardır. Suça eğilimli, yüzü kızarmaz sosyal kurallara önem vermeyen kişiler. Kendi çıkarına odaklı, sosyal kuralları delmeyi normal görür.

■         En tehlikelisi, narsist ve antisosyal kişiliklerin bir arada olduğu. Narsistler sıradan olmaktan korkar. Farklı olmak için çok çalışırlar. Herkeste olan bir şeyi istemezler. Kişiye özel tuzağına yatkın kişilerdir.

■         Antisosyal kişiler İse cezaevindeki pek çok kişinin özellikleridir. Utanma, acıma, merhamet yoktur, pişmanlık ve suçluluk hissetmezler. Rahatça suç işler ve yalan söylerler. Suç makinesidirler. Yalan makinesi fayda etmez. Acemi yalancıların yalan makinesinde cilt direnci değişir. Isısı değişir anlarsınız. Ama antisosyal yalancıların yüzü kızarmaz makine tespit etmez. Bir de büyük yalancılar vardır. Kendileri söylemez başkalarına söyletirler, böyle sonuç alırlar.

HÜRRİYET

Okunma : 8887

 

İlgili

Haberler

Foto Galeri